Danıştay Kararı 13. Daire 2015/5881 E. 2020/3322 K. 25.11.2020 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2015/5881 E.  ,  2020/3322 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2015/5881
Karar No:2020/3322

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Fonu (..)

VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Türkiye Finans Bankası’na ait 12/08/2008 tarih ve 125.000-USD tutarlı çek bedelinin Fon alacağı sayılmasına ve 6183 sayılı Kanun gereği gecikme faizi uygulanmasına ilişkin … tarih ve … sayılı Fon Kurulu kararının ve bu karar çerçevesinde 12/06/2014 tarihi itibarıyla toplam 326.102,56-TL Fon alacağından davacının sorumlu tutulmasına ilişkin … tarih ve … sayılı ödemeye çağrı mektubunun iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; Fona borcu olan …’in muvazaalı bir şekilde gayrimenkul alım satımı yaptığı ve bu işlemleri … üzerinden gerçekleştirdiği, davaya konu 12/08/2008 keşide tarihli 125.000-USD bedelli çekin, … tarafından davacıya ciro edildiği, … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … esas sayılı ceza dosyasında bulunan iddianamenin netice bölümünde, “… ‘in bürosunda sekretarya bölümünde çalışıyor gibi gösterilmek suretiyle … lehine diğer şüpheliler tarafından yapılan satışlar ile ilgili olarak düzenlenen çek bedellerinin …’in …’taki bürosuna getirildiği,bu işlemlerin bir kısmının … tarafından gerçekleştirildiği…” şeklinde yer alan ifadeler ve Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı’nca hazırlanan 17/04/2013 tarih ve 2013-B-171/8 sayılı raporda, …’ın “Müfettişliğinizce arka ve ön yüz fotokopileri bana gösterilen sözkonusu banka çeki (12/08/2008 gün ve 125.000 USD-lik çek) üzerindeki ciro edenlerden biri olarak yer alan imza bana aittir, çek sahibi … benden çek keşidecisi ile ilgili referans almak amacıyla bana vermiş ve bende bu amaçla …’e göndermiş olabilirim, çeki neden ciro ettiğimi hatırlamıyorum, söz konusu çek kendimin veya … ve yakınlarının doğrudan veya dolaylı olarak herhangi bir iş bağlantısı nedeniyle alınmış ve ciro edilmiş bir çek değildir…” şeklindeki ifadesi; yine Vergi Denetim Kurulu Müfettişliğince ifadesi alınan …’in oğlu …’in, “…, babam …’in 20 yıllık danışmanıdır. ” şeklindeki ifadesi bir bütün olarak dikkate alındığında, davacının 125.000-USD bedelli çeki … tarafından kendisine ne karşılığı ciro edildiğini ve kendisinin de bu çeki kime ve hangi ticari iş için ciro ettiğini ispatlayamaması karşısında, bu çekin görünüşte … adına gerçekte ise Korkmaz Yiğit hesabına gerçekleştirilen gayrimenkul devir bedeline ilişkin olduğu, böylelikle davacının da aralarında bulunduğu kişilerce Fon alacaklarının tahsili amacıyla yürütülen takibat çalışmalarından kurtulmak için hayatın olağan akışına uygun olmayan muvazaalı girişimlerde bulunulduğu; bu durumda, 4389 sayılı Kanun’un 15/7-b maddesi ve 5411 sayılı Kanun’un 134. maddesi uyarınca çek bedelinin Fon alacağı sayılmasına ve gecikme faizi işletilerek davacıdan talep edilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, davaya konu çekin ediniminde dava dışı müflis …’e ait, … A.