Danıştay Kararı 13. Daire 2007/15262 E. 2009/1606 K. – T.

13. Daire         2007/15262 E.  ,  2009/1606 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2007/15262
Karar No: 2009/1606

Davacı : …
Vekili : …
Davalı : Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
Vekili : …

İstemin Özeti : .. A.Ş.’ndeki %56,67 ve … A.Ş.’ndeki %41 oranındaki kamu hissesinin blok olarak satışına ilişkin … tarih ve … sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararının yürütmesinin durdurulması yolundaki Danıştay Onüçüncü Dairesinin 16.04.2007 tarih ve E:2006/2084 sayılı kararının uygulanarak Özelleştirme Yüksek Kurulunun anılan kararının iptali istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddine yönelik işlemin; yargı kararının gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle kanun ve usule aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İdarî eylem ve işlem niteliğinde karar verilmesi sonucunu doğuracak şekilde dava açılamayacağı gibi, yürütmenin durdurulması kararlarına ilişkin tesis edilecek işlemler kanunda açık olarak belirtildiğinden uygulanmadığı iddiasıyla ayrı dava konusu yapılmasının mümkün olmadığı, iptal ve yürütmenin durdurulması kararları özel hukuk alanında aktedilen satış sözleşmesini kendiliğinden hükümsüz hale getirmediğinden sözü edilen yürütmenin durdurulması kararının alıcı firmaya bildirilerek kararın yerine getirilmesinin istenildiği, alıcı firma tarafından yürütmenin durdurulması kararının gereğinin yerine getirilmesinin mümkün olmadığının bildirilmesi üzerine durumun Özelleştirme Yüksek Kurulunun değerlendirilmesine sunulduğu, Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından davanın esastan incelenmesine kadar beklenilmesine karar verildiği, dava konusu yapılan zımni ret işleminin 4046 sayılı Kanuna ve kamu yararına uygun olduğu ileri sürülerek davanın usulden ve esastan reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hâkimi …’ın Düşüncesi: Uyuşmazlık konusu olayda, Danıştay Onüçüncü Dairesinin yürütmenin durdurulması kararına dayanak alınan imar planı revizyonuna ilişkin işlemin … İdare Mahkemesi kararıyla iptal edilmesi ve bu sebeple de Dairemizin 11.03.2008 tarih ve E.2006/2084, K:2008/3130 sayılı kararıyla davanın esastan reddedilmesi karşısında dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’nin Düşüncesi : Dava; … A.Ş.’deki %56,67 ve … A.Ş.’deki %41 oranındaki kamu hissesinin blok olarak satışına ilişkin … tarih ve … sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararının yürütmesinin durdurulması yolundaki Danıştay Onüçüncü Dairesinin 16.04.2007 tarih ve E:2006/2084 sayılı kararının uygulanarak Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun anılan kararının iptali istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddine yönelik işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
T.C. Anayasanın 138. maddesinin son fıkrasında yer alan: “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” hükmü yer almakta olup, İdari Yargılama Usulü Kanununun “Kararların sonuçları” başlıklı 28. maddesinin 1. fıkrasında: “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez.” kuralına yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere, Danıştay, bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının gereğinin idarece geciktirilmeksizin yerine getirilmesi Anayasal ve yasal bir zorunluluk olup, yürütmenin durdurulması ve esasa ilişkin idari yargı kararlarının uygulanma zorunluluğu bakımından aralarında bir fark bulunmamaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; … A.Ş.’deki %56,67 ve … A.