Danıştay Kararı 13. Daire 2015/3050 E. 2020/1620 K. 30.06.2020 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2015/3050 E.  ,  2020/1620 K.Hakan
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2015/3050
Karar No:2020/1620

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : …
KARŞI TARAF (DAVALI) : …
VEKİLİ : …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı hakkında …-TL Fon alacağının tahsili için düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme emrinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; dava konusu ödeme emrinin dayanağı Fon kurulu kararının ve … tarih ve … sayılı ödemeye çağrı mektubunun yargı mercileri tarafından veya bir başka suretle iptal edildiğine dair bilgi, belge veya iddianın dosya kapsamında bulunmadığı, ödeme emrine konu borcun kısmen ödenmesi veya borcun zamanaşımına uğraması hâlinin dava konusu olayda vâki olmadığı da anlaşıldığından, davacı adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, … San. ve Tic. A.Ş.’nin iflas ettiği, şirketteki hisselerin 28/09/1998 tarihinde devredildiği için takibe konu borçtan sorumluluğun bulunmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, ödemeye çağrı mektubuna karşı dava açılmadığından alacağın kesinleştiği, davacının … ile bağlantılı üçüncü şahıslardan olan … San. ve Tic. A.Ş.’de …-… tarihleri arasında Yönetim Kurulu Başkan Vekili olarak görev yaptığı ve amme alacağından kanuni temsilci sıfatıyla sorumlu olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … ‘İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
ESAS YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
Davacı …’tan kredi kullanan … San. ve Tic. A.Ş.’de 05/06/1997-28/09/1998 tarihleri arasında Yönetim Kurulu Başkan Vekili olarak görev yapmıştır.
Fon Kurulu’nun … tarihli ve … sayılı kararı ile, …’ndan olan Fon alacaklarının tahsil edilememesi ve tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması üzerine … A.Ş. ve diğer Fon bankaları tarafından kredi kullandırılmış olan şirketlerde kanuni temsilci sıfatını haiz, aynı zamanda … A.Ş.’de yönetim kurulu ve/veya denetim kurulu üyesi olarak görev yapan ve karar ekindeki listede yer alan şahıslar ve aynı zamanda … A.Ş.’de yönetim kurulu ve/veya denetim kurulu üyesi olmamakla birlikte … adına hareket eden ve karar ekindeki listede yer alan … şirket yöneticileri hakkında 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun geçici 11. maddesinin yollaması ile mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 15. maddesinin 3. fıkrasının verdiği yetkiye istinaden 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. maddesi kapsamında takip ve tahsil işlemlerinin yapılmasına karar verilmiştir.
… San. ve Tic. A.Ş.’nin kullandığı kredilerin geri ödenmemesi sebebiyle 6183 sayılı Kanun kapsamında davacı hakkında … tarihli ve … sayılı ödemeye çağrı mektubu düzenlenmiş ve 04/07/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davacı tarafından ödemeye çağrı mektubuna karşı dava açılmamış ve süresi içinde …-TL Fon alacağı ödenmediğinden … tarih ve … sayılı ödeme emri düzenlenmiştir.
Bunun üzerine bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 58. maddesinde, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı iddialarıyla dava açabileceği kurala bağlanmıştır.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun Geçici 11. maddesinin atıfta bulunduğu 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 15. maddesinin 3. fıkrasında, “Fon, her türlü vergi, resîm ve harçtan muaftır. 14. maddesinin (6) numaralı fıkrasının (b) bendi ile verilen yetkiler saklı kalmak kaydıyla, Fon kaynakları ile her türlü alacaklarının ve hisseleri kısmen veya tamamen Fon’a intikal eden bankaların; yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarından, bu ortakların yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak tek başına veya başkalarıyla birlikte elinde bulundurdukları şirketlerden ve iştiraklerinden, yönetim ve denetim kurulu üyeleri, genel müdür ve yardımcıları, kredi komitesi başkan ve üyeleri ile imzaları bankayı ilzam eden memurları ve bunların eş ve çocuklarından olan alacakları ile hisseleri Fon’a intikal eden diğer bankaların bunlardan olan alacaklarından Fon tarafından devralınanlar ile (7) numaralı fıkranın (b) bendinde belirtilen kişilere ait olup Fon tarafından devralınan alacakların takip ve tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümleri uygulanır. Fon devraldığı alacağın takibine, alacağın devralındığı gün itibarıyla banka defter, kayıt ve belgelerine göre anapara, her türlü faiz, komisyon ve sair giderlerin toplamından oluşan birikmiş alacak tutarı üzerinden başlar. Bu alacaklar, Fon tarafından devralındığı tarihten itibaren amme alacağı niteliğini kazanır ve birikmiş alacak tutarına, 6183 sayılı Kanun’un 51. maddesinde belirtilen oranda gecikme zammı uygulanır. Ancak Fon, her türlü alacakları ve devraldığı alacaklarla ilgili olarak borçlu aleyhine 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre başlatılmış bulunan takipler ile alacağın tahsiline yönelik davalara kaldığı yerden devam edilebileceği gibi, takibi devam ettirmekten ve/veya davanın takibinden sarfinazar ederek devraldığı alacağın kaldığı yerden 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsiline de karar verilebilir.” kuralına yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Davacı, takip edilen alacak ile ilgili olarak 6183 sayılı Kanun kapsamında takip yapılamayacağını ileri sürmektedir.. Bu durumda, davacının iddiasının 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesinde belirtilen “böyle bir borcunun olmadığı” itirazı kapsamında ele alınması ve bu hususların “ödeme emrine” karşı açılmış bu davada incelenmek suretiyle bir karar verilmesi gerekmektedir.