Ş. veya müflis kaynaklarının ne şekilde kullanıldığına ilişkin bilgi ve belge sunulmadığı, işlemin açıkça mülga 4389 sayılı Kanun’un 15/7-b maddesine aykırı olduğu, yerel mahkeme kararında, “…’in muvazaalı bir şekilde gayrimenkul alım, satımı yaptığı, bu işlemleri … üzerinden gerçekleştirdiği, davaya konu çekin … tarafından davacıya ciro edildiğinin anlaşıldığı” şeklinde yer alan gerekçenin duyuma dayalı olduğu, işlemin sebep unsurunu oluşturan bilgilerin yer aldığı … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasının derdest olduğu, … müşavirlik işi ile iştigal ettiğinden hizmetleri karşılığında arsa sahipleri … ve … arasında, Beyoğlu 5. Noterliğinin … tarih ve …yevmiye numaralı düzenleme şeklinde müşavirlik hizmetleri karşılığında gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi imzalandığı, sözleşme uyarınca üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdikten sonra söz konusu taşınmazların devrinin yapıldığı, bu işlemlerin tamamının gerçek olduğu, iddianame içeriğinin sabit olduğunun kabul edilmesinin masumiyet ilkesini ihlâl ettiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, davacının taşınmazı devralan şirket yetkililerini tanıdığı, çek tahsilat işlemlerinin, bu bölgede … adına ve … hesabına, Bankalar/Bankacılık mevzuatı hükümleri dolanılmak suretiyle birbiri peşi sıra gerçekleştirilen muvazaalı işlemler olduğu, davacının …’in bürosunda sekretarya bölümünde çalışıyor gibi gösterilmek suretiyle … lehine diğer şüpheliler tarafından yapılan satışlar ile ilgili olarak düzenlenen çek bedellerinin …’in …’taki bürosuna getirildiği, bu işlemlerin bir kısmının davacı tarafından gerçekleştirildiği, Fon’un, Bankalar/Bankacılık Kanunu hükümleri çerçevesinde alacağın tahsilini teminen, yine aynı yasal mevzuat uyarınca sorumlu olanlar hakkında işlem tesis etmeye görevli ve yetkili olduğu, muvazaalı iş ve işlemler yönünden illiyet bağının her türlü delille ispatlanabileceği ve mevzuat uyarınca davacının, iyi niyet iddiasını ispatlamakla yükümlü olduğu, dava konusu işlemin tesisine dayanak maddi ve hukukî olayların, aynı konuda Fon tarafından evvelce başlatılan takiplere ilişkin davalarda verilen Danıştay kararları ile teyit edildiği ileri belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
ESAS YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
Hisseleri Fon’a devredilen … A.Ş.’nin hâkim ortağı …’in ve davacının da aralarında bulunduğu toplam 18 sanık hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianame ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a muhalefet, hileli iflas, nitelikli dolandırıcılık suçlarından …. Ağır Ceza Mahkemesi’nde (E:…) kamu davası açılmıştır.
… Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan kamu davası ile Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı’nın 17/04/2013 tarih ve 2013-B-171/8 sayılı araştırma ve inceleme raporunda yer alan delillere göre, …’in … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla iflasına karar verildiği, takibe konu borçlarını ödemediği, alacaklılarını zarara uğratmak kastıyla mevcudunu gizlemek ve eksiltmek maksadıyla suç işlemek için örgüt oluşturduğu, diğer şüphelilerin oluşturulan bu örgüte üye oldukları, bu çerçevede …’in tapu işlemlerinde şüpheli … adını göstermek suretiyle … ili, … ilçesi, …, …, … mevkilerinde … ailesinden bazı gayrimenkulleri aldığı, imara açılması işlemlerinin … adına gösterilmek suretiyle gerçekte … tarafından yapıldığı değerlendirilmek suretiyle, … Bankası’na ait 12/08/2008 tarih ve 125.000-USD tutarlı çek bedelinin Fon alacağı sayılmasına ve 6183 sayılı Kanun gereği gecikme faizi uygulanmasına ilişkin … tarih ve … sayılı Fon Kurulu kararı ile bu karar çerçevesinde 12/06/2014 tarihi itibarıyla toplam 326.102,56-TL Fon alacağından davacının sorumlu tutulmasına ilişkin … tarih ve … sayılı ödemeye çağrı mektubu düzenlenmiştir.
