Danıştay Kararı 13. Daire 2014/4915 E. 2019/4278 K. 12.12.2019 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2014/4915 E.  ,  2019/4278 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2014/4915
Karar No:2019/4278

TEMYİZ EDEN (DAVACI): …
VEKİLİ: …
KARŞI TARAF (DAVALI): …
VEKİLİ: …

İSTEMİN KONUSU: … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacıya ait istasyonda yapılan denetimde tespit edilen fiilerin 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’na aykırılık oluşturması nedeniyle toplam …-TL tutarında idarî para cezası uygulanmasına ilişkin 20/03/2013 tarih ve … sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (Kurul) kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; akaryakıt bayilik lisansı bulunan davacıya ait akaryakıt istasyonunda 03/09/2011 tarihinde gerçekleştirilen denetimde, düzenlenen tutanaklar ile alınan numunelere ilişkin akredite laboratuvar analiz sonuçlarının incelenmesinden, alınan akaryakıt numunelerinin geçerli ulusal marker seviyesi içermediği, lisans dışı olarak uçak yakıtı ikmal edildiği, bağlı dağıtıcı dışında başka yerden akaryakıt temini yapıldığı ve istasyonda vaziyet planına aykırı tank, gizli düzenek bulunduğu görülmüş olup, söz konusu fiiller nedeniyle uygulanan dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, gizli tank olarak tespit edilen tankın diğer tankların dibinde biriken tortuların boşaltıldığı depo olarak kullanıldığı, numunelerin usulüne uygun alınmadığı gibi usulüne uygun muhafaza da edilmediği için analizlerin sınır değerler dışında çıktığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
ESAS YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY:
08/11/2007 tarihli ve … sayılı bayilik lisansı bulunan davacı şirketin istasyonunda kaçak akaryakıt getirileceği ihbarı üzerine 03/09/2011 tarihinde denetim yapılmıştır. İstasyonda, … plakalı kamyonet içerisinde bulunan 30 adet 65’şer litrelik bidonlardan 12 adetinin boşaltıldığı, 18 adetinin dolu olduğu, plastik bidonlardan seyyar hortumlu dinamo vasıtasıyla yer altına gömülü gizli tanka boşaltım yapıldığı, gizli tanka bağlı pompanın aynı zamanda yasal tanklara bağlanabildiğinin görülmesi üzerine, yasal tank ve gizli tank ile kamyonetteki bidonlarda bulunan ürünlerden analiz için numune alınarak akredite laboratuvarına analiz için gönderilmiştir.
… Araştırma Merkezi’nin 29/09/2011 tarih ve 16886 sayılı analiz raporunda, istasyon sahası içerisinde tespit edilen araçtaki plastik bidonlardan gizli yer altı tankına ikmali yapılan maddeden alınan numunenin JP-8 uçak yakıtı olduğu, yasal tanktan alınan numunenin … Araştırma Merkezi’nin 19/09/2011 tarihli ve M-11/2418-2419 numaralı analiz raporuyla akaryakıtın yeterli şart ve seviyede ulusal marker içermediği ve teknik düzenlemelerde yer alan özelliklere aykırı olduğu tespitlerine yer verilmiştir.
Bunun üzerine, davacı şirketten konu hakkında ön araştırma ve soruşturma prosedürüne gerek olmaksızın yazılı savunma istenmiştir. Yazılı savunmada ileri sürülen hususlar yeterli görülmeyerek, davacı hakkında, “istasyonda vaziyet planı haricinde tank bulundurma ve gizli düzenek tertip etme” fiilinden dolayı 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinin 3. ve 4. fıkraları gereğince …-TL, bağlı dağıtıcısı dışında akaryakıt ikmali eylemi nedeniyle 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinin 4 numaralı alt bendi ve 4. fıkrası uyarınca …-TL, sahip olduğu lisansının verdiği haklar dışında JP-8 uçak yakıtı ikmal etmek suretiyle 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinin 3 numaralı alt bendi ve 4. fıkrası uyarınca …-TL, teknik düzenlemelere aykırı ve ulusal marker seviyesi geçersiz akaryakıt ikmalinde bulunulmasının 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinin 4 numaralı alt bendi ve 4. fıkrası uyarınca …-TL olmak üzere toplamda …-TL idarî para cezası uygulanmıştır.
