Danıştay Kararı 13. Daire 2006/5629 E. 2007/830 K. 19.02.2007 T.

13. Daire         2006/5629 E.  ,  2007/830 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No: 2006/5629
Karar No: 2007/830

Kararın Düzeltilmesini İsteyen : Sermaye Piyasası Kurulu
Vekili: …
Karşı Taraf: …
Vekili: …

İstemin Özeti: Davacının idari para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin davalı idare işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararını, idari para cezasının üst sınırdan verilmesinin nedenlerinin işlemde gösterilmesi gerektiği gerekçesiyle bozan Danıştay Onüçüncü Dairesi’nin 05.05.2006 tarih ve E:2006/39, K:2006/2097 sayılı kararın; davacıya iki ayrı eylemi nedeniyle tek bir işlem uygulandığı, davacının kardeşi ve aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olan kişice özel durum açıklaması yapılmadan önce hisse senedi alımı yapılıp özel durum açıklaması yapıldıktan sonra ise hisse senedi satımı yapılarak maddi menfaat elde edildiği ileri sürülerek düzeltilmesi istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Karar düzeltme isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hâkimi …’in Düşüncesi: Karar düzeltme dilekçesinin incelenmesinden, 19.09.2003 tarihinde imzalanan Finansal Yeniden Yapılandırma Anlaşması çerçevesinde kredi borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin görüşmelere 19.07.2002 tarihinde başlanılmasına rağmen görüşmelere başlanılmasının … Menkul Kıymetler Borsasına ve Sermaye Piyasasına bildirilmediği, sözleşmenin imzalaması bilgisinin ise dört günlük gecikme ile 23.09.2003 tarihinde bildirildiği, davacının kardeşi ve aynı zamanda şirket yönetim kurulu üyesi olan kişinin ise banka ile yapılan Finansal Yeniden Yapılandırma Anlaşmasından hemen önce şirket hisse senedi alımı yaptığı, sözleşme kamuya açıklandıktan sonra da hisse senedi satımı yaparak menfaat temin ettiği anlaşıldığından davacı hakkında Kanun’un 47/A maddesi uyarınca idarî para cezası ile cezalandırılmasında hukuka aykırılık görülmemekle birlikte 2002 yılında meydana gelen özel durumunun hiç açıklanmaması ve 2003 yılında meydana gelen özel durumun ise geç açıklanması nedeniyle şirket yönetim kurulu başkanı olan davacı hakkında verilecek para cezası miktarının bu yıllar için belirlenen alt ve üst sınırlar arasında olması gerekirken 2004 yılı için belirlenen miktarların üst sınırı esas alınarak belirlenmesinde hukuka uygunluk bulunmadığından, davanın reddi yolundaki temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukukî isabet görülmediğinden temyiz isteminin kabulüyle mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi : Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54 üncü maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve 2577 sayılı Yasa’nın 54. maddesi uyarınca dosyadaki belgeler incelendikten sonra karar düzeltme istemi kabul edilerek Danıştay Onüçüncü Dairesi’nin 05.05.2006 tarih ve E:2006/39, K:2006/2097 sayılı kararı kaldırılarak temyiz istemi yeniden incelendi, işin gereği görüşüldü;
Dava; … A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve murahhas üyesi olan davacıya … YTL idarî para cezası verilmesine ilişkin davalı idarenin 06.05.2004 tarihli … sayılı işleminin iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesi’nce; anılan şirketin alacaklı bankalar ile ilk olarak 19.07.2002 tarihinde görüşmelere başlanmasına rağmen bir özel durum açıklaması yapmadığı, bu hususun … sayılı ilke kararına aykırı olduğu, alacaklı bankalar ile yapılan anlaşmanın 19.09.2003 tarihinde şirket yetkilileri tarafından imzalanmasına karşın anlaşmaya ilişkin özel durum açıklamasının 23.09.2003 tarihinde yapılması hususunun da Seri VIII No:39 sayılı Özel Durumların Kamuya Açıklanmasına İlişkin Esaslar Tebliğinin 12.maddesine aykırı bulunduğu, bu durumlar dikkate alındığında şirket yönetim kurulu başkanı olan davacının, Sermaye Piyasası Kurulunun 47/A maddesi uyarınca zararın veya tehlikenin ağırlığı, kastın yoğunluğu, ilgililerin iktisadî ve sosyal durumu gibi ölçütler göz önünde bulundurulmak suretiyle üst sınırdan takdir edilen dava konusu idarî para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davanın, yönetim kurulu başkanı olduğu … A.