Danıştay Kararı 13. Daire 2012/3152 E. 2018/4283 K. 21.12.2018 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2012/3152 E.  ,  2018/4283 K.Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının sonuçları, idarenin düzenleyici işlemleri, idari düzenlemenin dayanak kanununun iptal edilmesi, kişisel verilerin korunması, elektronik haberleşme sektörü
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2012/3152
Karar No : 2018/4283

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI : Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU :
24/07/2012 tarih ve 28363 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Elektronik Haberleşme Sektöründe Kişisel Verilerin İşlenmesi ve Gizliliğinin Korunması Hakkında Yönetmeliğin ”Güvenlik” başlıklı 5. maddesinin 4. bendi, ”Trafik verisinin işlenmesi” başlıklı 8. maddesinin 2. bendi, ”Trafik verisini işleme yetkisi” başlıklı 9. maddesinin 3. bendi, ”Trafik verisinin bildirilmesi” başlıklı 10. maddesi, ”Konum verisinin işlenmesi” başlıklı 11. maddesinin 1. bendi, ”Konum verisinin işleme yetkisi” başlıklı 12. maddesinin 2. bendi, ”Saklanacak veri kategorileri” başlıklı 13. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi ile aynı fıkranın (b) bendinin 1. alt bendi, ”Yürürlük” başlıklı 25. maddesi ve bu maddelerin iptali hâlinde diğer maddelerin uygulanma imkânı kalmayacağından Yönetmeliğin tamamının iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI :
Dava konusu Yönetmeliğin, hizmet kalitesinin artırılması ve olası aksaklıkların giderilmesi için trafik verilerinin işlenmesini engellediği, elektronik haberleşme hizmeti ile ilgili trafik verilerinin tutulması ve işlenmesi yükümlülüğüne uymak için kullanılan sistem ve altyapılarda ortaya çıkan teknik problemlerin giderilmesi için trafik verileri kullanılarak yurt dışından alınması gereken bakım ve onarım hizmetlerini olanaksız hâle getirdiği, yönetmelikte öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesinin teknik olarak mümkün olmadığı ve söz konusu düzenlemelerin tüketicilerin hak ve menfaatlerinin korunması ilkesine aykırı olduğu iddialarıyla hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
DAVALININ SAVUNMASI :
Anayasa’nın 20. maddesinde öngörülen “kişisel verilerin ancak kişilerin açık rızasıyla işlenebileceği” kuralının gereğinin yerine getirilmesinin amaçladığı dava konusu Yönetmeliğin; elektronik haberleşme sektöründe faaliyet gösteren paydaşların katılımıyla 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun bilgi güvenliği ve haberleşmenin gizliliğinin gözetilmesi ilkesine ilişkin 4. maddesine; abone, kullanıcı, tüketici ve son kullanıcıların hakları ile kişisel bilgilerin işlenmesi ve gizliliğin korunmasına ilişkin gerekli düzenlemeleri ve denetlemeleri yapmak şeklindeki Kurum’un görev ve yetkilerine ilişkin 6. maddesine; kişisel veri ve gizliliğin korunması şeklindeki işletmecilerin hak ve yükümlülüklerine ilişkin 12. maddesine ve kişisel verilerin işlenmesi ve gizliliğin korunmasına ilişkin özel olarak getirilen hüküm olan 51. maddesine dayanılarak hazırlandığı, Kanun’un 51. maddesinde Kurum’un elektronik haberleşme sektörüyle ilgili kişisel verilerin işlenmesi ve gizliliğin korunmasına yönelik usul ve esasları belirlemeye yetkili olduğunun açıkça ifade edildiği, işletmecilere yükümlülükler getirilirken esasında tüketicilerin haklarının korunmasının amaçlandığı, davacının IMT-2000/UMTS Altyapılarının Kurulması ve İşletilmesi ile Hizmetlerinin Sunulmasına İlişkin İmtiyaz Sözleşmesi’nin 3. ve 20. maddeleri kapsamında gizliliğin korunmasına ilişkin kurallara ve Kurum tarafından getirilen düzenlemelere uymakla yükümlü olduğu, afet ve acil durum yönetimiyle ilgili konuların özel kanunlardan kaynaklandığı, dava konusu Yönetmeliğin afet ve acil durum yönetimiyle ilgili yükümlülüklere engel teşkil