Danıştay Kararı 13. Daire 2006/5565 E. 2007/354 K. 26.01.2007 T.

13. Daire         2006/5565 E.  ,  2007/354 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No: 2006/5565
Karar No: 2007/354

Kararın Düzeltilmesini İsteyen: … Televizyon Hizmetleri A.Ş.
Vekili: …
Karşı Taraf: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
Vekili: …

İstemin Özeti: Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce verilen 30.06.2006 tarihli, E:2006/1626, K:2006/2811 sayılı kararın; programdaki ifadelerin bir bütün olarak değerlendirildiğinde içeriğin siyasi bir eleştiri olduğunun kolaylıkla anlaşılacağı, eleştiri sınırının aşılmadığı ve bir siyasi parti liderinin canlı yayında yapmış olduğu konuşmalar nedeniyle davacı şirketin sorumlu tutulamayacağı ileri sürülerek düzeltilmesi istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Karar düzeltme isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hâkimi …’ın Düşüncesi: Olayda, konuşmacı bir siyasi parti lideri; eleştirilenler ise diğer bir partinin başkanı ve üst düzey temsilcileridir. Siyasi partilerin kuruluş amacı farklı görüşlerin örgütlü bir şekilde savunulması olup, bunun doğal sonucu olarak kendi görüşlerini savunmak yanında karşıt görüşleri de eleştireceklerdir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da politikacıların diğer kişilere göre eleştiriye daha açık ve hoşgörülü olmaları vurgulanmıştır. (örn: Castels ve Lingens kararları) Eleştiriler sert, kırıcı hatta abartılı olsa da nimet külfet dengesi gereği, toplumu yönetme, etkileme ve yönlendirme gücü bulunan siyasetçilerin bu güç oranında eleştiriye açık olma ve katlanma zorunlulukları vardır.
Kaldı ki olayda konuşmacının eleştirileri karşı tarafın kişilik haklarına yönelik olmayıp siyasi tercih ve fiillerine yöneliktir.
Açıklanan nedenlerle dava konusu yayında 3984 sayılı Yasanın 4/ı maddesinde düzenlenen yayın ilkesine aykırılık bulunmadığından İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi : Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendine göre karar düzeltme istemi yerinde görüldüğünden, Dairemizin 30.06.2006 tarihli, E:2006/1626, K:2006/2811 sayılı kararı kaldırılarak temyiz istemi yeniden incelenip gereği görüşüldü:
Dava, davacı şirkete ait televizyon kanalında 09.02.2004 tarihinde yayınlanan “…” adlı programa katılan … Partisi Genel Başkanı …’in …, …, … ve … hakkındaki bazı ifadeleri nedeniyle 3984 sayılı Kanunun 4756 sayılı Kanunla değişik 4. maddesinin (ı) bendinde belirlenen “Kişilerin manevi şahsiyetlerine eleştiri sınırları ötesinde saldırıda bulunulmaması…” ilkesinin ihlâl edilmiş olduğunun Üst Kurulca tespit edildiği gerekçesiyle yayın kuruluşunun uyarılmasına ilişkin, 16.02.2004 tarih ve 1495 sayılı işlemle tebliğ edilen Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun 11.02.2004 günlü kararının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesi’nce; dava dosyasının incelenmesinden, davacı yayın kuruluşunun 09.02.2004 tarihinde saat 22:00’de yayınladığı “… ” adlı programa katılan … Partisi Genel Başkanı …’in; “…” ibareleri ile başlayan ve ” …” şeklinde devam eden ifadelere yer verilmek suretiyle 3984 sayılı Kanunun değişik 4. maddesinin (ı) bendinde belirtilen yayın ilkesinin ihlâl edilmiş olduğunun Üst Kurulca tespit edilmesi üzerine yapılan işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un “Yayın İlkeleri” başlıklı 4/ı maddesinde, kişilerin manevi şahsiyetine eleştiri sınırı ötesinde saldırıda bulunulmaması kuralı yer almaktadır.
