Danıştay Kararı 13. Daire 2013/3202 E. 2015/2872 K. 03.09.2015 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2013/3202 E.  ,  2015/2872 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2013/3202
Karar No : 2015/2872

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:…sayılı kararının; dava konusu ödeme emrine konu idarî para cezasının tebliğ edilmediği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hâkimi Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile temyize konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava; Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 14.04.2011 tarih ve 3173-67 sayılı kararıyla davacı şirket hakkında uygulanan 57.232.-TL tutarındaki idarî para cezasının tahsili amacıyla anılan şirket adına düzenlenen 24.10.2011 tarih ve 20111024665080000318 takip numaralı ödeme emrinin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesi’nce; idarî para cezasının davacı şirkete 23.05.2011 tarihinde tebliğ edildiği; davacı şirket tarafından idarî para cezasına itiraz edilmediği gibi ödeme de yapılmadığı; söz konusu kamu alacağının kesinleştiği; usulüne uygun olarak kesinleşen ve vadesinde ödenmeyen idarî para cezasının tahsili amacıyla düzenlenen dava konusu ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı şirket tarafından temyiz edilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, ”iptal davaları”, idari işlemlerin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmış; Kanun’un 14. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendinde, dava dilekçelerinin ”ehliyet” yönünden inceleneceği, aynı Kanun’un 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde de 14. maddenin 3. fıkrasının (c) bendinde yazılı hususta kanuna aykırılık görülürse davanın reddedileceği kurala bağlanmıştır.
Maddede sözü edilen ”ehliyet” kavramının, iptal davası açılabilmesinin idari yargılama usulü bakımından özel bir koşulu olan ”subjektif ehliyeti” kapsadığı gibi, genel dava açma ehliyetini, diğer bir anlatımla ”fiil ehliyeti” ya da ”objektif ehliyeti” de kapsadığında duraksama bulunmamaktadır.
2577 sayılı Kanun’un 31. maddesinin 1. fıkrasında, ehliyetle ilgili olarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ilgili düzenlemelerine göndermede bulunulmuş ve sözü edilen Kanun’un 50. maddesinde, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın, davada taraf ehliyetine de sahip olacağı; aynı Kanun’un 51. maddesinde de, dava ehliyetinin, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği kurala bağlanmıştır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 47. maddesinde, başlı başına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi topluluklarının ve belli bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal topluluklarının kendileriyle ilgili özel hükümler uyarınca tüzel kişilik kazanacağı; 48. maddesinde, tüzel kişilerin, cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insanlara özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehil olacağı; 49. maddesinde, tüzel kişilerin, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla fiil ehliyetini kazanacağı; 50. maddesinde, tüzel kişilerin iradesinin organları aracılığıyla açıklanacağı, organların hukuki işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokabileceği; 55. maddesinde ise, kamu tüzel kişileri ile ticaret şirketleri hakkındaki kanun hükümlerinin saklı olduğu kurala bağlanmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 124. maddesinde, ticaret şirketlerinin; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibaret olduğu; 125. maddesinde, ticaret şirketlerinin tüzel kişiliği haiz olduğu, ticaret şirketlerinin Türk Medeni Kanunu’nun 48. maddesi çerçevesinde bütün haklardan yararlanabileceği ve borçları üstlenebileceği; 126. maddesinde, her şirket türüne özgü hükümler saklı kalmak kaydıyla Türk Medeni Kanunu’nun tüzel kişilere ilişkin genel hükümlerinin ticaret şirketleri hakkında da uygulanacağı; 588. maddesinde, limited şirketin, ticaret siciline tescil ile tüzel kişilik kazanacağı; 31. maddesinin 1. fıkrasında ise, tescil edilmiş hususlarda meydana gelen her türlü değişikliğin de tescil olunacağı kurala bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin ana sözleşmesinin, 16.07.2008 tarih ve 7106 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nin 929. sayfasında 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun olarak 11.07.2008 tarihinde tescil edildiğinin ilân edildiği, 05.01.2011 tarih ve 7723 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nin 234. sayfasında 31.12.2010 tarih ve 3 sayılı ortaklar kurulu kararıyla anılan şirketin tasfiye edilmesine karar verildiği ve bu keyfiyetin 31.12.2010 tarihinde tescil edildiğinin ilân edildiği, anılan tasfiye kararının 12.01.2011 tarih ve 7728 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nin 234. sayfası ile 19.01.2011 tarih ve 7733 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nin 234. sayfasında tekrar ilân edildiği, 25.01.2012 tarih ve 7991 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nin 1086. sayfasında, 19.01.2012 tarih ve 4 sayılı ortaklar kurulu kararıyla davacı şirketin tasfiye işlemlerinin tamamlanarak feshine ve şirketin ticaret sicil kaydının silinmesine karar verildiği, bu keyfiyetin 19.01.2012 tarihinde tescil edilerek aynı tarihte şirket kaydının silindiği ve 25.01.2012 tarihinde ilân edildiği, 30.04.2012 tarihli vekâletnameyle davacı şirketi temsilen tarafından ‘nün vekil tayin edildiği, bakılan davanın ise 03.05.2012 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda; davacı şirketin tüzel kişiliğinin, ticaret sicil kaydının terkiniyle birlikte sona erdiği anlaşıldığından, bu tarihten sonra açılan davada, davacı şirketin taraf ehliyeti bulunmadığından, davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası hakkında karar veren Mahkeme kararında usule uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49/1-C maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin… tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 03.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.