4389 sayılı Kanun’un 15. maddesinin 3. fıkrasıyla, Fon’a, devraldığı alacaklarla ilgili olarak borçlu aleyhine 2004 sayılı Kanun hükümlerine göre başlatılmış bulunan takip ve alacağın tahsiline yönelik davalara kaldığı yerden devam etmenin yanında, icra takibinden veya davanın takibinden sarfınazar ederek devraldığı alacağın kaldığı yerden 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsiline karar verebilmesine imkân tanınırken, 2004 sayılı Kanun’a göre devam eden takipten veya alacağın tahsiline yönelik davadan sarfınazar edilmeksizin, bir taraftan da 6183 sayılı Kanun’a göre takibe başlamasına olanak tanınmamıştır.
Fon Kurulu tarafından, devralınan alacaklarla ilgili olarak 6183 sayılı Kanuna göre takibe başlanılması ve 2004 sayılı Kanuna göre yürütülen takip veya alacağın tahsiline ilişkin davalardan sarfınazar edilmesi yolunda bir karar alınmış ve bu suretle sarfınazar iradesi ortaya konulmuş olsa bile, 2004 sayılı Kanun uyarınca yürütülen icra takibinden ve alacağın tahsiline yönelik davalardan sarfınazar edilmesinin, bu konuda ilgili icra müdürlüğü veya alacağa ilişkin davanın açıldığı mahkemeye verilecek dilekçeyle gerçekleşeceği, aksi hâlde aynı alacağın mükerrer olarak takip edilmiş olacağı kuşkusuzdur.
Dava konusu ödeme emrinin dayanağı ödemeye çağrı mektubu, davacının kredi kullanan şirketin kanunî temsilcisi olması nedeniyle düzenlendiğinden, aynı alacakla ilgili olarak icra takibinden sarfınazar edilmeksizin, 6183 sayılı Kanun uyarınca takibe geçilerek davacı adına ödemeye çağrı mektubu düzenlenmesi mümkün değildir.
4389 sayılı Kanun’un 15. maddesinin 3. fıkrasına göre, Fon’un, devraldığı alacağın takibine, alacağın devralındığı gün itibarıyla banka defter, kayıt ve belgelerine göre anapara, her türlü faiz, komisyon ve sair giderlerin toplamından oluşan birikmiş alacak tutarı üzerinden başlayacağı ve bu alacakların Fon tarafından devralındığı tarihten itibaren amme alacağı niteliğini kazanacağından, birikmiş alacak tutarına Fon tarafından alacağın devralındığı tarihten itibaren 6183 sayılı Kanun’un 51. maddesinde belirtilen oranda gecikme zammı uygulanabileceği açıktır.
Bu itibarla, davacının iddialarının 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesinde belirtilen “böyle bir borcunun olmadığı” itirazı kapsamında ele alınması ve bu hususların “ödeme emrine” karşı açılmış bu davada incelenmek suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerektiğinden, böyle bir değerlendirme yapılmaksızın davayı reddeden İdare Mahkemesi kararında hukukî isabet görülmemiştir.
Öte yandan, Mahkemece yeniden yapılacak değerlendirmede, davacı veya kanunî temsilcisi olduğu şirket hakkında dava konusu alacakla ilgili olarak icra takibi yapılıp yapılmadığının tespit edilerek, icra takibi yapılmış olması hâlinde, icra takibinden dava konusu işleme dayanak ödemeye çağrı mektubu düzenlenmeden önce sarfınazar edilip edilmediğinin ve alacağın Fon tarafından temlik alındığı tarihten sonra alacağa gecikme zammı dışında herhangi bir faiz vesair işletilip işletilmediğinin de araştırılarak bir karar verilmesi gerektiği kuşkusuzdur.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 30/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.