Danıştay Kararı 13. Daire 2012/1998 E. 2018/130 K. 10.01.2018 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2012/1998 E.  ,  2018/130 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2012/1998
Karar No:2018/130

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacılar): 1- … … Kültür ve Dayanışma Derneği
2- …
Vekili: Av. …
Av. …
Karşı Taraf (Davalı): … Büyükşehir Belediye Başkanlığı / …
Vekilleri : Av….
Av. …
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının; idareye güven ilkesinin esas olduğu, ihale yapıldıktan ve tapu devri gerçekleştikten iki yıl sonra ihalenin iptal edilmesinin maksat yönünden hukuka aykırı olduğu, ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hâkimi …in Düşüncesi: Dava; davalı idarenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazın 2886 sayılı Kanuna göre davacıya satışına ilişkin ihalenin onaylanmamasına dair işlem ile bu işlemin davacıya bildirimine dair işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
Hukuk devleti hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm işlem ve eylemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerektirir. Hukuki güvenlik ilkesi gereğince devletin, vatandaşların mevcut kanunlara olan güvenine saygılı davranması, bu güvenlerini boşa çıkaracak uygulamalardan kaçınması gerekir. Bu durum hukuk devleti ilkesinin bir gereği olduğu kadar Anayasanın 5. maddesiyle devlete yüklenen, vatandaşların refah, huzur ve mutluluk içinde yaşamalarını sağlama, maddi ve manevi varlıklarını geliştirmek için gerekli ortamı hazırlama ödevinin bir sonucudur. Bu yönüyle, hukuk devletinin önemli bir unsuru olarak hukuki güvenlik ilkesi, yalnızca hukuk düzeninin değil, aynı zamanda belirli sınırlar içinde, bütün devlet faaliyetlerinin, belirli oranda önceden öngörülebilir olması anlamını taşır. Hukuk devletinde idareden beklenen açık ve güvenilir olma yükümlülüğüne uygun davranmasıdır.
Anayasanın 35. maddesinde: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”; Anayasanın 90. maddesi uyarınca uygun bulunan ve iç hukukun bir parçası halini alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1 nolu Ek Protokolünün “Mülkiyetin korunması” başlıklı 1. maddesinde de: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.” kuralına yer verilmiştir.
Mülkiyet hakkı, mutlak nitelikte bir hak olmaması sebebiyle, kamu müdahalesine açık ve sınırlanabilir bir niteliğe sahiptir. Ancak kamu idarelerinin, diğer haklar gibi, mülkiyet hakkını da keyfi olarak sınırlandırması düşünülemez. Özellikle günümüzde bir eşya hukuku sorunu olmaktan çıkıp bir insan hakkı olduğu kabul edilen mülkiyet hakkına yönelik uygulamalarda idarenin açık ve güvenilir olma yükümlülüğüne daha hassas yaklaşması zorunludur.
Dosyanın incelenmesinden, mülkiyeti … Belediyesine ait …-Merkez, … Mah., … ada, … parseldeki 260,00 m2’lik taşınmazın satışı için 52.000,00-TL muhammen bedel belirlenerek, 19.03.2008 tarih ve 344 sayılı … Belediye Encümeni kararıyla ihale yapılmasına karar verildiği, ihaleye davacının tek başına katıldığı ve teklif ettiği 57.200,00-TL’lik bedelin hadde layık görüldüğü, bunun üzerine … Belediye Encümeni tarafından alınan 22.04.2008 tarih ve 470 sayılı kararla, taşınmazın davacıya satışının uygun görüldüğü, davacıdan ihale bedelinin peşin olarak 7 gün içinde yatırmasının istendiği, buna rağmen davacının bu bedeli davalı idareye taksitler halinde ödediği, ödemelerin tamamlanması üzerine 31.10.2008 tarih ve 25350 sayılı davalı idare yazısıyla … Bölge Tapu Sicil Müdürlüğünden; arsanın davacı üzerine tescilinin istendiği ve taşınmaz mülkiyetinin 04.11.2008 tarihi itibariyle davacı adına tescil edildiği, idarenin ihalenin üzerinden yaklaşık iki yıl geçtikten sonra 03.11.2010 tarih ve 1024 sayılı kararla, taşınmaz satış ihalesine yönelik kararın 15 gün içinde ita amirinin onayına sunulmadığı, ortada kesinleşen bir ihalenin bulunmadığı ve ihale bedelinin süresi geçtikten sonra (altı ayda) taksitler halinde ödenmesinin kabul edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, 22.04.2008 tarih ve 470 sayılı taşınmaz satışına yönelik kararı iptal ettiği, bu kararın iptali istemiyle açılan davanın … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla reddedildiği, bu kararın, Dairemiz 25.05.2017 tarih ve E:2011/4515, K:2017/1636 sayılı kararıyla onandığı, taşınmazın davacıya satışına ilişkin 22.04.2008 tarih ve 470 sayılı Belediye Encümen kararının iptali sonrasında taşınmaz satış ihalesine yönelik kararın 15 gün içinde ita amirinin onayına sunulmadığı ve 28.04.2011 tarihli bilirkişi raporuna göre taşınmazın değerinin 91.000-TL olduğu, 22.04.2008 tarihli ihalede satış bedeli 57.200-TL belirlendiğinden aradaki farkın kamu zararına sebebiyet verdiği gerekçesiyle, 22.04.2008 tarih ve 470 sayılı Encümen kararı ile ihalenin onaylanmamasına dair 05.05.2011 tarih ve 3900 sayılı işlemin ve bu işlemin davacıya bildirimine dair 11.05.2011 tarih ve 4138 sayılı işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda davacının ihale bedelini süresi içinde ödememesi üzerine idarenin, ihaleyi feshetmek yerine taksitler halinde yapılan ödemeleri kabul etmesi ve daha önemlisi taşınmazın mülkiyetinin davacı adına tescili için gerekli işlemleri tesis ettikten iki yıl sonra mevzuatta ve ihale şartnamesinde, ihalelerin on beş gün içinde ita amirince onaylanacağı veya iptal edileceği, ihale bedelinin ise peşin ödeneceği kurallarına uyulmadığı gerekçesiyle ihaleyi iptal etmesi, satışın yapıldığı tarihten üç yıl sonra yapılan taşınmaz değer tespitini esas alarak kamu zararı olduğunun belirtilmesi, hukuk devletinde idareden beklenen, açık ve güvenilir olma yükümlülüğü ile hukuki güvenlik ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Zira ihale kararının onaylanması süreci idarenin insiyatifinde ve yükümlülüğünde olup bunun süresi içinde yerine getirilmemesinden kaynaklanan kusurun davacıya yüklenmesi hakkaniyetli olmadığı gibi, taraflar arasında sözleşme yapılmadığı halde davacının taksitle yaptığı ödemelerin kabul edilerek bu ödemeler sonucu tahsilatın tamamlandığından bahisle taşınmazın davacı adına tesciline yönelik işlemler tesis edilmesi arada yazılı olmasa da bir anlaşmanın varlığını güçlü olarak ortaya koymaktadır. İhalenin yapıldığı tarihten üç yıl geçtikten sonra taşınmazın değerinin artması ise olağan bir durum olup, idarenin üç yıl önceki ihalede sunulan teklifle üç yıl sonraki taşınmazın değerini karşılaştırarak kıyaslaması isabetli değildir.
Öte yandan 03.11.2010 tarih ve 1024 sayılı kararın idari yargı mercilerince hukuka uygun bulunması sonucu ihalenin iptali ile birlikte davacı adına var olan tapu sicilinin hukuki dayanaktan yoksun kalacağı ve Türk Medeni Kanunu’nun 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği dikkate alındığında, davacının mülkiyet hakkı da ihlal edilmiş olmaktadır.
Bu sebeplerle temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava; … – Merkez … Mahallesi … ada, … parselde kayıtlı taşınmazın KDV hariç 57.200.00-TL bedel üzerinden davacıya satışına ilişkin 22.04.2008 tarih ve 470 sayılı Belediye Encümen kararının ve ihalenin onaylanmamasına dair 05.05.2011 tarih ve 3900 sayılı davalı idare işlemi ile bu işlemin davacıya bildirimine dair 11.05.2011 tarih ve 4138 sayılı davalı idare işleminin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesi’nce; 2886 sayılı Devlet İhale Kanun’unun 31. maddesinde; “İhale komisyonları tarafından alınan ihale kararları, ita amirlerince karar tarihinden itibaren en geç on beş işgünü içinde onaylanır veya iptal edilir. İta amirince karar iptal edilirse ihale hükümsüz sayılır.” denildiği, 32. maddesinde; “İta amirince onaylanan ihale kararlarının, onaylandığı günden itibaren engeç beş işgünü içinde, üzerine ihale yapılana veya vekiline, imzası alınmak suretiyle bildirileceği veya iadeli taahhütlü mektupla tebligat adresine postalanacağı, mektubun postaya verilmesini takip eden yedinci gün, kararın istekliye tebliğ tarihi sayılacağı, ihale kararlarının ita amirince iptal edilmesi halinde de, durum istekliye aynı şekilde bildirileceği”, belirtildiği, 53. maddesinde; “Bütün İhaleler bir sözleşmeye bağlanır. Sözleşme, idare adına ita amiri tarafından imzalanır. Bu Kanunda belirtilen özel hallerde sözleşme yapılması zorunlu değildir.”, hükmüne yer verildikten sonra 57. maddesinde; “Sözleşme yapılması gerekli olan hallerde müteahhit veya müşteri 31. maddeye göre onaylanan ihale kararının veya Maliye Bakanlığının vizesi gereken hallerde bu vizenin yapıldığının bildirilmesini izleyen günden itibaren on beş gün içinde geçici teminatı kesin teminata çevirerek noterlikçe tescil edilmiş sözleşmeyi, idareye vermek zorundadır. Satışlara ilişkin ihalelerde müşterinin aynı süre içinde ihale bedelini ve müşteriye ait bulunan vergi, resim ve harçları yatırması, diğer giderleri ödemesi gerekir. Bu zorunluluklara uyulmadığı takdirde, protesto çekmeye ve hüküm almaya gerek kalmaksızın ihale bozulur ve varsa geçici teminat gelir kaydedilir.” kuralının yer aldığı, hukuka açıkça aykırı olan ve işlemden yararlananın hatası ve hilesi ile tesis edilen işlemlerin her zaman geri alınabileceği, davanın 22.04.2008 tarih ve 470 sayılı Belediye Encümen kararı ile ihalenin onaylanmamasına dair 05.05.2011 tarih ve 3900 sayılı işlem yönünden, mülkiyeti … Belediyesine ait 260,00 m²’lik taşınmazın satışı için 52.000,00-TL muhammen bedel belirlenerek, 19.03.2008 tarih ve 344 sayılı Encümen kararıyla ihale yapılmasına karar verildiği, yapılan ihaleye davacının tek başına katıldığı ve teklif ettiği 57.200,00-TL’lik bedelin hadde layık görüldüğü, bunun üzerine Encümen tarafından alınan 22.04.2008 tarih ve 470 sayılı kararla taşınmazın davacıya satışı uygun bulunarak, 12.05.2008 tarihli davalı idare yazısıyla davacıdan toplam 67.753,40-TL’nin peşin olarak yedi gün içinde yatırmasının istendiği, buna rağmen davacının bu bedeli davalı idareye taksitler halinde ödediği, ancak taşınmazın davacıya intikalini sağlayan ihalenin ita amiri tarafından onaylanmadığı, taraflar arasında bu ihaleye binaen imzalanmış bir sözleşme bulunmadığı ve taşınmazın davacıya intikalini sağlayan ihalenin ita amirinin onayına sunulmadığı gerekçesiyle ihalenin 03.11.2010 tarih ve 1024 sayılı … Belediye Encümen kararı ile iptal edildiği, bu işleme karşı açılan davanın, Mahkemelerinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile reddedildiği, söz konusu ihalenin ita amirinin onayına sunulduğu ancak “2886 sayılı Kanunu’nun 31. maddesinde yer alan ihale kararını takip eden on beş gün içerisinde ilgili Müdürlükce ihale kararı onaya sunulmadığı, yasada yer alan on beş günlük süre geçtikten sonra ihalenin onaylanmasının yasaya aykırılık oluşturacağı ve … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … D. İş sayılı dosyası ile yaptırılan tespit sonucu taşınmaz değerinin 91.000,00-TL olarak belirlendiği” gerekçeleriyle onaylanmadığı, bu durumda, 91.000,00-TL olarak değeri belirlenen taşınmazın, 57.200,00-TL bedelle satışında kamu zararı doğacağı, taşınmazın davacıya ihale olunmasına dair 22.04.2008 tarih ve 470 sayılı Belediye Encümen kararı ile ihalenin onaylanmamasına yönelik 05.05.2011 tarih ve 3900 sayılı davalı idare işleminde hukuka aykırılık görülmediğinden bu işlemler yönünden davanın reddine; davanın ihalenin onaylanmamasına dair kararın davacıya bildirimine ilişkin 11.05.2011 tarih ve 4138 sayılı işleme yönelik olarak, 2577 sayılı Kanun’un 14. maddesinde dava dilekçelerinin, dava konusu edilen işlemin idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem niteliğinde olup- olmadığı yönünden de inceleneceği, 15. maddesinde de, işlemin bu nitelikte olmadığının anlaşılması halinde davanın reddine karar verileceğinin kurala bağlandığı, olayda sözkonusu işlemin ihalenin onaylanmamasına dair kararın davacıya bildirimine yönelik hazırlık işlemi niteliğinde bulunduğu, kesin ve nihai işlem niteliğinde olmadığından, esasının incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle 11.05.2011 tarih ve 3900 sayılı bildirim işlemi yönünden davanın incelenmeksizin reddine karar verilmiş, bu karar davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen reddi, kısmen incelenmeksizin reddi yolundaki temyize konu … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, temyiz istemleri yerinde görülmeyerek anılan Mahkeme kararının ONANMASINA; temyiz giderlerinin istemde bulunanlar üzerinde bırakılmasına, posta giderleri avansından artan tutarın davacılara iadesine, dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 10.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.