Danıştay Kararı 13. Daire 2007/5180 E. 2008/2188 K. 11.02.2008 T.

13. Daire         2007/5180 E.  ,  2008/2188 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No: 2007/5180
Karar No: 2008/2188

Davacı: … Sendikası
Vekili: …
Davalı: Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
Vekili:Av. …

İstemin Özeti: … A.Ş.’nin %51 oranındaki kamu hissesinin, satış yöntemi ile özelleştirilmesine, satışın blok satış yoluyla gerçekleştirilmesine ilişkin 08.02.2007 tarih ve … sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararının; ticarî esaslar dahilinde ülke için üretmeye devam eden, kamu giderlerine yol açmayan ve halihazırda verimlilik esası üzerinden faaliyette bulunan …’in mevcut kamu payının blok satış yoluyla özelleştirilmesi, kamu mülkiyetinden özel mülkiyete dönüştürülmesi işleminin Anayasa ve 4046 sayılı Yasada öngörülen özelleştirme amaç ve ilkelerine aykırı olduğu, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 07.01.2005 tarih ve … sayılı … Menkul Kıymetler Borsasında yapılacak alım ve satımlar için nihaî devir işlemlerinin onaylanması yetkisinin Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na devrine ilişkin kararı Danıştay 13. Dairesince iptal edildiğinden, bu karara dayalı 15 Nisan 2005 tarihinde sonuçlanan halka arz ile …’in sermayesinin %34,5’nin satışının hukuka aykırı olduğu, dolayısıyla zincirleme işlem teorisi gereği takip eden işlemlerin de yasal dayanaktan yoksun hale geldiğinin kabulü gerektiği ileri sürülerek iptali istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Dava konusu Özelleştirme Yüksek Kurulu kararının …’in özelleştirme stratejisini belirleyen bir karar olduğu, tek başına hukuk düzeninde bir değişiklik yaratması mümkün olmadığından kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem niteliğinde olmadığı, dava konusu kararın gerekçesinde ifade edilen hususlar esas alınarak özelleştirme stratejisi belirlendiğinden …’in özelleştirilmesi ekonomide verimlilik artışı ve kamu giderlerinde azalmaya sebebiyet vereceğinden kamu yararına ve 4046 sayılı Kanunun amacına uygun olduğu, davacının, zincirleme işlem teorisi gereği dava konusu işlemin hukuka aykırı sayılacağı yönündeki iddiasının içerik ve nitelik itibarıyla uyuşmazlığa konu işlemle herhangi bir ilişkisi olmadığından yersiz olduğu, başta Anayasa olmak üzere mevzuatımızda özelleştirmeye ilişkin düzenlemelerin hiçbir yerinde, kâr eden kuruluşların özelleştirilemeyeceği veya böyle bir özelleştirmenin üstün kamu yararına aykırı olacağı yönünde herhangi bir hüküm bulunmadığı, …’in karşı karşıya kaldığı hammadde sıkıntısının aşılabilmesi, hammadde ihtiyacının karşılanmasında süreklilik ve güvenirlik sağlanması için, acilen özelleştirmesi gerektiği, danışman tarafından hazırlanan rapor ve sunumlar ile Başbakanlık Denetleme Kurulunun raporlarında da bu özelleştirmenin bir an önce yapılmasının gerekliliğinin vurgulandığı ileri sürülerek davanın usul ve esastan reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hâkimi …’ın Düşüncesi: Dava konusu edilen …’in %51 oranındaki kamu hissesinin satış yöntemi ile özelleştirilmesine, satışın blok satış yoluyla gerçekleştirilmesine ilişkin 08.02.2007 tarih ve … sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararının, bu kararın ekinde belirtilen gerekçelerle ve 4046 sayılı Kanunda yer alan ilkelere uygun biçimde stratejik bir öneme haiz olan petrokimya sektöründeki Devletin sahip olacağı imtiyazlı haklar da gözetilerek tesis edildiği anlaşıldığından yasal dayanaktan yoksun bulunan davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi: Dava, … A.Ş’nin %51 oranındaki kamu hissesinin satış yöntemi ile özelleştirilmesine, satışın blok satış yoluyla gerçekleştirilmesine ilişkin 8.2.2007 tarih ve 13 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 1. maddesinde, Kanunun amacının, ekonomide verimlilik artışı ve kamu giderlerinde azalma sağlamak için yapılacak özelleştirmelere ilişkin esasları düzenlemek olduğu belirtilmiş, 2. maddesinde de, özelleştirme uygulamalarında esas alınacak ilkeler arasında, kuruluşların özelliklerine ve içinde bulundukları şartlara göre özelleştirme yöntemlerinin belirlenmesi, stratejik konularda devletin sahip olacağı imtiyazlı hisse oluşturulması, özelleştirme uygulamalarında milli güvenlik ve kamu yararının gerektirdiği durumlar hariç kamu kurum ve kuruluşları ile mahalli idarelere devir yapılmaması ilkeleri yer verildikten sonra Kanunun amaç ve ilkeleri doğrultusunda alınacak kararlarda öncelikler ile bunların tabi olacağı özelleştirme uygulamalarına ilişkin esas ve usullerin kuruluşların nitelikleri ve ülke ekonomisinin gerektirdiği şartlar da dikkate alınarak Özelleştirme Yüksek kurulunca belirleneceği kurala bağlanmıştır.