Bu işlemin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 2. maddesinde, bu Kanunun uygulanmasında; akaryakıtın; “Benzin türleri, nafta (hammadde, solvent nafta hariç), gazyağı, jet yakıtı, motorin türleri, fuel-oil türleri ile Kurum tarafından belirlenen diğer ürünleri” ifade edeceği belirtilmiş; 4. maddesinde, “Lisans, sahibine lisansta yer alan faaliyetin yapılması ile bu konularda taahhütlere girişilmesi haklarını verir. Lisans ile tanınan haklar; bu Kanun’un, ilgili diğer mevzuatın ve lisansta yer alan kayıtlı hususların yerine getirilmesi koşuluyla kullanılır. Piyasa faaliyetinde bulunanlar, kötüniyet veya tehlikeli eylem sonucunu doğuracak her türlü işlemden özenle kaçınmak, bunların oluşumunun engellenmesi için her türlü tedbiri almak ile istenmeyen durumları en kısa sürede gidermek zorundadır.”; 8. maddesinde, “Bayi lisanslarına ilişkin düzenlemeler (teknik, güvenlik, kapasite, çevre vb.) Kurum tarafından yapılır. Bayiler, dağıtıcıları ile yapacakları tek elden satış sözleşmesine göre bayilik faaliyetlerini yürütürler. Bayiler lisanslarının devamı süresince; a) Bayisi olduğu dağıtıcı haricinde diğer dağıtıcı ve onların bayilerinden akaryakıt ikmali yapılmaması, b) Tağşiş ve/veya hile amacıyla akaryakıta katılabilecek ürünlerin akaryakıta katılmaması ve istasyonunda bulundurmaması ile yükümlüdür.”; 18. maddesinin 4. fıkrasında, “numunelerde yapılacak testlerde ulusal markerin gerektiği şart ve seviyede bulunmadığı ve alınan numunelerin laboratuvar analizi ile teknik düzenlenmelere uymadığı tespit edildiğinde, 19. madde hükümleri uygulanır.”; 19. maddesinde, “Bu Kanuna göre idari para cezalarının veya idari yaptırımların uygulanması, bu Kanunun diğer hükümlerinin uygulanmasına engel oluşturmaz. Bu Kanuna göre verilen ceza ve tedbirler diğer kanunlar gereği yapılacak işlemleri engellemez. Bu Kanuna göre; a) Aşağıdaki hâller ağır kusur sayılarak, sorumluları hakkında beşyüz milyar Türk Lirası idari para cezası uygulanır:… 4) 5, 6, 7, 8, 16, 17 ve 18 inci maddelerin ihlâli. Yukarıda belirtilenlerin dışında kalan ancak Kanunun getirdiği yükümlülüklere uymayanlara Kurumca elli milyar Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir. Bayiler için yukarıda yer alan cezaların beşte biri uygulanır.” kuralı yer almıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
1. Temyize konu Mahkeme kararının, dava konusu Kurul kararının, vaziyet planı haricinde akaryakıt tankının piyasa faaliyetine konu edilmesi nedeniyle …-TL idarî para cezası verilmesi ve …’ın 19/09/2011 tarihli ve M-11/2418 sayılı analiz raporunda ulusal markerı geçersiz ve teknik düzenlemelere aykırı yakıtı ikmali nedeniyle …-TL idarî para cezası verilmesi yönünden davanın reddine ilişkin kısmında hukukî isabetsizlik görülmemiştir.
2. Temyize konu Mahkeme kararının, dava konusu Kurul kararının, …’ın 29/09/2011 tarihli ve 16886 sayılı kimyasal içerik analiz raporunda istasyonlu akaryakıt bayisi olmasına rağmen lisansın verdiği hak dışı JP-8 uçak yakıtı ikmali nedeniyle …-TL idarî para cezası verilmesi yönünden davanın reddine ilişkin kısmında;
Uyuşmazlıkta davacıya ait akaryakıt istasyonunda yapılan denetimde, … plakalı araçtan gizli tanka boşaltımı yapılan yakıtın JP-8 uçak yakıtı olduğunun analiz raporu ile tespiti üzerine, bu fiilin 5015 sayılı Kanun’un 4. maddesinin 1. ve 2. fıkrasına aykırı olduğundan bahisle, davacı hakkında anılan Kanun’un 19. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinin (3) numaralı alt bendi ve aynı maddenin dördüncü fıkrası uyarınca …-TL tutarında idarî para cezası uygulandığı görülmektedir.
