Danıştay Kararı 13. Daire 2006/3942 E. 2007/5164 K. 24.09.2007 T.

13. Daire         2006/3942 E.  ,  2007/5164 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No: 2006/3942
Karar No: 2007/5164

Davacı: …
Vekilleri: …
Davalılar: 1-Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
Vekili: …
2-Sermaye Piyasası Kurulu
Vekili : …

Davanın Özeti : Davacı, hissedarı olduğu … Fabrikası T.A.Ş.’nin (…), Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından 08.03.2006 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan ilân ile ticarî ve iktisadî bütünlük olarak satışının yapılmasına karar verildiği ve satıldığı, TMSF’na 02.05.2006 tarihinde yaptığı başvuru ile hissesine düşen miktarın ödenmesini istediği, istemin cevap verilmeyerek zımnen reddedildiği, …’ın toplam satış bedeli ile toplam borçları karşılaştırıldığında hissesine düşen miktarın …-YTL olduğu, TMSF ile … grubu arasında meydana gelen olaylarla ilgisinin bulunmadığı, yalnızca borsadan hisse senedi alan üçüncü kişi konumunda olduğu, Anayasa ve Sermaye Piyasası Kanunu ile mülkiyet hakkının güvence altına alındığı, Anayasa ve kanunların verdiği hak ve yetkiye dayanılarak hisse senedi satın aldığı, Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) sermaye piyasasının düzeninden ve denetiminden sorumlu olduğu, …’ın satılması sonucu zarara uğradığı iddiasıyla, uğradığını ileri sürdüğü …-YTL zararın ticarî faiziyle birlikte davalı idarelerden müteselsilen ve müştereken tahsiline karar verilmesini istemektedir.

Danıştay Tetkik Hâkimi …’ın Düşüncesi: Dava, davacının hissedarı olduğu … Fabrikası T.A.Ş.’nin (…), ticarî ve iktisadî bütünlük olarak satışının yapılması sonucu uğranıldığı ileri sürülen zararın ticarî faiziyle ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
…’ın ticarî ve iktisadî bütünlük olarak satışına ilişkin işlemler TMSF tarafından gerçekleştirilmiş olup, şirketin hisse senetlerinin satışı söz konusu değildir.
Davacı, şirketin, iktisadî ve ticarî bütünlük olarak satışı işlemi ve SPK tarafından mülkiyet hakkının korunmaması nedeniyle zarara uğradığını ileri sürmektedir.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun satış işlemi ile Sermaye Piyasası Kurulu’na yöneltilen mülkiyet hakkının korunmaması iddiası arasında 2577 sayılı İdari Yargılama usulü Kanunu’nun 5. maddesinde öngörülen maddî ve hukukî bağlılık bulunmadığından, anılan yasa hükmüne uygun bulunmayan dava dilekçesinin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce Tetkik Hâkiminin raporu ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra dava dosyası 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca incelenerek gereği görüşüldü;
Dava, davacının hissedarı olduğu, … Fabrikası T.A.Ş.’ nin (…) iktisadî ve ticarî bütünlük olarak satışına ilişkin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu işlemi ve Sermaye Piyasası Kurulu’ nun yatırımcıyı korumaması nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın ticari faiziyle ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14/3 maddesinde, dilekçelerin görev ve yetki, idari merci tecavüzü, ehliyet, idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, süre aşımı, husumet ve aynı Kanunun 3 ve 5. maddelerine uygun olup olmadıkları yönünden sırasıyla inceleneceği belirtilmiş; aynı Kanunun 15/1-d maddesinde ise, dilekçelerin 3 ve 5. maddelere uygun olmadıklarının tespiti halinde, yeniden dava açılmak üzere dilekçenin reddedileceği hükme bağlanmıştır.
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Aynı Dilekçe İle Dava Açılabilecek Haller” başlığını taşıyan 5. maddesinin 1. fıkrasında, “Her idarî işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılır. Ancak aralarında maddî veya hukukî yönden bağlılık ya da sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile dava açılabilir.” hükmüne yer verilmiş; 36. maddesinin (a) bendinde, idarî işlemlerden doğan tam yargı davalarında zarara neden olan idarî işlemin iptali istemiyle açılacak davayı çözümlemekle yetkili idare mahkemesinin, idari eylemlerden doğan tam yargı davalarında idarî eylemin yapıldığı yer idare mahkemesinin yetkili olduğu düzenlenmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının, hissedarı olduğu ve yönetim ve denetimi mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 15/7-a maddesi uyarınca devralınan …’ın ticarî ve iktisadî bütünlüğünün oluşturularak 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134. maddesi kapsamında satışa çıkarılmasına ilişkin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu işlemi nedeniyle uğradığı zararın ve satış işlemine konu olan şirketin hisse senetleri borsada işlem görmekte iken hisse senedi almış olmasına rağmen Sermaye Piyasası Kurulu’nun mülkiyet hakkını ve yatırımcıyı korumadığı ileri sürülerek uğradığı zararın ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu haliyle, davacının hisse senetleri borsada işlem görmekte iken yönetim ve denetimi 4389 sayılı Bankalar Kanunu uyarınca Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devralınan şirketin varlıklarının iktisadî ve ticarî bütünlük olarak satılmasına ilişkin işlem nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemi ile Sermaye Piyasası Kurulu’nun yatırımcıyı ve mülkiyet hakkını korumadığı nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü zararın tazmini istemi arasında aynı maddî sebeplerin varlığından söz edilemeyeceği gibi, bu istemler arasında bir sebep-sonuç ilişkisi bulunmadığından, davacının istemleri arasında 2577 sayılı Yasa’nın 5. maddesinin 1. fıkrasında aranan maddî veya hukukî bağlılık ya da sebep-sonuç ilişkisi koşullarının oluşmadığı görülmektedir.
Bu durumda davacının aralarında maddî veya hukukî bağlılık bulunmayan istemlerinin aynı dava dilekçesi ile dava konusu edilmesi olanağı bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle, 2577 sayılı Kanun’un 15/1-d maddesi uyarınca, bu kararın tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde 5. maddeye uygun şekilde her bir davalı idareye karşı ayrı ayrı, karşı taraf sayısından bir fazla ve imzalı dilekçelerle dilekçe ret kararını veren yargı yeri sıfatıyla Danıştay’da yeniden dava açmakta serbest olmak üzere dilekçenin reddine, aynı Kanun’un 15/5 maddesi hükmüne göre dilekçenin reddi üzerine yeniden verilen dilekçede aynı yanlışlık yapıldığı takdirde davanın reddedileceğinin davacıya tebliğine, aşağıda dökümü yapılan …-YTL yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, başvuru harcı dışındaki …-YTL nispî harcın ve artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, 24.09.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.