Danıştay Kararı 13. Daire 2015/3485 E. 2017/3156 K. 20.11.2017 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2015/3485 E.  ,  2017/3156 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2015/3485
Karar No : 2017/3156

Kararın Düzeltilmesini İsteyen (Davalı) : … (Fon)
Vekili: …
Karşı Taraf (Davacı): …
Vekili: …

İstemin Özeti: Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce verilen 19.11.2014 tarih ve E:2014/4193, K:2014/3628 sayılı kararın; davacının … A.Ş.’de yönetim kurulu üyesi, … Ltd.’de ise kurucu hissedar olduğundan oluşan zarardan banka kaynağını edindiren sıfatıyla sorumlu olduğu, … A.Ş. üst düzey yönetimince … Ltd.’ye mevduat toplanması için şubelere yönlendirme ve teşvik yapıldığı, yapılan işlemlerin organize işlemler ve eylemler bütünü olduğu, davacının da bu organizasyonlar içinde yer aldığı, toplantı ve eğitim çalışmalarında aktif rol oynadığı ileri sürülerek düzeltilmesi istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hâkimi …’nın Düşüncesi: Kararın düzeltilmesi isteminin kabulü ile Mahkeme kararının gerekçeli olarak onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, davalı idarenin karar düzeltme istemi kabul edilerek Dairemizin 19.11.2014 tarih ve E:2014/4193, K:2014/3628 sayılı kararı kaldırıldı, temyiz istemi yeniden incelenerek işin gereği görüşüldü:
Dava; davacı hakkında düzenlenen 27.12.2012 tarih ve … sayılı ödemeye çağrı mektubunun iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesi’nce; davacının Fon’a devredilen … A.Ş.’de 16.11.1998-22.12.1999 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı, … A.Ş. … Şubesi mudisi …’ın 15.07.1999 tarihinde …-TL bakiyeli mevduatının 02.12.1999 tarihine kadar vadeli mevduat hesabında değerlendirildiği ve 02.12.1999 tarihinde geçici hesaplar aracılığıyla … A.Ş. bünyesinde bulunan … Ltd. hesabına aktarıldığı, zarara konu eylemin oluştuğu tarihte banka yöneticisi sıfatını haiz olan davacının, oluşan zarardan “edindiren” sıfatıyla sorumluluğunun bulunduğu ve ortaya çıkan zararın takip ve tahsiline ilişkin Fon’un yetkisinin olduğu, dava konusu işlemin ortaya çıkan zararın davacıdan takip edilmesine yönelik olarak tesis edildiği, davalı idarece tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizin tüm üyelerinin katılımıyla 29.03.2017 tarihinde yapılan toplantıda “içtihat değişikliği”ne gidilmiş olup, anılan toplantıda; … faaliyetleri neticesinde, …A.Ş.’nin kaynaklarının edindirilmesi amacıyla gerçekleştirilen eylemlerin münferit eylemler olmadığı, organize bir biçimde gerçekleştirilen dolandırıcılık faaliyeti olduğu, … Ltd.’nin kuruluşunda katkısı bulunan banka yöneticisi, kanuni temsilcisi ve diğer görevlilerden iştirak hâlinde hareket ettiği anlaşılanların, banka zararının tamamından sorumlu olduğu; hakim ortak tüzel kişiliklerin kanuni temsilcileri olduğundan bahisle sorumlu tutulanların ise, ilgili şirketin/bankanın yönetim ve denetimini doğrudan ve/veya dolaylı olarak elinde bulundurduğu tespit edilerek, 5411 sayılı Kanun’un Geçici 26. maddesinde belirlenen esaslar doğrultusunda sorumluluklarına gidilebileceği sonucuna varılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; …’ın (Banka) … Şubesi müşterilerinden … tarafından, hesabında bulunan tutarın talimatı olmaksızın … Ltd.’ye havale edildiği iddiasıyla … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esasına kayden açılan davanın Fon aleyhine sonuçlandığı ve kararın kesinleştiğinden bahisle, Fon Kurulu’nun 06.12.2012 tarih ve … sayılı kararı ile, 19.01.2009 tarihinde ödenen …-TL’nin 4389 sayılı (Mülga) Bankalar Kanunu’nun 15/7-b ve 15/a maddeleri uyarınca Fon alacağı sayılmasına, bu tutardan; Banka müşterilerinin hesaplarında bulunan paraların, banka hâkim ortağının …’ta kurmuş olduğu … Ltd.’ye aktarılmasını temin eden, daha