Danıştay Kararı 13. Daire 2006/2793 E. 2006/4732 K. 13.12.2006 T.

13. Daire         2006/2793 E.  ,  2006/4732 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No: 2006/2793
Karar No: 2006/4732

Temyiz İsteminde Bulunan: … A.Ş.
Vekili: …
Karşı Taraf: Şeker Kurumu
Vekili: …

İstemin Özeti: … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının; davacı şirketin meşrubat üreten bir şirket olduğu, başka bir şirketten aldığı nişasta sütünü kendi bünyesinde işleyerek tatlandırıcı (izoglukoz türü şeker) haline getirdiği ve ortaya çıkan bu şekeri piyasaya arz etmeyerek tamamını ürettiği meşrubatlarda girdi olarak kullanmakta olduğu, bu nedenle şirketin Şeker Kanunu kapsamında (A) kotasına tabi şeker üretmediği, ancak Şeker Kurulu tarafından alınan dava konusu kararla, aynı ekonomik bütünlük içinde olsa da, sattıkları nihaî mamullerin içerisinde kullanabilmeleri için Şeker Kurumu’ndan kota temin etmeleri gerektiğine karar verildiği, 4634 sayılı Şeker Kanunu’nda şeker fabrikası tanımlanırken şekeri girdi olarak kullanan işletmeleri ayrık tutulduğuna göre, ayrık tutulan işletmelerin hangileri olduğunun Mahkeme kararında belirtilmesi gerekirken bu hususun irdelenmediği, Kanun’da kotaya ilişkin bulunan kısıtlayıcı hükümlerin idari işlemle genişletildiği, bu konuya ilişkin hukukî düzenlemenin yorum suretiyle, amacı ve lafzı aşan biçimde genişletilmesinin hukuka aykırı bulunduğu, ancak yasal bir düzenleme halinde, kendileri gibi şeker üreten meşrubat fabrikalarının şeker fabrikası sayılıp, kotaya tabi olabileceği, Kanun’un amacının; yurt içi talebin yurt içi üretimle karşılanmasına ve gerektiğinde ihracata yönelik olarak Türkiye’de şeker rejimini, şeker üretimindeki usul ve esaslar ile fiyatlandırma, pazarlama şart ve yöntemlerini düzenlemek olduğuna göre, bu amaca uygun olarak, şirketleri tarafından üretilen şekerin iç piyasaya arz edilmeksizin tamamının meşrubat üretiminde girdi olarak kullanılması, kotaya tabi bir şeker üretimi olmaması karşısında, kamu yararına aykırı olarak dava konusu işlemin tesis edildiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Yasal dayanaktan yoksun bulunan temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hâkimi …’nin Düşüncesi: Uyuşmazlık; Şeker Kanunu’nda bir üreticinin kendi tesisinde üretim entegrasyonunun bir parçası olarak ve sadece kendi ihtiyacında, ürünlerinde kullanmak üzere nişasta bazlı şeker üretiminde ara ürün olan nişasta sütünü işleyerek, şeker üretimine olanak sağlayıp sağlanmadığının veya bu hususun Kanun’da yasaklanıp yasaklanmadığının saptanmasına bağlı bulunmaktadır.
Şeker Kanunu’nun bu konuya ilişkin bulunan hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; şeker üretimi kotaya tabi olmakla birlikte, şeker kotasının belirlenme amacının, şeker üretiminde ve arzında istikrarı sağlamak olduğu, bu bağlamda kota uygulamasının, üretilen şekeri iç piyasaya arz eden şeker fabrikaları için geçerli bulunduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Bu durumda, şeker dışında bir mamul (meşrubat vb.) üreten tesisler bünyesinde, kendi gereksinmeleri için nişasta sütü veya benzeri ara ürünlerden şeker üretilmesi hali için, Şeker Kurumu’ndan kota sağlanması zorunluluğunun getirilmesi, konuya ilişkin hukukî düzenlemenin yorum suretiyle, Kanun’un amacını ve lafzını aşan biçimde genişletilmesine neden olduğundan ve Kanun’da belirtilen şekilde üretimi engelleyen bir hükme yer verilmemesi nedeniyle hukuka aykırı bulunmamaktadır.