Ş.’nce bankalar ile kredi borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin görüşmelere başlanılmasının ilgili merciilere açıklanmaması ve bankalar ile şirketin imzalamış olduğu sözleşmenin de kamuya geç açıklanmasının Sermaye Piyasası Kurulunun 1996/17 sayılı İlke kararına ve Seri VIII No:39 sayılı tebliğin 12. maddesine aykırı olması nedeniyle davacı hakkında … YTL idari para cezası uygulanmasına ilişkin Sermaye Piyasası Kurulu’nun 6.5.2004 tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle açıldığı, karar düzeltme dilekçesinden de, davacının yönetim kurulu başkanı olduğu şirketin 19.09.2003 tarihinde imzalanan “Finansal Yeniden Yapılandırma Anlaşması” çerçevesinde kredi borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin görüşmelere 19.07.2002 tarihinde başlandığı ve bu hususun … Menkul Kıymetler Borsasına ve Sermaye Piyasasına 23.09.2003 tarihinde bildirildiği, davacının kardeşi ve aynı zamanda şirket yönetim kurulu üyesi olan kişinin ise banka ile yapılan anlaşmadan hemen önce şirket hisse senedi alımı yaptığı, sözleşme kamuya açıklandıktan sonra da satım yaparak menfaat temin ettiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, sözü edilen eylemler nedeniyle oluşan özel durumlardan birinin ilgili merciilere bildirilmemesinin, diğer durumun ise, geç açıklanmasının, Sermaye Piyasası Kurulunun tebliğ ve ilke kararlarına aykırı olması ve şirket yönetim kurulu başkanı olan davacının şirket yönetim kurulu üyesi kardeşinin özel durum açıklaması yapılmadan önce şirket hisse senedi alımı yapıp özel durum kamuya açıklandıktan sonra da satım yaparak menfaat temin ettiğinin tespiti karşısında davacı hakkında Kanun’un 47/A maddesi uyarınca idarî para cezası uygulanmasında hukuka aykırılık görülmemiştir.
Davacının temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü 2002 ve 2003 yılında gerçekleşen özel durumlar nedeniyle işlemin tesis edildiği tarih olan 2004 yılı yeniden değerleme oranı dikkate alınarak idarî para cezası işlemi uygulanmasının hukuka aykırı olduğu iddiasına gelince;
2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 47/A maddesinin 1. fıkrasında “Bu Kanuna dayanılarak yapılan düzenlemelere, belirlenen standart ve formlara ve Kurulca alınan genel ve özel nitelikteki kararlara aykırı hareket ettiği tespit edilen gerçek kişiler ve tüzel kişiler hakkında gerekçesi belirtilmek suretiyle Kurul tarafından 2 milyar liradan 10 milyar liraya kadar para cezası verilir.” kuralı yer almış, olay tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 28.07.1999 tarih ve 4421 sayılı Kanunun 5. maddesiyle değişen Ek 2. maddesinde ise bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra kabul edilen Kanunlardaki para cezalarının, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında arttırılarak uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
Bu düzenlemelere göre Kanunda alt ve üst sınırı … Milyar TL olan idarî para cezası miktarı yeniden değerleme oranları uygulanmak suretiyle 2002 yılı için … Milyar TL, 2003 yılı için … Milyar TL, 2004 yılı için ise … Milyar TL olarak belirlenmiştir.
Kanunen suç sayılan eylemler nedeniyle suçun işlendiği tarih için belirlenen cezanın uygulanması, hem hukukun genel ilkesi hem de Anayasa’nın 38. maddesinde ifadesini bulan “kimse suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş cezadan daha ağır bir ceza ile cezalandırılamaz” şeklindeki kuralın bir gereğidir.
Ancak, 2002 yılında meydana gelen özel durumunun hiç açıklanmaması ve 2003 yılında meydana gelen özel durumun ise geç açıklanması nedeniyle şirket yönetim kurulu başkanı olan davacı hakkında verilecek para cezası miktarının bu yıllar için belirlenen alt ve üst sınırlar arasında olması gerekirken 2004 yılı için belirlenen miktarların üst sınırı esas alınarak belirlenmesinde hukuka uygunluk bulunmadığından, davanın reddi yolundaki temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukukî isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49.maddesi uyarınca temyiz isteminin kabulüne, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine, 19.02.2007 tarihinde esasta oybirliğiyle, gerekçede oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının yönetim kurulu başkanı olduğu şirketin bankalara olan borcunun yeniden yapılandırılmasına ilişkin görüşmelere başlanılmasını bildirmemesi, görüşmeler sonucu şirket borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişin imzalanan Finansal Yeniden Yapılandırma Anlaşmasına ilşkin bilginin de 4 gün gecikme ile açıklanmasının Sermaye Piyasası Kurulunun … sayılı İlke kararına ve Seri VIII No:39 sayılı tebliğin 12. maddesine aykırı olması nedeniyle, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kurulu Kanununun 47/A maddesi hükmü uyarınca Sermaye Piyasası Kurulu tarafından çıkarılan tebliğe aykırı davranışta bulunulduğundan bahisle dava konusu idarî para cezasının verildiği anlaşılmaktadır.
2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 47/A maddesinde “Bu Kanuna dayanılarak yapılan düzenlemelere, belirlenen standart ve formlara ve Kurulca alınan genel ve özel nitelikteki kararlara aykırı hareket ettiği tespit edilen gerçek kişiler ve tüzel kişiler hakkında gerekçesi belirtilmek suretiyle Kurul tarafından iki milyar liradan 10 milyar liraya kadar para cezası verilir.” hükmü yer almıştır.
