Danıştay Kararı 13. Daire 2005/9375 E. 2006/4919 K. – T.

13. Daire         2005/9375 E.  ,  2006/4919 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No: 2005/9375
Karar No: 2006/4919

Davacı: … A.Ş.
Vekilleri : …
Davalı: Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu
Vekilleri : …

Davanın Özeti : Davalı Kurum tarafından düzenlenen ve 31.12.2002 tarih ve 24980 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tütün Mamulleri, Alkol ve Alkollü İçkilerin Toptan ve Perakende Satışı ile Satış Belgelerine İlişkin Yönetmelik’in, 24.08.2005 tarih ve 25916 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yönetmelik’in 7. maddesiyle değişik 15. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan, “… Kurum gerek gördüğü hallerde yazılı uyarı yapmaksızın doğrudan satış belgesinin askıya alınması veya iptaline karar verebilir.” hükmünün; toptan ve perakende satıcıların satış belgelerinin askıya alınması ve iptal edilmesi konusunda kuruma sınırları belli olmayan geniş takdir yetkisi tanınmasının davacı firmanın menfaatini ihlâl ettiği, kurumun gerekli gördüğü “haller”in belirsiz olduğu, üstelik bu belirsizliğin, davalı kurumun “yazılı uyarı yapmaksızın” işlem yapma yetkisiyle birleşince hukuka aykırılığının daha da ağırlaştığı, idareye ilkeler ve ölçütler belirlenmeden sınırı belirsiz yetki verilmesinin hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığı, vatandaşın belli olaylar karşısında idarenin kendisine nasıl davranacağını önceden bilmesi gerektiği, Yönetmeliğin dayanağı olan 4733 ve 4250 sayılı Yasalarda idareye bu konuda yetki verilmediği, Anayasa’nın 48. maddesinde düzenlenen çalışma ve sözleşme özgürlüğü ile çok yakından ilgili olan söz konusu Yönetmelik hükmünün hukuka uygunluğundan bahsedilemeyeceği öne sürülerek iptali istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Yönetmelik değişikliğinden önce, “Kurum gerek gördüğü hallerde yazılı uyarı ve askı süresine uymaksızın satış belgesini derhal iptal edebilir.” şeklinde Yönetmeliğin 15. maddesinde yer alan hükmün değiştirilerek, yazılı uyarı yapılmaksızın müeyyide uygulanmasına karar verildiği hallerde doğrudan iptal yerine askıya alma yoluna gidilebilme imkânı getirildiği; iptali talep edilen düzenlemenin adalet, eşitlik ve ölçülülük ilkelerine uygun bir düzenleme olduğu, satış belgelerinin askıya alınması ve iptal edilmesi konusunda Kurum’a verilen takdir yetkisinin, idare hukuku ilkeleri ve kamu yararı ile sınırlı olduğu, 4733 sayılı Yasa’nın, tütün mamulleri ve alkollü içkilerin iç ve dış ticaretinin içerik olarak düzenlenmesinde Kurum’a takdir yetkisi verdiği, anılan Yasa’nın çerçeve Kanun mahiyetinde olduğu, ayrıntılı kurallar getirmekten kaçındığı, çerçeve normlar koyarak bu normların içinin doldurulması hususunda Kurum’a yetki verdiği, Yasa’nın 9/B maddesi ile Kurum’a şekil konusunda bağlı yetki, içerik konusunda ise takdir yetkisi verildiği, Yasa’nın 3/e maddesinde yer alan “Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili sektörel düzenlemeleri yapmak” yetkisi ile de söz konusu takdir yetkisinin pekiştirildiği, Yasa’nın 3/d maddesinde yer alan tütün ve alkol ürünlerinin zararlı etkilerini önleyecek düzenlemeler yapma yetkisinin bulunduğu, Yasa’nın 2. maddesinin gerekçesinin, piyasa faaliyetlerinin istenilen sonuçları vermesi için gerekli düzenlemelerin yapılmasından ve piyasanın izlenmesinden sorumlu olduğunu vurguladığı, 3. maddenin gerekçesinde yer alan “piyasanın düzenlenmesi ile kontrol ve denetiminden sorumlu olan ve ilgili konularda tam yetkili bulunan tütün kurumu” ifadesinden piyasa faaliyetlerinin istenilen sonuçları vermesi için Kurum’un gerekli gördüğü düzenlemeleri ihdas etmesinin amaçlandığını gösterdiği, iptali istenilen