Aynı Kanunun 3. maddesinde, kuruluşların satış, kiralama, işletme hakkı devri, mülkiyetin gayri ayni hakların tesisi ve işin gereğine uygun sair hukuki tasarruflar ile devredilmelerine ilişkin özelleştirme yöntemlerinden hangisi ile özelleştirileceğini belirlemek Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun görevleri arasında sayılmış, 13. maddesinde ise, tekelleşmenin önlenmesi de dahil, ekonomik ve güvenlik ile ilgili olarak milli yararın korunması amacıyla stratejik kuruluşlardaki kamu payının %50’nin altına düşmesi durumunda bu kuruluşların yetkili kurullarında alınacak kararlarda söz ve onay hakkı verecek imtiyazlı hisselerin miktarını ve bu paylara dayanarak Devletin sahip olacağı imtiyazlı hakları belirlemeye, imtiyazlı hisselerin miktarını ve bunlarla ilgili imtiyazlı hakları değiştirmeye, stratejik konu ve kuruluş olarak tespit edilenleri bu kapsamdan çıkarmaya Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun yetkili olduğu hükmüne yer verilmiştir.
Kanunun Geçici 11. maddesinde de; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan mevzuat gereğince özelleştirilmek üzere Kamu Ortaklığı İdaresine devredilmiş olan Kuruluşların devir tarihi itibariyle özelleştirme programına alınmış sayılacağı, bu Kuruluşların özelleştirmelerine ilişkin olarak daha önce Kamu ortaklığı İdaresi ve Özelleştirme İdaresince yapılmış olan işlemlerin geçerli olduğu, özelleştirme işlemlerine bundan böyle bu Kanun hükümlerine göre devam olunacağı hükme bağlanmıştır.
Yukarıda sözü edilen hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, kaynağını Anayasa’nın “Devletleştirme ve Özelleştirme”nin düzenlendiği 47. maddesinden alan 4046 sayılı Kanunda özelleştirme uygulamaların kuruluşların, özelikleri ve kamu yararı doğrultusundan gerçekleştirilmesini temin bakımından gerekli ilke ve normlara yer verildiği, Kanunun yürürlüğünden önce özelleştirilmesi kararlaştırılmış kuruluşların özelleştirilmelerine dair uygulamalara açıklık getirildiği görülmüştür.
