13. Daire 2011/2211 E. , 2012/2522 K.
T. C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2011/2211
Karar No : 2012/2522
Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) : Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
Vekili : …
Karşı Taraf (Davacı) : …
Vekili : …
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:.., K:… sayılı kararının; davaya konu olan kurgusu ve sahnelerinde ihanet işlenen “…” adlı dizinin toplumun millî ve manevî değerlerine ve Türk aile yapısına aykırı olduğu, ayrıca çocukların ve gençlerin gelişimini zedelediği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Dizinin tümü incelendiğinde, dizinin kurgusuna esas olan ihanet konusunun dizideki karakterler üzerinde kötü etkiler bıraktığının toplum tarafından görülerek ihanetin eleştirileceği belirtilerek, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır
Danıştay Tetkik Hâkimi …’ın Düşüncesi : Bilirkişi raporunun hükme esas alınabilir nitelikte olmaması nedeniyle, Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkimi’nin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava; davacı yayın kuruluşuna ait “…” logosu ile yayın yapan televizyon kanalında, yayınlanan “…” adlı dizide yer verilen görüntü ve ifadelerle ihanet teması işlenerek, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un 4. maddesinin (e) bendinde yer alan “Yayınların toplumun millî ve manevî değerlerine ve Türk aile yapısına aykırı olmaması” ve aynı maddenin (z) bendinde yer alan “Gençlerin ve çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlâkî gelişimini zedeleyecek türden programların, bunların seyredebileceği zaman ve saatlerde yayınlanmaması” ilkelerinin ihlâl edildiğinden bahisle, yayın kuruluşunun uyarılmasına ilişkin Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesi’nce, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda raporda özetle; “dizide geçen yanlış ve yasak ilişkinin, ihanetin, dizinin kahramanları ve yakın çevresi üzerinde bıraktığı ağır sosyo-psikolojik yıkımın özellikle sergilendiği, kişilerin hesabını veremeyecekleri bir ilişkiye girmemeleri konusunda toplum için öğretici olduğu, dizinin bir bölümünde geçen öpüşme sahnesinin ise sıradan olduğu ve çok kısa sürdüğü, 3984 sayılı Kanun’un (e) ve (z) bendinde yer alan hükümlerin ihlâl edilmediği” kanaatine varılmış, Mahkeme tarafından da hükme esas alınabilir nitelikte bulunan bilirkişi raporuna dayanılarak dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş, bu karar davalı idare tarafından temyiz edilmiştir.
2577 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle yollamada bulunulan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Bilirkişi İncelemesi” başlıklı beşinci bölümünde yer alan 266. maddesinde, mahkemenin çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı, 273. maddesinde, mahkemenin bilirkişinin görevlendirilmesine ilişkin kararında inceleme konusunun bütün sınırlarıyla açıkça belirlenmesine ve bilirkişinin cevaplaması gereken sorulara ilişkin hususlara yer vermek zorunda olduğu, 275. maddesinde, bilgisine başvurulan bilirkişinin kendisine tevdi olunan görevin uzmanlık alanına girmediğini mahkemeye bildirme yükümlülüğünün bulunduğu, 278. maddesinde bilirkişinin görevini mahkemenin sevk ve idaresi altında yürüteceği, bilirkişinin görev alanı veya sınırları hakkında tereddüde düşerse, bu tereddüdünün giderilmesini her zaman mahkemeden isteyebileceği, 279. maddesinde bilirkişi raporunun gerekçeli olması gerektiği, bilirkişinin hukuki değerlendirmelerde bulunamayacağı belirtilmiş, anılan maddenin gerekçesinde bilirkişinin raporunu mahkemece belirlenen sınırlar dahilinde tümüyle maddi vakıalara hasrederek kendisine yöneltilen somut soruları bilimsel dayanaklarını açık ve anlaşılır biçimde göstermek ve eksiksiz olarak cevaplandırmak suretiyle hazırlaması ve ayrıca raporunu kaleme alırken özel ve teknik bilgi bağlamında uzman kimliği bulunmayan hâkimin ve tarafların anlayabileceği kavramları ve terimleri kullanmaya özen göstermesi gerektiği vurgulanmış, 281. maddesinde mahkemenin gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla tekrar inceleme de yaptırabileceği, 282. maddesinde ise hâkimin bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği kurala bağlanmıştır.