Bunun üzerine bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 15/3. maddesinde, “Fon kaynakları ile her türlü alacaklarının ve hisseleri kısmen veya tamamen Fona intikal eden bankaların; yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarından, bu ortakların yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak tek başına veya başkalarıyla birlikte elinde bulundurdukları şirketlerden ve iştiraklerinden, yönetim ve denetim kurulu üyeleri, genel müdür ve yardımcıları, kredi komitesi başkan ve üyeleri ile imzaları bankayı ilzam eden memurları ve bunların eş ve çocuklarından olan alacakları ile hisseleri Fona intikal eden diğer bankaların bunlardan olan alacaklarından Fon tarafından devralınanlar ile (7) numaralı fıkranın (b) bendinde belirtilen kişilere ait olup Fon tarafından devralınan alacakların takip ve tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.” kuralına; 15/7-b maddesinde, “Hisseleri kısmen veya tamamen Fona intikal eden bir bankanın yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının veya yöneticilerinin, yönetim kurulu, kredi komiteleri, şubeler, diğer yetkili ve görevliler aracılığıyla veya sair suretlerle banka kaynaklarını ve varlıklarını doğrudan veya üçüncü kişilere rehnetmek, teminat göstermek, ekonomik gücü olmayan kişilere kredi vermek, karşılığında kredi temin etmek amacıyla kredi kullandırmak, yurt içi veya yurt dışı banka ve mali kuruluşlar nezdinde depo veya sair adlarla hesap açtırmak veya bu hesapları teminat göstermek ve sair şekillerde kullanmak suretiyle veya başkaca dolanlı işlemlerle edindikleri veya bu suretle üçüncü kişilere edindirdikleri para, mal, her türlü hak ve alacakların temininde kullanılan banka kaynakları ve varlıkları nedeniyle doğan alacak Fon alacağı sayılır. Bu alacaklar hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. Fon, bu para, mal, her türlü hak ve alacaklara ihtiyati haciz koymaya, muhafaza altına almaya ve bunlardan değeri Fon tarafından belirlenemeyenleri 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 72. maddesine göre kurulan takdir komisyonlarının Fon tarafından belirlenecek kurum ve kuruluşlarca hazırlanacak raporları da dikkate alarak tespit edeceği değeri üzerinden, alacağına ve/veya bu bankaların Fon tarafından devralınan zararlarına mahsuben devralmaya yetkilidir. Bu alacaklara zararın ve/veya alacağın doğmasına sebebiyet veren haksız işlemin yapıldığı tarihten itibaren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51. maddesinde belirtilen oranda gecikme zammı uygulanır.” kuralına yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerine göre, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile, tasfiyeye tâbi tutulan veya tasfiye işlemi başlatılan bankaların kaynaklarının usulsüz bir şekilde kullandırılmasından doğan alacakların, ilgililerin sorumluluğu somut bir şekilde ortaya konulan hâller dışında, özellikle olayla ve olaya karışan kişilerle herhangi bir bağlantısı olmadığını ileri süren kişilerden tahsili yoluna gidilebilmesi için, bu kişilerin banka kaynağını edinmesi/edindirmesi konusunda sorumlulukları bulunduğunun somut ve hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde ortaya konulması gerekmektedir.
Banka kaynağını edinmesi/edindirmesi konusunda bir tespitin bulunması hâlinde, sorumlulukları tespit edilen kişiler hakkında amme alacağının tahsili hususunda Fon’un takip ve tahsil yetkisinin bulunduğu açıktır.
Dava konusu Fon Kurulu kararının alınmasının sebep unsuru olarak Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı’nın 17/04/2013 tarih ve 2013-B-171/8 sayılı araştırma ve inceleme raporu ile … Ağır Ceza Mahkemesi’nin E:… sayılı dosya kapsamında toplanan deliller gösterilmiştir.
