Danıştay Kararı 13. Daire 2015/5527 E. 2016/364 K. 18.02.2016 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2015/5527 E.  ,  2016/364 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2015/5527
Karar No:2016/364

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) : –
Vekili : – Aynı adreste

İstemin_Özeti : … 8. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının; ödeme emrine esas teşkil eden idarî para cezasının hukuka aykırı olduğu, davacının böyle bir borcunun bulunmadığı, idarî para cezasına ilişkin ödeme emri konusunda davalı idarenin işlem tesis etmeye yetkili olmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın_Özeti : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay_Tetkik_Hâkimi_…’nın_Düşüncesi: Davacının ödeme emrine konu idari para cezasının usulsüz tebliğ ediliği, bundan dolayı söz konusu işlemi zamanında öğrenemediği, dolayısıyla idari para cezasına karşı dava açamadığı yönünde bir iddiasının bulunmadığı, bu itibarla ödeme emrine konu idari para cezasının kesinleştiği anlaşıldığından Mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava; 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 19. maddesi uyarınca davacıya verilen 295.866-TL idarî para cezasının tahsili amacıyla düzenlenen 05.02.2013 tarih ve 20121227665040000188 sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesi’nce; dava konusu edilerek iptali istenen ödeme emrine dayanak teşkil eden idarî para cezasına karşı davacı tarafından dava açıldığına dair bir beyanda bulunulmadığı, davalı idare tarafından ise dayanak işleme karşı dava açılmadığı ve alacağın kesinleştiğinin beyan edildiği, UYAP sistemi üzerinden yapılan araştırmada ise dayanak işleme karşı açılmış bir dava tespitinin yapılamadığı anlaşıldığından, ödeme emrinin dayanağı idarî para cezasına karşı dava açılmadığı ve ödeme emri ile istenen söz konusu kamu alacağının kesinleştiği; bu durumda, kesinleşen amme alacağının 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca takip ve tahsiline yönelik olarak düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 58. maddesinin birinci fıkrasında, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı, kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı itirazlarıyla tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde dava açabileceği belirtilmiştir.
Davacının ödeme emrinin iptali istemiyle açtığı işbu davadaki ileri sürdüğü iddialar, 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesinde yer alan “böyle bir borcunun olmadığı”na ilişkin bulunduğundan ve bu hususların “ödeme emrine” karşı açılmış bir davada incelenmesi gerektiği açık olduğundan, bakılan davada bu iddiaların irdelenmesi gerekmektedir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinde; tebligatın, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılacağı belirtilmiş; 12. maddesinde, “Hükmi şahıslara tebliğ, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır. Bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda ticari mümessiline yapılan tebliğ muteberdir.” denildikten sonra; “Hükmi şahısların memur veya müstahdemlerine tebligat” başlıklı 13. maddesinde, “Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler herhangi bir sebeple mutat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir hâlde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerine yapılır.” kuralına yer verilmiştir.
25.01.2012 tarih ve 28184 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in “Tüzel kişilerin memur ve müstahdemlerine tebligat” başlıklı 21. maddesinde; “Tüzel kişiler adına tebligatı almaya yetkili kişiler, herhangi bir sebeple mutat iş saatlerinde işyerinde bulunmamaları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir hâlde olmaları durumunda tebliğ, tüzel kişinin o yerdeki sürekli çalışan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. Ancak, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde görev itibariyle tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olması gereklidir. Bu kişilerin de bulunmaması hâlinde, bu husus tebliğ mazbatasında belirtilir ve tebliğ, o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme yapılır.” hükmü ve “Muhatabın geçici olarak başka yere gitmesi” başlıklı 29. maddesinde; “21, 22, 23, 25, 26 ve 27’nci maddelerde yazılı kişiler, tebliğ yapılacak olanın geçici olarak başka yere gittiğini belirtirlerse, tebliğ memuru, muhatabın hangi sebeple adresten geçici olarak ayrıldığını, beyanda bulunanın adı ve soyadı ile sıfatını tebliğ tutanağına yazar. Tebliğ tutanağını beyanda bulunana imzalattırır ve tebliğ edilecek evrakı beyanda bulunana verir. Bu kişiler, tebliğ evrakını kabule mecburdurlar.” hükümleri yer almıştır.
