Danıştay Kararı 13. Daire 2012/495 E. 2017/4238 K. 25.12.2017 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2012/495 E.  ,  2017/4238 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2012/495
Karar No : 2017/4238

Davacı : … Belediye Başkanlığı
(Kapatılan … Köyünü Temsilen Köy Muhtarı …)
Vekili : Av. …
Davalı : Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
Vekili : Av. …
Davanın Özeti: Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 01.06.2010 tarih ve 2010/31 sayılı kararıyla özelleştirme kapsam ve programına alınan, Hazine adına kayıtlı, … ili, … ilçesi, … Mahallesi, … nolu parseldeki 250.000 m2 yüzölçümlü sulu tarla ve karkas binanın “Satış” yöntemiyle ve “Pazarlık Usulü” uygulanmak suretiyle özelleştirilmesini teminen ihale yoluyla satılmasına ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 22.02.2011 tarih ve 27854 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 21.02.2011 tarih ve 2011/12 sayılı kararının; … nolu mera parselinden ifraz edilen dava konusu … nolu parselin … İlçe Tarım Müdürlüğü’ne “tarımsal eğitim alanı” olarak kullanılmak üzere tahsis edildiği, 26.03.2006 tarih ve 9650 sayılı yazı ile tahsisin amacına uygun olarak kullanılmaması gerekçesiyle tahsisin kaldırıldığı, 4342 sayılı Mera Kanunu uyarınca eski hâle iadesinin zorunlu olduğu, taşınmazın mera özel siciline kaydının yapılması gerektiği, dava konusu kararın 4342 sayılı Kanun’un 4., 10. ve 14. maddelerine aykırı olduğu, … İl Tarım Müdürlüğü’nün dava konusu parselle ilgili görüşünde, taşınmaz satışının durdurulması ve yeniden mal müdürlüğüne devredilmesi gerektiğinin davalı idareye bildirildiği, taşınmazın satış yoluyla özelleştirilmesinde kamu yararı olmadığı, bölgedeki mera alanının hayvancılığa yeterli miktarda olmadığı ileri sürülerek iptali istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Usule ilişkin olarak, davanın süresi içinde açılmadığı, köy muhtarının köy tüzelkişiliği adına dava açma ehliyetinin bulunmadığı; esasa ilişkin olarak, davaya konu taşınmazın mera vasfını yitirdiği gerekçesiyle Hazine adına tescil edildiği, tapu kaydında beyan, şerh vb. takyidatın bulunmadığı, 17.01.1992 tarihli Bilirkişi Raporu’nda, taşınmaz üzerinde bitki örtüsünün bulunmadığı, taşınmazın erozyona uğradığı, mera vasfını kaybettiği tespitlerine yer verildiği, mera vasfının kaldırılarak taşınmazın Hazine adına tescil edilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada, davanın reddine karar verildiği, mera vasfı, 3202 sayılı Köye Yönelik Hizmetler Hakkında Kanun’un 2. maddesinin (p) bendi uyarınca kaldırıldığından 4342 sayılı Kanun’un 14. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı, 4342 sayılı Kanun’un mera vasfı devam ederken tahsise konu alanlar için uygulanabileceği, dava konusu parselin bu kapsamda değerlendirilemeyeceği, dava konusu işlemin taşınmazın mera vasfına sahip olup olmadığıyla ilgili olmadığı, ihale komisyonu kararının onaylanmasına ilişkin olduğu, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu uyarınca sulu mutlak tarım arazisi niteliğinde kullanılması amacıyla ihaleye çıkıldığı, 28.03.2011 tarihinde varlık satış sözleşmesi imzalanarak tapu devrinin gerçekleştiği, bu nedenlerle davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hâkimi …’nın Düşüncesi: Davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Dava, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 01.06.2010 tarih ve 2010/31 sayılı kararıyla özelleştirme kapsam ve programına alınan Maliye Hazinesi adına kayıtlı, … ili, … ilçesi, … Mahallesi, … nolu parseldeki 250.000 metrekare yüzölçümlü sulu tarla ve karkas binanın “Satış” yöntemiyle ve “Pazarlık Usulü” uygulanmak suretiyle özelleştirilmesini teminen ihale yoluyla satılmasına ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 22.02.2011 tarih ve 27854 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 21.02.2011 tarih ve 2011/12 sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarenin usule yönelik iddiaları yerinde görülmemiştir.
Anayasa’nın 45. maddesinde, “Devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır.” hükmü yer almıştır.
