Danıştay Kararı 13. Daire 2012/965 E. 2019/17 K. 04.01.2019 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2012/965 E.  ,  2019/17 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2012/965
Karar No : 2019/17

DAVACI : …
VEKİLİ : …
DAVALILAR : …
DAVANIN KONUSU :
1. 30/05/1980 tarih ve 17002 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Garantisiz Ticari Borçların Tasfiyesine İlişkin 8/911 sayılı Bakanlar Kurulu kararının (Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 17 Sayılı Karara Ek Karar),
2. Davacı şirket tarafından 1977 yılında gerçekleştirilen bir ithalat nedeniyle … Hasırcılar Şubesi aracılığıyla Merkez Bankası İstanbul Şubesine ödenen … ABD Doları’nın iadesi istemiyle yapılan 03/01/2012 tarihli başvurunun reddine ilişkin 11/01/2012 tarih ve B.02.2.TCM.0.07.00.06-113.05/927 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (Merkez Bankası) işleminin iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI : Bulgaristan’dan çeşitli zamanlarda toplam …. USD tutarında mal ithal edildiği, bu ithalatların bedellerinin Devlet tarafından dolar cinsine çevrilerek yabancı şirketlere ödenmesi için TL cinsinden ödendiği, edimlerini zamanında yerine getirmesi ve Devletin vermiş olduğu güvenceye rağmen “döviz yokluğu nedeniyle” ithal edilen malların bedellerinin yabancı alacaklı şirketlere ödenmediği, bu durum nedeniyle alacaklı yabancı şirketler tarafından yoğun baskı altına alındığı, uluslararası piyasalarda kara listeye alınma tehdidi ve baskısı ile karşı karşıya kaldığı, hem ülkemizin hem kendisinin saygınlığına zarar gelmemesi için kendi olanaklarıyla ve büyük zorluklarla alacaklı şirketlere borçlarını ödediği, bu sayede yabancı alacaklı firmaların alacaklarının kapandığı, ortada herhangi bir dış borç kalmadığı, ödeme karşılığında borçtan ibra beyanlarını alarak davalı idareye sunduğu, ancak bugüne kadar parasını iade alamadığı, idarenin cevabından hiçbir kusur ve ihmalinin olmadığının anlaşıldığı, …-TL parasının olduğunun iddia edilmesinin bile maddi gerçeğe ve hesaplama tekniklerine aykırı olduğu, ödeme tarihinde söz konusu miktarın TL cinsinden karşılığının…-TL olduğu, 09/03/2012 tarihli karşılığının ise yaklaşık …-TL olduğu, ancak idare tarafından bildirilen miktarın yaklaşık 10 USD karşılığında olduğu, hiçbir kusurunun bulunmadığı bir durumdan dolayı belli bir süre tanınması, sürenin sonunda alacağın bir hesaba aktarılması ve sonradan ödenmesi için ancak yeni bir Bakanlar Kurulu kararı gibi kendi iradesi ve imkânı dışında bir şarta bağlanmasının hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığı, düzenleyici işlemin etkilerinin aradan uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen devam ettiği, genel düzenleyici işlemlerin son buldukları tarihten itibaren ileriye doğru uzaması ve hem idare hem de muhatap için de kazanılmış bir hak doğurması mümkün değilken somut olayda her ikisinin de gerçekleştiği, var olan ve davalı idarelerce ikrar edilen alacak hakkı ile ilgili olarak idare hakkının alındığı, hiçbir etki ve tesir hakkı bulunmayan bir şarta bağlandığı, alacağını elde edebilmesi için yıllardır yeni bir Bakanlar Kurulu kararı şartının ileri sürüldüğü, dava konusu Bakanlar Kurulu kararının 14. maddesi incelendiğinde belirsizlik olduğunun açık olduğu, yıllardır yeni Bakanlar Kurulu kararını beklediği, davaya konu Bakanlar Kurulu kararına bakıldığında kendilerinin ve diğer alacaklıların alacak ve hakları hakkında “hiçbir alternatifi seçmeyenler” hesabının neden ve nasıl oluşturulduğu, nasıl ve neden ödenmeyeceğine ve hatta Merkez Bankasının dava konusu işlemin sonuç kısmında yer aldığı üzere tasfiyesinin dahi mümkün olmayacağına dair makûl, haklı ve hukukî bir gerekçe göremediği, bir unsurda takdir yetkisi bulunan idarenin işlemin tümü ile ilgili takdir yetkisini kullanarak işlemi tamamen takdiri işlem hâline getirmesinin de hukuken mümkün olmadığı, dava konusu Bakanlar Kurulu kararının yürürlükten kaldırılmasının bir anlamda haklılıklarını ortaya koyduğu, davanın süresi içinde açıldığı, adli yargıda açılan davalarda düzenleyici işlemin iptalinin talep edilmediği, sebepsiz zenginleşme ve işlem iptali yönünden açılmış davaların derdestlik itirazına konu olamayacağı ileri sürülmüştür.

