Danıştay Kararı 13. Daire 2010/575 E. 2010/8236 K. 06.12.2010 T.

13. Daire         2010/575 E.  ,  2010/8236 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No: 2010/575
Karar No: 2010/8236

Temyiz Eden (Davacı) : …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalı) : Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (Fon)
Vekili : …
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının; kredilerin kulanıldığı ve ödeme zamanlarının geldiği tarihte yönetim kurulu üyesi olmadığı, dolayısıyla borçtan sorumlu tutulamayacağı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan idare mahkemesi kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hâkimi …’un Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulüne karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’nin Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı Kanun’un 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi reddedilerek işin gereği görüşüldü:
Dava, davacının kanunî temsilcisi olduğu şirketlerin Fon’a devredilen …. Bankası A.Ş., … ve İ…’dan kullanmış olduğu kredilerden doğan borcu nedeniyle davalı idarece düzenlenerek 24.10.2008 tarih ve 19317 sayılı yazı ekinde tebliğ edilen …TL tutarındaki ödeme emrinin iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesi’nce; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilen … Bankası A.Ş.’den kredi kullanan … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş. aleyhine icra dairelerinde başlatılmış olan takipler neticesinde bir kısmı kesinleşen ve tahsil olunacak, ancak, büyük kısmı tahsil edilemeyen ve tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının tahsiline yönelik takibin, 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 15/3. maddesi ve Fon Kurulu’nun … tarih ve … sayılı ve … tarih ve … sayılı kararları gereğince 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun yolu ile takibe çevrildiği, bu çerçevede tahsil edilemeyen …-TL amme alacağı nedeniyle … tarih ve … sayılı ödeme emrinin düzenlenerek söz konusu şirketlerde kanunî temsilcilik görevinde bulunan davacıya 27.10.2008 tarihinde tebliğ edildiği, davacı tarafından ödeme emrine konu amme alacağının tahsili amacıyla adlî yargıda görülmekte olan davalar bulunduğundan bahisle mükerrer işlem yapıldığını iddia etmekte ise de, davalı idarenin savunma dilekçesi ve eklerinden, davacının gerek Fon’a devredilen … Bankası A.Ş.’nde gerekse bu bankadan kredi kullanan yukarıda isimleri belirtilen … şirketlerinde yönetim kurulu üyeliği yaptığı, davalı idare tarafından adlî yargıda devam eden davaların davacının … Bankası A.Ş.’nde yönetim kurulu üyeliğinden kaynaklanan malî sorumluluk ve şahsî iflâs davaları olduğu, dava konusu ödeme emrinin ise bahsi geçen grup şirketlerin davalı idarece devralınan … Bankası A.Ş.’nden kullandıkları ancak dava açma tarihine kadar geri ödenmeyen kredi borçlarının tahsiline yönelik olduğu görülmekle söz konusu iddiaya itibar edilmediği, yine her ne kadar davacı tarafından kendisinin 4389 sayılı Kanun’un 15/7-b maddesi kapsamında bir fiilinin olmadığı, dolayısıyla bu madde kapsamındaki alacağın kendisinden tahsil edilemeyeceği ve alacağın 5 yıllık zamanaşımına uğradığı ileri sürülmekte ise de, dava konusu ödeme emrinin bu madde kapsamında fiillerin bulunmasına değil, anılan Kanun’un 15/3. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyesi olduğu şirketlerin … Bankası A.Ş.’den kullandıkları ancak geri ödemedikleri alacakların tahsiline yönelik olarak düzenlendiği, 4389 sayılı Kanun’un 141. maddesi uyarınca Fon alacakları açısından zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğu anlaşıldığından bu iddiaların da yerinde görülmediği, olayda, davalı idarenin … Bankası A.