sonra bu hesapların hâkim ortak ile doğrudan ve dolaylı olarak bağlantısı bulunan firmalara aktarılmasını ve bu suretle banka hâkim ortağının haksız çıkar sağlamasına aracılık eden Banka yöneticilerinden …, …, …, …, …, ve …’ın Banka kaynağını edindiren sıfatıyla; Banka hâkim ortağı …’in edinen sıfatıyla; … Ltd. aleyhine yapılan icra takiplerinde şirket adına herhangi bir mal varlığı bulunmadığından aciz belgesi alınmış olması nedeniyle …Ltd.’nin kanunî temsilcisi/hissedarları …, …, …, …, . …ve … hakkında ise, 6183 sayılı Kanun’un 35. ve Mükerrer 35. maddeleri gereğince …-TL tutarındaki Fon alacağından müştereken ve müteselsilen … Ltd. kanunî temsilcisi/hissedarları sıfatıyla sorumlu tutulmalarına karar verildiği ve bu kapsamda gecikme zammıyla birlikte …-TL olarak hesaplanan kamu alacağının tahsili amacıyla dava konusu ödemeye çağrı mektubunun düzenlenmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Fon’a devredilen veya yönetim ve denetimine el konulan bankalar nedeniyle oluşan Fon alacaklarından, borçlu olan şirketlerin kanunî temsilcilerinin sorumlu tutulabilmesi için 6183 sayılı Kanun, 4389 sayılı (Mülga) Bankalar Kanunu ve 5411 sayılı Kanun’da yer alan düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
5411 sayılı Kanun’un Geçici 11. maddesinin birinci fıkrasında; bu Kanun’un yayımı tarihinden önce, 26.12.2003 tarihine kadar temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fon’a intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilişkili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında başlatılan işlemler sonuçlanıncaya ve her türlü Fon alacakları tahsil edilinceye kadar bu Kanun’la yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Kanun’un 14, 15, 15/a, 16, 17, 17/a ve 18. maddeleri, Ek 1, 2, 3, 4, 5 ve 6. maddeleri ile Geçici 4. maddesinde yer alan düzenlemelerin uygulanmasına devam edileceği kurala bağlanmıştır.
4389 sayılı Kanun’un 15. maddesinin yedinci fıkrasının (b) bendinde; hisseleri kısmen veya tamamen Fon’a intikal eden bir bankanın yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının veya yöneticilerinin, yönetim kurulu, kredi komiteleri, şubeler, diğer yetkili ve görevliler aracılığıyla veya sair suretlerle banka kaynaklarını ve varlıklarını doğrudan veya üçüncü kişilere rehnetmek, teminat göstermek, ekonomik gücü olmayan kişilere kredi vermek, karşılığında kredi temin etmek amacıyla kredi kullandırmak, yurt içi veya yurt dışı banka ve malî kuruluşlar nezdinde depo veya sair adlarla hesap açtırmak veya bu hesapları teminat göstermek ve sair şekillerde kullanmak suretiyle veya başkaca dolanlı işlemlerle edindikleri veya bu suretle üçüncü kişilere edindirdikleri para, mal, her türlü hak ve alacakların temininde kullanılan banka kaynakları ve varlıkları nedeniyle doğan alacakların Fon alacağı sayılacağı ve bu alacaklar hakkında 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı hükmü yer almış; bu fıkraya 5020 sayılı Kanunla eklenen paragrafta, Fon alacaklarından; yönetim ve denetimi Fon’a geçen ve/veya bankacılık yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile tasfiyeye tâbi tutulan veya tasfiye işlemi başlatılan bankaların kaynağını kullanmış olmasından dolayı Fon’a borçlu olması kaydıyla Fon’a intikal eden bir bankadan ilk kredinin ve/veya banka kaynağının kullanılmasından sonra, bu bendin birinci cümlesinde belirtilen gerçek ve tüzel kişilerin, edindikleri ve/veya bu suretle üçüncü kişilere edindirdikleri para, her türlü mal, hak ve alacaklarının banka kaynağı kullanılmak suretiyle edinildiği ve/veya edindirildiğinin kabul edileceği ve bu gerçek kişiler ile tüzel kişiler tarafından edinilen para, her türlü mal, hak ve alacaklar hakkında bu fıkrada yer alan kuralları uygulamaya Fon’un yetkili olduğu belirtilmiştir.
