Danıştay Kararı 13. Daire 2014/666 E. 2020/88 K. 09.01.2020 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2014/666 E.  ,  2020/88 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2014/666
Karar No:2020/88

TEMYİZ EDEN (DAVACI): …
VEKİLİ : …
KARŞI TARAF (DAVALI): Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
VEKİLİ : …

İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Dağıtıcı lisansı sahibi davacı şirket tarafından, 2010 yılında aynı ticarî unvanı taşıyan ve kendi işlettiği bayisi aracılığıyla yaptığı toplam yurtiçi satış miktarının, kendi toplam yurtiçi pazar payının %15’inden fazla olduğunun tespit edildiğinden bahisle 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun (Kanun) 19. maddesi uyarınca …-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun (Kurul) … tarih ve … sayılı kararını bildiren … tarih ve … sayılı işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; … tarih ve … sayılı dağıtıcı lisansı sahibi olan davacı şirketin, kendisine ait olan ve aynı adı taşıyan … tarih ve … numaralı istasyonlu bayilik lisansı sahibi … A.Ş. isimli bayi aracılığıyla 2010 yılında yaptığı toplam yurtiçi satış miktarının, kendi toplam yurtiçi pazar payının % 15’inden fazla olduğunun tespit edilmesi üzerine, davacıdan istenilen yazılı savunmanın yeterli görülmemesi nedeniyle konuyla ilgili olarak şirketin 2010 yılında yapmış olduğu satışlara ilişkin bilgi ve belgelerin yeminli mali müşavir onaylı ve imzalı olarak gönderilmesinin istenildiği, idareye gönderilen belgelerde miktar bilgilerine ulaşılamaması üzerine söz konusu kayıtların tekrar istenildiği, davacı şirket tarafından sunulan bilgi ve belgelerin yeminli mali müşavir onaylı muavin defter kayıtları olmayıp, tablo şeklinde hazırlanan verilerden oluştuğu ve sadece son sayfasının onaylandığı, bu tablolarda yer alan satış tutarlarının Petrol Piyasası Bilgi Sistemi’nde bulunan verilerle uyuşmadığının tespit edildiği, bu nedenlerle davacı şirketin Kanun’un 7. maddesinin 5. fıkrasına aykırı fiili nedeniyle …-TL idari para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, teknik bilgi ve uzmanlığı gerektiren ihtilâf konusunda bilirkişi incelemesi yapılmadan yalnızca davalı idare kayıtlarına göre karar verildiği, mahkeme tarafından tüm sayfalarının onaysız olduğu gerekçesiyle hükme esas alınmadığı anlaşılan mali müşavir raporunun onaylı örneğinin bilahare sunulacağı, başka şirket kayıtları esas alınarak yapılan hesaplamanın hatalı olduğu, sehven ortaya çıkan ve sonradan düzeltilen bir durumun söz konusu olduğu, 2010 yılının Mayıs ayında lisans alınarak faaliyet gösterilmeye başlandığı, 2010 yılındaki toplam satış 15.811,26 ton iken, kendi adıyla işlettiği istasyon vasıtasıyla yaptığı satışın 2.134,97 ton olduğu, bu miktarın pazar payının %13,5’ine karşılık geldiği, ihlâlin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelikte, hem istasyonun mülkiyetinin kendilerine ait olmasının hem de satış miktarının yurtiçi pazar payının %15’inden fazla olmasının arandığı, bayinin faaliyet gösterdiği taşınmazın kendi mülkiyetlerinde olmadığı, mevzuat hükümlerinin geriye yürütülemeyeceği, kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’UN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddi yolundaki … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 09/01/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun “Çeşitli Hükümler” başlıklı İkinci Kısmının “Cezalar, İdarî Yaptırımlar, Dava Hakkı, Yönetmelik ve Yürürlükten Kaldırılan ve Uygulanmayacak Hükümler” başlıklı Birinci Bölümünde yer alan “İdarî Para Cezaları” başlıklı 19. maddesinde idarî para cezaları ile ilgili düzenlemelere yer verilmiş; “Ön Araştırma, Soruşturma ve Dava Hakkı” başlıklı 21. maddesinde ise, Kurulun re’sen veya kendisine intikal eden ihbar veya şikâyetler üzerine doğrudan soruşturma açılmasına ya da soruşturma açılmasına gerek olup olmadığının tespiti için ön araştırma yapılmasına karar vereceği belirtilmiştir.
Aktarılan bu Kanun hükümlerine göre, Kurulun idarî para cezası verilmesini gerektiren hâllerle ilgili olarak re’sen veya kendisine intikal eden ihbar veya şikâyetler üzerine doğrudan soruşturma açılmasına ya da soruşturma açılmasına gerek olup olmadığının tespiti için ön araştırma yapılmasına karar vermesi gerektiği açıktır.
Öte yandan, 21. maddenin başlığında ve içeriğinde 19. maddede öngörülen idarî para cezasını gerektiren hâllerin ön araştırma veya soruşturma zorunluluğundan muaf tutulduğuna dair hiçbir ifadeye yer verilmediğinden, 21. maddede tüm idarî cezalar için zorunlu tutulan idarî usulün, 19. maddede öngörülen idarî cezalar için de uygulanmasının yasal bir yükümlülük olduğu ortadadır.
Keza, modern idare hukuku uygulamalarında kişilere idarî ceza verilmeden önce idarî soruşturma yapılması ve cezanın bir soruşturma sonucu verilmesi “idarî usul” kurallarının önemli bir kısmını oluşturmakta olup, regülasyon otoritelerinin verdiği idarî cezalarda bu uygulama çok daha belirgindir.
Nitekim, 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinde 28/03/2013 tarih ve 6455 sayılı Kanun’un 44. maddesiyle yapılan değişiklik ile, idarî para cezalarının, ön araştırma veya soruşturma aşamasının tamamlanmasından sonra Kurul tarafından en geç üç ay içinde karara bağlanacağı kuralı getirilmiştir.
Bu itibarla, 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinde düzenlenen idarî para cezasını gerektiren hâllerin gerçekleştiğinin Kurul tarafından re’sen belirlenmesi veya bu konuda Kurula ihbar veya şikâyetlerin intikal etmesi üzerine Kurul tarafından doğrudan soruşturma açılmasına ya da soruşturma açılmasına gerek olup olmadığının tespiti için ön araştırma yapılmasına karar verilmesi zorunlu olmasına rağmen, davacı şirket hakkında ön araştırma veya soruşturma yapılmadan idarî para cezası uygulanmasına ilişkin Kurul kararında hukuka uygunluk bulunmadığından, Mahkeme kararının bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.