4628 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 5/B maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, “Petrol Piyasası Kanunu hükümlerini uygulamak, piyasa faaliyetlerine ilişkin her türlü düzenlemeleri yapmak ve yürütülmesini sağlamak”; (h) bendinde, “Petrol Piyasası Kanunu hükümlerine, çıkarılan yönetmelik hükümlerine, Kurul tarafından onaylanan tarife ve yönetmeliklere, lisans hüküm ve şartlarına ve Kurul kararlarına aykırı davranıldığı durumlarda, idarî para cezası vermek ve lisansları iptal etmek” Kurul’un petrol piyasası ile ilgili görevleri arasında sayılmıştır.
5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 4. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, lisansın, sahibine lisansta yer alan faaliyetin yapılması ile bu konularda taahhütlere girişilmesi haklarını verdiği, lisans ile tanınan hakların, bu Kanun’un, ilgili diğer mevzuatın ve lisansta yer alan kayıtlı hususların yerine getirilmesi koşuluyla kullanılacağı belirtilmiş; 22. maddesinde ise, piyasa faaliyetlerine ilişkin hususların, bu Kanun’un ilgili maddelerinde atıfta bulunulan yönetmelikler ve piyasanın işleyişi esnasında ihtiyaç duyulan diğer hususlarda Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (Kurum) tarafından yürürlüğe konulacak yönetmeliklerle düzenleneceği, bu yönetmeliklerin Resmî Gazete’de yayımlanacağı, ayrıca, Kurum’un yetkilerini Kurul kararıyla özel nitelikli kararlar almak suretiyle de kullanabileceği, özel nitelikli kararlardan kamuoyunu ilgilendiren hususlar ile yapılacak düzenlemeleri açıklamak amacıyla çıkarılacak tebliğlerin, basın ve yayın araçlarıyla veya özel bültenlerle duyurulacağı kurala bağlanmıştır. Aynı Kanun’un, dava konusu işlemin tesis edildiği tarih itibarıyla yürürlükte bulunan 19. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin (3) numaralı alt bendinde, “4’üncü madde hükümlerinin ihlâli” hâlinde sorumlularına ikiyüzellibin Türk Lirası idarî para cezası verileceği, aynı maddenin dördüncü fıkrasında, bayiler için para cezalarının beşte birinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Dava konusu Kurul kararının alınmasından sonra, 11/04/2013 tarih ve 28615 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 6455 sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 44. maddesiyle 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesi yeniden düzenlenmiş; yeni düzenlemede, “4. madde hükümlerinin ihlâli” hâlinde idarî para cezası verileceği yönündeki kurala yer verilmemiş, 4. maddenin dördüncü fıkrasında bentler hâlinde sayılan yükümlülüklerin ihlâli durumunda, ihlâl edilen yükümlülüğe göre ayrı ayrı cezaların verilmesi öngörülmüş; yeniden düzenlenen 19. maddenin yedinci fıkrasında ise, “Yukarıda belirtilenlerin dışında kalan, ancak bu Kanunun getirdiği yükümlülüklere uymayanlara Kurumca bin beş yüz Türk Lirasından yetmiş bin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.” kuralı yer almıştır.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 2. maddesinde, “Kabahat” deyiminin, Kanun’un karşılığında idarî yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlık anlamına geldiği, 3. maddesinde, bu Kanun’un, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması hâlinde, diğer genel hükümlerinin, idarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanacağı; “Zaman Bakımından Uygulama” başlıklı 5. maddesinde ise, 26/09/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun zaman bakımından uygulamaya ilişkin hükümlerinin kabahatler bakımından da uygulanacağı, kabahatler karşılığında öngörülen idarî yaptırımlara ilişkin kararların yerine getirilmesi bakımından ise derhâl uygulama kuralının geçerli olduğu belirtilmiş; bu madde ile atıf yapılan 5237 sayılı Kanun’un 7. maddesinin ikinci fıkrasında, suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanacağı ve infaz olunacağı kurala bağlanmıştır.
Öte yandan, “Suçta ve cezada kanunilik ilkesi”, hem Anayasa’da hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde güvence altına alınmış temel bir ilkedir.
Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında, “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz” kuralına yer verilerek “suçta kanunilik”, üçüncü fıkrasında yer alan “ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” kuralı ile de “cezada kanunilik” ilkeleri güvence altına alınmıştır.