Yine bu fıkraya 5020 sayılı Kanun’la eklenen son paragrafta da, bu fıkranın (a) bendinin birinci cümlesinde ve bu bendin birinci cümlesinde sayılan gerçek ve tüzel kişilerin yönetim ve/veya denetimindeki şirketlerde ve/veya işletmelerinde iş akdine bağlı ve/veya bağlı olmaksızın geçici ve/veya sürekli olarak istihdam edilen şahısların kurucusu, ortağı, yöneticisi veya denetçisi olduğu şirketlerin; bir iş akdine bağlı olmaksızın, yukarıda sayılan şahısların vekâleten ve/veya ticarî mümessil ve/veya ticarî vekil sıfatıyla ve/veya vekâletsiz iş görme hükümleri gibi herhangi bir hukukî ilişkiye dayanarak geçici ve/veya sürekli olarak temsil eden şahıslar ile temsil ettikleri gerçek ve/veya tüzel kişilerin; bu bentte belirtilen şahıslar dışındaki ve/veya bunlar tarafından kurulan şirketlere bankacılık mevzuatına ve/veya teamüllerine uyulmadan ve/veya teminatsız ve/veya yetersiz teminat ile kredi kullandırılan ve/veya genellikle faaliyet yeri olarak aynı adresi kullanan ve/veya yapılan sözleşmelere cayma hakkı ve/veya borcun nakli gibi hükümler koymak suretiyle kullandıkları kredileri ve/veya banka kaynaklarını bankanın yönetim ve denetimini doğrudan ve/veya dolaylı olarak tek başına ve/veya birlikte elinde bulunduran gerçek ve tüzel kişilere ve/veya bunların ve/veya bankanın iştiraklerine ve/veya doğrudan veyahut dolaylı bağı bulunan şahıs ve şirketlere yukarıdaki bentlerde sayılan gerçek veya tüzel kişilere aktarılmasını sağlayan gerçek veya tüzel kişilerin kullanmış oldukları krediler ve/veya banka kaynaklarının bankanın yönetim ve denetimini doğrudan ve/veya dolaylı olarak, tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklar tarafından kullanılmış banka kaynağı sayılacağı ve bu şahıslar ile edindikleri ve/veya üçüncü kişilerce edindirdikleri para, her türlü mal, alacak ve haklar hakkında bu fıkrada yer alan düzenlemelerin uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
5411 sayılı Kanun’a 5766 sayılı Kanun’la eklenen Geçici 26. maddenin ikinci fıkrasıyla, ”Temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fon’a intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilişkili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında başlatılan işlemler sonuçlanıncaya ve her türlü Fon alacakları tahsil edilinceye kadar, yönetim ve denetimi Fon tarafından devralınan banka ve şirketlerin eski yöneticileri hakkında 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile mükerrer 35. maddesinin uygulanmasında, ilgili kanun ve mevzuat veya ana sözleşmeleri uyarınca temsile yetkilendirilmiş veya tüzel kişilerin yetkili organlarınca temsil yetkisi verilmiş kişi veya kişiler ile tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerden,
a) Fon bankalarının; yönetim ve denetimine sahip olduğu iştiraklerinden, hâkim ortağı olan tüzel kişilerden, gerçek ve tüzel kişi hâkim ortaklarının hâkim ortak olduğu şirketlerden, bu kişiler adına hareket eden veya onlar hesabına kendi adına para, mal veya hak edinen şirketlerden olan Fon alacaklarında, banka kaynağının kullanıldığı/kullandırıldığı tarihten itibaren borcun devam ettiği dönem boyunca,… kanunî temsilci sıfatını haiz kişiler kanunî temsilci olarak addedilir.” kuralı eklenmiştir.
