Danıştay 12. Daire Başkanlığı 2021/395 E. , 2023/1399 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No : 2021/395
Karar No : 2023/1399
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … mirasçıları
1-…
2-…, (kendi adına asaleten),
… ve
…(adına velayeten)
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ: Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem : … Adliyesinde mübaşir olarak görev yapmakta iken hizmet gereği … Adliyesine atanan davacı tarafından, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasının E bendinin (g) alt bendi uyarınca “Devlet memurluğundan çıkarma” cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun … tarih ve … sayılı işleminin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararla; uyuşmazlığa ilişkin mevzuat hükümleri ile dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgelerin birlikte incelenmesinden, davacının Mahkemeler arşivinde bulunan dosyalardaki tebligat pullarını sökerek kullandığının davalı idare tarafından yapılan soruşturma neticesinde somut bir biçimde tespit edilmesi karşısında davacının üzerine atılı disiplin suçunun sübuta erdiğinin anlaşıldığı, diğer taraftan davacının söz konusu eylemi ile ilgili olarak aynı zamanda Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğu, yapılan soruşturma neticesinde hakkında açılan kamu davasında … Ağır Ceza Mahkemesinin E:…, K:… sayılı kararı ile davacının üzerine atılı zimmet suçunun sabit olduğu gerekçesiyle neticeten 3 yıl, 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, karar verildiğinin görüldüğü, bu durumda, davacının 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin birinci fıkrasının E bendinin (g) alt bendi uyarınca memurluk sıfatıyla bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak eyleminin sabit olduğu ve bu husus dikkate alınmak suretiyle davacı hakkında Devlet memurluğundan çıkarma cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını gerektirecek nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: … Ağır Ceza Mahkemesinin E:…, K:… sayılı kararı kesinleşmeden dava konusu işlemin tesis edildiği belirtilerek, Bölge İdare Mahkemesince verilen kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Davacının dava konusu işlemin tesisine neden olan eylemi ile ilgili olarak … Ağır Ceza Mahkemesinin E:… esas, K:… sayılı kararı ile “zimmet” suçunun sabit olduğu gerekçesiyle neticeten 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, söz konusu kararın temyizi üzerine Yargıtay … Ceza Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı bozma kararı üzerine … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak” suçu sabit görülerek neticeten 11 ay, 3 gün hapis ve 221 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, CMK’nın 231/5-6 maddesi hükmü gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği görüldüğünden, temyiz isteminin reddi ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bu açıklama ile onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 334. maddesi uyarınca … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi tarafından adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesine rağmen, davacı tarafından temyiz aşamasında yeniden adli yardım talebinde bulunulmuş ise de, aynı Kanunun 335. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “adli yardım, hükmün kesinleşmesine kadar devam eder” düzenlemesi gereğince davacının temyiz aşamasındaki adli yardım talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek işin gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın … İdare Mahkemesine gönderilmesine, 28/03/2023 tarihinde kesin olarak, esasta oybirliğiyle, gerekçede oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Dava dosyasının incelenmesinden; … Cumhurıyet Başsavcılığı’nca takipsizlik kararı verilen bazı soruşturma dosyalarının … Sulh Ceza Hakimliği’ne Değişik İş kararı aldırılması için gönderildiği, bu dosyalar işi bittikten sonra Sulh Ceza Hakimliği’nce … Ceza Hakimliği’nce verilen değişik iş kararlarının tebliğ parçalarında bulunan posta pullarının sökülerek alındığının görüldüğü, bunun üzerine … Sulh Ceza Hakimliği’ne 13/11/2014 günlü müzekkeresi ile gerekli araştırmanın yapılmasının istenildiği, kapatılan Sulh Ceza Mahkemesi ve Sulh Hukuk Mahkemesi arşivlerinde yapılan araştırmada arşivdeki dosyalanın sondajlama usulü ile incelenmesi neticesinde birçok dosyadaki tebligat parçalarındaki pulların sökülerek alındığının ve bazı tebligatlardaki pulların yapıştırıcı ile yapıştırılmış olduğunun tespiti ile bildirildiği, tebliğe çıkan zarfların üzerindeki pulların kim tarafından söküldüğünün görülmediği ancak yapılan araştırma sonucunda davacının hem Sulh Ceza Hakimliği’nde, hem de Sulh Hukuk Mahkemesi’nde görev yaptığının arşivde bir işlem olduğunda dosyaları getirdiği; mahkeme arşivlerinde bulunan dosyalarda tespit yapmak üzere … Adliyesi’nde görev yapan Yazı İşleri Müdürü ve Zabıt Katibinin bilirkişi olarak görevlendirildiği, yaptırılan incelemede her iki arşivde bulunan tüm dosyaların kontrol edildiği, hazırlanan raporda her iki mahkemeye ait dosyaların yarısından fazlasında tebligat parçalarında tahribat bulunduğu, tebligat parçalarının bir kısmında pulların tamamının sökülerek alındığı, bir kısmında ise kısmen pulların söküldüğü, bir kısım