Kanunilik ilkesi, genel olarak bütün hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde temel bir güvence oluşturmanın yanı sıra, suç ve cezaların belirlenmesi bakımından özel bir anlam ve öneme sahiptir. Bu ilke sayesinde, kişilerin kanunen yasaklanmamış veya yaptırıma bağlanmamış fiillerden dolayı keyfi bir şekilde suçlanmaları ve cezalandırılmaları önlenmekte, buna ek olarak, suçlanan kişinin lehine olan düzenlemelerin geriye etkili olarak uygulanması sağlanmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Kanunsuz ceza olmaz” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında, “Hiç kimse, işlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan bir eylem veya ihmâlden dolayı suçlu bulunamaz. Aynı biçimde, suçun işlendiği sırada uygulanabilir olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.” kuralına yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, lehteki kanun hükmünün geriye yürümesi hakkının Avrupa Temel Şartı da dâhil temel bütün metinlerde tanındığını, artık Avrupa ceza hukuku geleneğinin bir parçası olduğunun kabul edildiğini, hukukun üstünlüğü ilkesi gereğince hâkimin, suç oluşturan eyleme kanun koyucunun orantılı bir ceza olarak belirlediği cezayı vermesinin tutarlı olduğunu, suç işleyene sadece suç işlediği tarihte daha ağır bir ceza öngörüldüğü gerekçesi ile ağır bir ceza verilmesinin ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı bulunduğunu, bunun aynı zamanda suçun işlendiği tarihten sonra meydana gelen bütün yasal değişiklikleri ve toplumun o suç karşısındaki yaklaşım değişikliğini görmemek anlamına geldiğini, lehte olan ceza hükmünün geriye yürümesi ilkesinin cezaların öngörülebilir olması gerekliliğinin bir uzantısı olduğunu, buna göre, eğer suçun işlendiği tarihte yürürlükte olan ceza kuralı ile kesin bir hükmün verilmesinden önce kabul edilen bir ceza kuralı farklı ise, hâkimin, sanığın lehine olan ceza kuralını uygulaması gerektiğini belirtmiştir. (Bkz. Scoppola/İtalya no. 2, B. No: 10249/03, 17/9/2009, §§ 105-109)
Aktarılan kuralların değerlendirilmesinden, idarî yaptırımlar bakımından ceza verilmesinin dayanağı kuralın yürürlükten kaldırılması veya lehe düzenleme yapılması yoluyla ortaya çıkan yeni hukukî durumun dikkate alınması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Bu itibarla, davacı şirkete “4. madde hükümlerinin ihlâli” nedeniyle 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin (3) numaralı alt bendi ile aynı maddenin dördüncü fıkrası uyarınca …-TL idarî para cezası uygulanmasından sonra, 11/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikle yeniden düzenlenen 19. maddede, “4. madde hükümlerinin ihlâli” hâlinde idarî para cezası verileceğine ilişkin düzenlemenin yer almadığı, isnat edilen fiil nedeniyle ancak 19. maddenin yedinci fıkrası uyarınca 1.500.-TL’den 70.000.-TL’ye kadar idarî para cezası verilebileceği dikkate alındığında, fiil tarihinden sonra oluşan ve davacı açısından lehe olan bu hukukî durum karşısında ve de lehe olan kanun hükmünün geriye yürümesi ilkesi çerçevesinde, dava konusu Kurul kararının iptali istemiyle açılan davanın reddi yolundaki Mahkeme kararının bu kısmının bozulması gerekmektedir.
3. Temyize konu Mahkeme kararının, dava konusu Kurul kararının, bağlı dağıtıcı dışında … plakalı araçtan gizli tanka akaryakıt ikmali nedeniyle …-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin kısım yönünden davanın reddine ilişkin kısmında;
5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 8. maddesinin birinci fıkrasında, bayi lisanslarına ilişkin düzenlemelerin (teknik, güvenlik, kapasite, çevre vb.) Kurum tarafından yapılacağı, bayilerin, dağıtıcıları ile yapacakları tek elden satış sözleşmesine göre bayilik faaliyetlerini yürütecekleri; 2. fıkrasının a) bendinde ise, bayilerin lisanslarının devamı süresince, bayisi oldukları dağıtıcı haricinde diğer dağıtıcı ve onların bayilerinden akaryakıt ikmali yapmamakla yükümlü oldukları kural altına alınmıştır.
