Danıştay Kararı 13. Daire 2012/253 E. 2018/3787 K. 07.12.2018 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2012/253 E.  ,  2018/3787 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2012/253
Karar No:2018/3787

TEMYİZ EDEN (DAVALI): … Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü
KARŞI TARAF (DAVACI): … (…) Belediye Başkanlığı
VEKİLİ: …

İSTEMİN KONUSU: … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacı tarafından, mülkiyeti kendisine ait taşınmazdan çıkan kaynak suyun davalı il özel idaresi tarafından kiraya verilmek üzere ihaleye çıkarılmasına ilişkin 21/03/2011 tarih ve 4785 sayılı işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce; mülkiyeti davacı belediyeye ait olup … ili, … ilçesi, … Köyü, … mevkiinde bulunan … pafta, … ada, … sayılı parselde kayıtlı bulunan taşınmazdan çıkan kaynak suyu için davacı belediye adına Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen “Kaynak Suyu İşletme Ruhsatı” bulunduğu, bahse konu su kaynağının aynı belediye tarafından işletilmekte olduğu, dava dosyası içeriğinde bulunan davalı idarenin iç yazışmalarında davaya konu taşınmazdan çıkan suyun kaynak suyu olarak nitelendirildiği, anılan su kaynağının kiralanmasına ilişkin olarak 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 51/g maddesi uyarınca 29/03/2011 tarihinde ihaleye çıkılacağının öğrenilmesi üzerine davanın açıldığı, 167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanunun 4. maddesine göre il özel idarelerinin yalnızca Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdeki kaynak suları kiraya verebileceği, özel mülkiyete konu taşınmazdan çıkan kaynak suyu hakkında 167 sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca il özel idarelerince kiralama yapılması olanağının bulunmadığı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 756. maddesine göre kaynak suların arazinin bütünleyici parçası olduğu, bunların mülkiyetinin ancak bulundukları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği, başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hakkın bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulacağı, yeraltı sularının kamu yararına ait sulardan olduğu, araziye malik olmanın onun altındaki yeraltı sularına da malik olma sonucunu doğurmayacağı, arazi malikinin yeraltı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümlerinin saklı olduğunun kurala bağlanmış olduğu, Kaynak Suları Yönetmeliği’nin 4. maddesinde jeolojik koşulları uygun toprak derinliklerinde toplanan ve bir çıkış noktasından sürekli olarak kendiliğinden akan ve Yönetmeliğin 5. maddesindeki nitelikleri taşıyan suların kaynak suyu olduğu, 167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanun’un 2. maddesinde yeraltındaki durgun veya hareket halinde olan bütün suların yeraltı suyu olarak tanımlandığı, bu hükümlere göre suyun niteliğinin ortaya çıktığı arazinin sahibine göre değil bulunduğu yere ve elde ediliş şekline göre belirlendiği, Türk Medeni Kanunu ile 167 sayılı Kanun hükümleri birlikte değerlendirildiğinde yeraltı sularının Devletin hüküm ve tasarrufu altında iken kaynak sularının kaynadığı arazinin bütünleyici bir parçası olduğu, kaynak suyu hakkında her türlü tasarruf yetkisinin ortaya çıktığı taşınmazın malikine ait olduğu, il özel idaresi tarafından ihaleye çıkılabilmesinin söz konusu suyun yeraltı suyu kapsamına girip girmediğine bağlı olduğu, bu nedenle öncelikle su kaynaklarının niteliğinin belirlenmesinin önem arz ettiği, her ne kadar dosyadaki işletme ruhsatında suyun “Doğal Kaynak Suyu” olduğu ve dava konusu kararın dayanağı niteliğindeki davalı idare yazışmalarında doğal kaynak suyu olarak tanımlanmakta ise de anılan suyun ihale edilmesinden önce davalı idarece kendi alanında uzman kişilerce taşınmazda çıkan suyun doğal kaynak suyu veya yeraltı suyu olup olmadığının yerinde yapılacak bir inceleme sonucu tanzim edilecek teknik raporla ortaya konulması gerektiği, davacıya ait taşınmazdan çıkan suyun niteliği ortaya konulmadan tesis olunan dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davalı tarafından, dava konusu işlemin somut bir işlem olmadığı, davanın açıldığı tarihten daha ileri tarihli ve henüz gerçekleşmemiş fakat gerçekleşmesi muhtemel bir işlemin dava edildiği, tek başına bu hususun davanın reddini gerektirdiği, anılan ihalenin davanın açıldığı tarihten altı gün sonra gerçekleştirildiği ve herhangi bir talipli çıkmadığı için ihalenin iptal edildiği, bundan dolayı davanın konusuz kaldığı, kaynak suları kiralama yetkisinin il özel idarelerine ait olduğu, davalı idarece kanundan kaynaklanan yetkilerin kullanıldığı, yeraltı suları ile kaynak suları arasında ayrım yapılarak hüküm kurulduğu ancak bu ayrımı ortaya koyacak inceleme yapılmadan sadece tapu kaydı esas alınarak karar verildiği, her ne kadar Türk Medeni Kanunu’nda kaynak sularının taşınmazın malikine ait olduğu ifade edilmiş ise de 167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanun’un 4. maddesinde 5335 sayılı Kanunun 28. maddesiyle yapılan değişiklik uyarınca malikin kendi faydalı ihtiyaçlarını aşacak miktar için il özel idareleri tarafından kiralama imkanının bulunduğu, belirtilen açılardan inceleme yapılmadan verilen mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davacı tarafından, 5335 sayılı Kanunla getirilen ve il özel idarelerinin kaynak sularını kiralama yetkisini genişleten değişikliklerin Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler için söz konusu olduğu, davacının özel mülkiyetindeki taşınmazda bulunan kaynak suyun anılan değişiklik kapsamında olmadığı, konuyla ilgili yargısal içtihatların kaynak suların bulunduğu taşınmazın kapsamında değerlendirilmesi gerektiği yönünde olduğu, mahkemenin iptal kararında hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NUN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
6360 sayılı Kanun’un 1. maddesi ve 36. maddesi uyarınca davacı belde belediyesi ile davalı il özel idaresinin tüzel kişiliklerinin ilk mahalli idareler seçiminin yapıldığı tarih olan 30/03/2014 tarihi itibarıyla ortadan kalktığı, aynı Kanun’un 3. maddesinin 2. fıkrasında il özel idarelerinin mahkemelerde süren davaları ile il özel idaresi olarak faaliyet gösterdikleri dönemde tesis edilen işlemlere ilişkin davalarda muhatabın devir işleminin yapıldığı kurum ve kuruluş olduğu, Devir, Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu tarafından alınan 26/03/2014 tarih ve … sayılı ve 27/03/2014 tarih ve … sayılı kararlara göre davalı …’nin yerini … Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü’nün aldığı, 6360 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinin 13. fıkrası uyarınca tüzel kişiliği kaldırılan belediyelerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesinin taraf olacağı, davalı …’nın … Belediye Başkanlığına katıldığı, bu nedenlerle yerine … Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü’nün davalı sıfatıyla; …’nın yerine … Belediye Başkanlığı’nın davacı sıfatıyla taraf olmasına karar verilerek esasın incelenmesine geçildi.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalının temyiz isteminin reddine,
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptali yolundaki … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 07/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.