DAVALILARIN SAVUNMASI : (Başbakanlık) tarafından, davanın süre aşımı nedeniyle reddi gerektiği, yurt dışındaki alacaklı firmaya transfer edilemeyen bedellerin tasfiyesi amacıyla dava konusu Bakanlar Kurulu kararının çıkartıldığı, yurt dışındaki alacaklı firmalara ithalat işlemlerine ilişkin bedelleri Merkez Bankası’na başvuruda bulunarak talep etme hakkı tanındığı ve süre verildiği, bu sürenin üç kez uzatılarak en son 21/02/1984 tarihinde sona erdiği, davacı firmanın alacaklısı konumundaki …. A.Ş.’nin ise 4 yıldan fazla olan bu süre içerisinde herhangi bir başvurusu bulunmadığı, daha sonraki yıllarda davacı firma tarafından birçok başvuruda bulunulduğu, ancak firmanın başvurularının dava konusu kararda ithalatçı firmalara müracaat hakkı tanınmamış olması nedeniyle olumlu cevaplandırılamadığı, 1976-1980 yılları arasında geçerli olan kambiyo rejimine göre dövizin Devletin mülkiyetinde olup ithalat bedellerinin Merkez Bankası tarafından ödendiği, 31/12/1979 tarihinden önceki yurt dışına ödemesi yapılmayan ithalat bedellerinin ödemesine başlandığı, uygulamanın kapsamının sigortası bulunmayan ve fiilen Türkiye’ye ithalatı yapılmış, ancak transferi ve ödemesi gerçekleştirilmemiş mallar ve işlemlere ilişkin borçlarla sınırlandırıldığı, muhatap olarak da sadece yurt dışındaki alacaklı firmaların kabul edildiği, ithalatçı firmaların yasal anlamda herhangi bir müracaat hakkı bulunmadığı gibi ithalat bedelleri yatırıldığı anda firmaların sorumluluğunun sona erdiği, ithalatçı firmanın muhatabının Devlet olduğu, ithalat bedelinin bir anlamda Devlet borcuna dönüştüğü, zaten bu nedenle müracaat hakkının sadece yurt dışındaki ihracatçı alacaklı firmalara tanındığı, dava konusu Bakanlar Kurulu kararının ülkede yaşanan döviz darboğazı nedeniyle kamu yararı ve hizmet gerekleri dikkate alınarak çıkarıldığı, dava konusu kararın ve buna dayalı olarak tesis edilen işlemin hukuka uygun olduğu;
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından, davacının aynı konuda açtığı davada verilen karar kesinleşmiş olduğundan davanın kesin hüküm nedeniyle reddedilmesi gerektiği, ilgili şirketlere başvuru için tanınan ve üç kez uzatılan başvuru süresinin son olarak 21/02/1984 tarihinde dolduğu, davacının 1994 ve 2000 yıllarında açtığı davaların dahi zamanaşımı yönünden reddedildiği, davanın süresi içinde açılmadığı, sonradan yaptığı idari başvurular üzerine yeniden dava açma imkânı ve süresi kazanamayacağının tartışmasız olduğu, konuya ilişkin olarak icrai bir karar almadıkları gibi takdir yetkilerinin de bulunmadığı, iptali istenen düzenleyici işlemi tesis etmedikleri, dava konusu olayla ilgisinin haznedarlık görevi çerçevesinde söz konusu hesabın nezdinde açılmasından ibaret bulunduğundan kendilerine yöneltilebilebilir bir husumet bulunmadığı, belirtilen süre içinde başvuran alacaklı firmalara ithalat işlemlerine ilişkin bedellerin ödendiği, ancak davacı firmanın alacaklısı konumundaki … A.