Bakılan davada, … A.Ş’nin 1.9.1987 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile özelleştirilmesine karar verildiği, 4046 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra Kanunun Geçici 11. maddesi uyarınca özelleştirme Programına alınmış sayıldığı, ve Ana Sözleşmesinin 4046 sayılı Kanuna göre yeniden düzenlendiği, yapılan düzenleme ile “imtiyazlı hisse”nin kapasite değişikliği, birleşme, devralma, satın alma, feshi, tasfiye gibi kuruluşun mevcudiyeti ve üretim süreçleri ile ilgili kararlardaki belirleyiciliğine ilişkin kurallara yer verildiği, ayrıca özelleştirme yönteminin, sektörel analizler ve piyasa koşullarını dikkate alınması suretiyle belirlendiği, blok satışın bu çalışmalar sonucu uygun bulunduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda, … A.Ş’nin %51 oranındaki kamu hissesinin blok satış yöntemiyle satışına ilişkin dava konusu kararda, 4046 sayılı Kanunun amaç ve ilkelerine, kamu yararının korunması bakımından Kanunun öngördüğü yöntem ve kurallara aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddine karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra davalı idarenin duruşma isteminden vazgeçtiği görülerek, işin gereği görüşüldü:
Dava, … A.Ş.’nin %51 oranındaki kamu hissesinin satış yöntemi ile özelleştirilmesine, satışın blok satış yoluyla gerçekleştirilmesine ilişkin 08.02.2007 tarih ve … sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarenin dava konusu edilen Özelleştirme Yüksek Kurulu kararının kesin ve yürütülmesi gerekli bir karar olmadığı, bu nedenle de idari davaya konu olamayacağına ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Devletleştirme ve Özelleştirme” başlıklı 47. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Devletin, kamu iktisadî teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesine ilişkin esas ve usuller kanunla gösterilir.” hükmü bulunmaktadır.
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1.maddesinin (A) fıkrasında, bu Kanunun amacının, bu maddede sayılan kuruluşların ekonomide verimlilik artışı ve kamu giderlerinde azalma sağlamak için özelleştirilmesine ilişkin esasları düzenlemek olduğu belirtilmiştir. Kanun’un 2. maddesinde ise, özelleştirme uygulamalarındaki ilkeler düzenlenmiş, kuruluşların özelliklerine ve içinde bulundukları şartlara göre özelleştirme yöntemlerinin belirlenmesi, tekelci bir yapının olumsuz etkilerinin önlenmesi, stratejik konularda devletin sahip olacağı imtiyazlı hisse oluşturulması, özelleştirme işlemlerinin değer saptanması da dahil aleniyet içinde yürütülmesi ilkeleri maddenin (b),(d),(g) ve (ı) fıkralarında sayılmıştır. Maddenin son fıkrasında Kanundaki amaç ve ilkeler doğrultusunda alınacak kararlarda öncelikler ile bunların tabi olacağı özelleştirme uygulamalarına ilişkin esas ve usullerin, kuruluşların nitelikleri ve ülke ekonomisinin gerektirdiği şartlar da dikkate alınarak Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca saptanacağı hükme bağlanmıştır. Kanun’un 3/c maddesinde de, kuruluşların; satış, kiralama, işletme hakkı devri, mülkiyetin gayri ayni hakların tesisi ve işin gereğine uygun sair hukuki tasarruflar ile devredilmelerine ilişkin özelleştirme yöntemlerinden hangisi ile özelleştirileceğini belirlemenin Kurul’un görevleri arasında olduğu kuralına yer verilmiştir.
Kanun’un 17. maddesinin (A) bendinin (a) alt bendinde, bu Kanuna göre; iktisadi devlet teşekküllerinin, bunların müessese, bağlı ortaklık, işletme, işletme birimleri ile varlıklarının ve iştiraklerindeki kamu paylarının, birlikte ve/veya ayrı ayrı özelleştirme kapsamına alınmasına, İdarenin teklifi üzerine Kurulca karar verileceği, kuruluşların özelleştirme kapsamına alınmasına ilişkin Kurul kararında, bu kuruluşlardan hangilerinin mali ve hukuki yönden özelleştirmeye hazırlık işlemine tabi tutulacağı, hangilerinin özelleştirilmek üzere doğrudan özelleştirme programına alınacağı ve özelleştirmenin hangi yöntemle gerçekleştirileceği belirtilmiş, (B) bendinde ise, özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlardan; özelleştirmeye hazırlık işlemleri tamamlananların Kurulun vereceği yeni bir karar ile özelleştirme programına alınacağı, bu şekilde hazırlıkları tamamlanarak özelleştirme programına alınanlar ile doğrudan özelleştirme programına alınanların (bağlı ortaklıkların iştirak payları ve varlıkları ile bağlı ortaklık statüsünde olmayan, ancak sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait kuruluşların iştirak payları ve varlıkları hariç), Kurul kararının alındığı tarihte başka bir işleme gerek olmadan ve bedel alınmaksızın İdareye devredilmiş sayılacağı kurala bağlanmıştır.
