Danıştay Kararı 12. Daire 2022/4237 E. 2023/80 K. 01.02.2023 T.

Danıştay 12. Daire Başkanlığı         2022/4237 E.  ,  2023/80 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No : 2022/4237
Karar No : 2023/80

YARGILAMANIN YENİLENMESİNİ
İSTEYEN (DAVACI): …
VEKİLİ: Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI): … Bakanlığı
VEKİLİ: Av. …

İSTEMİN KONUSU: Danıştay Onikinci Dairesinin 24/03/2022 tarih ve E:2022/833, K:2022/1445 sayılı temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle reddi kararı hakkında yargılamanın yenilenmesi istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Muğla ili, Marmaris ilçesi, … Komutanlığında … olarak görev yapan davacının, mazeretsiz olarak bir sözleşme yılı içinde yedi gün ve daha fazla süreyle göreve gelmediğinden bahisle 29/09/2020 tarihi itibarıyla sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin 02/10/2020 tarihli işlemin iptali ile bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal hakların yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada verilen Danıştay Onikinci Dairesinin 24/03/2022 tarih ve E:2022/833, K:2022/1445 sayılı temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle reddi kararı hakkında yargılamanın yenilenmesi talebinin kabulü ile … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararla; dava konusu olayda davacının 21/09/2020 tarihinde görevli olduğu gemiyi izinsiz olarak terk ettiği, 29/09/2020 tarihi itibarıyla göreve başlamadığı sabit olmakla birlikte davacının göreve gelmediği altıncı günden itibaren geçerli olmak üzere 26/09/2020-03/10/2020 tarihleri için iş göremezlik raporu aldığı, bu raporun da görev yaptığı komutanlığa bildirildiğinin görüldüğü, dolayısıyla davacının göreve gelmediği altıncı gün aldığı istirahat raporu nedeniyle mazeretsiz olarak göreve gelmediği gün sayısının yedi güne ulaşmadığı, ilgili mevzuat hükümleri uyarınca geçerli olmadığına yönelik bir tespit yapılmadığı sürece anılan raporun (ve bu raporun bitiminden sonra alınan raporun) süresinin bitimine kadar davacının göreve gelmemesinin mazeretsiz olarak kabul edilemeyeceği sonucuna varıldığı, her ne kadar davalı idarece davacının gemiyi terk etmesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun 19. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, “Kıtasından veya görev yerinden yedi günü aşmayacak ve bu süre içinde kendiliğinden gelecek şekilde kaçmak veya mesaiye gitmemek” olarak tanımlanan kısa süreli kaçmak fiilini işlediği, bu disiplinsizliğin tanımında mazeret kavramına yer verilmediği, bu nedenle disiplinsizliğin işlendiği süre içinde alınan istirahat raporunun dikkate alınamayacağı ileri sürülmüş ise de, personelin izinli ya da raporlu olması durumunda görev yerinden ayrılmasının kaçmak olarak nitelendirilemeyeceği gibi izinli ya da raporlu olduğu durumda mesaiye gitmemesinin de anılan disiplinsizliği oluşturduğundan bahsedilemeyeceğinden ve mevzuat hükümlerinde bu fiilin işlendiği süre içinde alınan raporun dikkate alınmayacağı yönünde bir hüküm de bulunmadığından, davalı idarenin bu iddiasının yerinde görülmediği, bu durumda; göreve gelmediği altıncı günden itibaren geçerli olmak üzere alınan istirahat raporu nedeniyle mazeretsiz olarak bir sözleşme yılı içinde yedi gün ve daha fazla göreve gelmemek şeklinde bir fiili gerçekleşmeyen davacının sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin işlemde hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle, dava konusu işlemin iptaline, işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal hakların, en erken işbu davanın açıldığı 02/11/2020 tarihi olmak üzere, her bir aya ait parasal hakka müstahak olduğu tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; dava konusu olayda, 3269 sayılı Yasa kapsamında Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan personelin hizmetin niteliği gereği acil haller dışında sağlık hizmet sunucularına ilk amirinden alacağı muayene istem belgesi ile müracaat etmesinin zorunlu olduğu, bu usule uyulmaksızın alınan istirahat raporlarının idarece geçerli kabul edilmeyeceği, davacının izinsiz olarak görev yaptığı gemiyi terk ederek kısa süreli kaçma suçunu işlediği tarihte Özel … Hastanesinden aldığı raporun geçerli kabul edilmesi olanağı bulunmadığından, 21/09/2020 tarihinde izinsiz olarak görevden ayrılarak göreve 7 günden fazla gelmemesi nedeniyle 29/09/2020 tarihi itibarıyla sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık, işlemin iptali yolundaki idare mahkemesi kararında ise hukuki isabet bulunmadığından bahisle istinaf başvurusunun kabulü ile İdare Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine, karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Davacının temyiz başvurusu üzerine Danıştay Onikinci Dairesince, temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının davacıya 22/12/2021 tarihinde tebliğ edilmesine karşın, 30 günlük temyiz süresi geçirildikten sonra 24/01/2022 tarihinde kayda giren dilekçe ile temyiz isteminde bulunulduğu gerekçesiyle temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

DAVACININ İDDİALARI: Temyiz dilekçesinin süresi içerisinde 21/01/2022 tarihinde saat 21:29 da UYAP Avukat Portaldan mahkeme dosyasına gönderildiği, bu sebeple Dairenin temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin kararının usul ve hukuka aykırı olduğu belirtilerek yeniden yargılama yapılması ve Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması talep edilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Bölge İdare Mahkemesince verilen kararın hukuka uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ: …
DÜŞÜNCESİ: Yargılamanın yenilenmesi isteminin kabulüne, temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
Dosyanın incelenmesinden, Muğla ili, Marmaris ilçesi, … Komutanlığında uzman erbaş olarak görev yapan davacının 21/09/2020 tarihinde gemiyi izinsiz olarak terk ettiğinin tutanak ile tespit edildiği, davacı tarafından 26/09/2020 – 03/10/2020 tarihleri için istirahat raporu alınarak raporun komutanlığa bildirildiği, ancak kısa süreli kaçmak disiplinsizliğinin işlendiği zaman aralığında alınan raporun geçerli olmayacağı değerlendirilerek dava konusu işlemle davacının Uzman Erbaş Yönetmeliği’nin 13’üncü maddesi uyarınca mazeretsiz olarak yedi gün veya daha fazla göreve gelmediği gerekçesiyle 29/09/2020 tarihi itibarıyla ilişiğinin kesilmesine karar verilmesi üzerine açılan davada, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile dava konusu işlemin iptaline, işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının davanın açıldığı 02/11/2020 tarihi olmak üzere, her bir aya ait parasal hakka müstahak olduğu tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verildiği, davalı idarece yapılan … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile istinaf başvurusunun kabulü ile İdare Mahkemesi kararı kaldırılarak, davanın reddine karar verildiği, karara karşı yapılan temyiz başvurusunun ise Dairemizin 24/03/2022 tarih ve E:2022/833, K:2022/1445 sayılı kararı ile süre aşımı nedeniyle reddine kesin olarak karar verildiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafından, temyiz dilekçesinin süresi içerisinde 21/01/2022 tarihinde saat 21:29 da UYAP Avukat Portaldan Mahkeme dosyasına gönderildiği, bu sebeple Dairenin temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin kararının usul ve hukuka aykırı olduğu belirtilerek Dairece verilen karar ile ilgili yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunulmuştur.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Yargılamanın yenilenmesi” başlıklı 53. maddesinin 1. fıkrasında, Danıştay ile bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinden verilen kararlar hakkında,
a) Zorlayıcı sebepler dolayısıyla veya lehine karar verilen tarafın eyleminden doğan bir sebeple elde edilemeyen bir belgenin kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması, sebebi dolayısıyla yargılamanın yenilenmesi istenebileceği hükmü yer almıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:
Yargılamanın yenilenmesi, sonradan ortaya çıkan bazı durumlarda haksızlığı önlemek amacıyla kanunda tahdiden sayılmış nedenlere dayanılarak esas hükmün kaldırılması ve davanın yeniden incelenmesini sağlayan olağanüstü kanun yoludur.
Temyizen incelenerek bozulması istenilen kararın davacı vekiline 22/12/2021 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekili tarafından, temyiz dilekçesinin süresi içerisinde 21/01/2022 tarihinde saat 21:29 da UYAP Avukat Portaldan Mahkeme dosyasına gönderildiği görüldüğünden, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 53. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca davacının yargılamanın yenilenmesi isteminin kabulü ile dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin esasının incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :
10/02/2004 tarih ve 5085 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle, başlığı ile birlikte değiştirilen 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu’nun 12. maddesinin 3. fıkrasında, “Görevde başarısız olma, intibak edememe ve kendilerinden istifade edilememe hâlleri ve bunlara yapılacak işlemler, çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir.”; 19. maddesinde, “Personelde aranacak nitelikler, müracaat şekli ve zamanı, müracaatın kabul edilmesi, sözleşmenin yapılması ve feshedilmesi sebepleri, verilecek sicilin şekil ve usulleri, görevde başarısız olma ve kendilerinden istifade edilememe halleri ve bunlara yapılacak işlemin şekli, sözleşmenin uzatılmasında uygulanacak esaslar, uzman onbaşıların uzman çavuş olabilmeleri için gerekli şartlar, astsubay sınıfına geçirilecekler için uygulanacak esaslar, astlık üstlük münasebetleri ile bu hususlardaki işlem şekli ve ilgili diğer hususlar kanunun yürürlüğe girmesini takip eden 6 ay içerisinde Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığınca müştereken çıkarılacak bir yönetmelikte gösterilir.” hükmü öngörülmüştür.
Anılan Kanun’un 19. maddesi dayanak alınarak hazırlanan Uzman Erbaş Yönetmeliği 20/09/2005 tarih ve 25942 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve “Görevde başarısız olma, kendilerinden istifade edilmeme halleri ve sözleşmenin feshedilmesi sebepleri” başlıklı 13. maddesinin 2. fıkrasında, “Görevde başarısız olanlar ile kendisinden istifade edilemeyeceği (atış, spor, eğitim, operasyon ve istihdam edildikleri kadro görev yerlerinde ve davranışlarında askerlik mesleği değerlerini sergilemede, ikazlara rağmen istenen düzeye ulaşamayan ve aşırı derecede borçlananlardan bu durumu rapor, tutanak ve her türlü belge ile kanıtlananlar, mazeretsiz olarak bir sözleşme yılı içerisinde yedi gün ve daha uzun süre ile göreve gelmeyenler) anlaşılan, atandıkları kadro görev yerleri ile ilgili olarak üç ay ve daha uzun süreli bir kurs veya eğitime gönderilenlerden kurs veya eğitimde başarısız olan uzman erbaşların, barışta sözleşme sürelerine bakılmaksızın Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişikleri kesilir. Bunlar yedekte er kaynağına alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu’nun 12. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen “…kendilerinden istifade edilememe halleri ve bunlara yapılacak işlemler, çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir.” ibaresi ile 19. maddesinde yer alan “…kendilerinden istifade edilememe halleri ve bunlara yapılacak işlem şekli…” ve “…yönetmelikte gösterilir.” ibaresinin itiraz yoluyla iptali istemiyle yapılan başvuruda, Anayasa Mahkemesinin 10/06/2022 tarih ve 31862 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 01/06/2022 tarih ve E:2022/4, K:2022/64 sayılı kararıyla; “Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın Dördüncü Bölümü’nde ‘IV. Kamu hizmetlerine girme hakkı’ üst başlığı altında 70. maddede kamu hizmetlerine girme hakkına yer verilmiştir. ‘Hizmete girme’ başlıklı maddenin birinci fıkrasında ‘Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir’ denilmek suretiyle hakkın tanımının yapıldığı, ikinci fıkrasında ise ‘Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez’ denilmek suretiyle hizmete alınmada sadece görevin gerektirdiği nitelikler itibarıyla ayrım yapılabileceği hüküm altına alınmıştır. Anayasa Mahkemesinin, anılan hakkın sadece kamu hizmetlerine girmeyi değil, kamu hizmetlerinde bulunmayı/kalmayı da güvence altına aldığına karar verdiği (AYM, E.2021/104, K.2021/87, 11/11/2021, §§ 42-48), Kanun’un 12. maddesinin ikinci fıkrasında kendilerinden istifade edilemeyeceği anlaşılan uzman erbaşların barışta sözleşme sürelerine bakılmaksızın Türk Silâhlı Kuvvetleri ile ilişiklerinin kesilmesinin öngörüldüğü, itiraz konusu kurallarla da kendilerinden istifade edilememe hâllerinin Yönetmelikte gösterilmesi hükme bağlandığından, kuralların, uzman erbaşların kamu hizmetlerinde kalma hakkını sınırladığı; Anayasa’nın 13. maddesinde ‘Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.’ hükmüne yer verildiği, buna göre kamu hizmetlerinde kalma hakkına sınırlama getiren düzenlemelerin kanunla yapılmasının, anılan hakka sınırlama getirilebilmesinin ilk şartını oluşturduğu; Anayasa’nın 13. ve 70. maddeleri uyarınca kamu hizmetlerinde kalma hakkını sınırlamaya yönelik kanuni bir düzenlemenin şeklen var olmasının yeterli olmadığı, kuralların keyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir nitelikte olması gerektiği; esasen temel hakları sınırlayan kanunun bu niteliklere sahip olmasının, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye bağlanan hukuk devleti ilkesinin de bir gereği olduğu, hukuk devletinde, kanuni düzenlemelerin, hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerektiği, kanunda bulunması gereken bu niteliklerin hukuki güvenliğin sağlanması bakımından da zorunlu olduğu, zira bu ilkenin hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kıldığı (AYM, E.2015/41, K.2017/98, 4/5/2017, §§ 153, 154), dolayısıyla Anayasa’nın 13. ve 70. maddelerinde sınırlama ölçütü olarak belirtilen kanuniliğin, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye bağlanan hukuk devleti ilkesi ışığında yorumlanması gerektiği; itiraz konusu kurallarla ise uzman erbaşların kendilerinden istifade edilememe hâllerinin ve yapılacak işlemlerin, çıkarılacak yönetmelikte düzenleneceğinin hükme bağlandığı, bu itibarla kuralların, kamu hizmetlerinde kalma hakkına ilişkin bir konuda herhangi bir yasal çerçeve çizmeden ve temel ilkeleri belirlemeden düzenlemenin yönetmeliğe bırakılmalarını öngörmeleri nedeniyle temel hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanması gerekliliğiyle bağdaşmadığı, açıklanan nedenlerle kuralların Anayasa’nın 13. ve 70. maddelerine aykırı olduğu” gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
Dava konusu işlemin dayanağını oluşturan yasa kuralı Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinden, Anayasa Mahkemesi kararının geriye yürümesi ve söz konusu karardan önce yürürlükte olan Anayasa’ya aykırı kurala göre tesis edilen işlemlere karşı açılan ve halen görülmekte olan davaların Anayasa Mahkemesi kararından ne şekilde etkileneceği hususunun öncelikle açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, Resmi Gazete’de yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez”; beşinci fıkrasında, “İptal kararları geriye yürümez”; altıncı fıkrasında ise, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” düzenlemeleri yer almaktadır.
Anayasa Mahkemesince bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde eldeki davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülemez. Aksine durum ise, Anayasa’nın 153. maddesinde yer alan Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğu yönündeki hükme aykırılık oluşturur.
Yukarıda açık metinlerine yer verilen ve Anayasa’da düzenlenmiş olan kurallar ile Anayasa Mahkemesi kararlarında belirtilen hukuksal durumun doğal sonucu olarak, bir kanun ya da kanun hükmünde kararnamenin uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasa’nın 153. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurma hakkına sahip olan kişilerin de, kendi hak ve menfaatlerini ihlal eden kuralın iptal davası veya itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olmasının hukuki sonuçlarından yararlanmaları gerektiği açıktır.
Bu duruma göre, Anayasa Mahkemesinin yukarıda sözü edilen iptal kararı; gerekçesi dikkate alındığında, uzman erbaş olarak hizmet sözleşmesi ile görev yapan personelin kamu hizmetlerinde kalma hakkına ilişkin bir konuda herhangi bir yasal çerçeve çizmeden ve temel ilkeleri belirlemeden düzenlemenin yönetmeliğe bırakılmasını öngören kanun hükmünün, temel hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanması gerekliliğiyle bağdaşmadığını ortaya koymuştur.
Bakılan uyuşmazlıkta, dava konusu işlemin yasal dayanağını oluşturan kanuni düzenlemenin Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan kararıyla iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa’nın 153. maddesinde yer alan, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğuna dair hüküm ile Danıştayın yerleşmiş içtihatlarıyla istikrarlı bir şekilde belirtildiği üzere, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanmış hükümler dikkate alınarak çözümlenmesinin, Anayasa’nın üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesine aykırı olacağı hususu göz önünde bulundurulduğunda, Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle iptal edilmiş olan Kanun hükmü dayanak alınarak hazırlanan Uzman Erbaş Yönetmeliği’nin 13. maddesi hükümlerine göre davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda; dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına ve davanın reddine ilişkin temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Dairemizin 24/03/2022 tarih ve E:2022/833, K:2022/1445 sayılı kararı hakkında yargılamanın yenilenmesi isteminin KABULÜNE,
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle yargılamanın yenilenmesi talebinin kabulü ile dava konusu işlemin iptali ile işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal hakların, en erken davanın açıldığı 02/11/2020 tarihi olmak üzere, her bir aya ait parasal hakka müstahak olduğu tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine ilişkin karara karşı yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddi yolunda verilen … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4.Kullanılmayan … TL yürütmenin durdurulması istemine ilişkin harcın davacıya iadesine,
5. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine, kesin olarak, 01/02/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 153. maddesinde, “… Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez. İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğu dolduracak kanun tasarı veya teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar. İptal kararları geriye yürümez. Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar” hükmüne yer verilmiştir.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 66. maddesinin 3. fıkrasında da, Anayasada yer alan bu düzenleme doğrultusunda, Anayasa Mahkemesinin gerekli gördüğü hâllerde, Resmi Gazete’de yayımlandığı günden başlayarak iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi, bir yılı geçmemek üzere ayrıca kararlaştırabileceği belirtilmektedir.
Anayasa Mahkemesinin 10.06.2022 tarih ve 31862 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 01.06.2022 tarih ve E:2022/4, K:2022/64 sayılı kararıyla, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu’nun 12. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen “…kendilerinden istifade edilememe halleri ve bunlara yapılacak işlemler, çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir.” ibaresi ile 19. maddesinde yer alan “…kendilerinden istifade edilememe halleri ve bunlara yapılacak işlem şekli…” ve “…yönetmelikte gösterilir.” ibaresi Anayasa’ya aykırı görülerek iptal edilmiş ve anılan kararın Anayasa’nın 153. maddesinin 3. fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin 3. fıkrası gereğince, Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi ayrıca karara bağlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi tarafından, Anayasa’nın 153. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, iptal kararının Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay süre ile yürürlüğe girmesinin ertelenmiş olması, anılan maddelerde yer alan söz konusu ibarelerin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluğu doldurmak üzere Yasama Organına dokuz ay süre verilmesi amacını taşımakla birlikte, bir diğer amaç da iptal kararı nedeniyle ortaya çıkacak olan hukuksal boşluğun kamu düzenini ihlal edici nitelikte görülmesi nedeniyle anılan yasal düzenlemelerin dokuz ay süreyle yürürlükte kalmasının sağlanmasıdır.
Kamu yararını olumsuz yönde etkileyecek hukuksal bir boşluğun doğmamasını teminen getirilen bu sürenin yalnızca Yasama Organına yönelik olduğunun kabulü, öncelikle iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihin ayrıca belirlenmesine ilişkin Anayasa Mahkemesi kararına, bunun yanı sıra Anayasanın 153. maddesinin son fıkrasında yer alan Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlayacağı kuralına aykırılık teşkil edecektir.
Bu nedenle, dava konusu işlemin tesis edildiği tarih itibariyle henüz yürürlüğe girmediği açık olan Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının bakılan davada uygulanması mümkün değildir. Aksi yöndeki düşüncenin kabulü halinde, Anayasanın 153. maddesi hükümleri ihlal edilecek ve hukuki boşluğa sebebiyet verilecektir. Bu durum ise, Anayasa Mahkemesinin anılan kararının, Resmi Gazete’de yayımlandığı tarih ile kararın yürürlüğe gireceği tarih arasında işlem tesis edilememesi ve daha önce tesis edilip, henüz yargılama süreci devam eden tüm işlemlerin de iptali sonucunu doğuracak, böylece bu süreçte işlenen tüm fiilerin yaptırımsız kalması sonucunu doğuracaktır ki böyle bir durum, kamusal yararın özel yararın üzerinde tutulma prensibine de aykırı olacaktır.
Bu durumda, dava konusu işlemin tesis edildiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesinin anılan kararının henüz yürürlüğe girmemiş olması ve dolayısıyla 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu’nun 12. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen “…kendilerinden istifade edilememe halleri ve bunlara yapılacak işlemler, çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir.” ibaresi ile 19. maddesinde yer alan “…kendilerinden istifade edilememe halleri ve bunlara yapılacak işlem şekli…” ve “…yönetmelikte gösterilir.” ibaresinin halen yürürlükte olduğu hususu dikkate alınarak, davanın esasının incelenmesi gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.