UYAP entegrasyon ekranından yapılan sorgulamada, davacı hakkında, … tarafından kurulan örgüt çerçevesinde gayrimenkullerin satışı karşılığında keşide edilen çekleri ciro ederek muvazaalı işlemleri nedeniyle örgüt üyeliği, hileli iflas ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından açılan davada, … Ağır Ceza Mahkemesi’nce … tarih ve E:.., K:… sayılı beraat kararı verildiği ve anılan kararın …Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla istinaf başvurusu reddedilmek suretiyle kesinleştiği görülmektedir. Bu noktada davacı hakkında verilen beraat kararının dava konusu işlemin yargısal denetimine etkisinin üzerinde durulmalıdır.
Adil yargılanma hakkının bir unsuru olan masumiyet karinesinin sağladığı güvencenin iki boyutu bulunmaktadır. Birincisi kişi hakkındaki ceza yargılaması sonuçlanıncaya kadar geçen sürece ilişkin olup suçlu olduğuna dair hüküm tesis edilene kadar kişinin suçluluğu ve eylemleri hakkında erken açıklamalarda bulunulmasını yasaklar. Bu husus, tüm idari ve adli makamların da işlem ve kararlarında, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kişinin suçlu olduğu yönünde ima ya da açıklamalarda bulunmamasını gerekli kılar. Güvencenin ikinci boyutu ise ceza yargılaması sonucunda mahkûmiyet dışında bir hüküm kurulduğunda devreye girer ve daha sonraki yargılamalarda ceza gerektiren suçla ilgili olarak kişinin masumiyetinden şüphe duyulmamasını, kamu makamlarının toplum nezdinde kişinin suçlu olduğu izlenimini uyandıracak işlem ve uygulamalardan kaçınmasını gerektirir (Barış Baş Başvurusu, 2016/14253, AYM, R.G.20/10/2020, S.31280).
Dava konusu işlem incelendiğinde, davacının banka kaynağını edinmesi/edindirmesi konusunda … ile ilişkisinin bulunduğu, …’in muvazaalı bir şekilde gayrimenkul alım satımı yaptığı, bu işlemleri … üzerinden gerçekleştirdiği, davaya konu çekin … tarafından davacıya ciro edildiği ve davacının dolandırıcılık fiiline iştirak ettiğinin anlaşıldığı tespitlerine yer verilmiş olmasına karşın, … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı beraat kararında, … ve …’ın gerçekleştirdiği gayrimenkul alım ve satım işlemlerinin hukuken geçerli işlemler olduğu, muvazaa içermediği, …’ın … adına ve hesabına işlemler yaptığının somut olarak tespit edilemediği ve davacının …’in sekreteri olması dışında dolandırıcılık fiiline iştirak ettiğine yönelik somut bir tespit bulunmadığı belirtilmiştir.
Nitekim, …’in de aralarında bulunduğu diğer 17 sanık hakkında da 6183 sayılı Kanun’a muhalefet, hileli iflas, nitelikli dolandırıcılık, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, örgüte üye olma suçlarından açılan davalar sonucunda tüm sanıklar yönünden … Ağır Ceza Mahkemesi’nce … tarih ve E:.., K:… sayılı beraat kararı verilmiş ve anılan karar … Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla istinaf başvurusu reddedilmek suretiyle kesinleşmiştir.
Bu durumda, davacı hakkında, taşınmaz satış bedeli olarak ciro edilen 125.000-USD tutarlı çek bedelinin Fon alacağı sayılmasına ve 6183 sayılı Kanun gereği gecikme faizi uygulanmasına ilişkin … tarih ve … sayılı Fon Kurulu kararı ile bu karar çerçevesinde 12/06/2014 tarihi itibarıyla toplam 326.102,56-TL Fon alacağından davacının sorumlu tutulmasına ilişkin ödemeye çağrı mektubunda hukuka uygunluk görülmemiştir.
Bu itibarla, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 25/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.