etmediği, işletmeciler için öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesinin teknik olarak mümkün olmadığına yönelik iddiaların gerçeği yansıtmadığı, dava konusu Yönetmeliğin elektronik haberleşme sektörüne ilişkin kişisel verilerin işlenmesi ve gizliliğinin korunması kapsamındaki Avrupa Birliği düzenlemelerinde yer verilen evrensel ilkelere uygun olarak hazırlandığı belirtilerek Yönetmeliğin dava konusu edilen maddelerinin hukuka uygun olduğu savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ….. DÜŞÜNCESİ : Dava konusu Yönetmeliğin iptali gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI ….. DÜŞÜNCESİ :
Dava, 24/07/2012 günlü, 28363 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Elektronik Haberleşme Sektöründe Kişisel Verilerin İşlenmesi ve Gizliliğinin Korunması Hakkında Yönetmelik” nin ”Güvenlik” başlıklı 5. maddesinin 4. bendi, ”Trafik verisinin işlenmesi” başlıklı 8. maddesinin 2. bendi, ”Trafik verisini işleme yetkisi” başlıklı 9. maddesinin 3. bendi, ”Trafik verisinin bildirilmesi” başlıklı 10. maddesi, ”Konum verisinin işlenmesi” başlıklı 11. maddesinin 1. bendi, ”Konum verisinin işleme yetkisi” başlıklı 12. maddesinin 2. bendi, ”Saklanacak veri kategorileri” başlıklı 13. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi ile aynı fıkranın (b) bendinin 1. alt bendi ve ”Yürürlük” başlıklı 25. maddesinin iptali istemiyle açılmıştır.
24/07/2012 günlü, 28363 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Elektronik Haberleşme Sektöründe Kişisel Verilerin İşlenmesi ve Gizliliğinin Korunması Hakkında Yönetmelik” elektronik haberleşme sektöründe kişisel verilerin işlenmesi, saklanması ve gizliliğinin korunması için elektronik haberleşme sektöründe faaliyet gösteren işletmecilerin uyacakları usul ve esasları düzenlemek amacıyla 5/11/2008 günlü, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununun 4, 6, 12 ve 51. maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.
İdari Dava Daireleri Kurulunun 26/09/2013 günlü, E:2013/372 sayılı kararıyla; uyuşmazlıkta uygulanacak kural niteliğinde olan 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun ”Kişisel verilerin işlenmesi ve korunması” başlıklı 51. maddesinde yer alan ”(1) Kurum, elektronik haberleşme sektörüyle ilgili kişisel verilerin işlenmesi ve gizliliğinin korunmasına yönelik usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.” hükmünün Anayasa’nın 2., 7., 13. ve 20. maddelerine aykırılığı gerekçesiyle itiraz yolu ile iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmuş, Anayasa Mahkemesi’nin (26/07/2014 günlü, 29072 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan) 09/04/2014 günlü ve E:2013/122, K:2014/74 sayılı kararıyla da bu maddenin iptaline karar verilmiş ve yine iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine hükmedilmiştir.
Bu durumda, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararı karşısında, usul ve esasları yasada belirlenmeyen kişisel verilerin işlenmesi ve gizliliğinin korunmasına yönelik hususların Yönetmelikle düzenlenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı ve dava konusu yönetmeliğin hukuksal dayanaktan yoksun kaldığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu Yönetmeliğin iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ:
24/07/2012 tarih ve 28363 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Elektronik Haberleşme Sektöründe Kişisel Verilerin İşlenmesi ve Gizliliğinin Korunması Hakkında Yönetmelik, elektronik haberleşme sektöründe kişisel verilerin işlenmesi, saklanması ve gizliliğinin korunması için elektronik haberleşme sektöründe faaliyet gösteren işletmecilerin uyacakları usul ve esasları düzenlemek amacıyla 05/11/2008 tarih ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun 4, 6, 12 ve 51. maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.