tebligat parçasında ise sökülen pulların tekrar yapıştırıcı ile yapıştırılarak kullanıldığının tespit edildiği, yaptıkları incelemenin sonucunda … Sulh Ceza Mahkemesi’nin çeşitli tarihlere ait (2006-2014) dosyalarında bulunan 1.303 adet tebligat parçasında, … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin çeşitli tarihlere ait (2004-2014) dosyalarında bulunarı 2.245 adet tebligat parçasındaki pulların sökülmüş olduğunun, Şarkışla Sulh Ceza Mahkemesi’ne ait 237, Şarkışla Sulh Hukuk Mahkemesi’ne ait 1.487 adet tebligat parçasında ise yapıştırıcı ile yapıştırılarak tekrar kullanılan pullar olduğunun, bu şekilde toplam 5.272 adet tebligat parçasında tahribat bulunduğunun ve toplam kamu zararının 27.849,82-TL olduğunun tespit edildiği, tespit edilen 27.849.82-TL kamu zararının da davacı tarafından 27/01/2015 tarihinde olayın ortaya çıkmasından sonra bankaya yatırıldığının görülmesi üzerine, ilgili hakkında disiplin soruşturması başlatılarak muhakkik tayin edildiği, muhakkik araştırma raporuna göre … Sulh Ceza Mahkemesince düzenlenen fezleke gereği, soruşturma dosyasının … Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığına gönderildiği, Komisyonun … tarih … sayılı kararı ile davacının 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 125. maddesinin birinci fıkrasının E bendinin (g) alt bendi uyarınca Devlet Memurluğundan çıkarma cezası teklifiyle dosyanın Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edildiği, anılan Kurulun … tarih ve … sayılı kararı ile davacının 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasının E bendinin (g) alt bendi uyarınca “Devlet memurluğundan çıkarma” cezası ile cezalandırılması üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Davacının üzerine atılı eylemiyle ilgili olarak … Ağır Ceza Mahkemesinin E:… esas, K:… sayılı kararı ile “zimmet” suçunun sabit olduğu gerekçesiyle neticeten 3 yıl, 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, söz konusu kararın temyizi üzerine Yargıtay … Ceza Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı bozma kararı üzerine … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak” suçu sabit görülerek neticeten 11 ay, 3 gün hapis ve 221 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, CMK’nın 231/5-6 maddesi hükmü gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği görülmektedir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Hükmün Açıklanması ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması” başlıklı 231. maddesine 06/12/2006 tarih ve 5560 sayılı Kanun ile eklenen ve 23/01/2008 tarih ve 5728 sayılı Kanun ile değişik beşinci fıkrasında; “Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. …Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder. ” hükmüne; anılan maddenin sekizinci fıkrasında, “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur…” hükmüne; onuncu fıkrasında, “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.” hükmüne; on üçüncü fıkrasında, “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin, 13/06/2013 tarihli ve Başvuru No:2012/665 sayılı kararında; masumiyet karinesinin kural olarak, hakkında bir suç isnadı bulunan ve henüz mahkumiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir ilke olduğu kabul edilmekle birlikte, ceza davasının herhangi bir nedenle düştüğü, belirli bir süre sonra şarta bağlı olarak düşeceği veya sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulmaksızın davanın ertelendiği durumlarda kişi hakkında masumiyet karinesinin devam ettiğini kabul etmek gerekeceği, çünkü bu tür durumlarda ortada henüz verilmiş bir mahkumiyet hükmü bulunmadığı, bu çerçevede, ceza davası dışında fakat ceza davasına konu olan eylemler nedeniyle devam eden idari uyuşmazlıklarda, açıklanması geri bırakılan mahkumiyet kararına dayanılmasının masumiyet karinesi ile çelişeceği açıkça ifade edilmiştir.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı, ceza mahkemesince verilebilecek hükümlerin sınırlı olarak sayıldığı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinde yer almadığından, hüküm niteliği taşımamaktadır. Davanın esasını çözen bir hüküm niteliğinde olmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları, lehe veya aleyhe bir sonuç da doğurmamaktadır.
Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/05/2011 tarih ve E:2011/4-61, K:2011/79 sayılı kararı da bu yöndedir.
Yukarıda açık metinlerine yer verilen mevzuat hükümleri ile Yargıtay kararları bir bütün halinde değerlendirildiğinde; “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçu nedeniyle davacı hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı masumiyet karinesi kapsamında olmakla birlikte, disiplin cezasına esas olan soruşturma raporunun incelenmesinden; fiilin işleniş şekli ve niteliği, ortaya konulan deliller neticesinde kanıtlanan ve 657 sayılı Kanunun 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendinde ifadesini bulan; “Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlere bulunmak” fiilinin karşılığı olarak tesis edilen işlemde sonucu itibariyle hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Belirtilen nedenlerle, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge İdare Mahkemesi kararının onanmasına ilişkin çoğunluk kararına, gerekçe yönünden katılmıyorum.