düzenleme ile somut olay karşısında en elverişli aracın seçilmesi konusunda Kurum’a takdir yetkisi tanındığı, böylelikle kamu yararının optimum düzeyde gerçekleşmesinin amaçlandığı, somut olayın özelliğine göre kamu yararını gerçekleştirmeye en elverişli aracın seçilmesine imkân tanınmasının zorunlu olduğu, idarenin kanunla kendisine verilen takdir yetkisini olabildiğince objektif esaslara bağlayarak bağlı yetkiye dönüştürmesi hukuka uygunluk açısından önemli ise de günlük hayatta sayısız olayla karşılaşılması ihtimali gözönüne alındığında bunun imkânsız olduğu, yönetmelik düzeyinde de genel ve soyut ifadelerle idarenin faaliyetlerine çerçeve çizildikten sonra takdir yetkisinin kullanımının somut olaylara bırakılmasının, somut olayın özelliğine göre kamu yararını gerçekleştirmeye en elverişli aracın seçilmesine imkân tanınmasının zorunlu olduğu, takdir yetkisini tanıyan düzenleyici işlemi yapan organla, takdir yetkisini kullanacak organın aynı olmasının sektörde faaliyet gösterenler açısından önemli bir güvence olduğu, işlemin gerekçesi ile ulaşılan sonuç arasında yasal tutarlılık olması gerektiği, sebeple sonuç arasındaki uyumsuzluğun işlemin iptaline yol açacağı, idareye tanınan bu takdir yetkisinin somut olayda yerinde kullanılıp kullanılmadığı ve ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığının yargı yerlerince denetlenebileceği, şayet yazılı uyarı yapılması yeterli iken satış belgesi askıya alınmış veya iptal edilmiş ise, idare tarafından seçilen aracın amaca elverişli olmaması nedeniyle işlemin hukuka aykırı bulunarak iptal edilebileceği, bu nedenle satış belgelerinin askıya alınması ve iptal edilmesi konusunda Kurum’a sınırları belli olmayan geniş takdir yetkisi tanındığı, dava konusu düzenlemenin olayların ayrıntısına girilmeden genel kurallar konulması zorunluluğunun bir sonucu olduğu, yönetmeliğe aykırılık hallerinin tümünün kamu güvenliğini tehlikeye düşürme, ihlâl ettiği hukuksal yarar, doğuracağı zarar veya zarar tehlikesi bakımından aynı derecede olmadığı gözönüne alınarak, gerektiğinde uyarı yapılmaksızın askıya alma veya iptal yaptırımı uygulanmasına imkân tanındığı, Yönetmeliğin 15. maddesi bir bütün halinde değerlendirildiğinde dava konusu yaptırımın maddenin 4. ve 5. fıkralarında da bulunduğunun görüleceği, Yönetmeliğin 15. maddesindeki devir yasağına uymayanların uyarılması gerekmeyip, belgelerinin iptali gerektiği, işyeri değişikliğinin bildirilmemesi halinde uyarı yeterli olmayıp, Yönetmeliğe aykırı hareket giderilinceye kadar belgenin askıya alınması gerektiği, satış belgesi düzenlenmiş kişinin mahkumiyetinin bulunduğunun sonradan anlaşılması halinde, uyarı yoluyla Yönetmeliğe aykırılığın giderilmiş olmayacağı, böyle bir durumda satış belgesinin doğrudan iptali gerektiği, bu gibi durumlarda, önce uyarı yapılması, sonra satış belgesinin askıya alınması, sonra da iptal edilmesinin, her bir kurala aykırılığın ağırlığı aynı derecede olmadığından adaletsiz sonuçlar doğurabileceği gibi korunması gereken kamusal, toplumsal yararın uygun yaptırımın uygulanmaması nedeniyle zarar görmüş olacağı öne sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hâkimi …’ın Düşüncesi : Dava, 31.12.2002 tarih ve 24980 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tütün Mamulleri, Alkol ve Alkollü İçkilerin Toptan ve Perakende Satışı ile Satış Belgelerine İlişkin Yönetmelik’in, 24.08.2005 tarih ve 25916 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yönetmelik’in 7. maddesiyle değişik 15. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan, “… Kurum gerek gördüğü hallerde yazılı uyarı yapmaksızın doğrudan satış belgesinin askıya alınması veya iptaline karar verebilir.” hükmünün iptali istemiyle açılmıştır.