Ş. tarafından kullanılan krediler nedeniyle oluşan alacağın, temlik sözleşmeleriyle Fon’a intikal ettiği ve Fon tarafından da bu alacağın tahsili amacıyla 2004 sayılı İcra İflâs Kanunu uyarınca icra takibine başlanıldığı, edimlerin yerine getirilmemesi üzerine Fon Kurulu kararıyla, yukarıda bahsi geçen malî sorumluluk davalarının dışında yürüttüğü icra takiplerinden sarfınazar edilmesi üzerine alacağın tahsiline yönelik dava konusu ödeme emrinin düzenlediği, Fon’a devredilen bankadan kullanılan ve vadesinde ödenmeyen kredilerin bu bankanın Fon’a devri ile birlikte kamu alacağı niteliği kazanacağı, bu nedenle de davalı idarenin bu alacakları 6183 sayılı Kanuna göre tahsil yetkisinin olduğu asıl borçlu olan tüzel kişiliğe sahip şirketlerden tahsil edilemeyen yahut tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacağının bu şirketlerin kanunî temsilcilerinden tahsili yoluna gidilebileceği, davacının Fon’a devredilen bankadan kredi kullanan ve borcu vadesinde ödenmeyen … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş.’nin yönetim kurulu üyesi başka bir ifade ile kanunî temsilcisi olduğu hususunda taraflar arasında bir ihtilâf bulunmadığı, bu durumda açılan davaların ödeme emrine konu kamu alacaklarıyla ilgisinin bulunmaması ve bu davaya konu alacağında ödenmemek suretiyle kesinleşmesi sebebiyle …-TL alacağın 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. maddesi uyarınca tahsili için borçlu şirketlerin kanunî temsilcisi sıfatı nedeniyle davacı adına düzenlenerek tebliğ edilen dava konusu ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na 5766 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle eklenen Geçici Madde 26’nın ikinci fıkrasının (a) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptali için Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesi gerektiği hakkındaki Üye …’in karşı oyuyla işin esasına geçildi:
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun Geçici 11. maddesinin birinci bendinde, bu Kanun’un yayımı tarihinden önce, 26.12.2003 tarihine kadar temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fon’a intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilişkili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında başlatılan işlemler sonuçlanıncaya ve her türlü Fon alacakları tahsil edilinceye kadar bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 14, 15, 15/a, 16, 17, 17/a ve 18. maddeleri, ek 1, 2, 3, 4, 5 ve 6. maddeleri ile geçici 4. maddesi hükümlerinin uygulanmasına devam edileceği kurala bağlanmıştır.
4389 sayılı Kanun’un 15/7-b bendinde de; hisseleri kısmen veya tamamen Fon’a intikal eden bir bankanın yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının veya yöneticilerinin, yönetim kurulu, kredi komiteleri, şubeler, diğer yetkili ve görevliler aracılığıyla veya sair suretlerle banka kaynaklarını ve varlıklarını doğrudan veya üçüncü kişilere rehnetmek, teminat göstermek, ekonomik gücü olmayan kişilere kredi vermek, karşılığında kredi temin etmek amacıyla kredi kullandırmak, yurt içi veya yurt dışı banka ve malî kuruluşlar nezdinde depo veya sair adlarla hesap açtırmak veya bu hesapları teminat göstermek ve sair şekillerde kullanmak suretiyle veya başkaca dolanlı işlemlerle edindikleri veya bu suretle üçüncü kişilere edindirdikleri para, mal, her türlü hak ve alacakların temininde kullanılan banka kaynakları ve varlıkları nedeniyle doğan alacakların Fon alacağı sayılacağı ve bu alacaklar hakkında 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı kuralı yer almış; bu fıkraya 5020 sayılı Kanunla eklenen paragrafda da, Fon alacaklarından; yönetim ve denetimi Fon’a geçen ve/veya bankacılık yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile tasfiyeye tâbi tutulan veya tasfiye işlemi başlatılan bankaların kaynağını kullanmış olmasından dolayı Fon’a borçlu olması kaydıyla Fon’a intikal eden bir bankadan ilk kredinin ve/veya banka kaynağının kullanılmasından sonra, bu bendin birinci cümlesinde belirtilen gerçek ve tüzel kişilerin, edindikleri ve/veya bu suretle üçüncü kişilere edindirdikleri para, her türlü mal, hak ve alacaklarının banka kaynağı kullanılmak suretiyle edinildiği ve/veya edindirildiğinin kabul edileceği ve bu gerçek kişiler ile tüzel kişiler tarafından edinilen para, her türlü mal, hak ve alacaklar hakkında bu fıkra hükümlerini uygulamaya Fon’un yetkili olduğu belirtilmiştir.
Yine, bu fıkranın (a) bendinin birinci cümlesinde ve bu bendin birinci cümlesinde sayılan gerçek ve tüzel kişilerin yönetim ve/veya denetimindeki şirketlerde ve/veya işletmelerinde iş akdine bağlı ve/veya bağlı olmaksızın geçici ve/veya sürekli olarak istihdam edilen şahısların kurucusu, ortağı, yöneticisi veya denetçisi olduğu şirketlerin; bir iş akdine bağlı olmaksızın, yukarıda sayılan şahısların vekâleten ve/veya ticarî mümessil ve/veya ticarî vekil sıfatıyla ve/veya vekâletsiz iş görme hükümleri gibi herhangi bir hukukî ilişkiye dayanarak geçici ve/veya sürekli olarak temsil eden şahıslar ile temsil ettikleri gerçek ve/veya tüzel kişilerin; bu bentte belirtilen şahıslar dışındaki ve/veya bunlar tarafından kurulan şirketlere bankacılık mevzuatına ve/veya teamüllerine uyulmadan ve/veya teminatsız ve/veya yetersiz teminat ile kredi kullandırılan ve/veya genellikle faaliyet yeri olarak aynı adresi kullanan ve/veya yapılan sözleşmelere cayma hakkı ve/veya borcun nakli gibi hükümler koymak suretiyle kullandıkları kredileri ve/veya banka kaynaklarını bankanın yönetim ve denetimini doğrudan ve/veya dolaylı olarak tek başına ve/veya birlikte elinde bulunduran gerçek ve tüzel kişilere ve/veya bunların ve/veya bankanın iştiraklerine ve/veya doğrudan veyahut dolaylı bağı bulunan şahıs ve şirketlere yukarıdaki bentlerde sayılan gerçek veya tüzel kişilere aktarılmasını sağlayan gerçek veya tüzel kişilerin kullanmış oldukları krediler ve/veya banka kaynakları bankanın yönetim ve denetimini doğrudan ve/veya dolaylı olarak, tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklar tarafından kullanılmış banka kaynağı sayılır ve bu şahıslar ile edindikleri ve/veya üçüncü kişilerce edindirdikleri para, her türlü mal, alacak ve haklar hakkında bu fıkra hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
5411 sayılı Kanuna 5766 sayılı Kanunla eklenen geçici 26. maddesinin ikinci fıkrasıyla, ”Temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fon’a intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilişkili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında başlatılan işlemler sonuçlanıncaya ve her türlü Fon alacakları tahsil edilinceye kadar, yönetim ve denetimi Fon tarafından devralınan banka ve şirketlerin eski yöneticileri hakkında 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile mükerrer 35. maddesinin uygulanmasında, ilgili kanun ve mevzuat veya ana sözleşmeleri uyarınca temsile yetkilendirilmiş veya tüzel kişilerin yetkili organlarınca temsil yetkisi verilmiş kişi veya kişiler ile tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerden,
“a) Fon bankalarının; yönetim ve denetimine sahip olduğu iştiraklerinden, hâkim ortağı olan tüzel kişilerden, gerçek ve tüzel kişi hâkim ortaklarının hâkim ortak olduğu şirketlerden, bu kişiler adına hareket eden veya onlar hesabına kendi adına para, mal veya hak edinen şirketlerden olan Fon alacaklarında, banka kaynağının kullanıldığı/kullandırıldığı tarihten itibaren borcun devam ettiği dönem boyunca,…kanunî temsilci sıfatını haiz kişiler kanunî temsilci olarak addedilir.” kuralı eklenmiştir. 5766 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. maddesine eklenen beşinci fıkra hükmü uyarınca da, amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanunî temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahısların, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu olacağı kuralı getirilmiştir.
Yine, 5766 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi hükmüne göre de, bu Kanunla 6183 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikler ve eklenen hükümler, hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile tasfiyeye tâbi tutulan veya tasfiye işlemi başlatılan bankaların ortaklarının veya yöneticilerinin, yönetim kurulu, kredi komiteleri, şubeler, diğer yetkili ve görevlileri aracılığıyla banka kaynaklarını veya varlıklarını dolanlı şekilde edinmeleri veya edindirmeleri halinde, dolanlı şekilde edindirdikleri ve/veya edindikleri para, mal, her türlü hak ve alacakların temininde kullanılan banka kaynakları ve varlıkları nedeniyle doğan alacaklar Fon alacağı sayılmaktadır. Fon alacaklarında banka kaynağının kullanıldığı veya kullandırıldığı tarihten itibaren borcun devam ettiği dönem boyunca kanunî temsilci sıfatını haiz kişiler kanuni temsilci sayılarak Fon alacağından sorumlu tutulmuştur. Bu bağlamda, kanunî temsilcinin sorumluluğu, onun Fon’a devredilen bir bankanın kaynaklarının ne kadarını edindiği ve edindirdiği hususları ile sınırlıdır. Dolayısıyla, Fon alacağını takip eden idarenin kanunî temsilcinin sorumluluğu açısından, banka kaynağının ne kadarını edindiği ve edindirdiğini somut olarak ortaya koyması gerekmektedir. Bu nedenle, bir bankanın Fon’a devredilmesinden önce kanunî temsilci görevinde bulunmuş bir kişinin Fon alacağından tümüyle sorumlu tutulması mümkün değildir.