Ş. tarafından başvuru süresi içinde gerekli belgelerle birlikte herhangi bir başvuru yapılmadığı, başvuru süresinin sona erdiği tarihten itibaren Banka nezdindeki hesaplarda bekletilen tutarların nasıl tasfiye edileceği hususunda herhangi bir düzenleme yapılmadığı, bu tutarların hâlen Banka nezdindeki hesaplarda bulunduğu, davacı firma tarafından yatırılan tutarın da Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında 5083 sayılı Kanun’un 2. maddesinde belirtilen değişim oranı üzerinden dönüştürülen değeri esas alınmak suretiyle 17,58 TL olarak hesapta bekletildiği, alacaklı firmadan alınmış borçtan ibra belgesinin Merkez Bankasına ibraz edildiği iddiası ile ilgili olarak kayıtlarında yapılan araştırmada davacı firma tarafından ibraz edilmiş böyle bir belgeye rastlanamadığı, öte yandan sadece yurt dışında yerleşik alacaklı firmaların başvuru yapması mümkün bulunduğundan, böyle bir belge ibraz edilmiş olsaydı bile o dönemdeki kambiyo mevzuatı gereğince davacı firmaya bu belgeye istinaden ödeme yapılmasının mümkün olmadığı, dava konusu Bakanlar Kurulu kararı yürürlükten kaldırıldığından davanın esası hakkında karar verilmesine gerek bulunmadığı savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … DÜŞÜNCESİ : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI … DÜŞÜNCESİ : Dava, davacı şirket tarafından 1997 yılında gerçekleştirilen bir ithalat nedeniyle … …. Şubesi aracılığıyla Merkez Bankası İstanbul Şubesine ödenen 703.582,20 Amerika Birleşik Devletleri Doları’nın iadesi istemiyle yapılan 03/12/2012 tarihli başvurunun reddine ilişkin 11/01/2012 tarih ve B.02.2.TCM.0.07.00.06-113.05/927 sayılı işlem ile bu işlemin gerekçesi olduğu belirtilen 30/05/1980 tarihli 17002 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 8/911 sayılı Garantisiz Borçların Tasfiyesine İlişkin (17 sayılı Karara ek) Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda, “derdestlik” ilk itirazlar arasında değil, dava şartlarını düzenleyen 114. maddesinin 1. fıkrasının (ı) bendinde “Aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması” hükmüne yer verilmek suretiyle doğrudan dava açma şartları arasında sayılmış, Kanun’un 115. maddesinde ise mahkemenin dava şartı noksanlığını tespit etmesi halinde davayı usulden reddedeceği kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda “derdestlik” müessesesi düzenlenmemiş ve Kanun’un 31. maddesinde, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve onun yerine çıkarılan Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun derdestlik ile ilgili maddelerine atıfta bulunulmamış olmakla birlikte, tarafları ve konusu aynı olan bir davanın daha önce aynı veya başka bir mahkemede açıldığının ve görülmekte olduğunun saptanması halinde, usul hukukunun temel kavramlarından olan derdestlik müessesesinin temelinde yatan, ilk davanın aynısı olan ikinci davanın açılmasında davacının hukuki yararı bulunmadığı olgusundan hareketle, ikinci davanın derdestlik nedeniyle incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Buna göre; aynı konuda, aynı davacı tarafından adli yargı yargı veya idari yargı’da açılan düzeni içinde açılan ve her ikisi de görülmekte olan davaların bulunması halinde, tarih itibarıyla daha sonra açılan davanın esasının derdestlik nedeniyle incelenmesi olanağı bulunmamaktadır.