Kurul kararının alındığı tarih itibarıyla aynı Kanun’un “İdarî Para Cezaları”nın düzenlendiği 19. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendinde, 8. maddenin ihlâli halinde sorumlulara altıyüzbin Türk Lirası idarî para cezası verileceği, 19. maddenin dördüncü fıkrasında ise, bayiler için yukarıda yer alan cezaların beşte birinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
7164 sayılı Kanun’un 32. maddesi ile 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesi yeniden düzenlenmiş ve maddenin birinci fıkrasının (f) bendinin (1) numaralı alt bendinde, 8. maddenin ihlâli (8. maddenin ikinci fıkrasının (b) bendi hariç) hâlinde yüzyirmibeş bin Türk Lirasından az olmamak ve altıyüzyirmibeş bin Türk Lirasını geçmemek üzere fiilin işlendiği tarihten bir önceki yılda ilgili lisansa konu petrol piyasası faaliyetine ilişkin net satış hasılatının binde onu oranında idarî para cezası verileceği kuralına yer verilmiştir.
7164 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile 5015 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 6. maddede, “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce Kurulca idari para cezası verilmemiş olan ve Kurul tarafından belirlenen niteliği itibarıyla düzeltme imkânı bulunan fiiller için, 20. maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen ihtar yapıldıktan sonra sonucuna göre gerekirse idari soruşturma başlatılarak yaptırımlar uygulanır. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce lisansı sonlandırılan veya iptal edilenler hakkında düzeltme imkânı bulunan fiiller için herhangi bir idari işlem tesis edilmez.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Kurul kararına bağlanmış, ancak tahsilatı tamamlanmamış olan idari para cezaları, işlenen fiil için bu Kanunla birlikte daha düşük bir idari para cezası uygulanmasının öngörülmesi hâlinde, ilgili vergi dairesince 19. maddenin ilgili bentlerinde belirlenmiş olan asgari maktu hadden tahsil edilir. Kısmen veya tamamen tahsil edilen idari para cezaları iade edilmez.” kuralına yer verilmiştir.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 2. maddesinde, “Kabahat” deyiminin, Kanun’un karşılığında idarî yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlık anlamına geldiği; 3. maddesinde, bu Kanun’un, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması hâlinde, diğer genel hükümlerinin, idarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanacağı; “Zaman Bakımından Uygulama” başlıklı 5. maddesinde, 26/09/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun zaman bakımından uygulamaya ilişkin hükümlerinin kabahatler bakımından da uygulanacağı, kabahatler karşılığında öngörülen idarî yaptırımlara ilişkin kararların yerine getirilmesi bakımından ise derhâl uygulama kuralının geçerli olduğu; bu maddenin atıf yaptığı 5237 sayılı Kanun’un 7. maddesinin ikinci fıkrasında ise, suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanacağı ve infaz olunacağı kurala bağlanmıştır.
Kanun koyucu, Kurul tarafından karara bağlanmış ancak tahsilatı tamamlanmamış idarî para cezalarının, işlenen fiil için 5015 sayılı Kanun’un 7164 sayılı Kanun’un 32. maddesi ile değişik 19. maddesinde daha düşük bir idarî para cezası uygulanması öngörülmüş ise asgarî maktu hadden tahsil edilmesini vergi dairesine bir görev olarak vermiştir. İlgili vergi dairesinin kanunen üstlendiği bu görevi yerine getirmesi açısından önemli olan husus, idarî para cezasının keşinleşmesi değil, tahsilatının tamamlanmamış olmasıdır. Dolayısıyla söz konusu düzenleme, tamamen tahsilat aşamasına özgü bir kural niteliğindedir. İdarî para cezasının iptali istemiyle dava açılsın veya açılmasın, bu kuralın tahsilatı tamamlanmamış idarî para cezalarına uygulanması vergi dairesi açısından bir zorunluluktur.
İlgili vergi dairesi, dava açılıp açılmadığına bakılmaksızın tahsilatı tamamlanmamış idarî para cezasının miktarında lehe bir değişiklik varsa bunu tespit etmekle ve uygulamakla yükümlü bulunduğundan, tahsilat aşamasına özgü olan anılan kuralın, idarî para cezasının iptali istemiyle açılan davalarda, dikkate alınmasına gerek bulunmamaktadır.
