Danıştay Kararı 13. Daire 2014/4484 E. 2020/796 K. 10.03.2020 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2014/4484 E.  ,  2020/796 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2014/4484
Karar No:2020/796

TEMYİZ EDEN (DAVACI): …
KARŞI TARAF (DAVALI): Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu

İSTEMİN KONUSU: … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirket tarafından, arayan hat bilgisinin yanlış veya yanıltıcı bir biçimde oluşturulduğundan bahisle 2011 yılı net satışlarının %0,08 (onbinde sekiz)’i oranında idari para cezası verilmesine ilişkin Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu’nun (Kurul) tarih ve sayılı kararının 8/(ii) maddesi ile mezkur karar uyarınca düzenlenen idari para cezası karar tutanağının iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; arayan hat bilgisinin (CLI) boş, eksik, yanlış veya yanıltıcı bir biçimde (başta acil yardım çağrı hizmetlerine ve/veya güvenlik güçlerine tahsisli kısa numaralar ile bir başka aboneye tahsisli numaralar olmak üzere) oluşturulamayacağı ve işletmecilerin bu konuda her türlü tedbiri almakla yükümlü olduğu hususunun ilgili işletmecilere tebliğ edilmesi hususunda alınan karar doğrultusunda, Elektronik Haberleşme Sektörüne ilişkin Yetkilendirme Yönetmeliği’nde değişiklik yapılmasına ve bu bağlamda tüm işletmecilere bu konuda gereken önlemlerin alınması gerektiğinin bildirilmesine karşın, davacı şirketin tahsisli numaraların CLI olarak kullanılmasına ilişkin yükümlülükleri tam olarak yerine getirilmediği, uluslararası operatörlerden Türkiye’ye gönderilen aramalarda 1XX şeklinde CLI kullanılması durumunda CLI bilgisinin silinerek boş olacak şekilde alıcı işletmeciye iletilmeye başlanıldığı, diğer taraftan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından yapılan incelemede CLI bilgisi farklı çağrıların geçtiği dikkate alındığında, CLI’ya ilişkin yükümlülükleri tam olarak yerine getirmediği anlaşılan şirkete verilen idari para cezasında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, dava konusu kararda CLI bilgisinin boş olması nedeniyle ceza verildiği belirtilmesine rağmen savunma dilekçesinde maddi olgu değiştirilerek CLI bilgisinde 155 numarasının kullanılmasından ötürü ceza verildiğinin ifade edildiği, bu durumun keyfiliğin göstergesi olduğu, dava konusu kararın 9/(ii) maddesinde; gelen çağrılarda acil yardım çağrı hizmetlerine ait numaralar kullanıldığı gerekçesiyle ceza uygulandığı, aynı gerekçeyle iki farklı ceza verilmesinin mümkün olmadığı, CLI bilgisinin boş bırakılmasının yönetmelik kuralına aykırı olmadığı, kuralda yalnızca yurtdışından gelen çağrılarda CLI bilgisi olarak acil yardım çağrı hizmetlerine ait numara kullanılamayacağının belirtildiği, CLI bilgisiyle ilgili düzenlemenin nasıl yapılacağı hususunun işletmecilere bırakıldığı, yurtdışından acil yardım çağrı hizmetlerine ait numaralar kullanılarak gelen çağrıların yönetmelikte yasaklanmaması nedeniyle alıcı işletmeciye boş olarak iletilmeye başlandığı, yönetmeliğin amacının, alıcı tarafa CLI bilgisinin acil yardım hizmetlerine ait numaralar olarak bildirilmesinin engellenmesi olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davalı idare tarafından, dava konusu kararın dayanağının Elektronik Haberleşme Sektörüne İlişkin Yetkilendirme Yönetmeliği’nin 19. maddesinin birinci fırkasının (y) bendi olduğu, konuyla ilgili yazışmaların davacı ile yapıldığı, tüm yazışmaların kararda yer almasının beklenemeyeceği ve bu nedenle sebep unsurunun sakat olduğundan bahsedilemeyeceği, her ne kadar davacı şirket tarafından CLI bilgisi olarak 155 kullanılmaması adına alınabilecek tedbir olarak arayan kimliği bilgisinin boş