Danıştay Kararı 13. Daire 2015/2612 E. 2015/2994 K. 07.09.2015 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2015/2612 E.  ,  2015/2994 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2015/2612
Karar No : 2015/2994

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :
İstemin Özeti :… İdare Mahkemesi’nin …tarih ve E:…, K:… sayılı kararının; dava konusu reklamda mevzuata aykırılık bulunmadığı, reklamın tanımı gereği sunulan hizmete karşı geniş kitlelerin dikkatinin çekilmeye çalışıldığı, reklam filmindeki iki yaşındaki çocuğun ebeveynleri veya başkalarını tanıtımı yapılan ürünü satın almak için zorlamasının veye teşvik etmesinin mümkün olmadığı, bebek ve masumiyet temalarının işlendiği birçok reklamın bulunduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hâkiminin Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
Dava; davacı şirkete ait “… TV” logosuyla yayın yapan televizyon kanalında 09.12.2013 tarihinde yapılan yayında 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 9. maddesinin 6. fıkrasının (ç) bendinin ihlal edildiğinden bahisle aynı Kanun’un 32. maddesinin 2. fıkrası uyarınca davacı yayın kuruluşunun uyarılmasına ilişkin ‘nun 02.01.2014 tarih ve 2014/1 sayılı toplantısında alınan 101 sayılı kararın ve bu kararın tebliğine yönelik 21.02.2014 tarihli ve 65536088-645/1062 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesi’nce; davacıya ait televizyon kanalında 09.12.2013 tarihinde yayımlanan, 0-2 yaş arasında olan bir çocuğun gülmesiyle başlayan “…” adlı GSM şirketine ait reklamda, önündeki telefondan çizgi film seyreden çocuğun birden ağlamaya başladığı, o sırada bebeğin annesi olduğu anlaşılan bir el tarafından üzerinde Vodafone yazılı telefonun çocuğun önüne koyulduğu ve bebeğin tekrar gülmeye başladığı; reklamın 6112 sayılı Kanun’un 9. maddesinin 6. fıkrasının (ç) bendini ihlal ettiğinden bahisle aynı Kanun’un 32. maddesinin 2. fıkrası uyarınca yayın kuruluşunun uyarılmasına ilişkin ‘nun 02.01.2014 tarih ve 2014/01 sayılı toplantısında alınan 101 sayılı kararı ile uyarı cezası verilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı, dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi sonucunda, reklamı yapılan ürünün hitap ettiği kesime uygun yöntemlerle tanıtılmadığı ve çocukların istismar edildiği, dava konusu reklamda bebeğin saflığı ve masumiyeti ön plana çıkarılarak çocukların istismar edildiği, ebeveynlerin tüketime zorlandığı, yetişkinlerin çocuklara yönelik hassasiyetlerinden faydalanıldığı, reklamı seyreden çocukların aynı ürünü satın alma eğilimini doğurabileceğinden 6112 sayılı Kanun’un 9. maddesinin 6. fıkrasının (ç) bendi uyarınca tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı şirket tarafından temyiz edilmiştir.