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1/A maddesinde; bu Kanunun amacının, bu maddede belirtilen ve Kanun’un uygulanmasında “kuruluş” adı ile anılacak olan, maddede sayılanların ekonomide verimlilik artışı ve kamu giderlerinde azalma sağlamak için özelleştirilmesine ilişkin esasları düzenlemek olduğu belirtilmiş ve maddede, genel ve katma bütçeli idareler ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşların ve kamu iktisadi teşebbüslerinden kamu iktisadi kuruluşlarının gördükleri kamu hizmetleri ile doğrudan ilgili olmayan varlıkları ve iştiraklerindeki payları da “kuruluş” tanımı içerisinde yer almış; Kanun’un 2. maddesinde ise, özelleştirme uygulamalarındaki ilkeler sayıldıktan sonra son fıkrasında, Kanunda-belirtilen amaç ve ilkeler doğrultusunda alınacak kararlarda öncelikler ile bunların tabi olacağı özelleştirme uygulamalarına ilişkin esas ve usullerin kuruluşların nitelikleri ve ülke ekonomisinin gerektirdiği şartlar da dikkate alınarak Özelleştirme Yüksek Kurulunca belirleneceği kurala bağlanmıştır.
Kanunun genel gerekçesinde de; özelleştirmenin, geniş anlamda Devletin iktisadî faaliyetlerinin en aza indirilmesi veya tamamen ortadan kaldırılması, kamu iktisadî teşebbüslerinin Devlet bütçesi üzerindeki finansman yükünün hafifletilmesi, rekabete dayalı piyasa ekonomisinin gerçekleştirilmesi, atıl tasarrufların ekonomiye kazandırılarak sermaye piyasalarının geliştirilmesi ve bu şekilde elde edilecek kaynakların, altyapı yatırımları, savunma, eğitim ve sağlık hizmetlerinde kullanılması suretiyle ekonomide verimliliğin arttırılmasını sağlayan önemli araçlardan biri olduğu vurgulanmıştır.
4046 sayılı Kanunun yukarıda anılan genel gerekçesinde belirtilen amacın gerçekleştirilmesine yönelik olarak Kanunun 1.maddesinde yer alan kuruluşların özelleştirme kapsam ve programına alınması konusunda Özelleştirme Yüksek Kuruluna bir takım görev ve yetkiler tanınmış olmakla birlikte, verilen bu görev ve yetkinin, mutlak ve sınırsız olmadığı, kamu yararı ve hizmet gerekleri ile özelleştirmeye konu varlığın niteliği, fiili ve hukuki durumu gözetilerek ye hukuka uygun bir şekilde kullanılması gerektiği kuşkusuzdur.
Dosyanın incelenmesinden, Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nün Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na gönderdiği 02.11.2009 tarih ve 048145 sayılı yazıda; 4046 sayılı Kanunun 1. maddesinin A/d bendi ile maddenin son fıkrasında yer alan düzenleme belirtilerek aralarında davacı belediye sınırları içerisinde bulunan taşınmazların da yer aldığı mülkiyeti Maliye Hazinesine ait toplam 30 adet taşınmazın 4046 sayılı Kanun uyarınca Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından değerlendirilmesinin istenildiği ve bu yazı üzerine Özelleştirme Yüksek Kurulunca (ÖYK) alınan 01.06.2010 tarih ve 2010/31 sayılı karar uyarınca Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünün 02.11.2009 tarih ve 048145 sayılı yazısında belirtilen taşınmazların özelleştirme kapsam ve programına alınmasına, söz konusu taşınmazların satış yöntemiyle özelleştirilmesine ve satışın varlık satışı suretiyle gerçekleştirilmesine, özelleştirme işlemlerinin ise iki yıl içerisinde tamamlanmasına karar verildiği , daha sonra özelleştirme kapsam ve programına alınan Maliye Hazinesi adına kayıtlı, … ili, … ilçesi, … Mahallesi, … nolu parseldeki 250.000 metrekare yüzölçümlü sulu tarla ve karkas binanın “Satış” yöntemiyle ve “Pazarlık Usulü” uygulanmak suretiyle ihale yoluyla satılmasına ilişkin ÖYK’nun 22.02.2011 tarih ve 27854 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 21.02.2011 tarih ve 2011/12 sayılı kararının iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
ÖYK’nun 01.06.2010 tarih ve 2010/31 sayılı kararıyla özelleştirme kapsam ve programına alınan Maliye Hazinesi adına kayıtlı, … ili, … ilçesi, … Mahallesi, … nolu parseldeki 250.000 metrekare yüzölçümlü sulu tarlanın, 3202 sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2/p maddesi kapsamında mera vasfını yitirdiği, ihtiyaç fazlası alan olduğunun tespiti ile söz konusu parselin mera vasfı kaldırılan tarım arazisi olarak tanımlandığı, 2.4.1993 tarihinde Maliye Hazinesi adına tescil edildiği, ÖYK’nun 01.06.2010 tarih ve 2010/31 sayılı kararına karşı dava açılmadığı, 28.3.2011 tarihinde de varlık satış sözleşmesi imzalanarak tapu devri gerçekleştirilerek taşınmazın hukuken ve fiilen kullanımının alıcıya geçtiği, açılan davada ihale yoluyla satılmasına ilişkin ÖYK’nun 22.02.2011 tarih ve 27854 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 21.02.2011 tarih ve 2011/12 sayılı kararının iptali istenmekte ise de dava dilekçesinde ihale süreçlerine ilişkin herhangi bir iddianın yer almadığı, dava dilekçesinde yer alan iddiaların taşınmazın satış yöntemiyle özelleştirilmesi işlemine yönelik iddialar olduğu görülmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddine karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Dava, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 01.06.2010 tarih ve 2010/31 sayılı kararıyla özelleştirme kapsam ve programına alınan, Hazine adına kayıtlı, … ili, … ilçesi, … Mahallesi, … nolu parseldeki 250.000 m2 yüzölçümlü sulu tarla ve karkas binanın “Satış” yöntemiyle ve “Pazarlık Usulü” uygulanmak suretiyle özelleştirilmesini teminen ihale yoluyla satılmasına ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 22.02.2011 tarih ve 27854 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 21.02.2011 tarih ve 2011/12 sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları geçerli görülmeyerek esasın incelenmesine geçildi.
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1. maddesinin 1. fıkrasında, Kanun’un amacının, bu fıkranın (A) bendinde sayılan kuruluşların ekonomide verimlilik artışı ve kamu giderlerinde azalma sağlamak için özelleştirilmelerine ilişkin esasları düzenlemek olduğu; 2. maddesinde özelleştirme uygulamalarındaki ilkeler sayıldıktan sonra, Kanun’daki amaç ve ilkeler doğrultusunda alınacak kararlarda öncelikler ile bunların tâbi olacağı özelleştirme uygulamalarına ilişkin esas ve usullerin, kuruluşların nitelikleri ve ülke ekonomisinin gerektirdiği şartlar da dikkate alınarak Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca belirleneceği; 3. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendinde ise, kuruluşların; satış, kiralama, işletme hakkı devri, mülkiyetin gayri ayni hakların tesisi ve işin gereğine uygun sair hukukî tasarruflar ile devredilmelerine ilişkin özelleştirme yöntemlerinden hangisi ile özelleştirileceğini belirlemenin Kurul’un görevleri arasında olduğu kurala bağlanmıştır.
Anılan Kanun’un “Özelleştirme Yöntemleri, Değer Tespiti, İhale Yöntemleri” başlıklı 18. maddesinin 1. fıkrasının (A) bendinde özelleştirme yöntemleri, (B) bendinde değer tespiti, (C) bendinde ihale komisyonlarının oluşumu ile ihale usul ve işlemlerine ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Buna göre, özelleştirme programına alınan kuruluşların değer tespiti çalışmalarının bu Kanun’a göre idarece oluşturulan değer tespit komisyonları tarafından yürütüleceği; değer tespit komisyonunun değer tespit çalışmalarını, özelleştirilecek kuruluşun niteliği, gördüğü hizmetin özelliği, gelecekteki nakit akımı potansiyeli, faaliyette bulunduğu sektör ve pazarın özellikleri, sahip olduğu sınaî, ticarî ve sosyal tesisler, makine araç ve gereçler, teçhizat, malzeme ve hammadde ile yarı mamul ve mamul madde stokları, her türlü taşınır ve taşınmaz malları, vasıfları ve hâlihazır durumları, senetli ve senetsiz bütün alacak ve borçları ile bilumum hak ve yükümlülükleri ve özelleştirilecek kuruluşa uygulanacak özelleştirme yöntemini de dikkate alarak uluslararası kabul görmüş olan; indirgenmiş nakit akımları (net bugünkü değer), defter değeri, net aktif değeri, amortize edilmiş yenileme değeri, tasfiye