Davacı tarafından, dava konusu 1997 yılında gerçekleştirilen bir ithalat nedeniyle … …. Şubesi aracılığıyla Merkez Bankası İstanbul Şubesine ödenen … Amerika Birleşik Devletleri Doları’nın iadesi istemiyle yapılan 03/12/2012 tarihli başvurunun reddine ilişkin 11/01/2012 tarih ve B.02.2.TCM.0.07.00.06-113.05/927 sayılı işlemin iptalini istediği anlaşılmakta olup, aynı nedenlerle yaptığı itirazın iptaline ilişkin … Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı davanın… günlü, E:…, K:… sayılı kararla “zaman aşımı nedeniyle davanın reddine” kararı verildiği, kararın temyizi üzerine …. Hukuk Dairesi’nin … günlü, E: …, K:… sayılı kararıyla …. Asliye Ticaret Mahkemesinin anılan kararının onandığı, karar düzeltme isteminin de …. Hukuk Dairesi’nin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla reddedildiği anlaşılmakta olup, konusu, sebepleri ve tarafları aynı olan kesinleşen bu dava nedeniyle Danıştay Onüçüncü Dairesinde açılan iş bu davanın parasal miktarın iadesine ilişkin kısmın derdestlik nedeniyle incelenmesine olanak bulunmadığı düşünülmektedir.
Davanın 30/05/1980 tarihli 17002 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 8/911 sayılı Garantisiz Borçların Tasfiyesine İlişkin (17 sayılı Karara ek) Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle açılan kısmının ise; iptali istenen Bakanlar Kurulu Kararının 06/05/2012 tarih ve 28284 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlükten kaldırıldığı anlaşılmakta olup, davanın konusu kalmayan bu kısmı hakkında da karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Açıklanan nedenlerle davanın davacı şirket tarafından 1997 yılında gerçekleştirilen bir ithalat nedeniyle … …. Şubesi aracılığıyla Merkez Bankası İstanbul Şubesine ödenen … Amerika Birleşik Devletleri Doları’nın iadesi istemiyle yapılan 03.12.2012 tarihli başvurunun reddine ilişkin 11/01/2012 tarih ve B.02.2.TCM.0.07.00.06-113.05/927 sayılı işlemle ilgili olarak derdestlik nedeniyle incelenmesine olanak bulunmadığı, davanın bu işlemin dayanağı olduğu belirtilen 30/05/1980 tarih ve 17002 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 8/911 ssayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle açılan kısmı hakkında da konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına kararı verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
09/07/2018 tarih ve 30473 sayılı 3. Mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanan 703 sayılı Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 218. maddesi uyarınca Başbakanlık merkez teşkilatı kapatıldığından, 219. maddesi uyarınca da, kapatılan Başbakanlığın iş ve işlemleriyle ilgili olarak açılmış olan davalarda ‘nın taraf sıfatı kazanacağı kurala bağlandığından, kaldırılan Başbakanlık yerine ‘nın hasım mevkiine alınmasına karar verilmiştir.

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
Davacı … Tic. Ltd. Şti. tarafından, 1976 yılında Bulgaristan’da yerleşik … unvanlı firmadan demir kütük ithalatı yapılmış ve bu ithalat bedeli … …. Şubesi kanalıyla Merkez Bankası’na yatırılarak … firmasına transfer talebinde bulunulmuştur. Ancak, o yıllarda yaşanan döviz darboğazı nedeniyle davacı şirketin talebi Merkez Bankası tarafından yerine getirilememiştir.
Davacı şirket tarafından ilk olarak 02/02/1989 tarihinden başlamak üzere Hazine Müsteşarlığı ile Başbakanlığa çeşitli tarihlerde başvurular yapılarak söz konusu ithalât bedelinin kendisine ödenmesi talebinde bulunulmuştur.
