Danıştay Kararı 13. Daire 2015/3074 E. 2020/2183 K. 21.09.2020 T.

13. Daire         2015/3074 E.  ,  2020/2183 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2015/3074
Karar No:2020/2183

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Petrol Ürünleri Nakliyat San. ve Tic. Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirkete ait … plakalı akaryakıt tankeriyle lisansına işlettirmeksizin akaryakıt satışı yapıldığı gerekçesiyle verilen 50.000,00.-TL idari para cezasının tahsiline ilişkin … tarih ve … sayılı ödeme emrinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; Dairemizin 20/03/2014 tarih ve E:2014/157, K:2014/1077 sayılı bozma kararına uyularak, 29/08/2007 tarihli tutanağa göre işletme sahibi …’ın istasyonsuz bayilik lisansı kapsamında lisansı hak ve yetki vermediği hâlde … isimli kişi tarafından getirilen boş bidonlara toplam 57 litre motorin satışı yaptığının tespit edildiği ve bu hususun davacının ifadesi ile sabit olduğundan 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin (2) numaralı alt bendi ile aynı maddenin dördüncü fıkrası hükmü uyarınca idarî para cezası uygulanmasına ilişkin Kurul kararı sonrasında tesis edilen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, bayilik ve taşıma lisanslarının bulunduğu, söz konusu araçla akaryakıt satışı yapılmadığı ve ödeme emrinin dayanağı Kurul kararının usûlüne uygun tebliğ edilmediği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, usul ve yasaya uygun olan Mahkeme kararının onanması gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
USUL YÖNÜNDEN:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28/06/2014 tarihinden önce yürürlükte bulunduğu şekliyle “Temyizen verilen karar üzerine yapılacak işlem” başlıklı 50. maddesinde, Danıştayın bozma kararı üzerine verilen kararların temyizi üzerine yapılacak inceleme sınırına ilişkin bir kural yok iken, 28/06/2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 6545 sayılı Kanun’un 23. maddesi ile anılan maddeye 4. fıkra eklenmiş ve söz konusu fıkra ile “Danıştayın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesi, bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılır.” kuralı getirilmiştir.
Öte yandan, 6545 sayılı Kanun’un 27. maddesi ile 2577 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 8. maddede, “Bu Kanunla idari yargıda kanun yollarına ilişkin getirilen hükümler, 2576 sayılı Kanun’un, bu Kanunla değişik 3. maddesine göre kurulan bölge idare mahkemelerinin tüm yurtta göreve başlayacakları tarihten sonra verilen kararlar hakkında uygulanır. Bu tarihten önce verilmiş kararlar hakkında, kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan kanun yollarına ilişkin hükümler uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu itibarla, 6545 sayılı Kanun’un 27. maddesi ile 2577 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 8. maddesi uyarınca, 28/06/2014 tarihinden önce verilmiş kararlar hakkında, kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan kanun yollarına ilişkin hükümlerin uygulanacağı kurala bağlandığından ve bu tarihten önce de bozma kararı üzerine verilen kararların temyizi üzerine yapılacak incelemeye ilişkin herhangi bir sınırlama söz konusu olmadığından Mahkeme kararının tekrar bozulmasına engel bir hâl bulunmadığı değerlendirilerek esasın incelenmesine geçildi.