6112 sayılı Radyo ve Televizyon Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 9. maddesinde, yayın hizmetlerinde ticari iletişimin genel esasları düzenlenmiş olup; 6. fıkrasının (ç) bendinde, ticari iletişimin, ”Çocukların fiziksel, zihinsel veya ahlakî gelişimine zarar vermemek, deneyimsizliklerini veya saflıklarını istismar ederek, çocukları bir ürün veya hizmeti satın almaya veya kiralamaya doğrudan yönlendirmemek; çocukları reklamı yapılmakta olan ürün veya hizmetleri satın almak için ebeveynlerini veya başkalarını ikna etmeye doğrudan teşvik etmemek; çocukların ebeveynlerine, öğretmenlerine veya diğer kişilere duyduğu güveni istismar etmemek veya sebepsiz olarak çocukları tehlikeli durumlarda göstermemek” zorunda olduğu; 32. maddesinde ise, Üst Kurul’un yayın ilke ve esaslarına aykırı yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarını uyaracağı ve idari yaptırım uygulayacağı kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle yollamada bulunulan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Bilirkişi İncelemesi” başlıklı beşinci bölümünde yer alan 266. maddesinde, mahkemenin çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı; 273. maddesinde, mahkemenin bilirkişinin görevlendirilmesine ilişkin kararında inceleme konusunun bütün sınırlarıyla açıkça belirlenmesine ve bilirkişinin cevaplaması gereken sorulara ilişkin hususlara yer vermek zorunda olduğu; 275. maddesinde, bilgisine başvurulan bilirkişinin kendisine tevdi olunan görevin uzmanlık alanına girmediğini mahkemeye bildirme yükümlülüğünün bulunduğu; 278. maddesinde, bilirkişinin görevini mahkemenin sevk ve idaresi altında yürüteceği, bilirkişinin görev alanı veya sınırları hakkında tereddüde düşerse, bu tereddüdünün giderilmesini her zaman mahkemeden isteyebileceği; 279. maddesinde, bilirkişi raporunun gerekçeli olması gerektiği, bilirkişinin hukuki değerlendirmelerde bulunamayacağı belirtilmiş; anılan maddenin gerekçesinde, bilirkişinin raporunu mahkemece belirlenen sınırlar dâhilinde tümüyle maddi vakıalara hasrederek kendisine yöneltilen somut soruları bilimsel dayanaklarını açık ve anlaşılır biçimde göstermek ve eksiksiz olarak cevaplandırmak suretiyle hazırlaması ve ayrıca raporunu kaleme alırken özel ve teknik bilgi bağlamında uzman kimliği bulunmayan hâkimin ve tarafların anlayabileceği kavramları ve terimleri kullanmaya özen göstermesi gerektiği vurgulanmış; 281. maddesinde, mahkemenin gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla tekrar inceleme de yaptırabileceği; 282. maddesinde ise, hâkimin bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği kurala bağlanmıştır.
Aktarılan Kanun düzenlemelerine göre; bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmesi hâlinde, bilirkişilerce hazırlanan raporların olayın özel veya teknik bilgi gerektiren yönlerini hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde aydınlatan bilimsel esaslara dayalı gerekçeleri içermesi gerektiği, bu nitelikte olmayan bilirkişi raporlarının hükme esas alınamayacağı, mahkemenin böyle bir durumda yeni bir bilirkişi heyeti oluşturabileceği ve hükme esas alınabilecek rapor elde edinceye kadar bilirkişi incelemesine devam edebileceği açıktır.
Dosyanın incelenmesinden; davacı şirkete ait “…” logosuyla yayın yapan televizyon kanalında 09.12.2013 tarihinde yayımlanan “…” isimli GSM operatörüne ait reklamda, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 9. maddesinin 6. fıkrasının (ç) bendi ile belirlenen ilkenin ihlal edildiği gerekçesiyle davacı şirkete uyarı cezası verildiği anlaşılmakta olup; söz konusu reklamın, 6112 sayılı Kanun’un 9. maddesinin 6. fıkrasının (ç) bendini ihlal edip etmediğinin belirlenmesi özel bilgiyi gerektirdiğinden, uyuşmazlığın hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukukî bilgi ile çözümlenmesi mümkün değildir.
Bu itibarla; bahse konu reklamın, 6112 sayılı Kanun’un 9. maddesinin 6. fıkrasının (ç) bendinde yer alan “Çocukların fiziksel, zihinsel veya ahlakî gelişimine zarar vermemek, deneyimsizliklerini veya saflıklarını istismar ederek, çocukları bir ürün veya hizmeti satın almaya veya kiralamaya doğrudan yönlendirmemek; çocukları reklamı yapılmakta olan ürün veya hizmetleri satın almak için ebeveynlerini veya başkalarını ikna etmeye doğrudan teşvik etmemek; çocukların ebeveynlerine, öğretmenlerine veya diğer kişilere duyduğu güveni istismar etmemek veya sebepsiz olarak çocukları tehlikeli durumlarda göstermemek ” ilkesini ihlâl edip etmediğinin tespiti amacıyla, aralarında çocuk ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı hekim ile çocuk psikoloğunun da bulunduğu bilirkişilerden oluşturulacak heyetçe rapor düzenlendikten sonra hüküm kurulması gerekirken, bu gerekliliğe uyulmadan verilen İdare Mahkemesi kararında usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin kabulü ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine, kullanılmayan ….-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacı şirkete iadesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 07.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.