Danıştay Kararı 13. Daire 2015/1730 E. 2018/1065 K. 20.03.2018 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2015/1730 E.  ,  2018/1065 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2015/1730
Karar No:2018/1065

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı): Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
Vekili : …
Karşı Taraf (Davacı) : …
Vekili : …
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının; yayında geçen ifadelerin muhatabının Türkiye Cumhuriyeti Devleti tüzel kişiliği olduğu, yayında yer alan ifadelerin bir iddiayı dile getirmekten ziyade, bir hükmü ifade eden “biliniyor” kelimesi kullanılarak, herhangi bir yargı kararı olmaksızın subjektif değerlendirmelerde bulunmak suretiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti tüzel kişiliğini suçlu gösterdiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hâkimi … ‘nın Düşüncesi: Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, davacı şirkete ait “… Radyo” adlı yayın kuruluşunda 02.01.2014 tarihinde yapılan yayınla 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinin ihlâl edildiğinden bahisle aynı Kanun’un 32. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca “uyarı” cezası verilmesine ilişkin Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun 04.03.2014 tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesi’nce; dosyanın ve CD kaydının incelenmesinden, davacı şirkete ait “…” adlı yayın kuruluşunda 02.01.2014 tarihinde yayımlanan … adlı radyo yayınına konu programda; ”Şimdi bir tır var ortada, şimdi bir tır yok ortada. Neticede şöyle bir durum var son 2 haftadır 3 haftadır Türkiye’de yaşadıklarımız işte onun savaşı bunun savaşı bilmiyorum ama onlar hikaye hepsini bir kenara bıraktığın zaman ortada bir şeyler var, bir yolsuzluk var, ne biliyim ben, bir silah sevkiyatı var ki Suriye’deki bu muhalif örgütlere Türkiye’nin silah yardımı yaptığı artık hani bütün dünya tarafından biliniyor. Geçen hafta konuşmuştuk ya hatırlarsan bu bir şey var resmen böyle bir Birleşmiş Milletler raporu var, orada Türkiye’nin ihracat rakamları Suriye’ye yazıyor, hangi ürünleri ihraç ettiği kalem kalem yazıyor, bu bilgileri de oraya veren Türkiye İstatistik Kurumu zaten yani orada bile silah geçiyor zaten. Neyse işte daha önce yakalanan o roketatar başlıklarını hatırlayın, daha önce Adana’da Hatay bombalaması sonrasında yakalanan kimyasal maddeleri hatırlayın falan filan…” ifadelerine yer verildiği, … 2 Nolu Hâkimliği (TMK 10. maddesi ile görevli) tarafından, 01.01.2014 tarihinde Kırıkhan güzergâhında MİT’e ait olduğu iddia edilen tırın durdurulmasına ilişkin, 10.01.2014 tarihinde İncirlik Park alanındaki MİT’e ait olduğu iddia edilen otobüslerin durdurulmasına ilişkin ve 2014/117 sayılı soruşturma dosyalarına ilişkin 13.02.2014 tarihli ”yayın yasağı” kararının davacı şirkete 18.02.2014 tarihinde tebliğ edildiği, ”Suçlu olduğu yargı kararı ile kesinleşmedikçe hiç kimse suçlu ilan edilemez veya suçluymuş gibi gösterilemez; yargıya intikal eden konularda yargılama süresince, haber niteliği dışında yargılama sürecini ve tarafsızlığını etkiler nitelikte olamaz.” ilkesinin ihlal edildiği sonucuna ulaşılarak, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun 04.03.2014 tarih ve … sayılı kararı ile 6112 sayılı Kanun’un 32. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca uyarı yaptırımı uygulandığı ve bu kararın iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı, mevzuat hükümleri ve basın özgürlüğünün sınırlarına ilişkin İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi ve Yargıtay içtihatları göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu yayında geçen ifadelerin içeriğinin ismi geçen herhangi birilerini suçlu gösterir nitelikte bulunmadığı, yer verilen ifadelerin kişisel bir değerlendirme olduğu, radyo programının … 2 Nolu (TMK 10. maddesi ile görevli) Hâkimliği’nin 13.02.2014 tarihli yayın yasağı konulmasına ilişkin kararından önce yapıldığı, yaklaşık iki saat süren programda dava konusu işleme konu ifadelerin birkaç saniye sürerek programın tamamında savunulan hâkim görüş olmadığı, ifade ve basın özgürlüğü ile suçlanmama ve kişilik hakkı arasındaki menfaat dengesi de gözetilerek yer verilen ifadelerin ifade ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden idarece tesis edilen işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş, bu karar davalı idare tarafından temyiz edilmiştir.
