Danıştay Kararı 13. Daire 2015/4293 E. 2020/2944 K. 03.11.2020 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2015/4293 E.  ,  2020/2944 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2015/4293
Karar No:2020/2944

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Petrol Temizlik İnş. Gıda Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurumu
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Bayilik lisansı sahibi davacıya, kurumsal kimlik çalışmalarını tamamlamadığından bahisle 163.111,00-TL, istasyonda gizli düzenek bulunduğundan bahisle 13.592,00-TL olmak üzere toplamda 176.703,00-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun (Kurul) … tarih ve … sayılı kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; denetim sırasında tutulan … seri nolu tutanakta, istasyonda iki adet yakıt pompası bulunduğu, bir pompanın LPG, bir pompanın motorin pompası olduğu, motorin pompasında … ve … çıkartmalarının bulunduğu, istasyon idari binasında herhangi bir dağıtıcı firma giydirmesinin bulunmadığı, istasyonda bulunan gizli düzenek sayesinde, düzeneğin bağlı olduğu akaryakıt pompasında oynamalar yapılarak müdahale edilebildiğinin tutanak ile tespit edildiği, tutanağın üç polis memuru ve istasyon yetkilisi tarafından imzalandığı, davacı tarafından, dağıtıcı değişikliği sebebiyle eski dağıtıcıya tanıtım levhalarını alması, yeni dağıtıcıya kurumsal işaretlerini bir an önce kurması konusunda defalarca uyarılarda bulunduğu, istasyonda bulunan ikinci yazar kasaya bağlı düzenek konusunda ise, böyle bir düzeneğe ihtiyacı olmadığı, yazar kasanın bozuk, atıl durumda olduğunun belirtildiği, ancak akaryakıt istasyonunda yeni dağıtıcı olan … firmasının kurumsal işaretlerinin bulunmadığı gibi eski dağıtıcı olan … firmasının tanıtım logolarının ise hâlen istasyonda bulunduğu, istasyonda bulunan gizli düzenek sayesinde, düzeneğin bağlı olduğu akaryakıt pompasında oynamalar yapılarak müdahale edilebildiğinin tespit edildiği, işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dağıtıcı değişikliği sebebiyle eski dağıtıcıya tanıtım levhalarını alması, yeni dağıtıcıya kurumsal işaretlerini bir an önce kurması konusunda defalarca uyarılarda bulunulduğu, bu konuda kendilerinin bir kusuru olmadığı, istasyonda bulunan ikinci yazar kasaya bağlı düzeneğe ihtiyacı olmadığı, yazar kasanın bozuk, atıl durumda olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, idari para cezası verilmesine ilişkin işlemin hukuka uygun olduğu, davanın reddi yolundaki Mahkeme kararının onanması gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … ‘İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY:
Bayilik lisansı sahibi davacıya ait akaryakıt istasyonunda 08/05/2012 tarihinde gerçekleştirilen denetimde kurumsal kimlik çalışmalarını tamamlamadığı ve istasyonda gizli düzenek bulunduğu tespit edilmiş, bunun üzerine Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararı ile, davacıya, kurumsal kimlik çalışmalarını tamamlamadığından bahisle 163.111,00-TL, gizli düzenek bulunduğundan bahisle 13.592,00-TL olmak üzere toplamda 176.703,00-TL idarî para cezası verilmesi üzerine bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun (fiil tarihinde yürürlükte bulunan hâliyle) 7. maddesinin dördüncü fıkrasında, “Dağıtıcılar, 2. maddenin birinci fıkrasının (10) ve (13) numaralı bentlerinde belirtilen şekilde sözleşme ile bayilikler oluşturur. Bayilik süresi bitiminden üç ay öncesinde bayiliğin devamı için sözleşme yenilenemez ise sürenin bitimine kadar dağıtıcı, bayinin ikmal ihtiyacını karşılar. Süre bitiminde bayi, sözleşme yaptığı yeni dağıtıcının ürünlerini pazarladığı anlaşılacak şekilde faaliyetine devam eder ve en geç bir ay içinde eski dağıtım şirketi ile ilgili tüm belirtileri kaldırır.” kuralı yer almış; 19. maddesinin ikinci fıkrasının (4) numaralı alt bendinde, Kanun’un 7. maddesinin ihlâli hâlinde sorumlularına altıyüzbin Türk Lirası idarî para cezası verileceği, aynı maddenin dördüncü fıkrasında ise, bayiler için bu cezanın beşte birinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
1. Temyize konu Mahkeme kararının, dava konusu işlemin, davacıya 13.592,00-TL tutarında idarî para cezası verilmesine yönelik davanın reddine ilişkin kısmında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
2. Temyize konu Mahkeme kararının, dava konusu işlemin, davacıya, kurumsal kimlik çalışmalarının tamamlanmadığından bahisle verilen 163.111,00-TL tutarındaki idarî para cezasına ilişkin kısmına gelince:
Dosya incelendiğinde, Dairemizin E:2012/286 sayılı dosyasında verilen 26/10/2015 tarihli ara kararıyla, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun “İdarî para cezaları” başlıklı 19. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “Aşağıdaki hâllerde, sorumlulara altıyüzbin Türk Lirası idarî para cezası verilir:” kuralının (4) numaralı alt bendindeki “7. maddenin ihlâli” yönünden Anayasa’nın 2. maddesine aykırı görülerek itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulduğu; Anayasa Mahkemesi’nin 07/04/2016 tarih ve E:2015/109, K:2016/28 sayılı kararıyla, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun, 23/01/2008 tarih ve 5728 sayılı Kanun’un 522. maddesiyle değiştirilen 19. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin; “Aşağıdaki hâllerde, sorumlulara altıyüzbin Türk Lirası idarî para cezası verilir:” bölümünün, 5015 sayılı Kanun’un 7. maddenin dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “…bayi, sözleşme yaptığı yeni dağıtıcının ürünlerini pazarladığı anlaşılacak şekilde faaliyetine devam eder…” ibaresi yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline; iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verildiği, anılan iptal kararının 03/05/2016 tarih ve 29701 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak 03/02/2017 tarihinde yürürlüğe girdiği, ancak söz konusu iptal kararının yürürlüğe girdiği tarihe kadar kanun koyucu tarafından yeni bir yasal düzenleme yapılmadığı, 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinin 28/02/2019 tarih ve 30700 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7164 sayılı Kanun’un 32. maddesiyle yeniden düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları geriye yürümemekle birlikte somut norm denetiminde iptal kararının, itiraz başvurusuna konu yargılamada karar kesinleşmeden önce verilmesi hâlinde uygulanacağı noktasında tereddüt bulunmamaktadır.
Bu hukuksal durumun doğal sonucu olarak, bir kanun ya da kanun hükmünde kararnamenin uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasa’nın 152. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasını isteme hakkına sahip olan kişilerin de hak ve menfaatlerini ihlâl eden ve adil yargılanma hakkının temel unsurlarından olan mahkemeye erişim hakkını engelleyen yasa kuralının itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiş olması hâlinde, henüz kararı kesinleşmeyen somut norm denetimine konu yargılamadaki tarafların iptal hükmünün hukuki sonuçlarından öncelikle yararlanmaları gerekeceği açıktır.
Öte yandan, Anayasa’nın 153. maddesinde, Anayasa Mahkemesi’nce verilen iptal kararlarının geriye yürümeyeceği kuralı, iptal edilen hükümlere göre kazanılmış olan hakların korunmasına yönelik olup, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği hâlde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanmış hükümler dikkate alınarak çözümlenmeleri Anayasa’nın üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkesine aykırı olduğu gibi, temyiz incelemesinin Anayasa’ya aykırılığı belirlenerek iptal edilen kurallara göre yapılmasına da imkân bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 2. maddesinde, “Kabahat” deyiminin, kanunun karşılığında idarî yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlık anlamına geldiği belirtilmiş; “Genel kanun niteliği” başlıklı 3. maddesinde, “Bu Kanun’un; a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması hâlinde, b) Diğer genel hükümlerinin, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında” uygulanacağı kurala bağlanmıştır. Aynı Kanun’un “Zaman bakımından uygulama” başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun zaman bakımından uygulamaya ilişkin hükümlerinin kabahatler bakımından da uygulanacağı belirtilmiş; madde ile atıfta bulunulan 5237 sayılı Kanun’un “Zaman bakımından uygulama” başlıklı 7. maddesinin ikinci fıkrasında, “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” kuralına yer verilmiştir.
Aktarılan kanun hükümlerine göre, idarî para cezalarında, ceza verilmesinin dayanağı kuralın yürürlükten kaldırılması veya lehe düzenleme yapılması hâlinde, uyuşmazlığın ortaya çıkan yeni hukukî durum dikkate alınarak sonuçlandırılması gerekmektedir. Dolayısıyla, işlendiği zamanın kanununa göre yaptırıma tâbi tutulan bir fiilin daha sonra yürürlüğe giren bir kanunla yaptırım kapsamı dışına çıkarılmış olması hâlinde, fiili işleyen kişinin lehine olan sonraki kanun uygulanacak, önceki fiilden dolayı ceza verilemeyecek, kanun değişikliğinden önce verilen cezanın ise infazı gerçekleştirilemeyecektir.