Bakılan dava, anılan Yönetmeliğin ”Güvenlik” başlıklı 5. maddesinin 4. bendi, ”Trafik verisinin işlenmesi” başlıklı 8. maddesinin 2. bendi, ”Trafik verisini işleme yetkisi” başlıklı 9. maddesinin 3. bendi, ”Trafik verisinin bildirilmesi” başlıklı 10. maddesi, ”Konum verisinin işlenmesi” başlıklı 11. maddesinin 1. bendi, ”Konum verisinin işleme yetkisi” başlıklı 12. maddesinin 2. bendi, ”Saklanacak veri kategorileri” başlıklı 13. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi ile aynı fıkranın (b) bendinin 1. alt bendi ve ”Yürürlük” başlıklı 25. maddesinin hukuka aykırı olduğu iddialarıyla açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Dava konusu Yönetmeliğin dayanağı olarak 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun “İlkeler” başlıklı 4. maddesi, “Kurumun görev ve yetkileri” başlıklı 6. maddesi, “İşletmecilerin hak ve yükümlülükleri” başlıklı 12. maddesinin yanı sıra esas olarak ”Kişisel verilerin işlenmesi ve korunması” başlıklı 51. maddesi gösterilmiştir. Anılan Kanun’un 51. maddesinde; “Kurum, elektronik haberleşme sektörüyle ilgili kişisel verilerin işlenmesi ve gizliliğinin korunmasına yönelik usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yönetmeliğin ”Güvenlik” başlıklı 5. maddesinin 4. bendinde ”İşletmeciler, kişisel verilere ve ilişkili diğer sistemlere sağlanan tüm erişimlere ve erişim yetkisi olan personelin yaptığı işlemlere dair detaylı işlem kayıtlarını beş yıl süreyle tutmakla yükümlüdür.”; ”Trafik verisinin işlenmesi” başlıklı 8. maddesinin 2. bendinde ”Trafik verisi, ilgili mevzuat hükümlerine uygun olarak, trafiğin yönetimi, arabağlantı, faturalama, yolsuzluk tespitleri ve benzeri işlemleri gerçekleştirmek veya tüketici şikâyetleri ile arabağlantı ve faturalama anlaşmazlıkları başta olmak üzere, uzlaşmazlıkların çözümü amacıyla işlenir ve bu uzlaşmazlıkların çözüm süreci tamamlanıncaya kadar gizliliği ve bütünlüğü sağlanarak saklanır.”; ”Trafik verisini işleme yetkisi” başlıklı 9. maddesinin 3. bendinde ”Trafik verileri hiçbir şekilde yurt dışına çıkarılamaz.”; ”Trafik verisinin bildirilmesi” başlıklı 10. maddesinde ”Trafik verisi, arabağlantı ve faturalama anlaşmazlıkları başta olmak üzere, uzlaşmazlıkların çözümü, tüketici şikâyetlerinin değerlendirilmesi ve denetim faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi amacıyla yazılı olarak talep edilmesi hâlinde kanunların yetkili kıldığı mercilere verilir.”; ”Konum verisinin işlenmesi” başlıklı 11. maddesinin 1. bendinde ”İşletmeciler, abonelerin/kullanıcıların konum verisini ancak, katma değerli elektronik haberleşme hizmetlerinin sunumu halinde abonelerin/kullanıcıların rızasını alarak bu hizmetlerin sunumu için gerekli olan ölçü ve sürede ya da anonim hale getirmek suretiyle işleyebilir.”; ”Konum verisinin işleme yetkisi” başlıklı 12. maddesinin 2. bendinde ”Konum verileri hiçbir şekilde yurt dışına çıkarılamaz.”; ”Saklanacak veri kategorileri” başlıklı 13. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde ”Sabit ve mobil telefon hizmetleriyle ilgili olarak; gerçekleşmeyen aramalar da dâhil olmak üzere haberleşmenin başlatıldığı hatta ait telefon numarası, abonenin adı ve adresi, hattın hangi tarihte hangi aboneye tahsis edildiğine ait bilgi.”; aynı fıkranın (b) bendinin 1. alt bendinde ”Sabit ve mobil telefon hizmetleriyle ilgili olarak; haberleşmenin sonlandırıldığı/sonlandırılacağı numara veya numaralar, çağrı iletme ve çağrı transferi gibi ek hizmetlerin olması durumunda çağrının yönlendirildiği numara veya numaralar, abonelerin adı ve adresi.” ile ”Yürürlük” başlıklı 25. maddesinde ”Bu Yönetmelik yayımı tarihinden altı ay sonra yürürlüğe girer.” kuralına yer verilmiştir.
