Danıştay Kararı 13. Daire 2010/539 E. 2016/3676 K. 10.11.2016 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2010/539 E.  ,  2016/3676 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2010/539
Karar No : 2016/3676

Davacı : .
Vekili :
Davalı :
Davanın Özeti : Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun 17.12.2009 tarih ve 90750-41415 sayılı işlemiyle bildirilen, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu’nun (Kurul) 08.12.2009 tarih ve 2009-DK-10/629 sayılı kararının ve Kurul’un bu kararıyla onaylanan Acil Yardım Çağrı Hizmetlerine İlişkin Usul ve Esaslar’ın iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Konusu kalmayan uyuşmazlık hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hâkimi ….’nın Düşüncesi : Konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı ….’un Düşüncesi : Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun 17.12.2009 günlü, 90750-41415 sayılı işlemi ile bildirilen, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu’nun 8.12.2009 günlü ve 2009-DK-10/629 sayılı kararının ve bu Kurul’un bu kararıyla onaylanan Acil Yardım Çağrı Hizmetlerine İlişkin Usul ve Esaslar’ın iptali istenilmektedir.
5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’un 31. maddesinin 4 numaralı bendinde, “Ankesörlü telefon hizmeti kullanıcıları da dahil olmak üzere, kamu kullanımına açık telefon hizmetinden faydalanan kullanıcılar, herhangi bir ücret ödemeden 112 ve Kurumca belirlenen diğer acil çağrı numaralarını çevirerek acil çağrıya cevap vermekle yetkili kuruluşa erişme hakkına sahiptir. Kurumca belirlenen esaslar çerçevesinde işletmeciler ücretsiz olarak, kullanıcıların 112 acil çağrı numarasına ve Kurumca belirlenebilecek diğer acil çağrı numaralarına sunmakta oldukları hizmetin kapsam ve kalitesine uygun olarak erişimlerini sağlamak ve acil yardım talebinde bulunan kullanıcıların yerlerini tespit ederek ilgili kuruluşa bildirmekle yükümlüdür.” hükmünün, 6.2.2004 günlü ve 25365 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Telekomünikasyon Sektöründe Kişisel Bilgilerin İşlenmesi ve Gizliliğinin Korunması Hakkında Yönetmeliğin “İstisnai Durumlar” başlıklı 18. maddesinde ise,”Kötü niyetli veya rahatsızlık verici aramaların takibi amacıyla, abone tarafından yapılan başvuru üzerine, arayan abonenin kimliğini içeren bilgiler, 1 (bir) yıl süreyle saklanmalı ve ilgili mevzuata göre erişilebilir olmalıdır.
Kolluk güçleri, ambülans ve itfaiye hizmetleri dahil tüm acil aramalara ilişkin çağrılara cevap verme amacıyla; abonenin veya kullanıcının rızası olmasa bile abonenin yer verisini ve kimliğini, kullanıcının ise yer verisini içeren bilgilere erişilebilir olmalıdır.” hükmünün yer aldığı görülmektedir.
İşletmeci ile yapılan xxxx Lisans Verilmesine İlişkin İmtiyaz Sözleşmesi ve xx.xx 2009 tarihli IMT-2000/UMTS İmtiyaz Sözleşmesi hükümleri de dikkate alındığında işletmeciye, kurum tarafından yapılacak düzenlemelere uyma zorunluluğunun getirildiği görülmektedir.
Acil çağrı hizmetleri, dünyada kabul edilen en önemli kamu hizmetlerindendir. Bu kamu hizmetleri, insanların can, mal ve ırz güvenliği için vazgeçilmez hizmetlerdendir. Bu hizmetlerin eksizksiz yerine getirilmesi için devletler gerekli tedbirleri almak zorundadır. En temel insan hakkı olan yaşama hakkının temin edilmesi acil çağrı hizmetlerinin sağlıklı yapılması ile mümkündür.
Bilgi Teknolojileri Kurulu’nun 8.12.2009 günlü ve 2009/DK-10/629 sayılı kararı ile onaylanan “Acil Yardım Çağrı Hizmetlerine İlişkin Usul ve Esaslar” ile 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun 31. maddesinin 4. fıkrası ve imtiyaz sözleşmelerinde bu konuya ilişkin olarak davalı idareye düzenleme görevi veren hükümlerin verdiği yetki ve görev kapsamında kamu güvenliği ve hayati önem arz eden durumlar da göz önüne alınarak acil yardım çağrı hizmetlerine doğru yapılan aramaların ilgili kurum/kuruluşa yönlendirilmesi ve yer bilgisinin de belirli hassasiyetlerle tespit edilmesinin sağlanması amaçlanmıştır.
Aktarılacak yer verilerinin doğruluğu ve amaca hizmet etmesi ile konunun hayati önem taşıması hususu göz önüne alındığında, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu’nun 8.12.2009 günlü ve 2009-DK-10/629 sayılı kararı ve Kurul’un bu kararıyla onaylanan Acil Yardım Çağrı Hizmetlerine İlişkin Usul ve Esaslar’da hukuk ve usul hükümlerine aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, yasal dayanaktan yoksun bulunan davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Dava, ‘nun 17.12.2009 tarih ve 90750-41415 sayılı işlemiyle bildirilen, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu’nun 08.12.2009 tarih ve 2009-DK-10/629 sayılı kararının ve Kurul’un bu kararıyla onaylanan Acil Yardım Çağrı Hizmetlerine İlişkin Usul ve Esaslar’ın iptali istemiyle açılmıştır.
Uyuşmazlık konusu yapılan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu’nun 08.12.2009 tarih ve 2009-DK-10/629 sayılı kararıyla onaylanan Acil Yardım Çağrı Hizmetlerine İlişkin Usul ve Esaslar’ın, 25.04.2012 tarih ve 2012/DK-08/179 sayılı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu kararıyla, Acil Yardım ve Çağrı Hizmetlerine İlişkin Yönetmelik’in Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihten geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmasına karar verildiği ve anılan Yönetmeliğin 05.06.2012 tarih ve 28314 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği, bu suretle iptali istenilen düzenleyici işlemin yürürlükten kaldırıldığı anlaşıldığından, dava konusu düzenleyici işlem hükümlerinin iptali istemi hakkında karar verilmesine gerek bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle; konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, posta giderleri avansından artan tutarın istemi hâlinde davacı şirkete iadesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 10.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.