bırakılabileceği sonucu çıkarılmış olsa da, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) yapılan tespitte bazı çağrılarda 155’in CLI olarak kullanıldığının görüldüğü, yönetmelik kuralının gereğinin yerine getirilmesi için tedbir alınmış olmasının yeterli olmadığı, CLI bilgisi 155 olan çağrıların CLI’sı değiştirilerek de olsa sonlandırılmasının uygun olmadığı ve amaca hizmet etmediği, şikayeti üzerine işletmecilere gönderilen yazıyla ilgili davacı tarafından yapılan açıklamada; çağrıların tamamının şirketlerinden hizmet alan müşterilerden başlatılmadığı, farklı işletmecilerden şirketlerine iletilip transit çağrı olarak ilgili işletmecilere aktarıldığının belirlendiğinin ifade edildiği, konuyla ilgili TİB tarafından yapılan incelemede; görüşmelerin tamamına yakınının transit trafik olduğu, ayrıca iki farklı bireysel müşterinin aynı CLI’a sahip görüşme gerçekleştirdiğinin tespit edildiği, bu nedenlerle davacı şirketin CLI konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmediği belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddi yolundaki … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 10/03/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY:
Dosyanın incelenmesinden, davacı şirket tarafından gerçekleştirilen, birbirinden bağımsız ve farklı zamanlardaki fiillerin birincisinde arayan hat bilgisinin (CLI) boş, ikincisinde ise bir başka aboneye tahsisli numaraların kullanılmasında olduğu üzere, arayan hat bilgisinin yanlış veya yanıltıcı bir biçimde oluşturulmuş olması nedeniyle Telekomünikasyon Kurumu Tarafından İşletmecilere Uygulanacak İdari Para Cezaları ile Diğer Müeyyide ve Tedbirler Hakkında Yönetmeliğin 34. maddesi uyarınca idari para cezası verilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı, idare mahkemesince davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
05/09/2004 tarih ve 25574 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan mülga Telekomünikasyon Kurumu Tarafından İşletmecilere Uygulanacak İdari Para Cezaları İle Diğer Müeyyide ve Tedbirler Hakkında Yönetmeliğin “Hüküm Bulunmayan Hâller” başlıklı 34. maddesinde, “Bu Yönetmelikte düzenlenmemiş olmakla birlikte, işletmecilerin faaliyetlerinin mevzuat ve yetki belgesi şartlarına aykırı durumlarının tespit edildiği diğer hâllerde Kurul kararına göre işlem yapılır.” kuralı yer almıştır.
Anılan Yönetmeliğin 34. maddesinin dava konusu işleme esas alınması hukuka aykırıdır. Şöyle ki;
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Kanunîlik İlkesi” başlıklı 4. maddesinde, hangi fiillerin kabahat oluşturduğu kanunda açıkça tanımlanabileceği gibi; kanunun kapsam ve koşulları bakımından belirlediği çerçeve hükmün içeriğinin, idarenin genel ve düzenleyici işlemleriyle de doldurulabileceği, kabahat karşılığı olan yaptırımların türü, süresi ve miktarının ancak kanunla belirlenebileceği kurala bağlanmıştır.
Hukukî güvenlik ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını ifade etmektedir.
Yönetmeliğin 34. maddesinin incelenmesinden, yönetmelikte düzenlenmemiş olmakla birlikte işletmecilerin faaliyetlerinin mevzuat ve yetki belgesi şartlarına aykırı durumlarının tespit edildiği diğer hâllerde “Kurul kararına” göre işlem yapılacağına yer verilmek suretiyle, mevzuatta tanımlanmamış ancak Kurulun mevzuat ve yetki belgesi şartlarına aykırı göreceği bir fiil gerçekleştiği takdirde idari yaptırım uygulanmasının amaçlandığı anlaşılmakta olup, bu durum ise kanunîlik, hukukî güvenlik ve belirlilik ilkelerine aykırılık teşkil edecektir.
Bu itibarla, anılan Yönetmeliğin 34. maddesi dayanak alınarak tesis edilen işlem hukuka uygun olmadığından, mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.