03/01/2012 tarihinde tasfiye hâlindeki davacı şirketin tasfiye memuru olan ….. tarafından Merkez Bankası’na yapılan başvuru ile; şirketin 1977 yılında gerçekleştirmek istediği bir ithalât nedeniyle … ABD Dolarını … …. şubesi aracılığıyla Merkez Bankası İstanbul şubesine ödediği, şirket kayıtlarına göre ödenmediği anlaşılan söz konusu tutarın hangi hesapta olduğuna dair bilgi verilmesi ve el konulma tarihinden itibaren işlemiş ve ödeme tarihine kadar işleyecek yasal faiziyle ödenmesi için gerekli işlemlerin yapılması talep edilmiştir.
Merkez Bankası tarafından verilen 11/01/2012 tarih ve B.02.2.TCM.0.07.00.06-113.05/927 sayılı cevapta, başvuru konusu … ABD Doları tutarındaki ithalat işlemlerinin Türk Lirası karşılığının 1977 yılında …’a yatırılarak yurt dışına transfer edilmek üzere Banka’ya devredildiği, ancak o dönemde ülkemizin içinde bulunduğu döviz darboğazı nedeniyle bahse konu tutarın döviz satışının yapılamadığı ve yurt dışına transferinin gerçekleştirilemediği, daha sonra 30/05/1980 tarih ve 17002 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Garantisiz Ticari Borçların Tasfiyesine İlişkin 8/911 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın çıkartıldığı, bu Karar kapsamında yurt dışındaki ihracatçı/alacaklı firmalar tarafından gerekli belgelerle ve söz konusu Karar’da belirtilen süre içerisinde başvurusu yapılan ithalat işlemlerine ilişkin bedellerin başvuru sahibi firmalara ödendiği, başvuruya konu ithalat işlemlerinin alacaklısı konumundaki firma tarafından 8/911 sayılı Karar’da belirtilen ve üç kez uzatılarak en son 21/02/1984 olarak tespit edilen süre içerisinde herhangi bir başvuru yapılmaması nedeniyle söz konusu ithalat işlemlerine ait Türk Lirası tutarların bahse konu Karar’ın 14. maddesi uyarınca “Garantisiz Ticari Borçların Ödenmesi ve İlgili Karara Göre Hiçbir Alternatifi Seçmeyenler” adı altında açılan hesaba aktarıldığı, halihazırda …-TL olarak anılan hesapta bekleyen tutarın yürürlükteki düzenleme çerçevesinde davacı şirkete ödenmesinin mümkün bulunmadığı hususlarına yer verilmesi üzerine anılan işlem ile işleme dayanak Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:
USUL YÖNÜNDEN:
Davalı idarelerin usule yönelik itirazları geçerli görülmeyerek esasın incelenmesine geçildi.
ESAS YÖNÜNDEN :
Dava dilekçesinde 30/05/1980 tarih ve 17002 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Garantisiz Ticari Borçların Tasfiyesine İlişkin 8/911 sayılı Bakanlar Kurulu kararının (Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 17 Sayılı Karara Ek Karar) iptali istenilmiş ise de, dava dilekçesi içeriği ve öne sürülen hukuka aykırılık sebepleri dikkate alınarak anılan Bakanlar Kurulu kararına ilişkin iptal istemi, kararın 1., 6. ve 14. maddeleri ile sınırlı olarak incelenmiştir.
Her ne kadar dava konusu düzenlemelerin yer aldığı Bakanlar Kurulu kararı 06/05/2012 tarih ve 28284 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 02/04/2012 tarih ve 2012/3025 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlükten kaldırılmış ise de, uygulama işlemi nedeniyle anılan kararın iptali talep edilen maddelerinin hukuka uygun olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir.
İşlem tarihinde yürürlükte bulunan hâliyle 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetinin Korunması Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, “Kambiyo, nukut, esham ve tahvilat alım ve satımının ve bunlar ile kıymetli madenler ve kıymetli taşlarla bunlardan mamul veya bunları muhtevi her nevi eşya ve kıymetlerin ve ticari senetlerle tediyeyi temine yarıyan her türlü vasıta ve vesikaların memleketten ihracı veya memlekete ithalinin tanzim ve tahdidine ve Türk parasının kıymetinin korunması zımnında kararlar ittihazına Bakanlar Kurulu salahiyetlidir.” kuralı yer almıştır.