Kanun’un Geçici 11. maddesinde de, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan mevzuat gereğince özelleştirilmek üzere Kamu Ortaklığı İdaresine devredilmiş olan kuruluşların devir tarihleri itibariyle özelleştirme programına alınmış sayılacağı, bu kuruluşların özelleştirmelerine ilişkin olarak daha önce Kamu Ortaklığı İdaresi ve Özelleştirme İdaresince yapılmış olan işlemlerin geçerli olduğu, özelleştirme işlemlerine bundan böyle bu Kanun hükümlerine göre devam olunacağı, ancak, gerekli görülmesi halinde bu kuruluşlardan hangilerinin özelleştirmeye hazırlık çalışmasına tabi tutulacağına, hangilerinin özelleştirme kapsamından çıkarılacağına, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içinde idarenin teklifi üzerine Kurulca karar verileceği kurala bağlanmıştır.
Yukarıda yer alan mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, Kanunda belirtilen kuruluşların özelleştirme kapsam ve programına alınmalarının Kurul kararıyla yapılacağının kural olduğu, ancak Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan mevzuat gereğince özelleştirilmek üzere Kamu Ortaklığı İdaresine devredilmiş olan kuruluşlar için bir kapsama alma ve hazırlık işlemine gerek olmaksızın bunların kanun gereği devir tarihi itibariyle doğrudan özelleştirme programına alınmış sayıldığı, bu tür kuruluşların Kanunun Geçici 11. maddesi hükmüyle kapsama alınmış kuruluşlar olduğu, yalnızca, 3 ay içinde bunlardan bazılarını hazırlık işlemlerine tabi tutma veya kapsamdan çıkarma konusunda Kurul’a bir takdir yetkisi verildiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla Yasanın yürürlüğünden itibaren 3 ay içinde Kurulca, kapsamdan çıkarılmamış bu tür bir kuruluşun, özelleştirme kapsamında bulunmasının hukukiliğini tartışmak, Kanunla yaratılan bir hukukî durumun, dolayısıyla yasa hükmünün, mevcudiyetinin tartışılmasını beraberinde getirir ki, bununda idarî yargının görev alanı içinde olmayacağı açıktır.
Uyuşmazlıkta, 4046 sayılı Yasa yürürlüğe girmeden önce Bakanlar Kurulu’nun 11.09.1987 tarih ve … sayılı kararı ile … A.Ş.’nin özelleştirilmesine karar verildiği, Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içinde de Kurul tarafından …’in özelleştirme kapsamından çıkarılması yolunda verilmiş bir karar bulunmadığı, dava konusu 08.02.2007 tarih ve … sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı ile de, …’in sermayesindeki, İdareye ait %33 oranındaki B grubu hisse ve %11 oranındaki A grubu hisse ile yine …’in sermayesindeki 09.02.2006 tarih ve … sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınan Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne (Sandık) ait %7 oranında B grubu hisse olmak üzere toplam %51 oranındaki hissesinin satış yöntemi ile özelleştirilmesine, satışın “blok satış” yoluyla gerçekleştirilmesine karar verildiği, davanın da bu işlemin iptali istemiyle açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, 4046 sayılı Yasanın anılan Geçici 11. maddesi gereği …’in özelleştirme programına alınmış sayılması nedeniyle bu davada yargısal denetimin, …’in %51 kamu hissesinin özelleştirmesinin satış yöntemiyle ve satışın blok satışla yapılmasına ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun, özelleştirme yöntemine ilişkin bu tercihinin, 4046 sayılı Yasayla öngörülen özelleştirme amaç, ilke ve yöntemlerine uygun yapılıp yapılmadığına yönelik olması gerektiği kuşkusuzdur.