ESAS YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
Bayilik lisansı sahibi olan davacı şirketin, tarım sektörünün ihtiyaçları için … plakalı akaryakıt tankeri ile lisansına işlettirmeksizin akaryakıt satışı faaliyetinde bulunduğundan bahisle, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 19. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin (2) numaralı alt bendi uyarınca Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 29/04/2010 tarih ve 2546/41 sayılı kararıyla uygulanan 50.000,00-TL idari para cezasının tahsili amacıyla 22/04/2011 tarih ve 2011/0001 sayılı ödeme emri tanzim edilmiştir.
Söz konusu ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davada, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla davanın esastan reddine karar verilmiş, ancak, bu karar Dairemizin 21/05/2013 tarih ve E:2012/3782, K:2013/1476 sayılı kararda belirtilen “dava konusu ödeme emrinin dayanağı olan Kurul kararının tebligat işlemleri usûlüne uygun gerçekleştirilmediğinden Kurul kararından haberdar olunamadığı, Mahkeme tarafından, ödeme emrine karşı açılan davada ileri sürülen iddiaların “böyle bir borcunun olmadığı” itirazı kapsamında değerlendirilerek işin esasının değerlendirilmesi suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, davanın reddi yönünde verilen kararda hukukî isabet görülmemiştir.” gerekçeyle bozulmuştur.
… İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, Dairemizin bozma kararına uyularak, dava konusu ödeme emrinin dayanağı olan Kurul kararının tebligat işlemleri usulüne uygun gerçekleştirilmediğinden Kurul kararından haberdar olunamadığı, vadesinde ödenmediğinden bahisle idarî para cezasının tahsili amacıyla düzenlenen dava konusu ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş, bu karar da Dairemizin 20/03/2014 tarih ve E:2014/157, K:2014/1077 sayılı kararıyla, “Mahkeme tarafından, ödeme emrine karşı açılan davada ileri sürülen iddiaların “böyle bir borcunun olmadığı” itirazı kapsamında değerlendirilmesi ve davacı şirkete idarî para cezası uygulanmasına sebebiyet veren fiilin gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, Dairemiz bozma kararı gerekleri yerine getirilmeksizin işlemin iptali yönünde verilen kararda hukukî isabet görülmemiştir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Söz konusu bozma kararı üzerine, … İdare Mahkemesi’nin E:…, K:… sayılı kararıyla, Dairemizin bozma kararına uyularak davanın esastan reddine karar verilmiş ve bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT:
6183 sayılı Kanun’un 58. maddesinde, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcunun olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı iddialarıyla dava açabileceği kurala bağlanmıştır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Hükmî şahıslara ve ticarethanelere tebligat” başlıklı 12. maddesinde, “Hükmî şahıslara tebliğ, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır. Bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda ticarî mümessiline yapılan tebliğ muteberdir.”, “Hükmî şahısların memur veya müstahdemlerine tebligat” başlıklı 13. maddesinde, “Hükmî şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler herhangi bir sebeple mutat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir hâlde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerine yapılır.” kuralına yer verilmiş; dava konusu ödeme emrinin tebliğ edildiği tarihte yürürlükte bulunan Tebligat Tüzüğü’nün 18. maddesinin son paragrafında, hükmî şahsın yetkili kişisinin bulunmadığı tebliğ mazbatasında tespit edildiği takdirde tebligatın o yerdeki diğer memur veya müstahdeme yapılabileceği, 32. maddesinde ise “usûlüne aykırı tebliğ” düzenlenmiş olup, bu maddeye göre tebliğin usûlüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı muttali olmuş ise muteber sayılacağı ve muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi kabul edileceği belirtilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Aktarılan mevzuata göre, hükmî şahıslara yapılacak tebliğin öncelikle hükmî şahsın yetkilisine yapılması, yetkili kişinin bulunamaması veya evrakı alacak durumda olmaması hâlinde ise memur veya müstahdemlerine tebligat yapılması gerekmektedir. Ancak, memur veya müstahdemlere yapılacak tebligatta tüzel kişiliğin yetkilisinin iş yerinde bulunamaması nedeniyle tebligatın bu kişilere yapıldığının belirtilmesi zorunludur.
Bununla birlikte, amme alacağının ödeme emri ile takip ve tahsil edilebilmesi için, tüm usûl işlemleri tamamlanarak ortada tahakkuk safhası kesinleşmiş bir amme alacağının bulunması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, bayilik lisansı sahibi olan davacı şirketin, tarım sektörünün ihtiyaçları için … plakalı akaryakıt tankeri ile lisansına işlettirmeksizin akaryakıt satışı faaliyetinde bulunduğundan bahisle, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 19. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin (2) numaralı alt bendi uyarınca Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 29.04.2010 tarih ve 2546/41 sayılı kararıyla davacı şirkete 50.000.-TL idarî para cezası uygulandığı, bu kararın, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Denetim Dairesi Başkanlığı’nın 26/05/2010 tarih ve 22111 sayılı yazısı ekinde davacı şirketin adresine tebligata çıkarıldığı; 08/06/2010 tarihli tebliğ mazbatasında, davacı şirket yetkililerinin iş yerinde bulunmadığı, tebligatı alacak durumda olmadığı yolunda herhangi bir kayıt düşülmeden tebliğ evrakının “iş yerinde işçisi …’a” tebliğ edildiğinin belirtildiği; daha sonra Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun 12/04/2011 tarih ve 18821 sayılı yazısı ile, bahse konu idarî para cezasının süresi içerisinde ödenmediği ve idarî para cezasına karşı dava açılmadığı belirtilerek tahsil edilmesi hususunun davalı vergi dairesine bildirilmesi üzerine, davalı idarece ödeme emri gönderilmek suretiyle para cezasının tahsili yoluna gidildiği; davacı şirket tarafından, ödeme emrinin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, dava konusu ödeme emrinin dayanağını oluşturan Kurul kararının tebliğine ilişkin işlemler usûlüne uygun olarak gerçekleştirilmediğinden, idarî para cezasının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrine karşı açılan bu davada, tahakkukun usûle aykırı olduğu ve borcun tahsil edilebilir aşamaya gelmediği, bu anlamda söz konusu idarî para cezasının kesinleşmediği gözetilerek Mahkeme tarafından söz konusu usûle ilişkin aykırılıkların “böyle bir borcunun olmadığı” itirazı kapsamında değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiğinden davanın reddine ilişkin temyize konu Mahkeme kararında hukukî isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 21/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.