6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesinde, “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanunî temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsî mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.
Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye’deki mümessilleri hakkında da uygulanır.
Tüzel kişilerin tasfiye hâline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanunî temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz.
Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler.
(Ek fıkra: 04.06.2008 – 5766 S.K./4.mad) Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları hâlinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.
(Ek fıkra: 04.06.2008 – 5766 S.K./4.mad) Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz.” kuralı yer almaktadır.
6183 sayılı Kanun’un yukarıda aktarılan Mükerrer 35. maddesinde, amme alacaklarının tahsili bakımından kanunî temsilcilerin sorumluluğu düzenlenmektedir. Bu madde gereğince bir tüzel kişiden tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tamamen veya kısmen tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından bu tüzel kişinin kanunî temsilcisi sorumlu tutulabilecektir.
Bu aşamada, 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesine, 04.06.2008 tarih ve 5766 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle eklenen beşinci ve altıncı fıkraların … Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararıyla iptal edilmesinin kanunî temsilcinin sorumluluğuna etkisinin, 5411 sayılı Kanun’un hâlen yürürlükte bulunan Geçici 26. maddesi göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi gereklidir.
5411 sayılı Kanun’un Geçici 26. maddesindeki düzenlemeye göre, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile tasfiyeye tâbi tutulan veya tasfiye işlemi başlatılan bankaların ortaklarının veya yöneticilerinin, yönetim kurulu, kredi komiteleri, şubeler, diğer yetkili ve görevlileri aracılığıyla banka kaynaklarını veya varlıklarını dolanlı şekilde edinmeleri veya edindirmeleri hâlinde, dolanlı şekilde edindirdikleri ve/veya edindikleri para, mal, her türlü hak ve alacakların temininde kullanılan banka kaynakları ve varlıkları nedeniyle doğan alacaklar Fon alacağı sayılmakta, Fon alacaklarında da, banka kaynağının kullanıldığı veya kullandırıldığı tarihten itibaren borcun devam ettiği dönem boyunca kanunî temsilci sıfatını haiz kişiler kanunî temsilci kabul edilerek Fon alacağından sorumlu tutulmaktadır. Bu şekilde Fon alacağından sorumlu tutulan kanunî temsilci, 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, temsilcisi olduğu tüzel kişiliğin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından şahsî mal varlığıyla sorumlu olacaktır. Amme alacağının ödenmemesinden sorumlu tutulan kanunî temsilci, bu sorumluluktan ancak kendi döneminde yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini ispatlayarak kurtulabilecektir.
Öte yandan, banka kaynaklarının kredi kullandırılmak suretiyle edinilmesi/edindirilmesi hâlinde, bu kredinin Fon’a devredilen bir bankanın yine Fon’a devredilen başka bir bankanın hâkim ortaklarının yönetim ve denetimine sahip olduğu şirketlere kullandırdığı bir kredi olsa bile 4389 sayılı Kanunun 15/3. maddesindeki düzenleme dikkate alındığında, krediyi kullanan şirketlerde görev yapan kanunî temsilcilerin bu krediden kaynaklı sorumluluğunun, her iki bankanın da yönetim ve denetimi Fon’a geçen bankalar olması nedeniyle 5411 sayılı Kanun’un Geçici 26. maddesinin (a) bendi kapsamında kaldığının kabulü gerekmektedir.
Yukarıdaki değerlendirmeler bağlamında, Fon alacağı açısından kanunî temsilcinin sorumluluğu, kişinin kanunî temsilci olduğu dönemde yükümlülüklerini yerine getirmemesinden kaynaklanan Fon alacakları ve ayrıca görev yaptığı dönemle sınırlı olmaksızın banka kaynağının ne kadarını edindiği veya edindirdiğiyle sınırlıdır.