Devlet, kendisini oluşturan gerçek kişilerden ayrı bir hukukî kişiliğe sahip bir tüzel kişi olup bu tüzel kişiliği sayesinde hukuki işlemler yapabilir, mal varlığına sahip olabilir, hukuken hak ve borç altına girebilir ve mahkemeler huzurunda davacı ve davalı olabilir. Nitekim Anayasa’nın 29. maddesinin dördüncü fıkrasında, “Süreli yayınlar, Devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin veya bunlara bağlı kurumların araç ve imkânlarından eşitlik esasına göre yararlanır.”; 82. maddesinde, “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Devlet ve diğer kamu tüzel kişilerinde ve bunlara bağlı kuruluşlarda; … görev alamazlar,…”; 128. maddesinde, “Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ile diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevleri eliyle görülür.”; 161. maddesinde, “Devletin ve kamu iktisadi teşebbüsleri dışındaki kamu tüzel kişilerinin harcamaları, yıllık bütçelerle yapılır.” hükümlerinden de anlaşılacağı gibi, Devletin ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olduğu Anayasal düzenlemelerle kurala bağlanmıştır.
Anayasa’nın “Düşünce ve kanaat hürriyeti” kenar başlıklı 25. maddesinde, “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.”; “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlıklı 26. maddesinde, “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir. Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”; “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” kenar başlıklı 13. maddesinde, “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”; “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” kenar başlıklı 38. maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “İfade özgürlüğü” başlıklı 10. maddesinde, “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, Devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.” kuralı yer almaktadır.
6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un “Yayın hizmeti ilkeleri” başlıklı 8. maddesinin birinci fıkrasında, medya hizmet sağlayıcılarının, yayın hizmetlerini kamusal sorumluluk anlayışıyla bu fıkrada belirlenen yayın ilkeleri çerçevesinde sunacakları belirtilmiş; aynı fıkranın (i) bendinde, “Suçlu olduğu yargı kararı ile kesinleşmedikçe hiç kimse suçlu ilân edilemez veya suçluymuş gibi gösterilemez; yargıya intikal eden konularda yargılama süresince, haber niteliği dışında yargılama sürecini ve tarafsızlığını etkiler nitelikte olamaz.”; “İdarî yaptırımlar” başlıklı 32. maddesinin işlem tarihinde yürürlükte bulunan hâliyle ikinci fıkrasında ise, “8. maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcıları uyarılır…” kuralına yer verilmiştir.
6112 sayılı Kanun uyarınca, medya hizmet sağlayıcıların, yayın hizmetlerini kamusal sorumluluk anlayışıyla Kanun’un 8. maddesinde yer alan ilkelere uygun olarak sunmaları gerektiği, Kanunla sınırları belirlenen bu ilkelere aykırı yayın yapılması hâlinde aynı Kanun’un 32. maddesi uyarınca medya hizmet sağlayıcılarına idarî yaptırım uygulanmasına karar verileceği açıktır.
Aktarılan mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, düşünce özgürlüğünün Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile teminat altına alındığı ve bu özgürlüğün haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerdiği açık olmakla birlikte, bu özgürlüğün sınırsız olmadığı, kamu tüzel kişilerinin başında bulunan Devlet de dâhil olmak üzere hiç kimsenin, hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmadıkça suçlu olarak ilân edilemeyeceği, radyo ve televizyon yayınlarında suçluymuş gibi gösterilemeyeceği; bu kapsamda, adli olaylara ilişkin haberlerin veriliş şekilleri ile habere yönelik eleştirilerde objektif sınırların aşılmaması gerektiği ve masumiyet karinesini ihlâl edecek uygulamalardan kaçınılması gerektiği kuşkusuzdur.
Bu itibarla, söz konusu programın 02.01.2014 tarihli yayınında, sunucunun, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tüzel kişiliğine yönelik olarak, “ortada bir şeyler var; bir yolsuzluk var ki, Suriye’deki muhalif örgütlere Türkiye’nin silah yardımı yaptığı artık bütün dünya tarafından biliniyor” şeklindeki ifadeleri ile, bir iddiayı dile getirmekten ziyade bir hükmü ifade eden “biliniyor” ibaresi kullanılarak, herhangi bir yargı kararı olmaksızın, subjektif nitelemelerle suçlamalarda bulunulduğu; aktarılan mevzuat hükümleri uyarınca bu görüşlerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği açık olduğundan, 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin (i) bendinin ihlâl edildiğinden bahisle tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık, işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararında ise hukukî isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 20.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.