4733 sayılı Yasa’nın1. maddesinde, Kanun’un amacı; Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün yeniden yapılandırılması ile Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu’nun kurulması, bu kurumun görev ve yetkilerinin düzenlenmesi ile tütün ve tütün mamullerinin Türkiye’de üretimi, iç ve dış alım ve satımına ilişkin usul ve esasları düzenlemek olarak öngörülmüş; 2. maddesinde, bu Kanunla ve diğer kanunlarla verilen görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak üzere kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu’nun kurulduğu belirtilmiş; 3. maddesinin (d) fıkrasında, 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla, tütün ve alkol tüketiminden kaynaklanan kamusal, toplumsal ya da tıbbi nitelikteki her türlü zararlı etkileri önleyecek düzenlemeleri yapmak, bunlarla ilgili kararları almak; (e) fıkrasında, bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili sektörel düzenlemeleri yapmak, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu’nun görev ve yetkileri arasında sayılmış; “Cezaî hükümler” başlıklı 8. maddesinde “Kuruluş ve faaliyet iznini almadan tütün ve tütün mamulleri ile alkollü içkiler üretmek üzere fabrika, tesis veya imalathane kuran ve işletenlere; işyerleri veya ikametgâhlarında söz konusu maddeleri üretenlere bir yıldan üç yıla kadar hapis ve ikiyüzyirmibeş milyon liradan az olmamak üzere üretilmiş tütün ve tütün mamulleri ile alkollü içkiler piyasa değerinin on katı tutarında ağır para cezası verilir. Bu hüküm 6 ncı maddenin ikinci ve üçüncü fıkrasına aykırı hareket edenler hakkında da uygulanır. Satış belgesi almadan satış yapanlar, ellerindeki mamulâta el konulmakla birlikte ruhsat harcının on katı tutarında ağır para cezası ile cezalandırılır. Belirtilen suçları işleyenlere yardım edenler hakkında asıl faillere verilecek cezaların yarısı hükmolunur. Bu fiillere katılan memur ve görevliler de asıl failler gibi ceza görürler.” hükmüne yer verilmiştir.
Düzenleyici kurumların ilgili bulundukları sektörde düzenleme, denetleme görevi üstlendikleri, bu kuruluşların temel işlevinin, toplumsal ve ekonomik yaşamın temel hak ve özgürlükler ile yakından ilişkili alanlarındaki kamusal ve özel kesim etkinliklerini, bir takım kurallar koyarak düzenlemek, konulan kurallara uyulup uyulmadığını izlemek ve denetlemek görevinin bulunduğu tartışmasızdır.
Ancak, anılan Kanun’da adli kovuşturmalarla ilgili olarak suç ve cezalar belirlenmişken, Kurum’a idari yaptırım uygulama konusunda bir yetki tanınmamıştır.
Öğretide de kabul edildiği gibi, idarenin, bir yargı kararına gerek olmaksızın yasaların açıkça verdiği bir yetkiye dayanarak idare hukukuna özgü yöntemlerle, doğrudan doğruya uyguladığı yaptırımlara “idari yaptırım” denilmektedir. Dava konusu kurallarla, davalı Kurum tarafından, gerek görüldüğü hallerde yazılı uyarı yapılmaksızın doğrudan satış belgesinin askıya alınması veya iptaline karar verilebilmesi de bu anlamda birer idari yaptırımdır.
Yukarıda yer alan Yasa hükümleri uyarınca Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu’na, Yasa’nın gösterdiği çerçevede tütün ve tütün mamulleri piyasası ile ilgili düzenlemeler yapma yetkisi verilmesine, Kanun’da adli kovuşturmalarla ilgili olarak suç ve cezalar belirlenmesine karşın, Kurum’a idari yaptırım uygulama konusunda bir yetki verilmediği görülmektedir.
Yönetmeliğin 15. maddesinin 6. fıkrasının son cümlesi uyarınca satış belgesinin askıya alınması veya iptal edilmesinin birer idari yaptırım olduğu, idari yaptırım uygulanması konusunda anılan Kanun’da davalı Kurum’a herhangi bir yetki tanınmadığı anlaşıldığından, dava konusu düzenleme, 4733 sayılı sayılı Kanun’a aykırı bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Tütün Mamulleri, Alkol ve Alkollü İçkilerin Toptan ve Perakende Satışı İle Satış Belgelerine İlişkin Yönetmelik’in 15. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “… Kurum gerek gördüğü hallerde yazılı uyarı yapmaksızın doğrudan satış belgesinin askıya alınması veya iptaline karar verebilir.” hükmünün iptali gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi: Dava, 24.08.2005 günlü, 25916 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Tütün Mamulleri, Alkol ve Alkollü İçkilerin Toptan ve Perakende Satışı ile Satış Belgelerine İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”in 7. maddesinin 1. fıkrasında yer alan, “… Kurum gerek gördüğü hallerde yazılı uyarı yapmaksızın doğrudan satış belgesinin askıya alınması veya iptaline karar verebilir.” hükmünün iptali talebiyle açılmıştır.
