Danıştay Kararı 13. Daire 2015/5010 E. 2020/3668 K. 15.12.2020 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2015/5010 E.  ,  2020/3668 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2015/5010
Karar No:2020/3668

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR): 1- …
2- …
3- …
4- …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Vergi Dairesi Müdürlüğü / …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, ortağı oldukları … Akaryakıt Ürünleri Dağıtım Pazarlama ve Nakliyat İthalat İhracat Limited Şirketi adına 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 19. maddesi uyarınca kesilen idarî para cezasının anılan şirketten tahsil edilemediğinden bahisle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesi ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un mükerrer 35. maddesi uyarınca, kanunî temsilci sıfatıyla davacılardan tahsiline yönelik olarak düzenlenen … tarih ve … sayılı, her bir hissedar için ayrı ayrı 120.000,00-TL tutarındaki ödeme emirlerinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun (Kurul) 20/10/2011 tarih ve 3470-169 sayılı kararı ile asıl borçlu şirketin 09/01/2007 tarihinde … plaka sayılı tankeri ile istasyon dışında araçlara akaryakıt ikmal ettiğinden bahisle, 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin (3) numaralı alt bendi uyarınca mezkur tüzel kişi hakkında 120.000,00-TL idarî para cezası verildiği, kesinleşen amme alacağının müştereken ve müteselsilen tahsili amacıyla asıl borçlu şirket kanuni temsilcileri hakkında davaya konu ödeme emirlerinin düzenlenerek tebliği üzerine bakılan davanın açıldığı; dava konusu ödeme emirleri içeriği borcun dayanağı olan idarî para cezasının kesinleşmesi üzerine asıl borçlu şirketin borçlarından kanuni temsilci sıfatıyla sorumlu olan davacılar hakkında, kesinleşen amme alacağının tahsili amacıyla davalı idare tarafından tanzim ve tebliğ olunan ödeme emirlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, kendilerinin asıl borçlu şirketin ortakları olduğu, asıl borçlu şirketin borçlarından ortaklık payları oranında sorumlulukları cihetine gidilebileceği, amme alacağının tamamından sorumlu tutulamayacakları ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
20/10/2011 tarih ve 3470-169 sayılı Kurul kararı ile, … şirketine 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin (3) numaralı alt bendi uyarınca 120.000,00-TL tutarında idarî para cezası verilmiştir.
İdarî para cezasının şirket tarafından vadesinde ödenmemesi ve şirketten tahsil edilememesi üzerine, 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. maddesi uyarınca, kanunî temsilci sıfatıyla davacılardan tahsiline yönelik olarak … tarih ve … sayılı, her bir hissedar için ayrı ayrı olmak üzere 120.000,00-TL tutarındaki dava konusu ödeme emirleri düzenlenmiştir.
Ödeme emirlerinin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35. maddesinde, “Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.
Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi hâlinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.
Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları hâlinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.” kuralı yer almıştır.
6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. maddesinde, “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.” kuralına yer verilmiştir.
Kanun’un işlem tarihinde yürürlükte bulunan hâliyle 55. maddesinde, kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; 58. maddesinde ise, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde dava açabileceği kurala bağlanmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden, davacıların ortağı olduğu … şirketine idarî para cezası uygulanmasına ilişkin Kurul kararına karşı dava açılmadığı, idarî para cezasına neden olan eylemin tespit edildiği tarihte davacıların anılan şirketin ortağı olduğu, yapılan malvarlığı araştırmasında şirketin borcu karşılayacak malvarlığının olmadığının tespit edilmesi üzerine, kamu alacağının şirketten tahsil edilememesi nedeniyle 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. maddesi uyarınca, şirketin ortakları olan davacılara borcun tamamı üzerinden ayrı ayrı ödeme emri düzenlenerek tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Ödeme emrinin dayanağı olan tahakkuk işlemine karşı dava açılmaması, 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesi uyarınca, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı yolundaki itirazlarının yargısal incelemesinin yapılmasına engel teşkil etmemektedir. Ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davalar, 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesi gereğince davacının “böyle bir borcu olmadığı” şeklindeki itirazı kapsamında değerlendirilmelidir. Bu kapsamda, ödeme emrinin dayanağını teşkil eden kamu alacağının maddi kaynağına ilişkin hukuka uygunluk denetiminin yapılması ve borcun tahakkukundan önceki aşamaya ilişkin hukuka aykırılık iddialarının incelenmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesinde, limited şirket ortaklarının şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları, ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait ve amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gereken zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahısların amme alacaklarının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulacakları kuralı getirilmiştir.
Bu düzenlemelerin değerlendirilmesinden, limited şirketten tahsili olanaksız hâle gelen amme alacaklarından dolayı şirket ortaklarının, 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi uyarınca takip edilebileceği, bu takibin de şirketin borçlarının tamamı için değil ortakların sermaye hisseleri oranında olacağı anlaşılmaktadır.
Davacılar adına şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen ödeme emirlerinin 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi yerine mükerrer 35. maddesi çerçevesinde her bir ortağın hissesi oranında değil amme alacağının tamamı üzerinden düzenlenip gönderildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi yerine mükerrer 35. maddesine göre düzenlenen dava konusu ödeme emirlerinde hukuka uygunluk görülmemiştir.
Bu itibarla, ödeme emirlerine karşı açılan işbu davada ileri sürülen iddiaların “böyle bir borcun olmadığı” itirazı kapsamında değerlendirilerek esasın incelenmesi suretiyle bir karar verilmesi gerektiğinden, kesinleşen amme alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle verilen davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 15/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.