Bu durumda, dava konusu işlemin dayanağı olan yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilerek kararın yürürlüğe girmiş bulunması karşısında hukuka aykırılığı Anayasa Mahkemesi kararı ile tespit edilmiş bulunan Kanun maddesi uyarınca verilen dava konusu idari para cezasına ilişkin Kurul kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
Bu itibarla, ortaya çıkan bu yeni hukukî durumun dikkate alınarak yeniden bir karar verilmek üzere İdare Mahkemesi kararının bu kısmının bozulması gerektiği sonucuna varılmıştır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kısmen reddine,
2. … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının, davacıya … -TL idarî para cezası verilmesine ilişkin kısmında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, anılan Mahkeme kararının bu kısmının ONANMASINA oyçokluğuyla,
3. Davacının temyiz isteminin kısmen kabulüne;
4. … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının, davacıya kurumsal kimlik çalışmalarını tamamlamadığından bahisle verilen … -TL tutarındaki idarî para cezasına ilişkin kısmının BOZULMASINA oybirliğiyle,
5. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
6. 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 03/11/2020 tarihinde karar verildi.

(X) KARŞI OY :
5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun “Çeşitli Hükümler” başlıklı İkinci Kısmının “Cezalar, İdarî Yaptırımlar, Dava Hakkı, Yönetmelik ve Yürürlükten Kaldırılan ve Uygulanmayacak Hükümler” başlıklı Birinci Bölümünde yer alan “İdarî Para Cezaları” başlıklı 19. maddesinde idarî para cezaları ile ilgili düzenlemelere yer verilmiş; “Ön Araştırma, Soruşturma ve Dava Hakkı” başlıklı 21. maddesinde ise, Kurulun re’sen veya kendisine intikal eden ihbar veya şikâyetler üzerine doğrudan soruşturma açılmasına ya da soruşturma açılmasına gerek olup olmadığının tespiti için ön araştırma yapılmasına karar vereceği belirtilmiştir.
Aktarılan bu Kanun hükümlerine göre, Kurulun idarî para cezası verilmesini gerektiren hâllerle ilgili olarak re’sen veya kendisine intikal eden ihbar veya şikâyetler üzerine doğrudan soruşturma açılmasına ya da soruşturma açılmasına gerek olup olmadığının tespiti için ön araştırma yapılmasına karar vermesi gerektiği açıktır.
Öte yandan, 21. maddenin başlığında ve içeriğinde 19. maddede öngörülen idarî para cezasını gerektiren hâllerin ön araştırma veya soruşturma zorunluluğundan muaf tutulduğuna dair hiçbir ifadeye yer verilmediğinden, 21. maddede tüm idarî cezaları için zorunlu tutulan idarî usulün, 19. maddede öngörülen idarî cezalar için de uygulanmasının yasal bir yükümlülük olduğu ortadadır.
Keza, modern idare hukuku uygulamalarında kişilere idarî ceza verilmeden önce idarî soruşturma yapılması ve cezanın bir soruşturma sonucu verilmesi “idarî usul” kurallarının önemli bir kısmını oluşturmakta olup, regülasyon otoritelerinin verdiği idarî cezalarda bu uygulama çok daha belirgindir.
Nitekim, 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinde 28/03/2013 tarih ve 6455 sayılı Kanun’un 44. maddesiyle yapılan değişiklik ile, idarî para cezalarının, ön araştırma veya soruşturma aşamasının tamamlanmasından sonra Kurul tarafından en geç üç ay içinde karara bağlanacağı kuralı getirilmiştir.
Bu itibarla, 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinde düzenlenen idarî para cezasını gerektiren hâllerin gerçekleştiğinin Kurul tarafından re’sen belirlenmesi veya bu konuda Kurula ihbar veya şikâyetlerin intikal etmesi üzerine Kurul tarafından doğrudan soruşturma açılmasına ya da soruşturma açılmasına gerek olup olmadığının tespiti için ön araştırma yapılmasına karar verilmesi zorunlu olmasına rağmen, davacı şirket hakkında ön araştırma veya soruşturma yapılmadan idarî para cezası uygulanmasına ilişkin Kurul kararında hukuka uygunluk bulunmadığından, “istasyonda bulunan gizli düzenek sayesinde, düzeneğin bağlı olduğu akaryakıt pompasında oynamalar yapılarak müdahale edilmesi fiili” için … -TL tutarında idarî para cezası uygulanmasına ilişkin davacının temyiz isteminin kabul edilerek, Mahkeme kararının bu kısmının bozulması gerektiği oyuyla kararın onama kısmına katılmıyorum.