28/08/1979 tarih ve 16788 sayılı Mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 17 Sayılı Karara Ek 7/18015 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Merkez Bankası, hariçte mukim (dışarıda yerleşik) tüzel kişilere ait Dövize Çevrilebilir Türk Lirası Mevduat Hesaplarını üstlenmeye ve bu hesapları tasfiye amacıyla anlaşmalar yapmaya yetkili kılınmıştır.
Dava konusu Bakanlar Kurulu kararı ile; 1979 yılına kadar fiilen ithâl edilmiş mallara ait (vadeleri 31/12/1979 tarihine kadar gelmiş ve ödenmemiş poliçeler ile transferi yapılmış olmakla beraber ödemesi yapılmamış işlemler dahil) transfer edilmemiş garantisiz ticari döviz borçlarının, ilgililer kabul ettiği takdirde bu karar uyarınca tasfiye edileceği, kararda belirtilen alternatiflerin hangisinin seçildiğinin 30/08/1980 tarihine kadar Merkez Bankası İdare Merkezi’ne yazılı olarak kararda belirtilen bilgi ve belgelerle bildirilmesi gerektiği, belirtilen süre içinde Türk Lirası veya döviz ile ilgili alternatif seçiminde bulunmamış veya hiçbir alternatifi kabul etmemiş ilgililere ait mal bedeli ve teminatların Merkez Bankası’nda “Garantisiz Ticari Borçların Ödenmesi İle İlgili Karara Göre Hiçbir Alternatifi Seçmeyenler” adı altında açılacak bir hesaba devredileceği kurala bağlanmıştır.
İlgili şirketlere başvuru için tanınan süre Bakanlar Kurulu kararları ile üç kez uzatılarak 21/02/1984 tarihinde dolmuştur.
Sözlük anlamı ile “düzenli hâle koymak, düzen vermek, tanzim ve tertip etmek” olarak tanımlanan “düzenleme”, kamu hukukunda kural koyma ile eş anlamlıdır. Kural ise; sürekli, soyut, nesnel, genel (kişilik dışı) durumları belirleyen ve gösteren norm olarak tanımlanmaktadır. Yasama organının yasama tasarrufları dışında, idare, Anayasa ve kanunlardan aldığı yetki ile, kural koyma (düzenleme yapma) yetkisine sahiptir. “Kural işlemler” (ya da diğer adıyla “genel düzenleyici işlemler”), üst hukuk kurallarına uygun olarak hukuk düzenine yeni kural getiren ya da mevcut bir kuralı değiştiren veya kaldıran tek yanlı idarî işlemlerdir. Düzenleme yetkisini kullanarak tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge gibi genel düzenleyici işlemleri yapan idarenin bir işleminin düzenleyici nitelik taşıdığının kabul edilebilmesi için, söz konusu işlemin sürekli, soyut, nesnel, genel durumları belirleyen ve gösteren hükümler içermesi, başka bir anlatımla, belirtilen nitelikte kurallar konulmuş olması zorunlu olup, bu genel düzenlemelerin üst hukuk kurallarına aykırı hükümler içermemesi gerekir. (ÖZAY İl Han, Günışığında Yönetim, 2017, İstanbul, s.426)
Uyuşmazlığa konu olay tarihinde yürürlükte bulunan Kambiyo rejimi ve 11/08/1962 tarih ve 11178 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Parası Kıymetinin Korunması Hakkında 17 sayılı Bakanlar Kurulu kararı uyarınca, yurt dışından ithal edilen mal karşılığı bedeller Türkiye’deki borçlu firmalar tarafından Türk Lirası olarak Merkez Bankası’na yatırılarak yurt dışındaki alacaklı şirketlere döviz olarak karşılığının ödemesi Merkez Bankası tarafından yapılmaktayken, 1970’li yılların sonlarında yaşanan döviz darboğazı nedeniyle Merkez Bankası’nın söz konusu para transferlerini yapmakta sıkıntıya girmesi ve ödemeleri yapamamasından dolayı alacaklı firmaların alacaklarının ödenmesi amacıyla dava konusu düzenlemenin çıkarıldığı, düzenlemede alacaklı firmalara çeşitli alternatifler sunulduğu, hakkın kullanılması için yapılacak başvurunun süreye