Kanun’un “Stratejik Konu ve Kuruluşlar ile İmtiyazlı Hakların Belirlenmesi” başlıklı 13. maddesinde; “Özelleştirme programına alınan kuruluşlarla ilgili olarak; a) stratejik sayılacak konu ve kuruluşları tespit etmeye, b) Tekelleşmenin önlenmesi de dahil, ekonomi ve güvenlik ile ilgili olarak milli yararın korunması amacıyla, (a) bendi gereğince tespit edilecek stratejik kuruluşlardaki kamu payının %50’nin altına düşmesi durumunda bu kuruluşların yetkili kurullarında alınacak kararlarda söz ve onay hakkı verecek imtiyazlı hisselerin miktarını ve bu paylara dayanarak Devletin sahip olacağı imtiyazlı hakları belirlemeye, imtiyazlı hisselerin miktarını ve bunlarla ilgili imtiyazlı hakları değiştirmeye, stratejik konu ve kuruluş olarak tespit edilenleri bu kapsamdan çıkarmaya…” Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun yetkili olduğu belirtilmiştir.
Dava dosyası ile 11.07.2007 tarihli ara kararı ile istenen belge ve bilgilerin incelenmesinden, …’in, Ana Sözleşmesinin 4046 sayılı Kanun hükümlerine göre yeniden düzenlendiği ve şirket ana sözleşmesinde “İmtiyazlı Hisseye” ait hakları etkileyecek değişiklikler ile şirketin sahibi olduğu herhangi bir fabrikanın kapasitesinde en az %10’luk bir azalma öngören kurallar ve Şirketin yeni bir şirket veya ortaklık kurması, satın alması, kurulu bulunanlara ortak olması veya birleşmesi, bölünmesi, nevi değişikliği, feshi ve tasfiyesine ilişkin kararların ancak Yönetim Kuruluna C grubunda seçilen üyenin (imtiyazlı hisseye sahip idarenin) olumlu oy kullanması koşuluna bağlandığı; …’in yirmi iki fabrikadan kurulu bir petrokimya kompleksi olduğu, dünya ölçeğinde rekabete açık bulunan bu sektörde gelişmiş teknolojilerle ve optimum kapasitelerle üretim yapan, ucuz hammadde ve düşük üretim girdileri maliyeti avantajına sahip rakiplerle sürekli rekabet edebilmek gerektiği, hammadde ve enerji fiyatlarına karşı duyarlı olan petrokimya sanayiinde yaşanan değişimlerin sektördeki birleşme ve satın alma faaliyetlerini hızlandırdığı, Ortadoğu ülkelerinde devreye giren, düşük maliyetli yapıdaki yeni kapasitelerin artırdığı yoğun rekabet ortamında …’in kâr marjının düştüğü, sermaye yoğun yüksek teknolojiye sahip sektörün en temel özelliğinin sürekli yatırım, büyüme ve ölçek ekonomisi olduğu, ortadoğu ve uzakdoğu ülkelerindeki yatırımların bu ülkelerin sektördeki payını artırdığı ve onları Türkiye pazarına yönelttiği, küresel hadiselerden anında etkilenen sektörde, hızla büyüyen pazar karşısında kapasite artışlarına ve yatırıma yönelik kararları kamusal özelliklerden (karar sürecinde DPT, Hazine, Maliye Bakanlığı gibi farklı kurumların inceleme ve onay yetkisinin bulunması vb. sebeplerden) dolayı yeteri kadar hızlı alamayan …’in son beş yılda yaptığı yatırımlara karşın iç pazar payının düşüşüne engel olamadığı, ülkemizin petrol ve doğalgaz kaynağından yoksunluğunun … için temel kritik nokta olduğu ve …’in yüksek maliyetli yapı denilen grup içinde faaliyet göstermek zorunda kaldığı, hızla büyüme ihtiyacı, teknolojiye aralıksız kaynak aktarımı, hammadde güvenilirliği ve yüksek riskli yatırım kararlarının alınması gibi konuların, …’in ancak sektör deneyimi ve finansal yeterliği bulunan stratejik yatırımcılar eliyle geleceğe taşınabileceğini gösterdiği, petrokimya sektöründe yüksek teknik bilgi, know-how ve işletim tecrübesi temel gereklilik olduğundan, teknolojik açıdan üstün ve finansal bakımdan güçlü stratejik yatırımcının varlığının şart olduğu, blok satış yolunun tercih edilmesi sayesinde, sektöre ilişkin bilgi ve tecrübesi bulunmayan yatırımcıların halka arz sonucu düşük