Dava Konusu Yönetmeliğin İncelenmesi:
24/07/2012 tarih ve 28363 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Elektronik Haberleşme Sektöründe Kişisel Verilerin İşlenmesi ve Gizliliğinin Korunması Hakkında Yönetmeliğin 2. maddesinde, düzenlemenin dayanağı olarak 5809 sayılı Kanun’un “İlkeler” başlıklı 4. maddesi, “Kurumun görev ve yetkileri” başlıklı 6. maddesi, “İşletmecilerin hak ve yükümlülükleri” başlıklı 12. maddesi ve ”Kişisel verilerin işlenmesi ve korunması” başlıklı 51. maddesi gösterilmiş ise de, dava konusu Yönetmeliğin dayanağının, esas olarak, anılan Kanun’un elektronik haberleşme sektörüne ilişkin kişisel veriler hakkında düzenleme yapmak hususunda açık yetkilendirme içeren 51. maddesi olduğu anlaşılmaktadır.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 26/09/2013 tarih ve YD/İtiraz No: 2013/372 sayılı kararıyla, 5809 sayılı Kanun’un 51. maddesinde yer alan ”Kurum, elektronik haberleşme sektörüyle ilgili kişisel verilerin işlenmesi ve gizliliğinin korunmasına yönelik usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.” kuralının Anayasa’nın 2., 7., 13. ve 20. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması üzerine, Anayasa Mahkemesi’nce verilen 09/04/2014 tarih ve E:2013/122, K:2014/74 sayılı kararda; “Kişisel veri kavramı, belirli veya kimliği belirlenebilir olmak şartıyla, bir kişiye ilişkin bütün bilgileri ifade etmektedir. Bu bağlamda adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgiler değil; telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, genetik bilgiler, IP adresi, e-posta adresi, hobiler, tercihler, etkileşimde bulunulan kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm veriler kişisel veri kapsamındadır.
Kişisel verilerin korunması hakkı, kişinin insan onurunun korunmasının ve kişiliğini serbestçe geliştirebilmesi hakkının özel bir biçimi olarak, bireyin hak ve özgürlüklerini kişisel verilerin işlenmesi sırasında korumayı amaçlamaktadır. Bilişim teknolojilerindeki gelişmeler sonucunda, geleneksel yöntemlerle mümkün olmayan çok sayıda verinin toplanabilmesi; daha önce birbirinden ilişkisiz şekilde tutulan pek çok verinin merkezi olarak bir araya getirilebilmesi; verilerin, veri eşleştirme ve veri madenciliği gibi ileri teknolojik imkânlarla analize tabi tutulmak suretiyle, veriden yeni veriler üretme kapasitesinin artması; verilere erişim ve veri transferinin kolaylaşması; kişisel verilerin ticari işletmeler için kıymetli bir varlık niteliği kazanması neticesinde, özel sektör unsurlarınca yaratılan risklerin daha yaygın ve önemli boyutlara ulaşması ve terör ve suç örgütlerinin kişisel verileri ele geçirme yönündeki faaliyetlerinin artması gibi etkenler, günümüzde kişisel verilerin en üst seviyede korunmasını zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesinde, “Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.” hükmüne yer verilerek kişisel verilerin korunması hakkı anayasal güvenceye bağlanmış ve bu şekilde kamu makamlarının keyfi müdahalelerine karşı koruma altına alınmıştır.
Yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesi gereğince, Anayasa’nın açıkça kanunla düzenlenmesini öngördüğü konularda yürütme organına doğrudan ve ilk elden düzenleyici işlem yapma yetkisi verilemez. Elektronik haberleşme sektörüyle ilgili kişisel verilerin işlenmesi ve gizliliğinin korunmasına yönelik usul ve esasları belirleme yetkisini Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna veren itiraz konusu kural, Anayasa’nın 20. maddesinde öngörülen kişisel verilerin korunmasına ilişkin usul ve esasların ancak kanunla düzenlenebileceğine ilişkin güvenceye aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 20. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.” gerekçesine yer verilmek suretiyle anılan Kanun maddesinin iptaline; iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası, “Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hâllerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazete’de yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.”; dördüncü fıkrası “İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukukî boşluğu dolduracak kanun teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.”; beşinci fıkrası ise, “İptal kararları geriye yürümez.” kuralı yer almaktadır.
Anayasa’nın 153. maddesinde yer alan ve iptal kararlarının geriye yürümezliğine ilişkin bulunan kural, iptal edilen hükümlere göre kazanılmış olan hakların ortadan kaldırılmasına veya toplum huzurunun bozulmasına yol açacak sonuçları önlemek amacıyla kabul edilmiş olup bu kuralın mutlak anlamda anlaşılıp uygulanamayacağı; özellikle bir davaya bakmakta olan mahkeme tarafından itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne götürülen konularda uygulanmasının mümkün olmadığı, aksi hâlde Anayasa’nın 152. maddesinde düzenlenmiş olan “Anayasa’ya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi” (itiraz) yolunun hukuk ve uygulama yönünden sonuçsuz kalacağı yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır. Nitekim Anayasa’nın, itiraz yoluna başvurulan kanun hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararının beş ay içinde gelmemesi hâlinde mahkemenin davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandıracağına işaret edilen 152. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “Ancak, Anayasa Mahkemesi’nin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.” yolundaki kural da Anayasa Mahkemesi’nin verdiği iptal kararlarının, bu karardan önce açılmış bulunan ve bakılmakta olan davalarda uygulanması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Bu hukuksal durumun doğal sonucu olarak, bir kanunun uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasa’nın 153. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasını isteme hakkına sahip olan kişilerin de, hak veya menfaatlerini ihlâl eden kuralın iptal davası veya itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiş olması hâlinde iptal hükmünün hukukî sonuçlarından yararlanmaları gerekeceği açıktır. Aksi hâlde, Anayasa Mahkemesi’nce verilen iptal kararının uygulama tarihinin yukarıda belirtilen amaçla ayrıca belirlenmesi hâlinde iptal edilen yasa kuralının uygulanmasının sürdürülmesi nedeniyle bu uygulamaya karşı dava yoluna başvuracakların iptal kararının hukukî sonuçlarından yararlanamayacaklarının kabulü; bir yandan dava yoluna başvuran herkes için Anayasa ile tanınmış olan itiraz hakkının bunlar için fiilen işlemez hâle getirilerek ortadan kalkması ve iptal kararının uygulanamaması, öte yandan Anayasa’ya aykırılığı hükmen saptanmış olan bir yasa kuralının uygulanmasının hukuken korunması gibi bir sonuca neden olur ki bu durumun Anayasanın üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceğinin kabulü gerekir.
Bu durumda, dava konusu Yönetmeliğin asıl dayanağı olan kişisel verilerin düzenlenmesine yönelik kanun maddesinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi kararı karşısında, usul ve esasları kanunda belirlenmeyen kişisel verilerin işlenmesi ve gizliliğinin korunmasına yönelik hususların Yönetmelikle düzenlenmesinde hukuka uygunluk görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Dava konusu Yönetmeliğin İPTALİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama gideri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ….-TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
3. Yürütmenin durdurulması istemi hakkında ikinci kez karar verilmediğinden …-TL yürütmenin durdurulması harcının isteği hâlinde davacıya iadesine,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra istemi halinde davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 21/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.