Madde hükmü ile kişilik haklarının korunması, yayın yoluyla bu hakka yönelik saldırıların önlenmesi amaçlanmıştır. Yayın özgürlüğünün demokratik rejim için vazgeçilmez unsurlardan biri olması nedeniyle, gereksiz sınırlandırmalardan uzak olması gerektiğinden, bu kuralın uygulanmasında yayın özgürlüğü ile kişilik hakları arasında nasıl bir dengenin kurulacağı önem kazanmaktadır. Bu nedenle yapılan yayında kişilerin manevi şahsiyetlerine yönelik bir saldırı mı olduğu, yoksa eleştiri çerçevesi içinde mi kalındığının saptanması zorunlu bulunmaktadır. Kişilerin manevi şahsiyetlerine yönelik bir saldırı olup olmadığının yayının niteliği, içeriği, eleştirilen ve eleştiren kişilerin nitelikleri göz önüne alınmak suretiyle belirlenmesi gereklidir.
Dava dosyası ile söz konusu yayın bandı incelendiğinde, yayınlanan programın bir siyasi parti lideri ile söyleşi niteliğinde olduğu, yapılan konuşmaların da, iktidarda olan bir siyasi partiye ve onun yöneticilerine yönelik bu liderin kendi siyasal görüşleri doğrultusunda yapılan konuşmalar olduğu belirlenmektedir. Demokratik bir toplumun vazgeçilmez öğelerinden biri olan siyasi partilerin temsilcilerinin bu sıfatı ile katıldıkları medyatik toplantılarda, kendi savlarının ispatı bakımından karşıt görüşleri eleştirmesi ve bu eleştiriyi de en etkileyici şekilde yapmak arzusu içinde olmaları tabiidir. Bu çerçeve içinde siyasilerin birbirlerine karşı yapmış oldukları eleştirilerin üslubu ve ölçüsünün herhangi bir kişiye göre daha farklı ve çarpıcı hatta ağır olması siyaset yapmanın gereği olarak ortaya çıkmaktadır. Siyaset adamlarının toplumu etkileme ve yönlendirme konumları, onların “eleştirilebilir” sınırlarını da genişletmektedir. Bu itibarla siyasilerin ağır da olsa haklarında yapılan eleştirileri hoşgörüyle karşılamaları gerektiğinden; doğrudan kişisel niteliklerine yönelmeyen, siyasal kimliklerine yönelik ifadelerin eleştiri sınırı içinde mütalaa edilmesi gereklidir.
Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin çeşitli kararlarında: “Hür siyasi tartışma bütünüyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde egemen demokratik toplum kavramının öz unsurunu oluşturmaktadır. Bu, nedenledir ki hoşgörülebilir eleştiri sınırları kamusal kişi sıfatıyla hareket eden siyaset adamı konusunda, sade vatandaşlara göre daha geniştir… Kuşkusuz siyaset adamı da özel hayat çerçevesi dışında, onurunun korunması hakkına sahiptir, fakat bu himayenin gerekleri, siyasi konuların serbestçe tartışılmasının sağlayacağı yararla dengelenmek zorundadır.”(Castels/İspanya, 23.04.1992), “Basın özgürlüğü halkla siyasi liderlerin fikirlerini ve tutumlarını keşfetmek ve bu konularda bir fikir oluşturmak bakımından en iyi araçlardan birini sunar. Daha genel olarak, siyasi tartışma özgürlüğü, AİHS’ne bir baştan ötekine damgasını vuran demokratik bir toplum kavramının tam merkezinde yer alır. Buna bağlı olarak, bizzatihi bir politikacı hakkında yapılacak kabul edilebilir eleştirinin sınırları, sıradan bir kişi hakkındakilerden daha geniştir.”(Lingens-Avusturya Kararı 1986) yolunda değerlendirmeler yapıldığı görülmektedir.
Dava konusu işleme esas alınan programda yapılan konuşmaların da, muhataplarının doğrudan kişilik haklarına yönelik olmaması, siyasi tercih ve tasarruflarına yönelik olması nedeniyle eleştiri sınırları içinde kaldığı anlaşıldığından, 3984 sayılı Yasanın 4/ı maddesinde düzenlenen yayın ilkesinin ihlâl edildiği yolundaki davalı idare işleminde hukuka uyarlık bulunmaması nedeniyle, davanın reddi yolunda karar verilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca davacının temyiz isteminin kabulüne, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının bozulmasına, dava dosyasının yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkeme’ye gönderilmesine, 26.01.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.