Danıştay Kararı 13. Daire 2015/4027 E. 2015/2835 K. 10.08.2015 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2015/4027 E.  ,  2015/2835 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2015/4027
Karar No : 2015/2835

Davacı :
Davalı :

Davanın Özeti : 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinin ve bu maddeye dayanılarak davacı şirkete idari para cezası verilmesi ve kabahatin konusunu oluşturan eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine ilişkin davalı idarenin 26.06.2015 tarih ve 17371 sayılı kararının iptali istenilmektedir.
Danıştay Tetkik Hâkimi …’ın Düşüncesi : Davanın kısmen görev yönünden reddine, kısmen incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 87. maddesi uyarınca karar veren Danıştay Nöbetçi Dairesi’nce işin gereği görüşüldü:
Dava, 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinin ve bu maddeye dayanılarak davacı şirkete dari para cezası verilmesi ve kabahatin konusunu oluşturan eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine ilişkin davalı idarenin 26.06.2015 tarih ve 17371 sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının, Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerinin belirtildiği 148. maddesinde; kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün şekil ve esas bakımlarından Anayasaya uygunluğunun Anayasa Mahkemesince denetleneceği belirtilerek, yasalara karşı açılacak davaların incelenme yeri gösterilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun ”İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari yargı yerlerinde görülecek idari dava türleri; idari işlemlere karşı açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı açılacak tam yargı davaları ve idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak belirlenmiş, idari yargı yetkisinin ise, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu kurala bağlanmıştır.
Anılan Kanun’un “Dilekçeler üzerine ilk inceleme” başlıklı 14. maddesinin 3. fıkrasında ise, dilekçelerin, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı yönümden inceleneceği, 15. maddesinin 1/b bendinde de, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olmadığı takdirde davanın reddine karar verileceği kuralı yer almıştır.
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri uyarınca; kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetleme görevinin Anayasa Mahkemesi’ne verilmiş olduğu göz önüne alındığında, ancak Anayasa Mahkemesi tarafından incelenebilecek kanuni düzenlemelerin idari bir işlem olarak nitelendirilmesine ve bu suretle idari yargı merciileri nezdinde iptal davasına konu edilebilmelerine hukuki olanak bulunmadığından, 4250 sayılı Kanun’un 7. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinin iptali isteminin incelenmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.
Anılan Kanun uyarınca davacı şirket hakkında uygulanan idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımlarının iptali istemine gelince;
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 19.12.2006 tarih ve 26381 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan 5560 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle değiştirilen 3. maddesinde; bu Kanunun, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması hâlinde, diğer genel hükümlerinin ise idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanacağı düzenlenmiş, 27. maddesinin 1. fıkrasında da; idarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde sulh ceza mahkemesine başvurulabileceği belirtilmiştir.
Bu hükümler ile, Kabahatler Kanunu’nun idarî para cezası kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı, bir başka deyişle, diğer kanunlarda idarî para cezası kararına karşı kanun yolu olarak idarî yargı yeri gösterilmiş ise idarî yargı yerinde; idarî yargı yeri gösterilmemiş ise Kabahatler Kanunu uyarınca sulh ceza mahkemesinde dava açılabileceği kurala bağlanmıştır.
Dava konusu idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi kararının 4250 sayılı Kanun uyarınca verildiği, anılan Kanun’da, Kanun tarafından öngörülen idari yaptırımlara karşı idari yargı merciilerince dava açılacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığı görüldüğünden, dava konusu idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımlarının iptali isteminin görüm ve çözümünde Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca adli yargının görevli olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle; davanın, 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinin iptali istemi yönünden İNCELENMEKSİZİN REDDİNE, dava konusu idari yaptırım kararı açısından ise GÖREV YÖNÜNDEN REDDİNE, ayrıntısı aşağıda gösterilen yapılan 110,20-TL yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, posta gideri avansından artan tutarın ve kullanılmayan …-TL yürütmenin durdurulması harcının davacıya iadesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere 10.08.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.