Danıştay Kararı 13. Daire 2015/3387 E. 2015/3727 K. 02.11.2015 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2015/3387 E.  ,  2015/3727 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2015/3387
Karar No:2015/3727

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :

İstemin_Özeti : … 5. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının; davanın süresinde olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hâkimi Düşüncesi : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hâllerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, 8. maddesinin 3. fıkrasında, bu Kanun’da yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa, bu sürelerin, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılacağı, 11. maddesinde ilgililerin idarî dava açılmadan önce, idarî işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasını üst makamdan veya üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan idarî dava açma süresi içinde isteyebileceği, bu başvurunun işlemeye başlamış olan idarî dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması hâlinde dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş sürenin de hesaba katılacağı kurula bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; dava konusu işlemin 24.09.2014 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, davacı tarafından 30.09.2014 tarihinde Kurum kayıtlarına giren dilekçe ile dava konusu işleme itiraz edildiği, daha sonra anılan itirazın reddine ilişkin işlemin davacı şirkete 30.01.2015 tarihinde tebliğ edildiği, 18.03.2014 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
2577 sayılı Kanun’un 10. ve 11. maddelerinde düzenlenen zımni ret hükümleri, ilgililerin yaptıkları başvuru veya itirazların idare tarafından cevapsız bırakılması ihtimalini bertaraf etmeyi amaçlayan ve idareyi işlem tesis etmeye zorlayan hükümlerdir. Bu çerçevede somut uyuşmazlık özelinde, 11. maddede öngörülen zımni ret işleminin oluşabilmesi için idarenin yapılan itiraz üzerine herhangi bir işlem tesis etmemesi, yapılan başvuruyu cevapsız bırakması gerekmektedir.
Bakılan uyuşmazlıkta; dava konusu işlemin davacıya tebliğ edildiği 24.09.2014 tarihinde işlemeye başlayan altmış günlük dava açma süresinin, 30.09.2014 tarihinde Kurum kayıtlarına giren itiraz ile 5. gününde durduğu, anılan itirazın reddine ilişkin işlemin bildirimine dair 30.12.2014 tarih ve 4582 sayılı yazının davacı şirkete tebliğ edildiği 30.01.2015 tarihinden itibaren dava açma süresinin kaldığı yerden işlemeye devam ettiği, kalan 55 günlük dava açma süresi içinde 18.03.2015 tarihinde kayda giren dilekçeyle açtığı dava süresinde olduğundan işin esasının incelenmesi gerekirken, davanın süre aşımı yönünden reddine ilişkin Mahkeme kararında usule uygunluk bulunmamaktadır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
Dava; … projesi için davacı şirket adına verilen üretim lisansının iptaline ilişkin Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 21.08.2014 tarih ve 5176-4 sayılı kararının kaldırılması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 30.12.2014 tarih ve 5391-23 sayılı kararının iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesi’nce; davacı şirkete ait üretim lisansının iptal edilmesine ilişkin Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 21.08.2014 tarihli kararının davacı şirkete 24.09.2014 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine bu işlemin geri alınması talebiyle davalı idareye yapılan 30.09.2014 tarihli başvurunun 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, 24.09.2014 tarihinde tebliğ edilen işleme karşı 30.09.2014 tarihinde yapılan başvurunun dava açma süresinin 6. gününde yapılmış olması nedeniyle bu başvuruya 60 gün içinde cevap verilmemesi üzerine kalan 54 gün içerisinde dava açılması gerektiği, 60 günlük zımni ret süresinin dolmasından sonra 30.12.2014 tarihinde verilen ve 30.01.2015 tarihinde tebliğ edilen işlemin dava açma süresini ihya etmeyeceği; 21.08.2014 tarihli işlemin geri alınması amacıyla 30.09.2014 tarihinde yapılan başvurunun 60 gün içerisinde cevaplandırılmaması üzerine, 60 günün dolduğu günden itibaren kalan 54 gün içerisinde açılması gerekmekte iken, bu süreler geçirildikten çok sonra itirazın reddine ilişkin olarak tesis olunan işlemin 30.01.2015 tarihinde tebliği üzerine 18.03.2015 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Anayasanın Bağlayıcılığı ve Üstünlüğü” başlıklı 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu; “Temel Hak ve Hürriyetlerin Korunması” başlıklı 40. maddesine 4709 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle eklenen ikinci fıkrada, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu hükmü yer almış; bu ek fıkranın gerekçesinde ise, bu fıkra ile bireylerin yargı ya da idarî makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanmasının amaçlandığı, son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesinin hak arama hürriyetinin korunması açısından zorunluluk hâline geldiği ifade edilmiştir.
İdarî işlemlere karşı başvuru yollarının son derece ayrıntılı düzenlemelerde yer alması, başvuru sürelerinin kısa olması veya olağan başvuru yollarına istisna getirilebilmesi nedeniyle idarî işlemlere karşı hangi idarî birime, hangi sürede başvurulacağının idarelerce idarî işlemde belirtilmesi hukuk güvenliği ilkesinin gereğidir. Anılan Anayasa hükmü ile de, bireylerin yargı makamları ya da idarî makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanması amaçlanmış; idareye, işlemlerinde ilgililerin hangi süre içerisinde, hangi mercilere başvurabileceklerini bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davacı şirkete ait üretim lisansının Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 21.08.2014 tarih ve 5176-4 sayılı kararı ile iptal edildiği, 19.09.2014 tarih ve 56166 sayılı Elektrik Piyasası Daire Başkanlığı yazısıyla üretim lisansının iptal edildiğinin bildirildiği, anılan yazıda, söz konusu Kurul kararına karşı “idari dava açma süresi içinde” dava açılabileceğinin beyan edildiği, bu yazının davacı şirkete 24.09.2014 tarihinde tebliğ edildiği, davacı şirket tarafından, anılan işlemin geri alınması yönünde 30.09.2014 tarihinde yapılan başvurunun Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 30.12.2014 tarihli, 5391-23 sayılı kararı ile reddedildiği, bu işlemin davacı şirkete 30.01.2015 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine 18.03.2015 tarihinde kayda giren dilekçe ile bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta; dava konusu işlemin davacıya 24.09.2014 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmakta ise de, dava konusu işlemde Anayasa’nın 40. maddesi hükmüne aykırı olarak bu işleme karşı açıkça hangi sürede dava açılacağının yazılmadığı, sadece “idari dava açma süresi içinde” dava açılabileceğinin ifade edildiği, dolayısıyla yukarıda ifade edilen Anayasa’nın 40. maddesinde yer alan amir hükmün ihlâl edilmiş olması karşısında, dava açma süresinin 24.09.2014 tarihinden itibaren başladığı kabul edilerek davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde usul hükümlere uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin kabulü ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … 5. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine, kullanılmayan 45,60.-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 02.11.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Temyize konu Mahkeme kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile Mahkeme kararının onanması gerektiği oyuyla, aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.