Ayrıca, 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 15/3. maddesinde; “Fon, her türlü vergi, resîm ve harçtan muaftır. 14. maddesinin (6) numaralı fıkrasının (b) bendi ile verilen yetkiler saklı kalmak kaydıyla, Fon kaynakları ile her türlü alacaklarının ve hisseleri kısmen veya tamamen Fon’a intikal eden bankaların; yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarından, bu ortakların yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak tek başına veya başkalarıyla birlikte elinde bulundurdukları şirketlerden ve iştiraklerinden, yönetim ve denetim kurulu üyeleri, genel müdür ve yardımcıları, kredi komitesi başkan ve üyeleri ile imzaları bankayı ilzam eden memurları ve bunların eş ve çocuklarından olan alacakları ile hisseleri Fon’a intikal eden diğer bankaların bunlardan olan alacaklarından Fon tarafından devralınanlar ile (7) numaralı fıkranın (b) bendinde belirtilen kişilere ait olup Fon tarafından devralınan alacakların takip ve tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümleri uygulanır. Fon devraldığı alacağın takibine, alacağın devralındığı gün itibarıyla banka defter, kayıt ve belgelerine göre anapara, her türlü faiz, komisyon ve sair giderlerin toplamından oluşan birikmiş alacak tutarı üzerinden başlar. Bu alacaklar, Fon tarafından devralındığı tarihten itibaren amme alacağı niteliğini kazanır ve birikmiş alacak tutarına, 6183 sayılı Kanun’un 51. maddesinde belirtilen oranda gecikme zammı uygulanır. Ancak Fon, her türlü alacakları ve devraldığı alacaklarla ilgili olarak borçlu aleyhine 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre başlatılmış bulunan takipler ile alacağın tahsiline yönelik davalara kaldığı yerden devam edebileceği gibi, takibi devam ettirmekten ve/veya davanın takibinden sarfınazar ederek devraldığı alacağın kaldığı yerden 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsiline de karar verebilir. ” kuralına yer verilmiştir.
Aktarılan mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesinden; bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile tasfiyeye tâbi tutulan veya tasfiye işlemi başlatılan bankaların kaynak ve varlıklarının doğrudan veya dolaylı olarak bankanın hâkim ortaklarına ya da bu kişilerle ilişkili firma ve şahıslara aktarılmak suretiyle edinilmesi ya da edindirilmesi durumunda doğrudan ya da dolanlı bir şekilde edinilen ve/veya edindirilen banka kaynakları ve varlıkları nedeniyle doğan alacaklar Fon alacağı sayılmakta ve bu kaynakların usulsüz bir biçimde aktarılmasına ilişkin işlemlerde yer alan kişiler de 4389 sayılı Kanun’un 15/3. ve 15/7-b maddeleri kapsamında bu alacaktan sorumlu tutulabilmekte ve haklarında 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca takibe geçilebilmektedir.
Dosyada bulunan belgelerden; davacının 16.11.1998 – 22.12.1999 tarihleri arasında … A.Ş.’de yönetim kurulu üyesi olarak kanuni temsilcilik görevinde bulunduğu, … Ltd.’de kuruluş tarihi olan 04.08.1999’dan itibaren %1 oranında kurucu hissedar yönetim kurulu üyesi olarak görev aldığı, Bakanlar Kurulu’nun 21.12.1999 tarih ve … sayılı kararı ile … A.Ş.’nin 4389 sayılı (Mülga) Bankalar Kanunu’nun 14. maddesine istinaden Fon’a devredildiği anlaşılmaktadır.
Bankanın Fon’a devri üzerine … Ltd. mudilerinin bankaya yatırmış oldukları mevduatları çekmek üzere … A.Ş. şubelerine başvurmaları sonrasında … A.Ş. Merkez Şube nezdinde … Ltd. adına açılmış olan hesapta yeterli miktarda bakiye bulunmadığından … mudilerine yeterli miktarda ödeme yapılamamış, … hesapları Tasarruf Mevduatı Sigortası kapsamında da bulunmadığından mudilerin alacakları Fon tarafından karşılanmamış, bunun üzerine … A.Ş.’nin Fon’a devri sonrasında … Ltd.’den mevduatlarını alamayan mudiler tarafından alacak davaları açılmış, söz konusu davalar kabul edilerek mudilere ödeme yapılmasına hükmedilmiştir. Mahkeme kararları doğrultusunda yapılan bu ödemeler ise dava konusu ödemeye çağrı mektubunun konusunu oluşturmaktadır.
