Danıştay Kararı 13. Daire 2014/3526 E. 2019/3105 K. 16.10.2019 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2014/3526 E.  ,  2019/3105 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2014/3526
Karar No:2019/3105

TEMYİZ EDEN (DAVACI): …
VEKİLİ: …
KARŞI TARAF (DAVALI): …
VEKİLİ: …

İSTEMİN_KONUSU: … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacı şirketin kullanıcılar haricinde yeniden satış amaçlı satış yaptığı tespit edildiğinden bahisle hakkında …-TL tutarında idarî para cezası uygulanmasına ilişkin 27/02/2013 tarih ve … sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (Kurul) kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; davacı şirkete ait … pakalı tankerden … Petrole ait akaryakıt istasyonundaki tanka yakıt ikmali yapıldığının 09/10/2012 tarihinde yapılan denetim sonucu düzenlenen tutanakta ile tespit edildiği ve söz konusu tespit esas alınarak dava konusu işlemin tesis edildiği, bayilik lisansı sahiplerinin sadece kullanıcılara akaryakıt satışı yapmasına izin verilmesine karşın, kullanıcılar haricinde yeniden satış amaçlı satış yaptığı saptanan davacı şirket hakkında 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin (3) numaralı alt bendi uyarınca ve anılan maddenin dördüncü fıkrası hükmü göz önünde bulundurularak idarî para cezası uygulanmasına ilişkin uyuşmazlık konusu Kurul kararında mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, ön araştırma soruşturma yapılmadan ceza verilemeyeceği, nakliye firması olduklarından nakliye işi ile uğraştıkları, işleri gereği taşıma işi yaptıkları, … çalışmakta olan araçlarının ihtiyacı olan yakıtın… plakalı tanker ile temin edilip …’a götürüldüğü esnada tanker şoförünün gitmek istemediğini belirttiği, bunun üzerine yakıtın … Petrol isimli firma aranarak oraya boşaltıldığı, oradan da kendilerine ait araçlarla alınacağı, fakat bu boşaltım esnasında denetleme olduğu, fiillerinin mevzuata aykırı olmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
ESAS YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
Bayilik lisansı sahibi olan davacı şirkete ait … plakalı tankerden … Petrol’e ait akaryakıt istasyonundaki tanka yakıt ikmali yapıldığının 09/10/2012 tarihinde yapılan denetim sonucu düzenlenen tutanakla tespit edildiği, bayilik lisansı sahiplerinin sadece kullanıcılara akaryakıt satışı yapmasına izin verilmesine karşın, kullanıcılar haricinde yeniden satış amaçlı satış yaptığı saptanan şirket hakkında, bu fiilin 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 4. maddesinin 1. ve 2. fıkrasına, Petrol Piyasası Lisans Yönetmeliği’nin 38. maddesinin (g) bendine aykırı olduğundan bahisle, anılan Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin (3) numaralı alt bendi uyarınca … TL tutarında idarî para cezası uygulanmasına ilişkin 27/02/2013 tarih ve … sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (Kurul) kararının alındığı, anılan Kurul kararının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:
4628 sayılı nun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 5/B maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, “Petrol Piyasası Kanunu hükümlerini uygulamak, piyasa faaliyetlerine ilişkin her türlü düzenlemeleri yapmak ve yürütülmesini sağlamak”; (h) bendinde, “Petrol Piyasası Kanunu hükümlerine, çıkarılan yönetmelik hükümlerine, Kurul tarafından onaylanan tarife ve yönetmeliklere, lisans hüküm ve şartlarına ve Kurul kararlarına aykırı davranıldığı durumlarda, idarî para cezası vermek ve lisansları iptal etmek” Kurul’un petrol piyasası ile ilgili görevleri arasında sayılmıştır.
5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 1. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanunun amacının, yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan temin olunan petrolün doğrudan veya işlenerek güvenli ve ekonomik olarak rekabet ortamı içerisinde kullanıcılara sunumuna ilişkin piyasa faaliyetlerinin şeffaf, eşitlikçi ve istikrarlı biçimde sürdürülmesi için yönlendirme, gözetim ve denetim faaliyetlerinin düzenlenmesini sağlamak olduğu; 4. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, lisansın, sahibine lisansta yer alan faaliyetin yapılması ile bu konularda taahhütlere girişilmesi haklarını verdiği, lisans ile tanınan hakların, bu Kanun’un, ilgili diğer mevzuatın ve lisansta yer alan kayıtlı hususların yerine getirilmesi koşuluyla kullanılacağı belirtilmiş; 22. maddesinde ise, piyasa faaliyetlerine ilişkin hususların, bu Kanun’un ilgili maddelerinde atıfta bulunulan yönetmelikler ve piyasanın işleyişi esnasında ihtiyaç duyulan diğer hususlarda (Kurum) tarafından yürürlüğe konulacak yönetmeliklerle düzenleneceği, bu yönetmeliklerin Resmî Gazete’de yayımlanacağı, ayrıca, Kurum’un yetkilerini Kurul kararıyla özel nitelikli kararlar almak suretiyle de kullanabileceği, özel nitelikli kararlardan kamuoyunu ilgilendiren hususlar ile yapılacak düzenlemeleri açıklamak amacıyla çıkarılacak tebliğlerin, basın ve yayın araçlarıyla veya özel bültenlerle duyurulacağı kurala bağlanmıştır. Aynı Kanun’un, dava konusu işlemin tesis edildiği tarih itibarıyla yürürlükte bulunan 19. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin (3) numaralı alt bendinde, “4’üncü madde hükümlerinin ihlâli” hâlinde sorumlularına ikiyüzellibin Türk Lirası idarî para cezası verileceği belirtilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava konusu Kurul kararının alınmasından sonra, 11/04/2013 tarih ve 28615 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 6455 sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 44. maddesiyle 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesi yeniden düzenlenmiş; yeni düzenlemede, “4. madde hükümlerinin ihlâli” hâlinde idarî para cezası verileceği yönündeki kurala yer verilmemiş, 4. maddenin dördüncü fıkrasında bentler hâlinde sayılan yükümlülüklerin ihlâli durumunda, ihlâl edilen yükümlülüğe göre ayrı ayrı cezaların verilmesi öngörülmüş; yeniden düzenlenen 19. maddenin yedinci fıkrasında ise, “Yukarıda belirtilenlerin dışında kalan, ancak bu Kanunun getirdiği yükümlülüklere uymayanlara Kurumca …Türk Lirasından … Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.” kuralı yer almıştır.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 2. maddesinde, “Kabahat” deyiminin, Kanun’un karşılığında idarî yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlık anlamına geldiği, 3. maddesinde, bu Kanun’un, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması hâlinde, diğer genel hükümlerinin, idarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanacağı, “Zaman Bakımından Uygulama” başlıklı 5. maddesinde ise, 26/09/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun zaman bakımından uygulamaya ilişkin hükümlerinin kabahatler bakımından da uygulanacağı, kabahatler karşılığında öngörülen idarî yaptırımlara ilişkin kararların yerine getirilmesi bakımından ise derhâl uygulama kuralının geçerli olduğu belirtilmiş, bu madde ile atıf yapılan 5237 sayılı Kanun’un 7. maddesinin ikinci fıkrasında, suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanacağı ve infaz olunacağı kurala bağlanmıştır.
Öte yandan, “Suçta ve cezada kanunilik ilkesi”, hem Anayasa’da hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde güvence altına alınmış temel bir ilkedir.
Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında, “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz” kuralına yer verilerek “suçta kanunilik”, üçüncü fıkrasında yer alan “ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” kuralı ile de “cezada kanunilik” ilkeleri güvence altına alınmıştır.
Kanunilik ilkesi, genel olarak bütün hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde temel bir güvence oluşturmanın yanı sıra, suç ve cezaların belirlenmesi bakımından özel bir anlam ve öneme sahiptir. Bu ilke sayesinde, kişilerin kanunen yasaklanmamış veya yaptırıma bağlanmamış fiillerden dolayı keyfi bir şekilde suçlanmaları ve cezalandırılmaları önlenmekte, buna ek olarak, suçlanan kişinin lehine olan düzenlemelerin geriye etkili olarak uygulanması sağlanmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Kanunsuz ceza olmaz” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında “Hiç kimse, işlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan bir eylem veya ihmâlden dolayı suçlu bulunamaz. Aynı biçimde, suçun işlendiği sırada uygulanabilir olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.” kuralına yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, lehteki kanun hükmünün geriye yürümesi hakkının Avrupa Temel Şartı da dâhil temel bütün metinlerde tanındığını, artık Avrupa ceza hukuku geleneğinin bir parçası olduğunun kabul edildiğini, hukukun üstünlüğü ilkesi gereğince hâkimin, suç oluşturan eyleme kanun koyucunun orantılı bir ceza olarak belirlediği cezayı vermesinin tutarlı olduğunu, suç işleyene sadece suç işlediği tarihte daha ağır bir ceza öngörüldüğü gerekçesi ile ağır bir ceza verilmesinin ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı bulunduğunu, bunun aynı zamanda suçun işlendiği tarihten sonra meydana gelen bütün yasal değişiklikleri ve toplumun o suç karşısındaki yaklaşım değişikliğini görmemek anlamına geldiğini, lehte olan ceza hükmünün geriye yürümesi ilkesinin cezaların öngörülebilir olması gerekliliğinin bir uzantısı olduğunu, buna göre, eğer suçun işlendiği tarihte yürürlükte olan ceza kuralı ile kesin bir hükmün verilmesinden önce kabul edilen bir ceza kuralı farklı ise, hâkimin, sanığın lehine olan ceza kuralını uygulaması gerektiğini belirtmiştir. (Bkz. Scoppola/İtalya no. 2, B. No: 10249/03, 17/9/2009, §§ 105-109)
Aktarılan kuralların değerlendirilmesinden, idarî yaptırımlar bakımından ceza verilmesinin dayanağı kuralın yürürlükten kaldırılması veya lehe düzenleme yapılması yoluyla ortaya çıkan yeni hukukî durumun dikkate alınması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Bu itibarla, davacı şirkete “4. madde hükümlerinin ihlâli” nedeniyle 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin (3) numaralı alt bendi ile aynı maddenin dördüncü fıkrası uyarınca …-TL idarî para cezası uygulanmasından sonra, 11/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikle yeniden düzenlenen 19. maddede, “4. madde hükümlerinin ihlâli” hâlinde idarî para cezası verileceğine ilişkin düzenlemenin yer almadığı, isnat edilen fiil nedeniyle ancak 19. maddenin yedinci fıkrası uyarınca ….-TL’den ….-TL’ye kadar idarî para cezası verilebileceği dikkate alındığında, fiil tarihinden sonra oluşan ve davacı açısından lehe olan bu hukukî durum karşısında ve lehe olan kanun hükmünün geriye yürümesi ilkesi çerçevesinde, dava konusu Kurul kararının iptali istemiyle açılan davanın reddi yolundaki Mahkeme kararın bozulması gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 16/10/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.