Ş.’deki %41 oranındaki kamu hissesinin blok olarak satışına ilişkin … tarih ve … sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle davacı Birlik tarafından açılan davada, Danıştay Onüçüncü Dairesinin … tarih ve E:… sayılı kararıyla Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun sözü edilen kararının yürütmesinin durdurulmasına karar verildiği, bu karara karşı davalı idare tarafından yapılan itirazın Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 12.07.2007 tarih ve YD İtiraz No: 2007/469 sayılı kararıyla reddedilmesi üzerine yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararın uygulanarak Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle davacı Birlik tarafından davalı idareye başvuruda bulunulduğu, bu başvurunun cevap verilmeyerek reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı, davalı idarece verilen savunma ekinde yer alan Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararında, yürütmenin durdurulması hakkındaki kararın uygulanmasına ilişkin olarak; Danıştay Onüçüncü Dairesinin 16.04.2007 tarih ve 2006/2084 sayılı yürütmenin durdurulması kararına karşı yapılan itirazın Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca henüz karara bağlanmadığı ve bahse konu davanın esastan görüşülmediği, bu aşamada … A.Ş. ve … A.Ş. hisselerinin geri alınması için alıcı şirket aleyhine yasal yollara başvurulması yönünde tesis edilecek bir işlemin, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu nezdinde yapılan itirazın kabulü ve/veya davanın esastan reddedilmesi durumunda fesih iradesi ortaya konulmuş ve iptali için yasal yollara başvurulmuş bir sözleşmeye yeniden geçerlik kazandırılması son derece zor olacağından hukuki sorunlara yol açabileceği ve telafisi güç veya imkansız kamusal zararlara sebebiyet verebileceğinden bahisle yürütmenin durdurulması kararına karşı yapılan itiraz ile anılan davada esas hakkında verilecek kararın sonucunun beklenmesine karar verilerek, yargı kararının gereğinin yerine getirilmesinin esas hakkında verilecek karara kadar ötelendiği, bir başka ifadeyle yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, yürütmenin durdurulması kararına itiraz edilmiş olması anılan kararın en geç otuz gün içerisinde yerine getirilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmayacağından, yürütmenin durdurulması kararına karşı yapılan itiraz başvurusu sonuçlanıncaya ve esas hakkında karar verilinceye kadar yürütmenin durdurulması kararının gereğinin yerine getirilmemesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Ancak, Danıştay Onüçüncü Dairesinin 16.04.2007 tarih ve E:2006/2084 sayılı yürütmenin durdurulması kararına dayanak alınan imar planında revizyon yapılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle İzmir Valiliği tarafından açılan davada; … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, şehircilik ilkeleri ve planlama esasları ile imar mevzuatına aykırı olduğu gerekçesiyle söz konusu işlemin iptal edildiği ve kararın temyiz edilmeyerek kesinleştiği, dolayısıyla yürütmenin durdurulması kararının dayanağının ortadan kalktığı, bilahare işin esası hakkında aynı Dairece verilen 11.03.2008 tarih ve E:2006/2084, K:2008/3130 sayılı kararla davanın reddine hükmedildiği görülmektedir.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından, yürütmenin durdurulması kararının işlevi üzerinde de durmak gerekmektedir.
Bilindiği üzere, yürütmenin durdurulması kararları idari işlemi, esas hakkında karar verilinceye kadar askıya alan, davanın esastan karara bağlanmasıyla birlikte etkisini yitiren ve iptal kararının yerine getirilmesinde ileride yaşanabilecek zorlukları ortadan kaldırmaya hizmet eden geçici tedbir niteliğinde kararlardır. Yürütmenin durdurulması kararının gereğinin en geç otuz gün içerisinde yerine getirilmesi yasal bir zorunluluk olduğundan, anılan süre zarfında kararın gereğinin fiili veya hukuki imkansızlık halleri dışında yerine getirilmemesi ilgililerin hukuki ve cezai sorumluluklarını gerektirmekte ise de, davanın esastan reddedilmesi ile birlikte yürütmenin durdurulması kararı hukuki etkisini yitireceğinden, idari işlem hukuka uygunluk karinesinden yararlanmaya devam eder.
