Danıştay Kararı 13. Daire 2007/7054 E. 2007/7684 K. 23.11.2007 T.

13. Daire         2007/7054 E.  ,  2007/7684 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No: 2007/7054
Karar No: 2007/7684

Temyiz İsteminde Bulunan : 1-…
2-…
3-…
Vekili: …
Karşı Taraf: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
Vekili: …

İstemin Özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen … tarihli, E: …, K: … sayılı kararın; devir alan yabancı şahısların kimlikleri ve yeterlikleri konusunda gerekli özen ve dikkatin gösterilmediğini, onay işlemi sırasında Kurulda yürütülen müzakerelerde müvekkillerinin karara muhalif kaldığı, tüm toplumu ilgilendiren konuda, ulusal çıkarlar doğrultusunda görevlerini yaptıklarından dava açma ehliyetlerinin bulunduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan idare mahkemesi kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hâkimi …’ın Düşüncesi: … Radyo TV A.Ş. (…) ünvanlı yayın kuruluşu ortaklarının, şirket hisselerinin tamamını gerçek ve tüzel kişilere devir isteklerinin kabulüne ilişkin Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun 01.11.2006 tarih ve 8 sayılı kararına,” ilgili Dairece Üst Kurula sunulan yazı ekinde şirket ana sözleşmesinin olmaması, ortaklardan … ‘nin ortaklık yapısı ile ilgili açık bilgi olmadığı “gerekçesiyle muhalif kalan Kurul üyeleri tarafından, kendilerinin karşı oyuyla alınan ve hukuka aykırı olduğunu düşündükleri, Anayasada düzenleme altına alınan temel hak ve özgürlükler alanına giren ve bu haliyle toplumun tamamını ilgilendiren bir konuda alınan karar nedeniyle, yasaya aykırı sonuçlar doğduğu belirtilerek açılan davada, davacıların Kurul üyesi ve vatandaş sıfatıyla dava konusu işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat alakalarının bulunduğu ve dolayısıyla dava açma ehliyetlerinin var olduğu görülmektedir.
Aksi durumda, dava konusu olayda olduğu gibi bazı Kurul kararlarının vadandaşlar tarafından yargı mercileri önünde hukuka uygunluk denetimine tâbi tutulmalarına olanak bulunmadığından, davanın esasının incelenmesi gerekirken, menfaat ilişkisi bulunmadığı gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce Tetkik Hâkimi’nin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, … Radyo TV A.Ş. (…) unvanlı yayın kuruluşu ortaklarının, şirket hisselerinin tamamını gerçek ve tüzel kişilere devir isteklerinin onaylanmasına ilişkin Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun 01.11.2006 tarih ve 8 sayılı kararının iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu kararının, davacıların kişisel, meşru ve aktüel menfaatlerini etkilemediği gibi, söz konusu karara muhalif kalmalarının da davacılara dava açma ehliyeti kazandırmayacağı gerekçesiyle, davanın 2577 sayılı Yasanın 15. maddesinin 1/b bendi uyarınca ehliyet yönünden reddine karar verilmiş olup, bu karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
2577 sayılı Yasa’nın 2. maddesinin 1/a fıkrasında; iptal davaları “idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan” davalar olarak tanımlanmakta; yargı kararlarında “menfaat” kavramının davacı ile iptalini istediği idarî işlem arasındaki bağı, ilgiyi ifade ettiği belirtilmekte ve idarî işlem ile dava açan kişi arasında meşru, güncel ve ciddî bir ilişki söz konusu ise, davada menfaat bağının bulunduğu kabul edilmekte; bunun dışında ayrıca sübjektif bir hakkın ihlâl edilmesi koşulu aranmamaktadır.
Anayasa’nın 26. maddesinde, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün haber almak ve vermek özgürlüğünü de kapsadığı; Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümlerin, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmayacağı; 28. maddesinde de, Devletin, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alacağı hüküm altına alınmıştır.