Bu itibarla, idarî para cezasına konu olan fiilin sübûta ermiş olması ve idarî para cezasının miktarında lehe olan değişikliğin tahsilat aşamasında vergi dairesince dikkate alınacak olması sebebiyle davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararının bu kısmında sonucu itibarıyla hukukî isabetsizlik görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kısmen reddine,
2. … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının, davacı hakkında vaziyet planı haricinde akaryakıt tankının piyasa faaliyetine konu edilmesi nedeniyle …-TL idarî para cezası verilmesi ve …’ın 19/09/2011 tarihli ve M-11/2418 sayılı analiz raporunda ulusal markerı geçersiz ve teknik düzenlemelere aykırı yakıtı ikmali nedeniyle …-TL idarî para cezası verilmesine yönelik davanın reddine ilişkin kısmında 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan kararın bu kısmının ONANMASINA,
3. … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının, davacı hakkında, bağlı dağıtıcı dışında akaryakıt ikmali nedeniyle …-TL idarî para cezası verilmesine yönelik davanın reddine ilişkin kısmının yukarıda belirtilen GEREKÇEYLE ONANMASINA,
4. Davacının temyiz isteminin kısmen kabulüne;
5. … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: …sayılı kararının, davacı hakkında, lisansın veriği hak dışı JP-8 uçak yakıtı ikmali nedeniyle …-TL idarî para cezası verilmesine yönelik davanın reddine ilişkin kısmının BOZULMASINA,
6. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
7. 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 12/12/2019 tarihinde oyçokluğuyla ile karar verildi.

(X) KARŞI OY:
5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun “Çeşitli Hükümler” başlıklı İkinci Kısmının “Cezalar, İdarî Yaptırımlar, Dava Hakkı, Yönetmelik ve Yürürlükten Kaldırılan ve Uygulanmayacak Hükümler” başlıklı Birinci Bölümünde yer alan “İdarî Para Cezaları” başlıklı 19. maddesinde idarî para cezaları ile ilgili düzenlemelere yer verilmiş; “Ön Araştırma, Soruşturma ve Dava Hakkı” başlıklı 21. maddesinde ise, Kurulun re’sen veya kendisine intikal eden ihbar veya şikâyetler üzerine doğrudan soruşturma açılmasına ya da soruşturma açılmasına gerek olup olmadığının tespiti için ön araştırma yapılmasına karar vereceği belirtilmiştir.
Aktarılan bu Kanun hükümlerine göre, Kurulun idarî para cezası verilmesini gerektiren hâllerle ilgili olarak re’sen veya kendisine intikal eden ihbar veya şikâyetler üzerine doğrudan soruşturma açılmasına ya da soruşturma açılmasına gerek olup olmadığının tespiti için ön araştırma yapılmasına karar vermesi gerektiği açıktır.
Öte yandan, 21. maddenin başlığında ve içeriğinde 19. maddede öngörülen idarî para cezasını gerektiren hâllerin ön araştırma veya soruşturma zorunluluğundan muaf tutulduğuna dair hiçbir ifadeye yer verilmediğinden, 21. maddede tüm idarî cezaları için zorunlu tutulan idarî usulün, 19. maddede öngörülen idarî cezalar için de uygulanmasının yasal bir yükümlülük olduğu ortadadır.
Keza, modern idare hukuku uygulamalarında kişilere idarî ceza verilmeden önce idarî soruşturma yapılması ve cezanın bir soruşturma sonucu verilmesi “idarî usul” kurallarının önemli bir kısmını oluşturmakta olup, regülasyon otoritelerinin verdiği idarî cezalarda bu uygulama çok daha belirgindir.
Nitekim, 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinde 28/03/2013 tarih ve 6455 sayılı Kanun’un 44. maddesiyle yapılan değişiklik ile, idarî para cezalarının, ön araştırma veya soruşturma aşamasının tamamlanmasından sonra Kurul tarafından en geç üç ay içinde karara bağlanacağı kuralı getirilmiştir.
Bu itibarla, 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinde düzenlenen idarî para cezasını gerektiren hâllerin gerçekleştiğinin Kurul tarafından re’sen belirlenmesi veya bu konuda Kurula ihbar veya şikâyetlerin intikal etmesi üzerine Kurul tarafından doğrudan soruşturma açılmasına ya da soruşturma açılmasına gerek olup olmadığının tespiti için ön araştırma yapılmasına karar verilmesi zorunlu olmasına rağmen, davacı hakkında ön araştırma veya soruşturma yapılmadan idarî para cezası uygulanmasına ilişkin Kurul kararında hukuka uygunluk bulunmadığından, Mahkeme kararının tümünün bozulması gerektiği oyu ile çoğunluk kararına katılmıyorum.