bir hisse oranına sahip olarak Şirketin yönetim kontrolünü ele geçirmeleri, böylelikle Şirkette bir yönetim boşluğunun yaratılmasının engelleneceği, blok satış sayesinde kapasite büyüklüğü ve sermaye gücü temin edileceğinden, petrokimya sektör döngüsünün (fiyatlarının) aşağıya inmesi veya herhangi bir kriz durumunda, kârlılığın da en az şekilde etkileneceği, blok satış suretiyle gerçekleşecek süreç sonunda, ertelenen yatırımların gerçekleştirilebileceği, bu sayede …’in, küresel anlamda rekabetçi hale gelebileceği, ayrıca petrokimya ürünlerinin üretiminin yanısıra ticaretinin de yapılabileceği, böylece iş hacminde önemli bir artış sağlanacağı, …’in operasyonel olarak mevcut durumundan daha iyi bir noktaya getirileceği, ekonomide verimlilik artışı sağlanacağı, …’in ihtiyaç duyduğu ana hammaddenin “nafta” olduğu, Etilen Ünitesinde “hafif nafta” yı, Aromatikler Ünitesinde ise “ağır nafta”yı hammadde olarak kullanan …’in ana fabrikaları olan Etilen ve Aromatikler ünitelerinin tasarımlarının, …’tan sağlanan nafta özelliklerine göre yapıldığı, ancak, …’ın, 2002 yılından itibaren devreye aldığı yaklaşık … $ tutarındaki yatırımlarla, hafif naftayı izomerata, ağır naftayı ise reformata dönüştürerek kurşunsuz benzin üretiminde kullanmakta olduğu, bu yatırımların toplam kapasitesinin 3.850.000 ton/yıl olduğu, 2002 yılına kadar hammadde ihtiyacının neredeyse tamamını …’tan temin eden …’in, bu tarihten itibaren …’tan alabildiği nafta miktarının hızla azalması nedeniyle hammadde konusunda dışa bağımlı hale geldiği, böylece hammadde güvenilirliği ve geleceğinin tehlike altına girdiği, …’in hammaddeyi giderek artan oranlarda ithal etmek durumunda kalması ve yurt dışından temin ettiği hafif ve ağır naftaların uygun özelliklerde olmamasının, …’i teknoloji, ürün kalitesi ve verimliliği, lojistik ve maliyet açılarından sıkıntıya düşürdüğü, naftayı yüksek oktanlı benzine dönüştürme yatırımlarını 2007 yılının ilk yarısında tümüyle bitiren …’ın, 2007 yılı Ağustos ayından itibaren ağır nafta sevkiyatını da tamamen durdurmuş bulunduğu, rekabet gücü açısından sektörde en önemli unsurların, hammadde güvenilirliği ve ucuzluğu, teknoloji ve üretim kapasitesi olduğu, nitekim bu unsurları kaybeden birçok petrokimya tesisinin, üretimine son verdiği, örneğin … Tesisleri, … firmasının … ve …’daki tesisleri ile …, … ve özellikle … , …ve …’daki birçok tesisin kapandığı veya satın almalar ve birleşmeler yoluyla yeniden yapılandığı, Petrokimya sektöründeki yeni gelişmelere paralel olarak ortaya çıkan ve hızla artan şiddetli rekabetin yarattığı koşullara (teknoloji, üretim kapasitesi, hızlı karar alabilme, hammadde güvenilirliği ve maliyeti) …’in uyum sağlayabilmesi ve temel hammadde olan naftanın tedarik sorununu çözebilmesi gerektiği, bunun da …’in blok satış yöntemiyle, hammadde kaynaklarına sahip veya bu kaynaklara kolay erişebilen yatırımcılara ivedilikle satılmasını gerektirdiği gerekçeleriyle işlem tesis edildiği saptanmaktadır.
Belirtilen bu hususlar göz önüne alındığında, 1990 ve 2005 yıllarında olmak üzere toplam %38,68 oranında hissesi halka arz yoluyla özelleştirilmiş olan …’in kalan kamu hissesinin %51’nin blok satış yöntemiyle özelleştirilmesinin 4046 sayılı Kanunda yer alan özelleştirme ilkelerine ve ekonomide verimlilik artışı ve kamu giderlerinde azalma sağlamak amacına uygun olduğu anlaşıldığından dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …-YTL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, artan posta giderinin istemi halinde davacıya iadesine, 11.02.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.