Alınan madde hükmü uyarınca Kurulca alınan genel ve özel nitelikteki kararlara aykırı hareket ettiği tespit edilenlere para cezası verilmesi mümkündür.
Yasanın 16/A maddesinde “Halka açık anonim ortaklıkların sermaye ve yönetiminde kontrolü sağlamak amacıyla pay sahiplerine çağrıda bulunarak, hisse senedi toplama girişiminde bulunulmasında veya genel kurullarda oy hakkını kullanmak için vekâlet istenmesinde veya ortaklığın pay dağılımının önemli ölçüde değişmesi sonucunu veren, hisse senedi el değiştirmelerinde, sermaye artırımlarında, birleşme ve devirlerde, menkul kıymetlerin değerini etkileyebilecek önemli olay ve gelişmelerde Kurul, küçük pay sahiplerinin korunması ve kamunun aydınlatılmasını sağlamak amacıyla düzenlemeler yapar.” hükmü yer almış, Seri:VIII, No:39 sayılı Özel Durumların Kamuya Açıklanmasına İlişkin Esaslar Tebliği’nin Özel Durumlar başlıklı 5.maddesinin ( e ) fıkrasının yedinci bendinde, “Kurul Tebliğleri uyarınca kamuya açıklanan son bilançodaki aktif toplamının %10 veya daha fazlasına tekabül eden tutardaki borçlar için alacaklıların, birlikte veya münferiden alacaklarının bir kısmından veya tamamından vazgeçmeleri veya vadelerini uzatmaları; ortaklığın konkordato mühleti isteminde bulunması, konkordatonun tasdik edilmesi, reddedilmesi veya konkordatonun feshedilmesi veya ortaklığın iflasına karar verilmesi, Ortaklık için önemli bir mâli yükümlülük altına doğrudan veya şarta bağlı olarak girilmesine yol açacak gelişmelerin meydana gelmesi, ortaklığın borçlarının ertelenmesi veya yeniden yapılandırılması talebinde bulunması, söz konusu taleplerin sonuçlanması,” durumlarında bu tebliğin 10. ve 12. maddelerininde belirtilen esaslar çerçevesinde kamuya açıklama yapılmasının zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır.
Uyuşmazlık konusu olayda, davacının yönetim kurulu başkanı olduğu şirketin bankalara olan borcunun yeniden yapılandırılmasına ilişkin görüşmelere başlanılmasını bildirmemesi, görüşmeler sonucu şirket borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişin imzalanan Finansal Yeniden Yapılandırma Anlaşmasına ilşkin bilginin de 4 gün gecikme ile bildirilmesi eylemleri kurul tebliğlerine aykırı bulunmakla beraber, Tebliğ hükümlerinde bu tür açıklamaların yapılması konusunda şirket yönetiminde bulunanların sorumlu olduğu konusunda bir düzenleme yer almaması nedeniyle açıklama yapmanın şirketin tüzel kişiliğinin sorumluluğunda olduğu aşikârdır. Aksi yolda yapılacak bir yorum, şirket adına tüm işlemlerin yönetim kurulu tarafından yapılması nedeniyle, gerçek kişiler ve tüzel kişiler hakkında uygulanma imkânı olan 47/A maddesi uyarınca şirkete yönelme olanağını ortadan kaldıracak, devamlı yönetim kurulu üyeleri adına para cezası düzenlenmesi sonucunu doğuracaktır.
Öte yandan, Yasanın 16/A maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Hisse senetleri borsalar ve teşkilâtlanmış diğer piyasalarda işlem gören anonim ortaklıkların yönetim kurulu üyeleri, genel müdür ve yardımcıları ile sermayenin %10 veya daha fazlasına sahip ortakları, malik oldukları anonim ortaklıklara ait hisse senetleriyle ilgili olarak, Kurulun kamuyu aydınlatma açısından gerekli gördüğü bilgileri, belirlenecek şekil ve esaslar dahilinde Kurula ve ilgili borsalara ve teşkilâtlanmış diğer piyasalara bildirmekle yükümlüdürler.” hükmü ise şirket yönetim kurulu üyelerine, şirkete ilişkin her konuda açıklama yapma sorumluluğu getiren bir düzenleme olmayıp, açık bir şekilde yönetim kurulu üyelerinin malik oldukları hisse senetlerinde yaptıkları işlemleri bildirmelerine ilişkin bir düzenleme olduğundan, bu maddeye dayanılmak suretiyle davacının sorumluluğundan bahsetmeye olanak bulunmamaktadır.
Bu itibarla, uyuşmazlıkta, para cezasının şirkete yönelik düzenlenmesi gerekirken, şirket adına açıklama yapma konusunda herhangi bir yetki de verilmemiş davacının, kurul kararlarına aykırı bir hareketi söz konusu olmadığından dava konusu işlemde mevzuata uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabul edilerek davanın reddi yolundaki mahkeme kararının bu gerekçeyle bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.