Dosyada mevcut belgelerden, işlem tarihi itibariyle, davacı tarafından banka kaynaklarının hangi miktarda kendi veya banka hâkim ortakları adına aktarıldığı, talep edilen Fon alacağının doğmasında ne kadar sorumlu olduğu konusunda bir tespit yapılmadığı, davacının Fon’a devredilen … Bankası A.Ş.’nin grup şirketlerinde borcun devam ettiği dönem boyunca sadece yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmış olması nedeniyle Fon alacağının tamamından sorumlu tutulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, idarece, Fon alacağının takip ve tahsil edileceği kanunî temsilcinin, banka kaynaklarının ne kadarını edindiği veya edindirdiği somut olarak ortaya konulmadan,Fon alacağından müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasında hukuka uyarlık bulunmadığından, dava konusu işlemi hukuka uygun bularak, eksik incelemeyle davayı reddeden İdare Mahkemesi kararında da hukukî isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyize konu … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme’ye gönderilmesine, 06.12.2010 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY (X) : 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na 06.06.2008 tarih ve 26898 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 5766 sayılı Kanun’un 23. maddesi ile eklenerek aynı tarihte yürürlüğe giren geçici 26. maddenin ikinci fıkrasında, “Temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fon’a intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilişkili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında başlatılan işlemler sonuçlanıncaya ve her türlü Fon alacakları tahsil edilinceye kadar, yönetim ve denetimi Fon tarafından devralınan banka ve şirketlerin eski yöneticileri hakkında 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile mükerrer 35. maddesinin uygulanmasında, ilgili kanun ve mevzuat veya ana sözleşmeleri uyarınca temsile yetkilendirilmiş veya tüzel kişilerin yetkili organlarınca temsil yetkisi verilmiş kişi veya kişiler ile tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerden,
a) Fon bankalarının; yönetim ve denetimine sahip olduğu iştiraklerinden, hâkim ortağı olan tüzel kişilerden, gerçek ve tüzel kişi hâkim ortaklarının hâkim ortak olduğu şirketlerden, bu kişiler adına hareket eden veya onlar hesabına kendi adına para, mal veya hak edinen şirketlerden olan Fon alacaklarında, banka kaynağının kullanıldığı / kullandırıldığı tarihten itibaren borcun devam ettiği dönem boyunca,
…………………………………………………………………………………………………………………………………… kanunî temsilci sıfatını haiz kişiler kanunî temsilci olarak addedilir.” hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm uyarınca, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devralınan İktisat Bankası grup şirketlerinde bir dönem kanunî temsilci olarak görev almış olan davacının, grup şirketlerinin Banka kaynaklarından kullandığı kredilerden doğan borcun devam ettiği dönem boyunca kanunî temsilci sayıldığı kuşkusuzdur.
Bu bağlamda, kanuni temsilcilerin sorumluluğunu,diğer bir deyişle Banka kaynağının ne kadarını edindiği ya da edindirdiğini gözetmemesi itibariyle Anayasa’nın “hukuk devleti” ve “hukuk güvenliği” ilkelerine aykırı olan 5411 sayılı Kanun’un geçici 26. maddesindeki bu düzenleme varlığını koruduğu sürece, grup şirketlerinin İktisat Bankası’ndan kullandığı kredilerden doğan borcu nedeniyle kanunî temsilci sayılan davacı hakkında, anılan düzenleme ile atıfta bulunulan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un mükerrer 35. maddesinin yine 5766 sayılı Kanunla değişik metni uyarınca düzenlenen dava konusu ödeme emrinin hukuka aykırı olduğundan söz etmek mümkün değildir.
Açıklanan nedenlerle, yürürlükteki mevzuat hükümlerine uygun olarak tesis edilen dava konusu ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşüncesiyle karara katılmıyorum.