bağlandığı, süre sonunda alternatif seçiminde bulunmamış veya hiçbir alternatifi kabul etmemiş ilgililere ait mal bedeli ve teminatların Merkez Bankası’nda “Garantisiz Ticari Borçların ödenmesi ile ilgili karara göre hiçbir alternatifi seçmeyenler” adı altında bir hesaba devredileceğinin belirtildiği, bu kapsamda alacaklı firmaların yurt dışındaki yani mal ihracatını gerçekleştiren firmalar olarak belirlendiği, Türkiye’deki firmalara alacak hakkı tanınmadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, davacı şirketçe “demir kütük ithalatı için yapılan ve kur garantisi kapsamına alınan mal bedelinin 8/911 sayılı Bakanlar Kurulu kararı kapsamına alınan karar gereği ithalatçısı … firması tarafından ödeme nedeniyle talep edilmeyen ve davacıya iadesi gereken … ABD Doları mal bedelinin ödenmesi için yapılan başvurunun reddine ilişkin 06/01/1994 tarih ve 70 sayılı işlemin iptali ve anılan mal bedelinin ödeme tarihindeki Merkez Bankası satış kuru üzerinden faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Diğer taraftan, 1980 yılından önce Bulgaristan’dan toplam… USD tutarında mal ithal ettiği, ithalat bedelinin Türk Lirası karşılığını kur garantisi ile Merkez Bankası İstanbul şubesine yatırıldığı, ancak şube tarafından döviz transferi yapılmayarak mal bedellerinin ödenmediği, itibarını korumak amacıyla mal bedellerini bizzat kendisinin ödediği, taleplerine rağmen ithalat bedelinin Merkez Bankası nezdinde tutularak iade edilmediği ve …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile yapılan icra takibine itiraz edildiğinden bahisle davacı tarafından itirazın iptali ve icra takibinin devamına karar verilmesi istemiyle açılan davada ise; …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:…sayılı kararı ile, dava konusu Bakanlar Kurulu kararı ile ilgililere tasfiye için Türk Lirası veya döviz ile ödeme konusunda tanınmış olan seçimlik hak için belirlenen sürenin 21/02/1984 tarihinde sona erdiği, bu tarihte başlayan 10 yıllık zamanaşımının 21/02/1994 tarihinde dolduğu gerekçesiyle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, anılan karar Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile onanmış ve Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile de karar düzeltme istemi reddedilerek kesinleşmiştir.
Bu itibarla, 30/05/1980 tarih ve 17002 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Garantisiz Ticari Borçların Tasfiyesine İlişkin 8/911 sayılı Bakanlar Kurulu kararının (Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 17 Sayılı Karara Ek Karar) 1., 6. ve 14. maddeleri ile … ABD Doları’nın iadesi istemiyle yapılan 03/01/2012 tarihli başvurunun reddine dair 11/01/2012 tarih ve B.02.2.TCM.0.07.00.06-113.05/927 sayılı Merkez Bankası işleminde hukuka aykırılık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 30/05/1980 tarih ve 17002 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Garantisiz Ticari Borçların Tasfiyesine İlişkin 8/911 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı (Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 17 Sayılı Karara Ek Karar) yönünden DAVANIN REDDİNE, oybirliğiyle,
2. 11/01/2012 tarih ve B.02.2.TCM.0.07.00.06-113.05/927 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası işlemi yönünden DAVANIN REDDİNE, oyçokluğuyla,
3. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine,
5. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 04/01/2019 tarihinde karar verildi.

(X)KARŞI OY :
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun “Mevduatın ve katılım fonunun çekilmesi” başlıklı 61. maddesinde, “4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun rehinlere ve hapis hakkına, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun alacağın devir ve temlikine, takasa dair hükümleri ile diğer kanunların verdiği yetkiler ve koyduğu yükümlülükler saklı kalmak şartıyla mevduat ve katılım fonu sahiplerine ödenmesi gereken tutarları geri alma hakları hiçbir suretle sınırlandırılamaz. Mevduat veya katılma hesabı sahipleri ile kredi kuruluşları arasında vade ve ihbar süresi hakkında kararlaştırılan şartlar saklıdır. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurulca belirlenir.; “Zamanaşımı” başlıklı 62. maddesinde, “Bankalar nezdlerindeki mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklardan hak sahibinin en son talebi, işlemi, herhangi bir yazılı talimatı tarihinden başlayarak on yıl içinde aranmayanlar zamanaşımına tâbidir.
Zamanaşımına uğrayan her türlü mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklar banka tarafından hak sahibine ulaşılamaması hâlinde, yapılacak ilânı müteakiben Fona gelir kaydedilir.
Bu maddenin uygulanması ile ilgili usûl ve esaslar Kurulca belirlenir.” kuralına yer verilmiştir.
Dava konusu Bakanlar Kurulu kararının “Hiçbir alternatifi seçmeyenlerin durumu” başlıklı 14. maddesinde, Kararda belirtilen süre içerisinde Türk Lirası veya döviz ile ilgili alternatif seçiminde bulunmamış veya hiçbir alternatifi kabul etmemiş ilgililere ait mal bedeli ve teminatların Merkez Bankası hesabında “Garantisiz ticari borçların ödenmesi ile ilgili karara göre hiçbir alternatifi seçmeyenler” adı altında açılacak bir hesaba devredileceği kurala bağlanmıştır.
Uyuşmazlığa konu olayda davacı tarafından, 1976 yılında Bulgaristan’da yerleşik … unvanlı firmadan demir kütük ithalatı yapılmış ve bu ithalat bedeli … …. Şubesi kanalıyla Merkez Bankası’na yatırılarak … firmasına transfer talebinde bulunulmuş, ancak o yıllarda yaşanan döviz darboğazı nedeniyle davacı şirketin talebi Merkez Bankası tarafından yerine getirilememiştir.
Dava konusu 30/05/1980 tarih ve 17002 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Garantisiz Ticari Borçların Tasfiyesine İlişkin 8/911 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı (Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 17 Sayılı Karara Ek Karar) ile söz konusu ithalat bedellerinin ödenmesi yönünde düzenlemeler yapılmış ve bu çerçevede davacı şirket tarafından ilk olarak 02/02/1989 tarihinden başlamak üzere Hazine Müsteşarlığı ile Başbakanlığa çeşitli tarihlerde başvurular yapılarak söz konusu tutarın kendisine ödenmesi talebinde bulunulmuştur.
Bu durumda Bakanlar Kurulu Kararının 14. maddesindeki düzenlemenin kişilerin mülkiyet haklarını sonlandırmadığı, mevduat hesaplarının devri yönünde olduğu, 5411 sayılı Kanun’un 62. maddesine göre ise, Bankalar nezdindeki mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklardan hak sahibinin en son talebi, işlemi veya yazılı talimatı tarihinden başlayarak 10 yıl içinde aranmayan alacakların zamanaşımına uğrayarak talep edilebilir durumdan çıkacağı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, davacı tarafından söz konusu zamanaşımı süresi geçmeden talepte bulunulduğu, bahse konu tutarın tarafına ödenmesi gerektiği anlaşıldığından, … ABD Doları’nın iadesi istemiyle yapılan 03/01/2012 tarihli başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı ve işlemin iptali gerektiği oyuyla 11/01/2012 tarih ve B.02.2.TCM.0.07.00.06-113.05/927 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası işlemi yönünden davanın reddi yolundaki karara katılmıyorum.