Danıştay Kararı 13. Daire 2014/1417 E. 2020/3045 K. 10.11.2020 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2014/1417 E.  ,  2020/3045 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2014/1417
Karar No:2020/3045

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : Radyo ve Televizyon Üst Kurulu

VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Spor Kulübü
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: “…” logosuyla yayın yapan televizyon kanalında, 14/10/2012 tarihinde yayınlanan “…” isimli programda kullanılan ifadelerle, kulüp sporcusunun ve kulübün küçük düşürüldüğü ileri sürülerek, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 8. maddesinde belirtilen yayın ilkelerine aykırı davranıldığından bahisle yapılan başvuru üzerine tesis edilen idarî yaptırım uygulanmasına yer olmadığına ilişkin Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (Kurul) 27/11/2012 tarihli ve 2012/64 sayılı kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …İdare Mahkemesi’nce; … TV Yayıncılık A.Ş.’ye ait “…” yayın kuruluşunda 14/10/2012 tarihinde yayınlanan “…” adlı programda; “…” spotlarıyla “… için şok iddia. … Futbolcu sakat mı transfer edildi. …’un futbol hayatı bitiyor mu? ortaya çıkan doktor raporları şok etti.” ifadelerine yer verilerek, katılımcılardan …’nun “…foya meydana çıkacak diye korkuyorlar…”, …’nun “…Organize…, …ya da organize birşeyler var…”, Dr. …’ın “…oğlum sen deli misin ne işin var burada dediler…”, …’ün “…… 20 milyon euro kazık yemiş kardeşim…, … aklıma kötü şeyler geliyor. Kimseye söyleme seni bitiririm lafını bir … nasıl söyler?…” …’nun “…O zaman şöyle bir şey var. …’un …’un gelirken sakat olduğundan haberi var o zaman. Kimse kusura bakmasın. Eğer … doktora bunu söylüyorsa …’un bundan haberi var kardeşim…” …’nun “… bu işte bir sahtekarlık var diye gelmedi mi aklınıza?…” …’nun “…O defolu maldır, seri sonu maldır defolu maldır…”, …’nun “…Ben çok meraklı bir adamımdır da ondan sordum…”, …’nun “İnsanların kafasına virüs girdi”, …’ün, “Tabi öyle laflar var ki insanın kafası karışıyor…” sözlerini sarfettiği, anılan programda katılımcıların konuşmalarında spor kulübü ve kulüp sporcusu hakkında eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ve aşağılayıcı ifadelere yer verdikleri, kullanılan ifadelerin spor kulübü ve kulüp sporcusunun kişilik haklarını zedeleyebileceği, idarî yaptırım uygulanmasına yer olmadığına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka aykırı bulunarak iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, usûl yönünden idarî yaptırım uygulanmasına yer olmadığına ilişkin karara karşı yargı yoluna başvurulamayacağı, yargı yerlerince idarî makamlara idarî eylem ve işlemde bulunmaya yönelik takdir yetkilerini kaldıracak şekilde karar verilemeyeceği, esas yönünden ise kullanılan ifadelerin davacı takımın futbolcusunun sakat olduğu iddiasına ilişkin yorumlardan ibaret olduğu, programa katılan ve davacının daha önceki tarihte resmi doktorluğunu yaptığını belirten kişinin konu ile ilgili sorulan sorulara hasta-doktor mahremiyetini ihlâl edecek şekilde cevap vermediği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, davalı idarenin idarî yaptırım uygulanmasına yer olmadığına ilişkin kararının da bir idarî işlem olduğu ve yargı denetimine açık olduğu, programda kullanılan ifadeler ile kulübün ve teknik direktörün hukuka aykırı eylemlerde bulunduğu yönünde kamuoyunun yanlış bilgilendirildiği, söz konusu futbolcunun kulüp yetkilileri tarafından sakat olduğu bilinmesine rağmen transfer edildiği ve bu durumun gizlendiği algısının oluşturulmaya çalışıldığı, bu durumda anılan programda hizmet ve yayın ilkelerinin ihlâl edildiği belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
USUL YÖNÜNDEN:
Davalı idare tarafından tesis edilen idarî yaptırım uygulanmasına yer olmadığına dair kararına karşı yargı yoluna başvurulamayacağına yönelik usule ilişkin itirazı geçerli görülmeyerek esasın incelenmesine geçildi.