… A.Ş.’nin Fon’a devri sonrasında … A.Ş. Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından düzenlenen 10.07.2000 tarih ve 38 sayılı raporda; …’in … Ltd. isimli bir offshore bankasına sahip olduğu hâlde, …Ltd.’i kurmak suretiyle … A.Ş.’nin ismini kullanarak ve …Ltd.’i … A.Ş.’nin iştiraki olmadığı hâlde iştirakiymiş gibi göstererek, mevduat sahiplerinin ve başta banka üst düzey yöneticileri olmak üzere, … A.Ş. çalışanlarının güvenini kötüye kullanarak offshore mevduatı topladığı ve bu mevduatların kredi kullandırılmak suretiyle, usulsüz ve suiniyetli bir şekilde, doğrudan ya da dolaylı olarak sahip olduğu şirketlere aktardığı belirtilerek, bu kredilerin kullandırma aşamasında karar ve/veya görev almış olan ve Yahya Murat … ile yakın ilişki içinde bulunan kişilere ilişkin tespitler yapılmıştır.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Bankalar Yeminli Murakıpları Kurulu Başkanlığı tarafından düzenlenen 28.09.2000 tarih ve …, … sayılı raporda; kendisine veya başkasına menfaat temin etmek amacıyla hile ve desiselerle tasarruf sahiplerinin mevduatlarının … ‘ta kurulmuş olan … Ltd.’ye aktarılmasının sağlandığı, daha sonra bu mevduatların yurt dışında kurdurulmuş olunan firmalara kredi olarak verilmesini sağlayan kişilerin belirlendiği, offshore mevduatı toplamak için … A.Ş.’nin adının kullanıldığı, … A.Ş. yönetimi tarafından şubelere baskılar yapıldığı, toplantılar ve eğitim çalışmaları düzenlenerek ve prim sistemi getirilerek yoğun şekilde offshore’a mevduat toplanması yoluna gidildiği, yapılan baskılar sonucu offshore mevduatının … USD’yi aştığı, bu suretle gerçekleştirilen eylem ve fiillerin TCK’nun 503 ve 504. maddeleri ile 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu’na aykırılık oluşturduğu tespit ve değerlendirmesinin yapıldığı, davacının adının ise raporda … hissedarı olan ve …’in firmalarında kendisine çok yakın çalışan olarak sorumlular arasında geçtiği görülmektedir.
Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulunun 24.02.2003 tarih ve … sayılı müteferrik inceleme raporunda ise; … adı altında …’nde kâğıt üzerinde kurulan …Ltd. şirketinin tabela şirketi olduğu, tabela şirketi …Ltd. şirketinin “… Bankacılık” şemsiyesi altında Türkiye’de gerçekleştirdiği para toplama faaliyetine esas teşkil eden işlemlerin gerçekleri gizlemeye yönelik muvazaalı işlemler olduğu, …Ltd. şirketinin faaliyetlerinin tamamının Türkiye’de gerçekleştirildiği, kredi aktarılan şirketlerin birçoğunun hiçbir faaliyeti olmayan ve grup şirketleri arasında da sadece adı bulunan içi boş şirketler olduğu ve bu şirketlere kredi aktarılırken bu hususun araştırılmasına ilişkin hiçbir işlem yapılmadığı tespitleri yapılmıştır.
… Ağır Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararı ile; haksız çıkar sağlanmasına yönelik olan bu organize çalışmaların 765 sayılı TCK 504/3. madde kapsamında kalan suç tipine uygun olduğu, banka aracı kılınmak sureti ile kişilerin dolandırılması niteliğinde olduğu, …’taki kurulu bankaya kâğıt üzerinde aktarılmış gibi gösterildiği, gerçekte … Grubuna ait firmalara mevduatların aktarıldığı, bu yüzden eylemin dolandırıcılık sayılması gerektiği kabul edilmiş, yükletilen suçun cezasının üst sınırı göz önüne alındığında tabi olduğu zaman aşımı süresinin 765 sayılı TCK 102/4 ve 104/2. maddelere uygun olduğu, bu maddelerde belirtilen uzamış zaman aşımı süresi olan 7 yıl 6 ayın geçtiği göz önüne alınarak 5237 sayılı Kanun’un 7/2. maddesi dikkate alınarak 765 sayılı TCK 102/4 ve 104/2. maddelere göre açılan kamu davasının zaman aşımı sebebi ile ortadan kaldırılmasına karar verilmiş, bu karar … Ceza Dairesinin v tarih ve E: …, K: … sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir. … tarafından onanarak kesinleşen bu karar ile, söz konusu eylemlerin dolandırıcılık suçunu oluşturduğu yönünde tespit yapılmıştır.