Düzenleyici kurumların ilgili bulundukları sektörde düzenleme, denetleme görevi üstlendikleri, bu kuruluşların temel işlevinin, toplumsal ve ekonomik yaşamın temel hak ve özgürlükler ile yakından ilişkili alanlardaki kamusal ve özel kesim etkinliklerini, bir takım kurallar koyarak düzenlemek, konulan kurallara uyulup uyulmadığını izlemek ve denetlemek görevinin bulunduğu tartışmasızdır.
Bu bağlamda Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu, Yasa’nın gösterdiği çerçevede tütün ve tütün mamulleri piyasası ile ilgili düzenlemeler yapma yetkisine sahip bulunmaktadır.
4733 sayılı Kanun’da adli kovuşturmalarla ilgili olarak suç ve cezalar belirlenmişken, Kurum’a idari yaptırım uygulama konusunda bir yetki tanınmamıştır.
Öğretide de kabul edildiği gibi, idarenin, bir yargı kararına gerek olmaksızın yasaların açıkça verdiği bir yetkiye dayanarak idare hukukuna özgü yöntemlerle, doğrudan doğruya uyguladığı yaptırımlara “idari yaptırım” denilmektedir. Dava konusu kurallarla, davalı Kurum tarafından, gerek görüldüğü hallerde yazılı uyarı yapılmaksızın doğrudan satış belgesinin askıya alınması veya iptaline karar verilebilmesi de bu anlamda birer idari yaptırımdır.
İdare, yönetim ilişkisi nedeniyle yönetilenler hakkında yaptırım uygulama yetkisine sahiptir. Bu yetki yasalarla düzenlenen alanlarda, yine yasalarla belirlenen şartlarda kullanılır. İdare yasal belirleme ve dayanak olmadan herhangi bir davranışın yaptırım gerektirdiğini takdir edip kendi yetkisiyle bu konuda kural koyamaz. Suç ve cezalar, Anayasa’ya uygun olarak yasayla konulabilir. İdare kendiliğinden suç ve ceza yaratamaz. Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi uyarınca bir hukuk devletinde, ceza yaptırımına bağlanan her eylemin tanımı yapılmalı, suçlar kesin biçimde ortaya konulmalıdır. Anılan ilkenin özü, yasanın ne tür eylemleri yasakladığını hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirtmesi ve buna göre cezanın yasayla saptanmasıdır.
Anılan Kanuna dayalı olarak yayımlanan Yönetmeliğin 15. maddesinin 6. fıkrasının son cümlesi uyarınca satış belgesinin askıya alınması veya iptal edilmesinin birer idari yaptırım olduğu, idari yaptırım uygulanması konusunda anılan Kanun’da davalı Kurum’a herhangi bir yetki tanınmadığı anlaşıldığından, 4733 sayılı sayılı Kanun’a aykırı olduğu açık olan işlemin iptali gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce Tetkik Hâkimi’nin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, 31.12.2002 tarih ve 24980 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tütün Mamulleri, Alkol ve Alkollü İçkilerin Toptan ve Perakende Satışı ile Satış Belgelerine İlişkin Yönetmelik’in, 24.08.2005 tarih ve 25916 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yönetmelik’in 7. maddesiyle değişik 15. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan, “… Kurum gerek gördüğü hallerde yazılı uyarı yapmaksızın doğrudan satış belgesinin askıya alınması veya iptaline karar verebilir.” hükmünün iptali istemiyle açılmıştır.