Düşünce özgürlüğü, düşüncelerin özgürce açıklanması yanında bunların yasal düzenlemeler çerçevesinde yayılması ve öğrenilmesi özgürlüğünü de içerdiğinden, basın özgürlüğü, düşünce ve kanaat özgürlüğünü tamamlayan ve onun kullanılmasını sağlayan nitelikte bir özgürlük olarak bu alanda yerini almaktadır. Haber alma ve verme hakkı ya da haberlere ulaşma özgürlüğü, izleyici ya da dinleyicinin bireysel hakkı değil, izleyicilerin ve dinleyicilerin kollektif hak ve özgürlüklerinden olduğundan ve bu haliyle toplumsal bir nitelik taşıdığından basın özgürlüğü, kamu güçleri karşısında olduğu kadar özel güçlere karşı da korunmak zorundadır. Bu bağlamda, medya tekelinin oluşmasına karşı gerçek sınırlamalar koymak, medyanın çoğulculuğunu koruyucu önlemler almak devlete düşen bir ödevdir.
Anayasa’nın 167. maddesinde, Devletin, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici önlemleri alacağı, piyasalarda fiili veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önleyeceği belirtilmiştir.
Anayasa’nın anılan kuralı ile tekelleşme ve kartelleşme yasaklanmakla kalmamış, Devlete de bunu engelleyici önlemleri alma görevi verilmiştir. Tekelleşen ya da kartelleşen görsel ve işitsel medya, bir yandan ekonomik alanda haksızlık yaratabilecek bir güce ulaşırken, öte yandan haber alma özgürlüğünü de kısıtlayabilecektir.
Bir kamu hizmeti olan görsel ve işitsel medyanın kamuoyunu etkileme gücü, dolayısıyla bu gücün kötüye kullanılması olasılığının yüksekliği nedeniyle, Devletin, hem bu gücü dengeleyecek, hem de bağımsız ve tarafsız yayıncılığın sürdürülebilmesi için gerekli olan önlemleri alması, kamu yararı ve düzenini sağlamanın gereğidir.
Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Düşünceyi Açıklama ve Haber Alma Özgürlüğü Başlıklı 9.Bölümündeki, İfade Özgürlüğüne ilişkin 10.maddede; “1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir.
2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda gerekli tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, nizamın sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlâkın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngürülen bazı merasime, koşullara, sınırlamalara veya yaptırımlara bağlanabilir.” kuralı yer almaktadır.
Yukarıda değinilen ilkeler gereğince,3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun 29.maddesinin (h) fıkrasında; bir özel radyo ve televizyon yayın kuruluşunda yabancı sermayenin payı ödenmiş sermayenin %25’inin geçemeyeceği; (ı) fıkrasında ise; bir özel radyo ve televizyon yayın kuruluşunda ortak olan gerçek veya tüzel yabancı kişinin bir başka radyo ve televizyon kuruluşuna ortak olamayacağı hüküm altına alınmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, … Radyo TV A.Ş. (…) unvanlı yayın kuruluşu ortaklarının, şirket hisselerinin tamamını gerçek ve tüzel kişilere devir isteklerinin kabulüne ilişkin Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun 01.11.2006 tarih ve 8 sayılı kararına,” ilgili Dairece Üst Kurula sunulan yazı ekinde şirket ana sözleşmesinin olmaması, ortaklardan …’nin ortaklık yapısı ile ilgili açık bilgi olmadığı “gerekçesiyle muhalif kalan Kurul üyeleri tarafından, kendilerinin karşı oyuyla alınan ve hukuka aykırı olduğunu düşündükleri, Anayasada düzenleme altına alınan temel hak ve özgürlükler alanına giren ve bu haliyle toplumun tamamını ilgilendiren bir konuda alınan karar nedeniyle, yasaya aykırı sonuçlar doğduğu belirtilerek açılan davada, kendileri de bu alanda görev yapan davacıların Kurul üyesi ve vatandaş sıfatıyla dava konusu işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat alakalarının bulunduğu ve dolayısıyla dava açma ehliyetlerinin var olduğu görülmektedir.
Aksi halin kabulünde Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun Anayasa ile sınırı çizilen düzenleme ve denetleme görevi gözönüne alındığında, özellikle dava konusu olayda olduğu gibi bazı Kurul kararlarının vatandaşlar tarafından yargı mercilerine intikal ettirilmeleri ve yargı önünde hukuka uygunluk denetimine tâbi tutulmaları olanağı kalmamaktadır.
Bu durumda, davanın esasının incelenmesi gerekirken, menfaat ilişkisi bulunmadığı gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesine uygun bulunan davacıların temyiz istemlerinin kabulüne, … İdare Mahkemesi’nce verilen … tarihli, E: …, K: … sayılı kararın bozulmasına, dava dosyasının yeniden karar verilmek üzere anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine, 23.11.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.