ESAS YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
“…” logosuyla yayın yapan televizyon kanalında, 14/10/2012 tarihinde yayınlanan “…” isimli programda kullanılan ifadelere karşı davacı tarafından 30/10/2012 tarihinde Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na idarî yaptırım uygulaması için başvuru yapılmıştır.
Davalı idare tarafından incelenen başvuru sonucunda, söz konusu programda kullanılan ifadelerin davacı futbol kulübünün oyuncusunun sakat olarak alındığı iddiasına ilişkin yorum ve açıklamalar olduğu, 6112 sayılı Kanun’u ihlâl eden herhangi bir unsura rastlanılmadığı, programa katılan kulübün eski doktorunun da hasta-doktor mahremiyetini ihlâl etmediği değerlendirilerek idarî yaptırım uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Bunun üzerine bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlıklı 26. maddesinde, “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Ayrıca Anayasanın 90. maddesinin 5. fıkrasında; “…Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” düzenlenmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “İfade Özgürlüğü” başlıklı 10. maddesinde, “1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmasına engel değildir. 2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda gerekli tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, nizamın sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlâkın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngürülen bazı merasime, koşullara, sınırlamalara veya yaptırımlara bağlanabilir.” hükmü yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İfade özgürlüğü, bireylerin serbestçe haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir.
Aktarılan mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, ifade özgürlüğünün, sadece “düşünce ve kanaate sahip olma” özgürlüğünü değil, aynı zamanda sahip olunan “düşünce ve kanaati (görüşü) açıklama ve yayma”, buna bağlı olarak “haber veya görüş alma ve verme” özgürlüklerini de kapsadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Bunun yanında, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunlar arasında çatışma olması durumunda, milletlerarası anlaşmaların iç hukukta doğrudan uygulanabilirliği açıkça anayasal güvence altına alınmıştır. Böylelikle temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası metinler iç hukukta doğrudan uygulanma kabiliyeti kazanmıştır.
Bu noktada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerleşik hâle gelen içtihadında, sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü “haber” ve “düşüncelerin” değil, devletin veya toplumun bir bölümünün aleyhinde olan, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerektiği; ifade özgürlüğünün, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olduğu ve bu özgürlük olmaksızın “demokratik toplumdan” bahsedilemeyeceği ifade edilmektedir. (Handyside/Birleşik Krallık, B.No: 5493/72, 07.12.1976)
Başka bir anlatımla, ifade özgürlüğüne müdahalenin, demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığının incelenmesi bakımından, Mahkemeye, bu müdahalenin toplumsal ihtiyaç baskısını karşılayıp karşılamadığı, meşru amaçla orantılı olup olmadığı, müdahaleyi haklı kılmak için ulusal makamlar tarafından gösterilen gerekçelerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinin ikinci fıkrası açısından ilgili ve yeterli olup olmadığını araştırma görevi yükler. (Sunday Times/Birleşik Krallık, (no1), B.No:6538/74, 26.05.1979).
Yukarıda anılan kural ve içtihatlara göre, ifade özgürlüğünün Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve kanunlar tarafından teminat altına alındığı, bu özgürlüğün haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerdiği açık olup, anılan düzenleme ve yerleşik içtihatlar uyarınca ise söz konusu özgürlüğün sınırsız olmadığı kuşkusuzdur.
Ancak, kamuoyuna mâl olmuş kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır ve hatta incitici eleştirilere katlanması gerektiği, bu eleştiri sınırlarının özel kişilere kıyasla daha geniş olduğu, toplumun önünde bulunan kişiler hakkında sarf edilen ifadeler için dar yorum yapılması hâlinde kamunun ifade özgürlüğü alanı kısıtlanacağı gibi kamuoyuna mâl olmuş kişilerin eleştirilmesini imkânsızlaştırabileceği açıktır.
Dava konusu programda kullanılan ifadelerin, bir futbolcunun transfer edilmesi sürecinde yaşanan olaylara ilişkin yorum ve değerlendirmelerden ibaret olduğu, ülkedeki futbol gündemini ilgilendiren güncel bir konunun değerlendirilmesi sırasında dile getirildiği, bu yorumların toplum tarafından tanınmış kişiler hakkında yapıldığı, toplum önünde bulunan kişilere yönelik eleştiri sınırının diğer vatandaşlara kıyasla daha geniş olduğu, söz konusu süreçte alınan doktor raporları ile kişiler arasında yaşanıldığı iddia edilen olay ve görüşmelere dair yapılan bu değerlendirmelerin kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı sonucuna ulaşıldığından dava konusu işlemde hukuka aykırılık, işlemin iptali yönündeki İdare Mahkemesi kararında hukukî isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 10/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.