4733 sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım Ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesinde, bu Kanunla ve diğer kanunlarla verilen görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak üzere kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu’nun kurulduğu belirtilmiş; 3. maddesinin (d) fıkrasında, 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla, tütün ve alkol tüketiminden kaynaklanan kamusal, toplumsal ya da tıbbi nitelikteki her türlü zararlı etkileri önleyecek düzenlemeleri yapmak, bunlarla ilgili kararları almak; (e) fıkrasında, bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili sektörel düzenlemeleri yapmak, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu’nun görev ve yetkileri arasında sayılmış; “Cezaî hükümler” başlıklı 8. maddesinde “Kuruluş ve faaliyet iznini almadan tütün ve tütün mamulleri ile alkollü içkiler üretmek üzere fabrika, tesis veya imalathane kuran ve işletenlere; işyerleri veya ikametgâhlarında söz konusu maddeleri üretenlere bir yıldan üç yıla kadar hapis ve ikiyüzyirmibeş milyon liradan az olmamak üzere üretilmiş tütün ve tütün mamulleri ile alkollü içkiler piyasa değerinin on katı tutarında ağır para cezası verilir. Bu hüküm 6 ncı maddenin ikinci ve üçüncü fıkrasına aykırı hareket edenler hakkında da uygulanır. Satış belgesi almadan satış yapanlar, ellerindeki mamulâta el konulmakla birlikte ruhsat harcının on katı tutarında ağır para cezası ile cezalandırılır. Belirtilen suçları işleyenlere yardım edenler hakkında asıl faillere verilecek cezaların yarısı hükmolunur. Bu fiillere katılan memur ve görevliler de asıl failler gibi ceza görürler.” hükmüne yer verilmiştir.
31.12.2002 tarih ve 24941 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Tütün Mamulleri, Alkol ve Alkollü İçkilerin Toptan ve Perakende Satışı İle Satış Belgelerine İlişkin Yönetmelik”in 3. maddesinde bu yönetmeliğin, 4733 sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu’na dayanılarak hazırlandığı belirtildikten sonra, dava konusu yönetmeliğin 7. maddesi ile değişik 15. maddesinin 6. fıkrasının son cümlesinde ise, “… Kurum gerek gördüğü hallerde yazılı uyarı yapmaksızın doğrudan satış belgesinin askıya alınması veya iptaline karar verebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Düzenleyici kurumların ilgili bulundukları sektörde düzenleme, denetleme görevi üstlendikleri, bu kuruluşların temel işlevinin, toplumsal ve ekonomik yaşamın temel hak ve özgürlükler ile yakından ilişkili alanlarındaki kamusal ve özel kesim etkinliklerini, bir takım kurallar koyarak düzenlemek, konulan kurallara uyulup uyulmadığını izlemek ve denetlemek görevinin bulunduğu tartışmasız olup, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu da, Yasa’nın gösterdiği çerçevede tütün ve tütün mamulleri piyasası ile ilgili düzenlemeler yapma yetkisine sahip bulunmaktadır.
İdarenin, bir yargı kararına gerek olmaksızın yasaların açıkça verdiği bir yetkiye dayanarak idare hukukuna özgü yöntemlerle, doğrudan doğruya uyguladığı yaptırımlar “idari yaptırım” olarak tanımlandığından, dava konusu kurallarla, davalı Kurum tarafından, gerek görüldüğü hallerde yazılı uyarı yapılmaksızın doğrudan satış belgesinin askıya alınması veya iptaline karar verilebilmesi de bu anlamda birer idari yaptırım teşkil etmektedir.
Suç ve cezalar, Anayasa’ya uygun olarak yasayla konulabileceğinden, bir hukuk devletinde, cezai niteliği haiz olan idarî yaptırımın da dayanağının yasayla düzenlenmesi gerekli bulunmaktadır.
Yukarıda yer alan Yasa hükümleri uyarınca Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu’na, Yasa’nın gösterdiği çerçevede tütün ve tütün mamulleri piyasası ile ilgili düzenlemeler yapma yetkisi verilmesine, Kanun’da adli kovuşturmalarla ilgili olarak suç ve cezalar belirlenmesine karşın, Kurum’a idari yaptırım uygulama konusunda bir yetki verilmediği görülmekte olup, idarenin yasal belirleme ve dayanak olmadan herhangi bir davranışın yaptırım gerektirdiğini takdir edip kendi düzenleme yetkisi çerçevesinde bu konuda kural koyması hukuk devleti ilkesine uygun düşmeyeceğinden, Yönetmeliğin 15. maddesinin 6. fıkrasının son cümlesi uyarınca satış belgesinin askıya alınması veya iptal edilmesi yolundaki idarî yaptırım uygulanmasına ilişkin dava konusu düzenleme, 4733 sayılı sayılı Kanun’a aykırı bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Tütün Mamulleri, Alkol ve Alkollü İçkilerin Toptan ve Perakende Satışı İle Satış Belgelerine İlişkin Yönetmelik’in 15. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “… Kurum gerek gördüğü hallerde yazılı uyarı yapmaksızın doğrudan satış belgesinin askıya alınması veya iptaline karar verebilir.” hükmünün iptaline, aşağıda dökümü gösterilen …-YTL yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya, kararın verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …-YTL avukatlık ücretinin de davalı idareden alınarak davacı vekillerine verilmesine, 25.12.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.