Dolayısıyla dava konusu işlemin tesis edilebilmesi için, yasal bir düzenlemeyle açık hüküm getirilmesi halinde mümkün bulunduğundan, mevcut yasal düzenlemelerin de, dava konusu işlemin tesisine hukukî olanak sağlamadığından, işlemlerde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Nitekim, dava dosyasına temyiz aşamasında davacı vekili tarafından sunulan beyana eklenen 4634 sayılı Şeker Kanunu’nda değişiklik öngören 23.08.2006 tarihli taslak metinde, şeker fabrikasının tanımı yeniden yapılarak, uyuşmazlıkta tartışılan hususların yasal düzenleme getirilmek suretiyle açıklığı kavuşturulduğu görülmektedir.
Açıklanan nedenlerle temyize konu İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, davacı şirketin Eylül, Ekim ve Kasım 2004 aylarında kullandığı 25.044.350 Kg nişasta sütünü hangi firmalardan ne miktarda aldığına ve ne amaçla kullandığına ilişkin bilgi verilmesinin istenilmesi yolundaki 18.02.2005 gün ve 131 sayılı Şeker Kurumu işlemi ile bu işlemin dayanağını teşkil eden Şeker Kurulu’nun 10.02.2005 tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesi’nce; Şeker Kanunu’nun genel amacı dikkate alındığında, pazarlanacak şeker miktarının kotaya tabi olması nedeniyle yurt içi talebin yurt içi arzla karşılanmasına yönelik olarak, şeker üretimi ve arzında istikrarı sağlamak amacıyla Şeker Kurulu’nun kendisine verdiği görevleri yerine getirirken gerekli gördüğü her türlü bilgiyi piyasaya mal ve hizmet üreten gerçek ve tüzel kişilerden istemesinin anılan mevzuat hükümleri gereği olduğu, Kanun’un 2. maddesinin (e) bendinde yer alan şeker tanımına göre, şekerin hammaddesi olarak kullanılabilen nişasta sütünün ve bu maddenin işlenilerek şeker elde edilmesinin de Kanun kapsamında olduğu, bu bağlamda, gerek girdi olarak kullanılmak üzere, gerekse bir başka amaçla oluşan şeker talebinin, Kanun’un 1. maddesinde belirtilen yurt içi şeker talebi kapsamında olduğundan piyasanın kuralları içerisinde bu talep nedeniyle oluşan her türlü arzın da Şeker Kurumu’nun, durumun gereklerine göre yetkilerini kullanması için makul bir gerekçe oluşturacağı, olayda, davacı şirketin yalnız şekeri girdi olarak kullanan değil, bunun yanında ve daha önce nişasta sütünü girdi olarak kullanarak, şeker ürettiğinin Şeker Kurumu’nca değerlendirildiği, bu durumun Şeker Kanunu kapsamında olduğunun belirlenerek bilgi istenildiği, Şeker Kanunu’nun amacı, Kanun’un 2. maddesinde tanımlanan (A) Kotası ve 9. maddesinde sayılan Kurul’un görevleri kapsamında tesis edilen dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddi yolundaki temyize konu … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, bozma istemi yerinde görülmeyerek anılan Mahkeme kararının onanmasına, dosyanın adı geçen Mahkeme’ye gönderilmesine 13.12.2006 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU:
Dava, davacı şirketin Eylül, Ekim ve Kasım 2004 aylarında kullandığı 25.044.350 Kg nişasta sütünü hangi firmalardan ne miktarda aldığını ve ne amaçla kullandığına ilişkin bilgi verilmesinin istenilmesi yolundaki 18.02.2005 gün ve 131 sayılı Şeker Kurumu işlemi ile bu işlemin dayanağını teşkil eden Şeker Kurulu’nun 10.02.2005 tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesi’nce davanın reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık; Şeker Kanunu’nda bir üreticinin kendi tesisinde üretim entegrasyonunun bir parçası olarak ve sadece kendi ihtiyacında, ürünlerinde kullanmak üzere nişasta bazlı şeker üretiminde ara ürün olan nişasta sütünü işleyerek, şeker üretimine olanak sağlayıp sağlanmadığının veya bu hususun Kanun’da yasaklanıp yasaklanmadığının saptanmasına bağlı bulunmaktadır.