Bu düzenlemelere göre, tebliğ yapılacak kimse Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre faaliyet gösteren bir şirket ise tebligatın bu hükmi şahsın yetkilisine, eğer tebliğ yapılacak kimse belirtilen Kanun hükümleri uyarınca kurulan ve faaliyet gösteren bir ticari işletme sahibi değilse bu kez tebligatın bizzat bu ticari işletmeyi işleten sahibine yapılması; bu kişilerin tebliğ yapılacak adreste bulunamaması ya da evrakı alacak durumda olmaması hâlinde ise iş yerinde bulunan diğer kişilere tebligat yapılması gerekmektedir. Ancak, iş yerinde bulunan diğer kişilere yapılacak tebligatta, tüzel kişiliğin yetkilisinin veya işletme sahibinin, sorumluluk itibarıyla bu kişilerden sonra gelen yetkilinin veya evrak müdürü gibi bir yetkilinin iş yerinde bulunamaması ya da o sırada evrakı alamayacak durumda olmaları nedeniyle tebligatın bu kişilere yapıldığının açık bir şekilde belirtilmesi zorunludur.
Dosyanın incelenmesinden; 24.08.2011 tarihinde yapılan denetim sonucunda, davacının savunmasının istenmesine ilişkin 15.12.2011 tarih ve 3546-62 sayılı savunma istem yazısının tebligata çıkarıldığı, davacının savunma vermemesi üzerine tesis edilen 295.866 TL idarî para cezasına ilişkin 22.03.2012 tarih ve 3747-65 sayılı Kurul kararının şirket çalışanı olan …’ye tebliğ edildiği, idarî para cezasının süresinde ödenmediği ve açılmış bir davanın da bulunmadığı gerekçesiyle düzenlenen 05.02.2013 gün ve 20121227665040000188 sayılı dava konusu ödeme emrinin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca amme alacağının ödeme emri ile takip tahsilinin yapılabilmesi için tüm usul işlemleri tamamlanarak ortada tahakkuk safhası kesinleşmiş bir amme alacağının bulunması gerekmekte olup; kendisine ödeme emri tebliğ edilen kimselerce, bu ödeme emrine karşı böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı iddialarıyla dava yoluna başvurulabileceği kurala bağlanmıştır.
Dava konusu ödeme emrine esas teşkil eden Kurul kararının davacı şirket yetkilisine tebliğ edilememesi üzerine, 7201 sayılı Kanun’un aktarılan düzenlemelerindeki usul izlenerek, davacı şirket yetkilisinin yerinde bulunmadığına ilişkin şerh düşülüp, işyerindeki memura veya müstahdeme tebliğ edildiğinin belirtilmesi gerekmekte iken, bu yol izlenilmeden söz konusu işlemlerin yetkili olmayan bir kişinin imzasına tebliği yoluna gidildiği ve Kurul kararında belirtilen sürede ödeme yapılmaması ve Kurul kararına dava açılmaması üzerine para cezasının tahsili amacıyla dava konusu ödeme emrinin gönderildiği, bu yönüyle dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu anlaşılmıştır.
Bu itibarla, yukarıda aktarılan yasal düzenlemeler ve uyuşmazlık konusu olayın birlikte değerlendirilmesinden; dava konusu ödeme emrinin, dayanağı olan Kurul kararının tüm usul işlemleri tamamlanmadan tesis edilmesi nedeniyle, Mahkeme tarafından, ödeme emrine karşı açılan davada ileri sürülen iddiaların “böyle bir borcunun olmadığı” itirazı kapsamında görülerek işin esasının değerlendirilmesi suretiyle henüz kesinleşmeyen idarî para cezasının tahsiline yönelik düzenlenen ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar vermesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesinde hukukî isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin kabulü ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … 8. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 18.02.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :

Temyize konu İdare Mahkemesi kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, temyiz istemi yerinde görülmeyerek anılan Mahkeme kararının onanması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.