Danıştay Kararı 13. Daire 2012/2056 E. 2018/3788 K. 07.12.2018 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2012/2056 E.  ,  2018/3788 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2012/2056
Karar No:2018/3788

TEMYİZ EDEN (DAVALI): … İl Özel İdaresi
VEKİLİ: …
KARŞI TARAF (DAVACILAR): …
VEKİLİ: …

İSTEMİN KONUSU: … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E…, K: … sayılı kararının kabule ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: …sayılı kararının uygulanmadığından bahisle her biri için …-TL olmak üzere toplam …-TL manevi zararın tazminine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …İdare Mahkemesi’nce; … ili … ilçesi … Köyü sınırları içerisindeki … ada … parsel sayılı taşınmazın davacılar murisi … adına tapuda kayıtlı iken Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü … İl Müdürlüğü’nün 13/07/1995 tarihli kamu yararı kararı ile gölet yapılması amacıyla kamulaştırıldığı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün kapatılması üzerine taşınmazın … İl Özel İdaresine devrolunduğu, göletin ve ek tesislerin inşaatının tamamlanması üzerine anılan taşınmazın ihtiyaç fazlası durumuna düştüğünden bahisle satışına karar verilerek ihaleye çıkarıldığı, davacılar ve tarafından ihale işlemlenin iptali istemiyle … İdare Mahkemesinin E: … sayısında kayıtlı davanın açıldığı, diğer davacıların da sözü edilen davaya müdahil olarak katıldıkları, anılan dosyada Mahkemenin … tarih ve K: … sayılı kararıyla kamulaştırma amacı sona eren ve kamu yararına yönelik herhangi bir ihtiyaca tahsisi lüzumu kalmayan ihtiyaç fazlası dava konusu taşınmazla ilgili durumun 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre taşınmazın eski maliki veya mirasçılarına bildirilerek anılan taşınmazı satın alıp almamalarına göre işlem yapıldıktan sonra başka isteklilere satımının yapılması gerekirken anılan hükümlere aykırı olarak tesis olunan dava konusu işlemlerde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptal edildiği, bu kararın 05/10/2010 tarihinde davalı idareye tebliğ olunduğu, davalı idarece kararın uygulanmaması üzerine davacılar tarafından 23/05/2011 tarihinde davalı idareye dilekçe ile başvuruda bulunularak yargı kararının uygulanmasının talep edildiği, aksi takdirde ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulacağı ve tazminat davası açılacağının beyan edildiği, anılan başvuru üzerine idarece bir işlem tesis edilmediği, bunun üzerine davacılar tarafından her bir davacının uğradığı … TL manevi zarar olmak üzere toplam … TL zararın davalı idarece tazmin edilmesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı, dava açıldıktan sonra 19/10/2011 tarihli ve 208 sayılı davalı idare kararıyla … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararı doğrultusunda işlem tesis edilerek davacılar arasında yer alan taşınmazın eski malikinin mirasçılarına geri alma haklarını kullanmaları için tebligat yapıldığının tespit edildiği, davalı idarenin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesi hükmü uyarınca derhal veya en geç 30 gün içerisinde işlem tesis etmesi gerekirken 05/10/2010 tarihinde tebliğ olunan mahkeme kararını yaklaşık olarak 1 yıl sonra uygulandığı, mahkeme kararının geç uygulanmasını haklı kılabilecek herhangi bir gerekçe bulunmadığının açık olduğu, bu nedenle idarenin bu konuda bir hizmet kusuru bulunduğunun tartışmasız olduğu gerekçesiyle davacıların açmış oldukları davada mahkeme kararının geç uygulanması nedeniyle davacıların duyduğu üzüntü ile idarenin kusur oranı dikkate alınarak takdiren her bir davacı için … TL olmak üzere toplam … TL manevi tazminat ödenmesine, fazlaya ilişkin … TL manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davalı idare tarafından, davacıların öncelikle idareye başvurmak suretiyle manevi zararın giderilmesini talep etmeleri gerekirken idari merci tecavüzü yaparak doğrudan dava açtıkları, 2577 sayılı Kanun’un 13. maddesine göre haklarının yerine getirilmesini sağlamak üzere idareye başvurmadan açtıkları davada ilk inceleme üzerine idareye tevdi kararı verilmesi gerekirken dosyanın esasına geçilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı, manevi tazminatın tekliği ve bölünmezliği ilkesine aykırı olarak davacılar tarafından aynı taleple hem adli yargıda hem de idari yargıda dava açıldığı, şartlar oluşmamasına rağmen manevi tazminat ödenmesine hükmedildiği, manevi bakımdan gerçek bir zararın oluşmadığı, fiziksel veya ruhsal bir acı yaşanmasının söz konusu olmadığı, taşınmazın devrindeki gecikmenin idarenin kusurundan kaynaklanmadığı, gecikme nedeniyle herhangi bir zararın ortaya çıkmadığı, davaya konu uyuşmazlıkta zararlı sonuç ile idarenin eylemi arasında idareye atfedilebilecek bir illiyet bağı bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davacılar tarafından, yargı kararının yerine getirilmesi için 23/05/2011 tarihinde davalı idareye başvuruda bulunulduğu, ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulacağının ve tazminat davaları açılacağının başvuru dilekçesinde ifade edildiği, buna rağmen yargı kararının uygulanmadığı, öncelikle idareye başvuru yapılması gerekirken başvuru yapılmadığına ilişkin davalı idarenin iddiasının yerinde olmadığı, yargı kararının uygulanmamasının manevi tazminata ilişkin koşulların oluşması bakımından tek başına yeterli olduğu, bununla birlikte mahkemenin iptal kararı üzerine idarenin artık ihtiyaç duymadığı taşınmazı geri alma iradelerini ortaya koymalarına imkan vermek üzere önceki malike veya varislerine bildirimde bulunmamakla üzüntü duymalarına neden olduğu, manevi açıdan zarar koşulunun bu aşamada oluştuğu, yargı kararının kanunda öngörülen azami süre içerisinde uygulamamasının manevi zararla idarenin eylemi arasında illiyet bağının kurulmasını sağladığı ifade edilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NUN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın kabule ilişkin kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen kabulü kısmen reddi yolundaki … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının kabule ilişkin kısmının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 07/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.