4634 sayılı Şeker Kanunu’nun 1. maddesinde Kanun’un amacı, yurt içi talebin yurt içi üretimle karşılanmasına ve gerektiğinde ihracata yönelik olarak Türkiye’de şeker rejimini, şeker üretimindeki usul ve esaslar ile fiyatlandırma, pazarlama şart ve yöntemlerini düzenlemek olduğu belirlenmiş, Kanun’un 2. maddesinin (e) bendinde, Şekerin; beyaz şeker (standart, rafine küp ve kristal şeker), yarı beyaz şeker, rafine şeker, ham şeker ve kahverengi şeker olarak sınıflandırılan, pancar veya kamıştan üretilen kristallendirilmiş sakaroz ile nişasta kökenli izoglukoz, likid ya da kurutulmuş halde glukoz şurubu, sakaroz veya invert şeker veya her ikisinin karışımının suda çözünmesinden meydana gelen şeker çözeltisi ve invert şeker şurubu ile inülin şurubunu, (g) bendinde, (A) kotasının; yurt içi talebe göre üretilen ve pazarlama yılı içinde iç pazara verilebilen şeker miktarını, (j) bendinde, şeker fabrikasının; şekeri girdi olarak kullanan işletmeler hariç olmak üzere (e) bendinde tanımlanan ürünler ile ham şekeri işleyerek şeker üreten işletmeyi, (ı) bendinde, hammaddenin; şeker üretiminde kullanılan ana girdiyi ifade ettiği belirtilmiştir.
Kanun’un 3. maddesinde, şeker üretimi ve arzında istikrarı sağlamak amacıyla pazarlanacak şeker miktarının, sakaroz kökenli ve diğer şekerler için ayrı ayrı olmak üzere şeker türlerine göre, gerektiğinde dönemsel olarak kotalar ile belirleneceği, nişasta kökenli şekerler için belirlenecek toplam (A) kotasının, ülke toplam (A) kotasının % 10’unu geçemeyeceği, Bakanlar Kurulu’nun bu oranı, Kurum’un görüşünü alarak % 50’sine kadar artırmaya, % 50’sine kadar eksiltmeye yetkili olduğu, yeni fabrika kurulabilmesi ve/veya mevcut fabrikaların kapasitelerini artırabilmeleri için kota temin edilmesinin zorunlu olduğu, şirketlere yeni kota tahsisine Kurul’un yetkili bulunduğu hükümlerine yer verilmiştir.
Şeker Kanunu’nun yukarıda aktarılan hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; şeker üretimi kotaya tabi olmakla birlikte, şeker kotasının belirlenme amacının, şeker üretiminde ve arzında istikrarı sağlamak olduğu, bu bağlamda kota uygulamasının, üretilen şekeri iç piyasaya arz eden şeker fabrikaları için geçerli bulunduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Bu durumda, şeker dışında bir mamul (meşrubat vb.) üreten tesisler bünyesinde, kendi gereksinmeleri için nişasta sütü veya benzeri ara ürünlerden şeker üretilmesi hali için, Şeker Kurumu’ndan kota sağlanması zorunluluğunun getirilmesi, konuya ilişkin hukukî düzenlemenin yorum suretiyle, Kanun’un amacını ve lafzını aşan biçimde genişletilmesine neden olduğundan ve Kanun’da belirtilen şekilde üretimi engelleyen bir hükme yer verilmemesi nedeniyle hukuka aykırı bulunmamaktadır.
Dolayısıyla dava konusu işlemin tesis edilebilmesi için, yasal bir düzenlemeyle açık hüküm getirilmesi halinde mümkün bulunduğundan, mevcut yasal düzenlemelerin de, dava konusu işlemin tesisine hukukî olanak sağlamadığından, işlemlerde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Nitekim, dava dosyasına temyiz aşamasında davacı vekili tarafından sunulan beyana eklenen 4634 sayılı Şeker Kanunu’nda değişiklik öngören 23.08.2006 tarihli taslak metinde, şeker fabrikasının tanımı yeniden yapılarak, şeker fabrikasının; ” A Kotası kapsamındaki şekeri girdi olarak kullanan işletmeler hariç olmak üzere; müstakil veya entegre tesis içinde kurulmuş bulunan ve (e) bendinde tanımlanan ürünleri üreterek doğrudan ve/veya işlenmiş ürün içinde pazarlayan işletmeler ile şeker işleyerek şeker üreten işletmeyi” ifade ettiği belirtildiğinden, uyuşmazlıkta tartışılan hususların yasal düzenleme getirilmek suretiyle açıklığı kavuşturulduğu görülmektedir.
Açıklanan nedenlerle dava konusu işlemlerin iptali gerektiğinden, Mahkeme kararının bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.