Danıştay Kararı 13. Daire 2007/13686 E. 2008/7969 K. – T.

13. Daire         2007/13686 E.  ,  2008/7969 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2007/13686
Karar No: 2008/7969

Davacı : …
Vekili : …
Davalı : Başbakanlık – ANKARA
Davanın Özeti : 21.10.2007 tarihinde …’nin … Bölgesinde meydana gelen terörist saldırılarla ilgili olarak; kamu düzenini ve halkın moral değerlerini olumsuz etkileyen, güvenlik güçlerine dönük zaaf imajı yayan, toplumsal psikolojiyi olumsuz etkileyen radyo ve televizyon yayınlarının, toplumsal sorumluluğa ve duyarlılığa uygun yayın anlayışı temelinde, güvenlik güçlerinin moral değerlerinin yüksek tutulması, toplumsal psikolojinin olumsuz etkilenmemesi ve çocukların ruh sağlığının korunması amacıyla 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un 25 inci maddesi gereğince durdurulmasına ilişkin Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı tarafından imzalanan … tarih ve … sayılı kararın; işlemin kamu yararı unsuru taşımadığı, idarenin takdir hakkının keyfi ve sınırsız kullanıldığı, kamuyu ilgilendiren önemli bir olay hakkında toplumun haber alma ve bilgi edinme hakkının engellendiği, yasağın sınırlarının belli olmadığı ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Anayasa’nın 13., 26. ve 28. madde hükümleri çerçevesinde basın hürriyetinin kanunla sınırlanabilmesine olanak tanındığı, 3984 sayılı Yasa’nın 25. maddesi uyarınca milli güvenliğin gerektirdiği ve kamu düzeninin bozulması ihtimalinin bulunduğu hallerde başbakana veya görevlendireceği bakana yayın durdurma yetkisi verildiği, kamu düzeninin güvenlik , dirlik esenlik ve sağlık olmak üzere üç unsurdan oluştuğu, yasağın sınırlarını da anılan unsurların belirlediği, yürütme organının milli güvenliğin gerekli kıldığı hallerde ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması muhtemel olduğu hallerde kanun tarafından verilen yetkiyle yayını durdurabileceği, kanunda yayının içerik ve sınırları ve yayın saatiyle ilgili bir ayrıntının yer almadığı, 21.10.2007 tarihli …’nin …Bölgesinde meydana gelen saldırılar demek suretiyle yayının sınırlarının da belirlendiği, anılan yayınların kamu düzenini ve halkın moral değerlerini olumsuz etkileyen, güvenlik güçlerine dönük zaaf imajı yayan, toplumsal psikolojiyi olumsuz etkileyen yayınlar olarak tanımlandığı, hangi yayının durdurulacağına ilişkin sınır ve kapsamın açık ve net biçimde ortaya konulduğu, terörün her toplumda kamu düzenini bozucu nitelikte olduğundan yayın durdurmaya yönelik müdahalenin meşru bir amaca dayandığı, işlemin hukuka ve hizmetin gereklerine, ulusal ve uluslararası mevzuata uygun olduğu, uluslararası alanda örnek teşkil eden büyük toplumsal olaylardaki uygulama emsallerine rastlandığı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hâkimi …’ın Düşüncesi :3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un 25. maddesinin birinci fıkrasında; yargı kararları saklı kalmak kaydıyla yayınların önceden denetlenemeyeceği ve durdurulamayacağı kurala bağlanmış, bu kuralın istisnasına ilişkin olarak maddenin devamında, millî güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde yahut kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması kuvvetle ihtimal dahilinde ise Başbakan veya görevlendireceği bakanın yayını durdurabileceği hükmüne yer verilmiştir.
Yayınların önceden denetlenemeyeceği ve durdurulamayacağı ilkesinin istisnasını oluşturan bu düzenlemenin, “yayının önceden durdurulması” niteliğinde olması ve yayın özgürlüğünü kısıtlaması nedeniyle, kapsam ve sınırlarının açık ve somut bir biçimde durdurma kararında belirlenmesi zorunlu olup, bu husus, yayın özgürlüğü ilkesinin gereğidir.
Yayın durdurma kapsamına alınan “kamu düzenini ve halkın moral değerlerini olumsuz etkileyen, güvenlik güçlerine dönük zaaf imajı yayan, toplumsal psikolojiyi olumsuz etkileyen radyo ve televizyon yayınlarının” hangi tür yayınlar olduğunun tereddüte yer verilmeyecek şekilde açık ve somut şekilde ortaya konulmaması nedeniyle, durdurmanın kapsam ve sınırlarının kararda belli edilmediği ve kararın bu yönüyle 3984 sayılı Yasa’nın 25. maddesinin birinci fıkrasına aykırılık oluşturduğu açık olduğundan, dava konusu işlemin iptali gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’nin Düşüncesi : Dava; 21.10.2007 tarihinde …nin … Bölgesinde meydana gelen terörist saldırılarla ilgili olarak; kamu düzenini ve halkın moral değerlerini olumsuz etkileyen, güvenlik güçlerine dönük zaaf imajı yayan, toplumsal psikolojiyi olumsuz etkileyen radyo ve televizyon yayınlarının, toplumsal sorumluluğa ve duyarlılığa uygun yayın anlayışı temelinde, güvenlik güçlerinin moral değerlerinin yüksek tutulması, toplumsal psikolojinin olumsuz etkilenmemesi ve çocukların ruh sağlığının korunması amacıyla 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un 25 inci maddesi gereğince durdurulmasına ilişkin Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı tarafından imzalanan … tarih ve … sayılı kararın iptali istemiyle açılmıştır.
3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun 4. maddesinde “Yayın İlkeleri” belirlenmiş; bu ilkelere aykırı yayınlara Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nca uygulanacak yaptırımlar Kanunun 33. maddesinde düzenlenmiş; dava konusu işlemin dayanağı olan “Yayınların Men Edilmesi” başlıklı 25. maddesinde de: “Yargı kararları saklı kalmak kaydıyla yayınlar önceden denetlenemez ve durdurulamaz. Ancak, milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde yahut kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması kuvvetle ihtimal dahilinde ise Başbakan veya görevlendireceği bakan yayını durdurabilir.
Radyo ve televizyon kuruluşları, Cumhurbaşkanının veya Hükümetin; milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel sağlığın ve genel ahlakın gerekleriyle ilgili bildirilerini yayınlamakla yükümlüdür.
Yukarıdaki fıkralar uyarınca alınacak icrai, idari kararlar aleyhine açılacak iptal davaları doğrudan doğruya Danıştay’da açılır. Danıştay bu davalara öncelikle bakar ve öncelikle karara bağlar. Yürütmeyi durdurma talepleri hakkında 48 saat içerisinde karar verir.” hükmü ile maddede öngörülen nedenlere dayanmak şartıyla Başbakana yayın durdurma konusunda istisnai bir yetki verilmiştir.
Bu bakımdan, dava konusu işlemle getirilen yayın yasağının Anayasa ile güvenceye bağlanan düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ve basın özgürlüğü ile bağlantısı nedeniyle öncelikle konunun bu yönüyle değerlendirilmesi gerekmektedir.
Herkesin, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim ve başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahip olduğu; bu hürriyetin resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsadığı ve bu fıkra hükmünün, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel olmadığı hükmünü taşıyan Anayasanın 26. maddesinin birinci fıkrasında düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanılmasının kapsamı belirlendikten sonra, ikinci fıkrasında, bu özgürlüğün kullanılmasının milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabileceği öngörülmüş; basın özgürlüğüne ilişkin 28. maddenin birinci fıkrasında: “Basın hürdür, sansür edilemez…” denildikten sonra, ikinci fıkrasında: “Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.” düzenlemesine, üçüncü fıkrasında da, basın özgürlüğünün sınırlanmasında Anayasanın 26. ve 27. maddeleri hükümlerinin uygulanacağı hükmüne yer verilmiştir.
Anayasanın 13. maddesinde de: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” denilmiştir.
Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesinde de ifade özgürlüğünün kapsamı ve sınırları hususunda Anayasanın 26. maddesindeki hükümlere paralel ifadelere yer verilmiştir.
T.C. Anayasasının ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin belirtilen hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, düşünceyi açıklama özgürlüğüne getirilecek sınırlamanın; yasa tarafından öngörülmesi, meşru bir amaç taşıması, demokratik toplum için zorunlu olması ve ölçülü kullanılması gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Buna göre, yayın yasağına ilişkin işlemin hukuka uygun olduğunun kabul edilebilmesi için yürütme organının bu konuda yasayla yetkilendirilmesi ve olayda yasada öngörülen nedenlerin gerçekleşmiş olması yeterli olmamakta, getirilen yasağın aynı zamanda demokratik toplumun gereklerine ve ölçülülük ilkelerine de uygun kullanılması önem arz etmektedir.
Bilindiği üzere radyo ve televizyon yayıncılığında “yayın” kavramı; radyo ve televizyondan yayınlanan “haber, yorum, bilgilendirme, drama, reklam, karikatür, fotoğraf, ses v.b.” ürünleri kapsamaktadır.
Hal böyle olunca, yayın kavramının kapsamının genişliği dikkate alındığında yayın yasağına ilişkin işlemlerde yasaklamanın hangi tür yayınları kapsadığının ve sınırlarının açıkça belirtilmesi ve buna bağlı olarak da radyo ve televizyon kuruluşlarının yasağın kapsamını öngörebilmelerinin sağlanması gerekir. Oysa dava konusu işlemde durdurulan yayınların hangi tür yayınlar olduğu hususu açıkça ortaya konulmamakta, işlem, yasağın kapsamı ve sınırları konusunda bir belirsizlik taşımaktadır.
Bu itibarla, Anayasa ve yasaya göre yürütme organına istisnai olarak kullanılmak üzere tanınan “yayınların yasaklanması” konusundaki yetkinin sınırlarının aşıldığı, böylece halkın bir olay hakkında bilgi edinme hakkının tüm yollarının kapatıldığı ve “ölçülülük” ilkesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle dava konusu kararın iptaline karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, 21.10.2007 tarihinde …’nin … Bölgesinde meydana gelen terörist saldırılarla ilgili olarak; kamu düzenini ve halkın moral değerlerini olumsuz etkileyen, güvenlik güçlerine dönük zaaf imajı yayan, toplumsal psikolojiyi olumsuz etkileyen radyo ve televizyon yayınlarının, toplumsal sorumluluğa ve duyarlılığa uygun yayın anlayışı temelinde, güvenlik güçlerinin moral değerlerinin yüksek tutulması, toplumsal psikolojinin olumsuz etkilenmemesi ve çocukların ruh sağlığının korunması amacıyla 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un 25 inci maddesi gereğince durdurulmasına ilişkin Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı tarafından imzalanan … tarih ve … sayılı kararın iptali istemiyle açılmıştır.
3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un 25. maddesinin birinci fıkrasında; yargı kararları saklı kalmak kaydıyla yayınların önceden denetlenemeyeceği ve durdurulamayacağı kurala bağlanmış, bu kuralın istisnasına ilişkin olarak maddenin devamında, millî güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde yahut kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması kuvvetle ihtimal dahilinde ise Başbakan veya görevlendireceği bakanın yayını durdurabileceği hükmüne yer verilmiştir.
Yayınların önceden denetlenemeyeceği ve durdurulamayacağı ilkesinin istisnasını oluşturan bu düzenlemenin, “yayının önceden durdurulması” niteliğinde olması nedeniyle, yayın özgürlüğünü kısıtlaması, bu haliyle “yasaklama” niteliği taşıması karşısında, kapsam ve sınırlarının açık ve somut bir biçimde durdurma kararında belirlenmesi zorunlu olup, bu husus, demokratik rejimlerin önemli unsurlarından birini oluşturan yayın özgürlüğü ilkesinin gereğidir.
Aksine bir uygulama, Yasa’nın anılan maddesindeki istisna hükmünün getiriliş amacının ortadan kaldırılması sonucunu doğuracağı gibi, sınırları belli olmayan bu tür yayın durdurmanın, yayıncı kuruluşları yapılacak yayınlarla ilgili olarak bu yasağa uyma konusunda tereddüde düşüreceği de kuşkusuzdur.
Dava konusu işlemle, kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının kuvvetle ihtimal dahilinde olduğu sebebine bağlı olarak ve “güvenlik güçlerinin moral değerlerinin yüksek tutulması, toplumsal psikolojinin olumsuz etkilenmemesi ve çocukların ruh sağlığının korunması amacıyla” durdurma kararı verilmiş ise de; radyo ve televizyon yayınlarının çeşitliliği de gözönüne alındığında, yayın durdurma kapsamına alınan “kamu düzenini ve halkın moral değerlerini olumsuz etkileyen, güvenlik güçlerine dönük zaaf imajı yayan, toplumsal psikolojiyi olumsuz etkileyen radyo ve televizyon yayınlarının” hangi tür yayınlar olduğunun açık ve somut şekilde ortaya konulmaması nedeniyle, durdurmanın kapsam ve sınırlarının kararda belli edilmediği ve kararın bu yönüyle 3984 sayılı Yasa’nın 25. maddesinin birinci fıkrasına aykırılık oluşturduğu açıktır.
Açıklanan nedenlerle, 21.10.2007 tarihinde Hakkari’nin Dağlıca bölgesinde meydana gelen terörist saldırılarla ilgili radyo ve televizyon yayınlarının 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un 25 inci maddesi gereğince durdurulmasına ilişkin Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı tarafından imzalanan … tarih ve … sayılı kararın iptaline, aşağıda dökümü yapılan toplam … YTL yargılama giderinin davalı idarelerden alınarak davacıya ve yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca … YTL vekâlet ücretinin de davalı idareden alınarak davacı vekiline verilmesine, artan posta giderinin istemi halinde davacıya iadesine, 19.12.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.