değeri, fiyat/kazanç oranı, piyasa kapitalizasyon değeri, piyasa değeri/defter değeri, ekspertiz değeri, fiyat/nakit akım oranı metodlarından en az ikisini uygulamak suretiyle yürüteceği; bu maddenin (A) bendinde yer alan özelleştirme yöntemlerinin uygulanmasına ilişkin ihale işlemlerinin bu Kanun’a göre oluşturulan ihale komisyonları tarafından yürütüleceği kurala bağlanmış; ihale usulleri arasında sayılan pazarlık usulünün kuralları da, “İhalelere birden fazla teklif sahibinden kapalı zarf içerisinde teklif almak şartıyla başlanabilir… Teklif sahipleri ile birden fazla pazarlık görüşmesi yapılabilir. Pazarlık görüşmeleri teklif sahipleri ile ayrı ayrı yapılır. Pazarlık görüşmelerinin, ihalenin herhangi bir aşamasında pazarlık görüşmelerine devam edilen teklif sahipleri ile müştereken yapılmasına komisyonca karar verilebilir. Komisyonca, pazarlık görüşmeleri sırasında ortaya çıkabilecek yeni durumlar karşısında, rekabete engel teşkil etmemek, ihale ilânında ve/veya şartnamede yer alan hususlara aykırı olmamak ve pazarlık görüşmelerine devam edilen teklif sahiplerine eşit olarak uygulanmak kaydı ile yeni esaslar belirlenebilir. Komisyonca gerekli görüldüğü takdirde ihale, pazarlık görüşmesine devam edilen teklif sahiplerinin katılımı ile açık artırma suretiyle sonuçlandırılabilir. Bu husus ilânda ve/veya şartnamede belirtilir. Görüşmeler komisyon tarafından bir tutanakla tespit edilir, tutanak komisyon üyeleri ve teklif sahiplerince imzalanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Tasarruf İşlemleri Dairesi Başkanlığı’nın 19.10.1992 tarih ve 4552 sayılı yazısı ile; 3202 sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 2. maddesinin (p) bendi uyarınca, mera, yaylak, kışlakların tahdit ve tescilini yapmak ve lüzumlu hâllerde bunlardan ihtiyaç fazlalarının tespiti ile Hazine adına tescilini sağlamak görev ve yetkisinin Genel Müdürlüğe verildiği, … ili, … ilçesi, … Mahallesi, … nolu parseldeki taşınmazın mera vasfını yitirdiği ve Hazine adına tescilinde bir sakınca olmadığının yetkili idare tarafından belirtildiği, bu sebeple taşınmazın 250.000 m2’lik kısmının Hazine adına tesciline karar verilmesi gerektiğinin …Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlüğü’ne bildirildiği; … Valiliği İdare Kurulu’nun 03.12.1992 tarih ve 1992/2514 sayılı kararı ile … ili, … ilçesi, … Mahallesi, … nolu parseldeki 1.206.400 m2 yüzölçümlü mera olarak kayıtlı taşınmazın iki kısma ifrazına karar verildiğinden … Defterdarlığı … Malmüdürlüğü’nün 29.12.1992 tarih ve 1274 sayılı yazısı ile, … nolu parseldeki 1.206.400 m2 yüzölçümlü mera olarak kayıtlı taşınmazın 250.000 m2’lik kısmının mera vasfını yitirmesinden kaynaklı olarak ifrazının yapılmasının … Tapu Sicil Müdürlüğü’nden talep edildiği; bunun üzerine taşınmazın 250.000 m2’lik kısmının … nolu parsel olarak 02.04.1993 tarihinde Hazine adına tescil edildiği, Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nün 18.04.1993 tarih ve 14228 sayılı yazısı ile, … nolu parseldeki taşınmazın Tarım ve Köyişleri Bakanlığı (İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı) adına “Tarımsal Eğitim Sahası Olarak Kullanılmak Üzere” tahsisinin uygun görüldüğünün … Valiliğine bildirildiği, Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nün 26.03.2004 tarih ve 9650 sayılı yazısı ile, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın 05.06.2003 tarih ve 34952 sayılı yazısında taşınmazların tahsis amacında kullanılmadığı ve atıl durumda bulunmasından dolayı tahsisin kaldırılmasının talep edilmesi gerekçesiyle tahsisin kaldırıldığının … Valiliği’ne bildirildiği, anılan taşınmazın Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 01.06.2010 tarih ve 2010/31 sayılı kararıyla özelleştirme kapsam ve programına alındığı, davalı idarenin 22.10.2010 tarih ve 8066 sayılı yazısı ile … İl Tarım Müdürlüğü’nden aralarında davaya konu taşınmazın da bulunduğu taşınmazlara ilişkin olarak