Buna göre, gerek yürütmenin durdurulması kararına dayanak alınan imar planı revizyonuna ilişkin işlemin … İdare Mahkemesi kararıyla iptal edilmesi ve gerekse Danıştay Onüçüncü Dairesince yürütmenin durdurulması kararı verilmesinden sonra davanın esastan reddedilmesi karşısında, yürütmenin durdurulması kararının bu aşamada yerine getirilmesine hukuken imkan bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesince duruşma için taraflara önceden bildirilmiş bulunan 10.02.2009 tarihinde, davacı vekili Av. …’ın gelmediği, davalı idare vekili Av. …’nın geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle açık duruşmaya başlandı. Gelen tarafa usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra gelen tarafa son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:
Dava, … A.Ş.’ndeki %56,67 ve … A.Ş.’ndeki %41 oranındaki kamu hissesinin blok olarak satışına ilişkin … tarih ve … sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararının yürütmesinin durdurulması yolundaki Danıştay Onüçüncü Dairesinin 16.04.2007 tarih ve E:2006/2084 sayılı kararının uygulanarak Özelleştirme Yüksek Kurulunun anılan kararının iptali istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddine yönelik işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasanın 2. maddesinde “Cumhuriyetin nitelikleri” arasında sayılan hukuk devleti ilkesi, vatandaşların hukuki güvenlik içinde bulundukları, devletin eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olduğu bir sistemi ifade etmektedir. Anayasa Mahkemesi de, hukuk devletini “İnsan haklarına saygılı ve bu hakları koruyucu âdil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmekle kendisini yükümlü sayan, bütün eylem ve işlemleri yargı denetimine bağlı olan devlet” biçiminde tanımlamıştır. Hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak yine Anayasanın 138. maddesinin son fıkrasında yer alan: “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” hükmü ile yargı kararlarının gereğinin idarece yerine getirilmesi zorunluluğu açık olarak vurgulanmıştır.
Anayasadaki bu konuya ilişkin düzenlemeye koşut kurallar 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun ” Kararların sonuçları” başlıklı 28. maddesinin 1. fıkrasında yer almıştır. Söz konusu maddede, “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez.” kuralına yer verilerek, Anayasanın 2. maddesinde yer alan “hukuk devleti” ilkesine uygun bir düzenlemeye gidilmiştir.
Görüldüğü gibi, hukuk düzenimizde Danıştay, bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının gereğinin idarece geciktirilmeksizin yerine getirilmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur.
Dosyanın incelenmesinden, … A.Ş.ndeki %56,67 ve … A.Ş.ndeki %41 oranındaki kamu hissesinin blok olarak satışına ilişkin … tarih ve … sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle davacı Birlik tarafından açılan davada, Dairemizin 16.04.2007 tarih ve E:2006/2084 sayılı kararıyla Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun sözü edilen kararının yürütmesinin durdurulmasına karar verildiği, bu karara karşı davalı idare tarafından yapılan itirazın Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 12.07.2007 tarih ve YD İtiraz No: 2007/469 sayılı kararıyla reddedilmesi üzerine yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararın uygulanarak Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle davacı Birlik tarafından davalı idareye başvuruda bulunulduğu, bu başvurunun cevap verilmeyerek reddedilmesi sonucu dava açıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı idarece verilen savunma ekinde yer alan … tarih ve … sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararında, yürütmenin durdurulması hakkındaki kararın uygulanmasına ilişkin olarak;
“-Danıştay 13. Dairesi’nin 16.04.2007 tarih ve 2006/2084 sayılı yürütmenin durdurulması kararına karşı yapılan itirazın Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca henüz karara bağlanmadığı ve bahse konu davanın esastan görüşülmediği,
-Bu aşamada … A.Ş. ve … A.Ş. hisselerinin geri alınması için alıcı şirket aleyhine yasal yollara başvurulması yönünde tesis edilecek bir işlemin, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu nezdinde yapılan itirazın kabulü ve/veya davanın esastan reddedilmesi durumunda -fesih iradesi ortaya konulmuş ve iptali için yasal yollara başvurulmuş bir sözleşmeye yeniden geçerlik kazandırılması son derece zor olacağından- hukuki sorunlara yol açabileceği ve telafisi güç veya imkansız kamusal zararlara sebebiyet verebileceği” nden bahisle yürütmenin durdurulması kararına karşı yapılan itiraz ile anılan davada esas hakkında verilecek kararın sonucunun beklenmesine karar verilerek, yargı kararının gereğinin yerine getirilmesinin esas hakkında verilecek karara kadar ötelendiği, diğer bir anlatımla yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararın uygulanmadığı görülmüştür.