Aktarılan bu yasa hükümlerine göre bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmesi halinde bilirkişilerce hazırlanan raporların olayın özel veya teknik bilgi gerektiren yönlerini hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde aydınlatan bilimsel referanslara dayalı gerekçeleri içermesi gerektiği, bu nitelikte olmayan bilirkişi raporlarının hükme esas alınamayacağı, mahkemenin böyle bir durumda yeni bir bilirkişi heyeti oluşturabileceği ve hükme esas alınabilecek rapor elde edinceye kadar bilirkişi incelemesine devam edebileceği açıktır.
Dosyanın incelenmesinden; davacı şirkete ait yayın kuruluşunda yayınlanan “…” adlı dizinin 3984 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (e) ve (z) bendinde yer alan ilkeleri ihlâl ettiği belirtilerek yayın kuruluşunun uyarılmasına ilişkin dava konusu işlemin tesis edildiği, İdare Mahkemesi’nce üç bilirkişiden oluşan bir heyetin görevlendirildiği, düzenlenen raporla ilgili olarak bilirkişilerden istenen ek raporda, yayının, Kanun’un 4. maddesinin (e) ve (z) bendinde yer alan ilkeleri ihlâl etmediği kanaatine ulaşıldığının belirtildiği, Mahkeme’ce bilirkişi raporundaki değerlendirmeler hükme esas alınabilecek nitelikte görülerek dava konusu işlemin iptaline karar verildiği; ancak, bilirkişi heyetinin tüm üyelerinin uyuşmazlık konusu olay hakkında özel bilgi sahibi olan kişiler arasından seçilmediği anlaşılmaktadır.
Başka bir anlatımla, programda yer alan görüntü ve ifadelerin 3984 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (z) bendinde yer alan “Gençlerin ve çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlâkî gelişimini zedeleyecek türden programların, bunların seyredebileceği zaman ve saatlerde yayınlanmaması” ilkesini ihlâl edip etmediğinin tespiti amacıyla bilirkişi heyetinde çocuk ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı bir hekim ile bir çocuk psikoloğunun bulunması gerektiği, ayrıca aynı maddenin (e) bendinde yer alan “Yayınların toplumun millî ve manevî değerlerine ve Türk aile yapısına aykırı olmaması” ilkesinin ihlâl edilip edilmediği hususunun tespiti amacıyla bilirkişi heyetinde “Türk toplumunun millî ve manevî değerleri ve Türk aile yapısı” konusunda akademik çalışması bulunan bir sosyoloğun bulunması gereği gözetilmek suretiyle bu niteliklere sahip bilirkişilerden oluşturulacak heyetçe rapor düzenlendikten sonra hüküm kurulması gerekirken, uyuşmazlık konusu yayında ihlâl edildiği öne sürülen yayın ilkelerine aykırılığı belirleyebilecek uzmanlığa sahip olmayan bilirkişi heyetince düzenlenen rapora dayanılarak verilen İdare Mahkemesi kararında usule uygunluk bulunmamaktadır.
Öte yandan, İdare Mahkemesi’nce, dava konusu karara katılan Kurul başkan ve üyelerinin isimlerini ve karşı oylarını gerekçeleriyle beraber içeren kararın aslı veya onaylanmış örneğinin de getirtilip incelenmesi suretiyle karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin kabulü ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 18.10.2012 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Mahkeme’ce seçilen bilirkişilerin alanında akademik unvana sahip uzman kişiler olduğu ve hazırladıkları raporun yeterli olup, Mahkeme’ce hükme esas alınmasının hukuka uygun olduğu, bu sebeple işlemin iptali yönünde verilen İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği görüşüyle, Mahkeme kararının bozulması yönünde oluşan çoğunluk kararına katılmıyoruz.