Öte yandan, … Ltd. mudileri tarafından, bankaya yatırmış oldukları mevduatların iadesi amaçlı adli yargıda çeşitli alacak davaları açılmış, açılan bir alacak davasında … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararında, yukarıda aktarılan … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararına atıf yapılarak, mudinin mevduatının … Ltd. Şti. hesabına havale edilmiş gösterilmesine rağmen davalı … Bank’ın külli halefi olduğu … A.Ş. bünyesinde kaldığı, bu nedenle … A.Ş.’nin davacı mudinin mevduatından sorumlu olduğunun kabul edildiği belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiş, söz konusu karar … Hukuk Dairesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
Bu doğrultuda, … A.Ş. hakim ortağının …’de kurulu başka bir off-shore bankası mevcut iken söz konusu bankanın yeterli mevduat toplayamaması nedeniyle … ismiyle yeni bir off-shore bankası kurmak amacıyla gösterilen yoğun çaba, … Ltd.’in … A.Ş.’nin iştiraki olmadığı hâlde iştirakiymiş gibi gösterilmeye çalışılması suretiyle … Hükümetine gönderilen yazılar, … Ltd.’in adına toplanan mevduatların … A.Ş. Merkez Şubesinde açılan bir hesapta toplanması, mevduatın toplanması sürecinde … A.Ş. şubelerinin ve çalışanlarının seferber edilmesi, çeşitli toplantılar düzenlenerek offshore mevduatı toplayanlara teşvik verileceği, toplayamayanlar ile yolların ayrılacağı belirtilerek çalışanlara yönelik baskılar uygulanması, off-shore mevduatı yatıranlara verilen hesap cüzdanları ile … A.Ş.’nin hesap cüzdanlarının benzer olması, söz konusu faaliyetlerin dolandırıcılık faaliyeti olduğunu tespit eden … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararı, … Ltd.’in bir tabela şirketi olduğu yönünde düzenlenen raporlar ve faaliyetlerinin tamamının Türkiye’de ve … A.Ş. şubeleri ve olanakları kullanılarak gerçekleştirildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, söz konusu faaliyetlerin bir off-shore faaliyeti olmadığı, Türk bankacılık sisteminin denetimi dışına çıkılmak amacıyla planlanmış bir dolandırıcılık faaliyeti olduğu sonucuna varılmaktadır.
Olayda, … Ltd. ismiyle kurulan offshore bankasının, banka kaynaklarını kısa bir süre içerisinde Yahya Murat … ve bankanın diğer hakim ortaklarına edindirmek amacıyla kurulduğu, bu hususlara ilişkin yargı kararları, soruşturma raporları ve diğer tüm bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinden ise davacının sorumluluğunun kapsamının dolanlı işlem ve eylemlere katkısı bakımından ele alınması gerektiği açıktır. Davacının, …Ltd.’in, mevduatların toplanması amacıyla faaliyette bulunduğu aktif dönem içerisinde … A.Ş.’nin kanuni temsilcisi olarak görev yapıyor olmasının yanı sıra, offshore bankasının kurucu hissedarları arasında yer aldığı ve aynı zamanda yönetim kurulu üyeliği görevini yerine getirdiği dikkate alındığında, dolanlı işlem ve eylemlerde bulunmak amacıyla gerçekleştirilen tüm bu organizasyon kapsamında meydana gelen banka zararlarından sorumlu olduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, Fon alacağının tahsili amacıyla düzenlenen dava konusu işlemde hukuka aykırılık, davanın reddi yolundaki Mahkeme kararında ise sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik bulunmamaktadır.
Davanın reddi yolundaki temyize konu … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, temyiz istemi yerinde görülmeyerek anılan Mahkeme kararının yukarıda belirtilen GEREKÇEYLE ONANMASINA; dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine, 20.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.