yapılacak imar planı/imar planı değişikliğine esas olmak üzere 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu kapsamında görüş talep edilmesi üzerine, anılan idarenin cevabî yazısında davaya konu taşınmaza ilişkin olarak taşınmazın imar planının bulunmadığı, taşınmazın sulu mutlak tarım arazisi özelliği taşıdığı gerekçesiyle imar planı veya imar planı değişikliği çalışması esnasında tarımsal niteliğinin korunması gerektiğine karar verildiğinin belirtildiği, dava konusu taşınmaza ilişkin ihale şartnamesinde ve tanıtım dokümanında taşınmazın sulu tarla ve karkas bina vasıflı olduğunun belirtildiği, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 01.06.2010 tarih ve 2010/31 sayılı kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınan taşınmazın ihale şartnamesinde belirtilen usul ve şartlarla 4046 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak ihaleye çıkarıldığı ve 20.01.2011 tarihinde nihai pazarlık görüşmeleri ve açık artırma yapıldığı, değer tespit komisyonu ile ihale komisyonunun oluşumunun Kanun’a uygun olduğu, danışmanlık hizmeti veren firma tarafından ekspertiz değeri ve indirgenmiş nakit akımları değeri (net bugünkü değer) metotları uygulanarak değerleme raporu hazırlandığı, bu değerleme raporunda indirgenmiş nakit akımları değeri (net bugünkü değer) yöntemi uygulanmasıyla bulunan 1.397.000,00.-TL’nin referans değer olarak alındığı, son teklif verme tarihi itibarıyla 8 teklif alındığı, yapılan nihai pazarlık görüşmeleri sonucunda tekliflerin sırasıyla; 1.573.000,00.-TL, 1.570.000,00.-TL, 1.100.000,00.-TL, 980.000,00.-TL, 917.000,00.-TL, 651.000,00.-TL, 480.000,00.-TL, 285.000,00.-TL olduğu, ihale komisyonunun 20.01.2011 tarih ve 04 sayılı kararıyla “…sulu tarla ve karkas binanın…. en yüksek teklifi veren….Şirket’e satılmasına,…. hususların Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun onayına sunulmasına” karar verilmesi üzerine, ihalenin 21.02.2011 tarih ve 2011/12 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı ile onaylandığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, özelleştirmeye konu taşınmazın indirgenmiş nakit akımları değeri (net bugünkü değer) yönteminin uygulanmasıyla bulunan değeri, ihaleye katılım, ihalede teklif edilen bedel ve ihale süreci birlikte değerlendirildiğinde, yukarıda anılan yasal düzenlemelere uygun olarak 20.01.2011 tarihinde yapılan ihalede ve ihale sürecinin tamamlanmasına ilişkin dava konusu Özelleştirme Yüksek Kurulu kararında hukuka aykırı bir yön bulunmamıştır.
Öte yandan, davacı tarafından, davaya konu taşınmazın satış yoluyla özelleştirilmesinin 4342 sayılı Mera Kanunu’na aykırı olduğu, taşınmazın mera özel siciline kaydının yapılması gerektiği iddia edilmiş ise de; davacı tarafından … ili, … köyü, … nolu parseldeki taşınmazın mera kaydının kısmen iptali ile Hazine adına tesciline ilişkin işlemin iptali istemiyle … Kaymakamlığı, … Mal Müdürlüğü ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na karşı açılan davada, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile, dava konusu taşınmazın mera kaydının kaldırılması ve tarımsal eğitim sahası olarak kullanılmak üzere Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na tahsisine ilişkin işlemde, tahsis amacının kamu yararına uygun olduğu ve taşınmazın mera vasfını yitirmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verdiği; bu kararın, Danıştay 8. Dairesi’nin 07.02.1995 tarih ve E:1994/727, K:1995/387 sayılı kararıyla onandığı ve davacı tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmadığından kararın 03.05.1995 tarihinde kesinleştiği anlaşıldığından dava konusu işlemde bu yönüyle de hukuka aykırılık bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle; davanın REDDİNE, ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra istemi hâlinde davacıya iadesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 25.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.