2577 sayılı Kanunun 28. maddesinin 1. fıkrası hükmünde esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlar arasında bir ayrım yapılmayarak, hem yürütmenin durdurulmasına hem de esasa ilişkin yargı kararlarının uygulanma zorunluluğundan söz edilmiş olması karşısında, yukarıda yer verilen gerekçeyle yürütmenin durdurulması kararının gereğinin yerine getirilmemesinde isabet bulunmamaktadır.
Ancak yürütmenin durdurulması kararının verilmesinden sonra bu karar henüz uygulanmadan verilen ve niteliği gereği idareye uygulama yükümlülüğünü getirmeyen davanın reddi yolunda bir karar verilmiş olması halinde ortaya çıkan hukukî sonucun da değerlendirilmesi gerekmektedir.
Açılan bir davada, işlemin yürütülmesinin durdurulmasına karar verildikten sonra davanın reddedilmesi halinde, işlem tekrar yürürlük kazanır ve daha önce yürütmenin durdurulması kararı gereği bir işlem tesis edilmemişse yukarıda da belirtildiği üzere davanın reddi idareye yeni bir uygulanma yükümlülüğü de getirmez.
Bu aşamada, Anayasa’nın 138. maddesi hükmü uyarınca mahkeme kararları yasama, yürütme organları ve idare yönünden olduğu kadar, yargı organları açısından da bağlayıcıdır.
Bu temel ilkeler çerçevesinde uyuşmazlık konusu olay irdelendiğinde; Dairemizin 16.04.2007 tarih ve E:2006/2084 sayılı kararıyla, …. A.Ş.nin 99,99 hisse ile iştiraki olan … A.Ş.ne ait, … …’da bulunan ve soğuk hava deposu olarak kullanılan taşınmazı da içeren alanda, … Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 13.03.2006 tarihli kararı ile nazım imar planı revizyonunun yapıldığı, 10.08.2006 tarihinde onaylanan bu planda, bahse konu taşınmazın bulunduğu yere ilişkin, daha önce 0.30 olarak belirlenen “Taban Alanı Kat Sayısının” 0.40, 3.50 olarak belirlenen “Kat Alanı Kat Sayısı”nın da 4.50 olarak değiştirildiği, bu suretle mevcut yerde oluşan yoğunluk artışı sonucu … A.Ş.ne ait taşınmazın değerinin de arttığı, … A.Ş.nin hisseleri için bu değişiklikler dikkkate alınarak yeni bir değer tespitinin yapılması gerekirken, ihalenin …A.Ş.ne ait soğuk hava deposunun 10.10.2005 onaylanan 1/1000 ölçekli plandaki eski imar durumuna göre hazırlanan değerleme raporu esas alınarak sonuçlandırıldığı, bu durumda, satışa konu hisselerin gerçek değeri belirlenmeden tesis edilen özelleştirme işleminde bu açıdan hukuka ve kamu yararına uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle … tarih ve … sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararının yürütmesinin durdurulmasına karar verildiği, ancak Dairemiz kararına dayanak alınan imar planının iptali istemiyle … Valiliği tarafından açılan davada, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararıyla, şehircilik ilkeleri ve planlama esasları ile imar mevzuatına aykırı olduğu gerekçesiyle imar planının iptal edildiğinin anlaşılması nedeniyle işin esası hakkında Dairemizin 11.03.2008 tarih ve E.2006/2084, K:2008/3130 sayılı kararıyla davanın reddine karar verildiği anlaşıldığından dava konusu işlemde hukuka aykırı bir yön görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, artan posta giderinin istemi halinde davacıya iadesine 10.02.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi.