Danıştay Kararı 12. Daire 2022/2382 E. 2023/1330 K. 27.03.2023 T.

Danıştay 12. Daire Başkanlığı         2022/2382 E.  ,  2023/1330 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No : 2022/2382
Karar No : 2023/1330

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : …Valiliği
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : …Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: İzmir ili, …İlçe Jandarma Komutanlığında jandarma uzman çavuş olarak görev yapan davacının, “kendisinden istifade edilemediğinden” bahisle sözleşmesinin feshine ilişkin İzmir İl Jandarma Komutanlığının 31/12/2019 tarihli işleminin iptali ile işlem nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; davacı hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen … sayılı soruşturma neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, davacının banka, vakıf, dernek, eğitim kurumları, SGK, örgüte ait özel iletişim sistemi ByLock ve benzeri uygulama kullanımı ve başka soruşturmalar kapsamında kendisiyle ilgili anlatımlara dair kayıt ve delil bulunamadığı, davacı hakkındaki tek delilin 2009-2011 yılları arasında Kaman Meslek Meslek Yüksekokulunda okurken FETÖ evlerinde kalması olduğu, davacının ifadelerinde, kendisine Devlet yurdu çıkmadığını ve maddi imkansızlıklar nedeniyle bu yapıya ait evlerde kaldığını, 2011 yılından sonra bu yapıyla herhangi bir irtibatının bulunmadığını beyan ettiği, dosya içeriğine göre de davacının 2011 yılından sonra FETÖ/PDY terör örgütüyle irtibatı olduğu veya bu örgütle iltisaklı olduğu yönünde herhangi bir delil bulunmadığı, davacının küçük bir ilçede bulunan meslek yüksekokulunda öğrenim görmesi nedeniyle barınma konusunda imkansızlıklar bulunmasından kaynaklı olarak o dönemde örgüte ait evlerde kaldığı yönündeki iddiasının hayatın olağan akışına uygun olduğu ve salt bu durumun davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatlı ve iltisaklı olduğu sonucunu doğurmayacağı, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatlı ve iltisaklı olduğuna ilişkin başkaca bir delil bulunmadığı görüldüğünden ve netice itibariyle davalı idarece davacıdan istifade edilemeyeceği hususu ortaya konulamadığından, sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı; bununla birlikte, davacının amirleri tarafından tanzim edilen 20/12/2019 tarihli tutanakta, davacıdan yaklaşık iki aydır istifade edilemediği ve görevden uzaklaştırıldığından uzman erbaş değerlendirmesine de katılmadığının belirtildiği, bu hususta davacıya atfedilebilecek bir kusur bulunmadığından dava konusu işlemde bu tespitlere dayanılmasında da hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, işlem nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının hak ediş tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; davacı hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında davacının 2009-2011 yılları arasında Kırşehir ili, Kaman Meslek Yüksek Okulunda okurken FETÖ evlerinde kalması dışında bir delile ulaşılamadığı belirtilmek suretiyle tanzim edilen fezleke ile birlikte soruşturma dosyasının İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca … sayılı dosyaya kayden davacı hakkında yürütülen soruşturma neticesinde, davacının 2009-2011 yılları arasında Kırşehir ili, Kaman Meslek Yüksek Okulunda okurken FETÖ evlerinde kalması dışında bir delil bulunmadığı ve FETÖ/PDY ile herhangi bir bağlantısının tespit edilemediği gerekçesiyle 13/11/2019 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği ve kararın kesinleştiği; olayda, … ve …Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen adli ve idarenin kendi bünyesinde yürüttüğü idari tahkikatlar kapsamında dava dosyasına girmiş bulunan bilgi ve belgelerin birlikte incelenmesinden, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma numaralı dosyası nedeniyle şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan …’nin Kırşehir ilinde 2010-2012 yılları arasında okuduğu dönemde FETÖ’ye ait evlerde bir yıl boyunca birlikte kaldığı davacıyı teşhis ettiği, davacının 2009 yılında Kaman Meslek Yüksek Okulu Bilgisayar Programcılığı bölümünü kazandığı ancak KYK yurdunun kapasitesinin az olmasından dolayı yurda yerleşememesi nedeniyle toplamda iki yıl boyunca örgüte ait evlerde kaldığını ifade ettiği, kaldığı evden birinci sene sorumlu olan kişinin gerçek ismini kullanmayarak farklı bir isim kullandığı, ikinci sene farklı bir kişinin evden sorumlu olduğu, isimlerini verdiği bu kişilerin Fethullah Gülen’in kitaplarını okuyup okumadığını, videolarını izleyip izlemediğini davacıya sorduğu, maddi imkânsızlık sebebiyle yapıya ait evlerde kaldığı, sonrasında babasının rahatsızlığı nedeniyle çalışmak amaçlı olarak okulu bırakıp 2011 yılında Ankara’ya ailesinin yanına döndüğü ve bu şekilde yapı ile bağının kesildiğini ifade ettiği, Ankara’ya dönerken yapıya mensup kişi tarafından okulu bitirmesi gerektiği ve okul bittikten sonra kendisine yardımcı olunacağının söylenmesine karşın kendisinin bu teklifi kabul etmediğini söylediği yönünde beyanlarının bulunduğu, hakkında yürütülen idari tahkikat kapsamında davacının verdiği ifadenin, adli soruşturma kapsamında verdiği ifade ile örtüştüğü, adli soruşturma kapsamında verilen ifadede olmayan bir takım hususların idari tahkikat aşamasında anlatıldığı, bu bağlamda, Kaman Meslek Yüksek Okulu Bilgisayar Programcılığı bölümünde okurken ikinci sınıfta kaldığı evin değiştirildiği, bunun nedeninin tahminince birinci sınıfta olanlara kuralları öğretmesi ve başlarında büyük olarak kalması için olduğu, kaldığı evden birinci sene sorumlu olan ve kod adı kullanan kişinin bazen kendilerine şakirt diye hitap ettiği, söz konusu kişinin Fethullah Gülen ve dini konularla ilgili sohbet yaptığı, Fethullah Gülen’in videolarını izlettirdiği, davacının kod adı kullanan söz konusu kişinin üzerinde yer alan ve Kaman ilçe abisi olan şahsın ismini verdiği, yurtta düzenlenen sohbet toplantılarına katıldığı, yapıya ait evde kaldığı süre boyunca eve her gün Zaman gazetesinin geldiği, yapıya ait evde kaldığı sürece ev aidatlarını ödediği yönünde beyanlarının bulunduğu; diğer yandan, UYAP kayıtlarının tetkikinden davacı hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca … sayılı dosyaya kayden “FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma” kapsamında yeni bir ceza soruşturmasının yürütülmeye başlandığı, bu nedenle davacının kendisinden istifade edilemeyeceği, askerlik mesleğin önemi ve özelliği gözetilerek taraflar arasındaki güven unsurunun zedelendiği ve davalı idarenin takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda kullanılmadığına ilişkin bir tespitin de dosyada bulunmadığı sonucuna varıldığından, davacının 31/12/2019 tarihi itibarıyla sona erecek olan sözleşmesinin kendisinden istifade edilemeyeceğinden bahisle yenilenmeyerek feshedilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Dava konusu işlemin şekil, sebep, konu ve amaç unsurları bakımından hukuka aykırı olduğu, işlemde başvuru yollarının gösterilmediği ve gerekçelendirilmediği, sebebinin ve amacının izah edilmediği, davalı idarece takdir yetkisi aşılarak tesis edilen işlemin orantılılık ilkesiyle bağdaşmadığı, sözleşme feshine gerekçe olan hususların şahsında somutlaştırılmadığı belirtilerek temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Temyize konu kararın usul ve yasaya uygun olduğu, onanması gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu’nun 12. maddesinin “Görevde başarısız olma, intibak edememe ve kendilerinden istifade edilememe hâlleri ve bunlara yapılacak işlemler, çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir.” şeklindeki 3. fıkrasında geçen “..kendisinden istifade edilememe halleri..” şeklindeki ibarenin, Anayasa Mahkemesinin, 10/06/2022 tarih ve 31862 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 01/06/2022 tarih ve E:2022/4, K:2022/64 sayılı kararıyla iptaline karar verilmiştir.
Bu durumda; davacının sözleşmesinin feshine ilişkin işlemin, kendisinden istifade edilemediğinden bahisle Uzman Erbaş Yönetmeliği’nin 13. maddesi uyarınca tesis edildiği, anılan Yönetmelik hükmünün yasal dayanağı olan Kanun maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edildiği, dolayısıyla tesis edilen sözleşme feshine ilişkin işlemin de hukuki dayanaktan yoksun kaldığı anlaşıldığından, temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacı 18/04/2017 tarihinde uzman erbaş olarak göreve başlamıştır.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma numaralı dosyası nedeniyle şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan …’nin Kırşehir ilinde 2010-2012 yılları arasında okuduğu dönemde FETÖ’ye ait evlerde bir yıl boyunca birlikte kaldığı davacıyı teşhis etmesi üzerine …Cumhuriyet Başsavcılığının … sayılı soruşturma dosyası kapsamında davacının “FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma” suçu kapsamında 08/10/2019 tarihinde şüpheli sıfatıyla ifadesi alınarak serbest bırakılmıştır.
İzmir Valiliğinin 15/10/2019 tarihli oluru ile görevden uzaklaştırılmış, İzmir İl Jandarma Komutanlığının 14/10/2019 tarihli emrine istinaden davacı hakkında 20/10/2019 tarihinde idari soruşturma başlatılmış; soruşturma sonunda düzenlenen raporun sonuç kısmında, davacının alınan ifadesinden 2009-2011 yılları arasında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibat ve iltisakının olduğunun anlaşıldığı, ülke güvenliğinde önemli ve kritik görevler üstlenen, emniyet ve asayiş görevi icra eden Jandarma Teşkilatında görev yapmasının sakıncalı olduğu değerlendirildiğinden Jandarma Teşkilatından çıkarılması, Jandarma Teşkilatından çıkarılma işlemleri sürecince görevden uzaklaştırma tedbirinin devam etmesi kanaatine varıldığı ifadesine yer verilmiş; davacının amirleri tarafından tanzim edilen 20/12/2019 tarihli tutanakta, sözleşme uzatma istemini belirtir dilekçe ve doktor raporu ibraz etmiş olsa da, 15/10/2019 tarihi itibarıyla görevden uzaklaştırıldığı ve bu durumun yaklaşık iki aydır devam ettiği, görevden uzaklaştırılması nedeniyle uzman erbaş değerlendirme testine katılmadığı ve davacı hakkında yürütülen idari tahkikatta sözleşmenin yenilenmemesi yönünde kanaat bildirildiği gözetilerek davacıdan istifade edilemeyeceği belirtilmiştir.
Bunun üzerine 25/12/2019 Olur tarihli sözleşme feshi işlemi tesis edilmiş; bu işlemin iptali istemiyle temyizen bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :
3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu’nun, 10/02/2004 tarih ve 5085 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle başlığı ile birlikte değiştirilen 12. maddesinin 3. fıkrasında, “Görevde başarısız olma, intibak edememe ve kendilerinden istifade edilememe hâlleri ve bunlara yapılacak işlemler, çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir.”; 19. maddesinde, “Personelde aranacak nitelikler, müracaat şekli ve zamanı, müracaatın kabul edilmesi, sözleşmenin yapılması ve feshedilmesi sebepleri, verilecek sicilin şekil ve usulleri görevde başarısız olma ve kendilerinden istifade edilememe halleri ve bunlara yapılacak işlem şekli, sözleşmenin uzatılmasında uygulanacak esaslar, uzman onbaşıların uzman çavuş olabilmeleri için gerekli şartlar, astsubay sınıfına geçirilecekler için uygulanacak esaslar, astlık üstlük münasebetleri ile bu hususlardaki işlem şekli ve ilgili diğer hususlar kanunun yürürlüğe girmesini takip eden 6 ay içerisinde Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığınca müştereken çıkarılacak bir yönetmelikte gösterilir.” hükümlerine yer verilmiştir.
3269 sayılı Kanun’un 19. maddesi dayanak alınarak hazırlanan Uzman Erbaş Yönetmeliği, 20/09/2005 tarih ve 25942 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Anılan Yönetmeliğin “Görevde başarısız olma, kendilerinden istifade edilmeme halleri ve sözleşmenin feshedilmesi sebepleri” başlıklı 13. maddesinin 2. fıkrasında, “Görevde başarısız olanlar ile kendisinden istifade edilemeyeceği (atış, spor, eğitim, operasyon ve istihdam edildikleri kadro görev yerlerinde ve davranışlarında askerlik mesleği değerlerini sergilemede, ikazlara rağmen istenen düzeye ulaşamayan ve aşırı derecede borçlananlardan bu durumu rapor, tutanak ve her türlü belge ile kanıtlananlar, mazeretsiz olarak bir sözleşme yılı içerisinde yedi gün ve daha uzun süre ile göreve gelmeyenler) anlaşılan, atandıkları kadro görev yerleri ile ilgili olarak üç ay ve daha uzun süreli bir kurs veya eğitime gönderilenlerden kurs veya eğitimde başarısız olan uzman erbaşların, barışta sözleşme sürelerine bakılmaksızın Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişikleri kesilir. Bunlar yedekte er kaynağına alınır.” hükmü yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu’nun 12. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen “…kendilerinden istifade edilememe halleri ve bunlara yapılacak işlemler, çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir.” ibaresi ile 19. maddesinde yer alan “…kendilerinden istifade edilememe halleri ve bunlara yapılacak işlem şekli…” ve “…yönetmelikte gösterilir.” ibaresinin itiraz yoluyla iptali istemiyle yapılan başvuruda, Anayasa Mahkemesinin 10/06/2022 tarih ve 31862 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 01/06/2022 tarih ve E:2022/4, K:2022/64 sayılı kararıyla; “Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın Dördüncü Bölümü’nde ‘IV. Kamu hizmetlerine girme hakkı’ üst başlığı altında 70. maddede kamu hizmetlerine girme hakkına yer verilmiştir. ‘Hizmete girme’ başlıklı maddenin birinci fıkrasında ‘Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir’ denilmek suretiyle hakkın tanımının yapıldığı, ikinci fıkrasında ise ‘Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez’ denilmek suretiyle hizmete alınmada sadece görevin gerektirdiği nitelikler itibarıyla ayrım yapılabileceği hüküm altına alınmıştır. Anayasa Mahkemesinin, anılan hakkın sadece kamu hizmetlerine girmeyi değil, kamu hizmetlerinde bulunmayı/kalmayı da güvence altına aldığına karar verdiği (AYM, E.2021/104, K.2021/87, 11/11/2021, §§ 42-48), Kanun’un 12. maddesinin ikinci fıkrasında kendilerinden istifade edilemeyeceği anlaşılan uzman erbaşların barışta sözleşme sürelerine bakılmaksızın Türk Silâhlı Kuvvetleri ile ilişiklerinin kesilmesinin öngörüldüğü, itiraz konusu kurallarla da kendilerinden istifade edilememe hâllerinin Yönetmelikte gösterilmesi hükme bağlandığından, kuralların, uzman erbaşların kamu hizmetlerinde kalma hakkını sınırladığı; Anayasa’nın 13. maddesinde ‘Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.’ hükmüne yer verildiği, buna göre kamu hizmetlerinde kalma hakkına sınırlama getiren düzenlemelerin kanunla yapılmasının, anılan hakka sınırlama getirilebilmesinin ilk şartını oluşturduğu; Anayasa’nın 13. ve 70. maddeleri uyarınca kamu hizmetlerinde kalma hakkını sınırlamaya yönelik kanuni bir düzenlemenin şeklen var olmasının yeterli olmadığı, kuralların keyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir nitelikte olması gerektiği; esasen temel hakları sınırlayan kanunun bu niteliklere sahip olmasının, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye bağlanan hukuk devleti ilkesinin de bir gereği olduğu, hukuk devletinde, kanuni düzenlemelerin, hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerektiği, kanunda bulunması gereken bu niteliklerin hukuki güvenliğin sağlanması bakımından da zorunlu olduğu, zira bu ilkenin hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kıldığı (AYM, E.2015/41, K.2017/98, 4/5/2017, §§ 153, 154), dolayısıyla Anayasa’nın 13. ve 70. maddelerinde sınırlama ölçütü olarak belirtilen kanuniliğin, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye bağlanan hukuk devleti ilkesi ışığında yorumlanması gerektiği; itiraz konusu kurallarla ise uzman erbaşların kendilerinden istifade edilememe hâllerinin ve yapılacak işlemlerin, çıkarılacak yönetmelikte düzenleneceğinin hükme bağlandığı, bu itibarla kuralların, kamu hizmetlerinde kalma hakkına ilişkin bir konuda herhangi bir yasal çerçeve çizmeden ve temel ilkeleri belirlemeden düzenlemenin yönetmeliğe bırakılmalarını öngörmeleri nedeniyle temel hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanması gerekliliğiyle bağdaşmadığı, açıklanan nedenlerle kuralların Anayasa’nın 13. ve 70. maddelerine aykırı olduğu” gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
Dava konusu işlemin dayanağını oluşturan yasa kuralı Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinden, Anayasa Mahkemesi kararının geriye yürümesi ve söz konusu karardan önce yürürlükte olan Anayasa’ya aykırı kurala göre tesis edilen işlemlere karşı açılan ve halen görülmekte olan davaların Anayasa Mahkemesi kararından ne şekilde etkileneceği hususunun öncelikle açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, Resmi Gazete’de yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez”; beşinci fıkrasında, “İptal kararları geriye yürümez”; altıncı fıkrasında ise, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” kuralları yer almaktadır.
Anayasa Mahkemesince bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde eldeki davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülemez. Aksine durum ise, Anayasa’nın 153. maddesinde yer alan Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğu yönündeki hükme aykırılık oluşturur.
Yukarıda açık metinlerine yer verilen ve Anayasa’da düzenlenmiş olan kurallar ile Anayasa Mahkemesi kararlarında belirtilen hukuksal durumun doğal sonucu olarak, bir kanun ya da kanun hükmünde kararnamenin uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasa’nın 153. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurma hakkına sahip olan kişilerin de, kendi hak ve menfaatlerini ihlal eden kuralın iptal davası veya itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olmasının hukuki sonuçlarından yararlanmaları gerektiği açıktır.
Bu duruma göre, Anayasa Mahkemesinin yukarıda sözü edilen iptal kararı; gerekçesi dikkate alındığında, uzman erbaş olarak hizmet sözleşmesi ile görev yapan personelin kamu hizmetlerinde kalma hakkına ilişkin bir konuda herhangi bir yasal çerçeve çizmeden ve temel ilkeleri belirlemeden düzenlemenin yönetmeliğe bırakılmasını öngören kanun hükmünün, temel hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanması gerekliliğiyle bağdaşmadığını ortaya koymuştur.
Bakılan uyuşmazlıkta, dava konusu işlemin yasal dayanağını oluşturan kanuni düzenlemenin Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan kararıyla iptal edildiği ve bu kararın Resmi Gazete’de yayımlandığı 10/06/2022 tarihinden başlayarak 9 ay sonra, yani 10/03/2022 tarihinde yürürlüğe girdiği anlaşıldığından; Anayasa’nın 153. maddesinde yer alan, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğuna dair hüküm ile Danıştayın yerleşmiş içtihatlarıyla istikrarlı bir şekilde belirtildiği üzere, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanmış hükümler dikkate alınarak çözümlenmesinin, Anayasa’nın üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesine aykırı olacağı hususu göz önünde bulundurulduğunda, Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle iptal edilmiş olan Kanun hükmü dayanak alınarak hazırlanan Uzman Erbaş Yönetmeliği’nin 13. maddesi hükümlerine göre davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, dava konusu işlemin iptali, işlem nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının hak ediş tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine ilişkin … İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile İdare Mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın reddi yolundaki temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne,
2. Dava konusu işlemin iptali ile yoksun kaldığı özlük haklarının hak ediş tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine ilişkin İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile kaldırılması ve davanın reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 27/03/2023 tarihinde, kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Bölge İdare Mahkemesi kararı usul ve hukuka uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından, davacının temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın onanması gerektiği oyuyla, aksi yöndeki karara katılmıyorum.