Danıştay Kararı 12. Daire 2021/1431 E. 2023/1189 K. 15.03.2023 T.

Danıştay 12. Daire Başkanlığı         2021/1431 E.  ,  2023/1189 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No : 2021/1431
Karar No : 2023/1189

TEMYİZ EDEN (DAVALI): … Bakanlığı
VEKİLİ: Av. …

DİĞER DAVALI: … Başkanlığı
VEKİLİ: Av. …

KARŞI TARAF (DAVACILAR):
1- …
2- …
3- …
VEKİLLERİ: Av. …
4- …

İSTEMİN KONUSU: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının aleyhe olan kısımlarının davalı idarelerden Milli Eğitim Bakanlığınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacılar murisinin, ilköğretim müfettişi olarak görev yapmakta iken, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’na 2559 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle eklenen Ek Geçici 16. madde uyarınca re’sen emekliye sevk edilmesinin dayanağı olan 2559 sayılı Kanun’un 4. maddesinin Anayasa Mahkemesinin 03/06/2010 tarih ve E:2009/33, K:2010/78 sayılı kararıyla iptal edilmesi üzerine re’sen emekliye sevk işlemi nedeniyle uğranılan 80.000,00-TL maddi, 10.000,00-TL manevi tazminatın, 02/02/1982 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince; daha önce Mahkemelerince verilen kararın Danıştay Beşinci Dairesinin 11/10/2017 tarih ve E:2016/42965, K:2017/21061 sayılı kararıyla manevi tazminata ilişkin kısmının onanması, maddi tazminata ilişkin kısmının bozulması üzerine, bozma kararına uyularak; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra oluşan yeni hukuki durum karşısında, re’sen emekliye sevk edilme işleminin yasal dayanaktan yoksun kaldığı, davacının da bu nedenle maddi kayıplara uğraması ve hali hazırda düşük maaş almak suretiyle zararının devam etmesi gözönüne alındığında, davacının emekli edildiği 31/01/1982 tarihi ile 65 yaşını dolduracağı tarih arasında geçen sürede, emekliye ayrıldığı kadro itibarıyla alması gereken maaş ile anılan dönemde aldığı emekli maaşı arasındaki farkın aylar itibarıyla ve de bugüne kadar işletilecek yasal faiziyle birlikte hesaplanması için yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu dosyaya sunulan 12/02/2019 tarihli rapor uyarınca, davacının emekli edildiği 31/01/1982 tarihi ile 65 yaşını dolduracağı tarih arasında geçen sürede emekliye ayrıldığı kadro itibarıyla alması gereken maaş ile anılan dönemde aldığı emekli maaşı arasındaki fark tutarının 48,13-TL olduğu, bu fark tutarına aylar itibarıyla ve rapor tarihine kadar geçen sürede hesaplanan faizin ise 339,35-TL (339.346.261 Eski TL) olmak üzere toplam 387,48-TL maddi zararının hesaplandığı görüldüğünden, davanın maddi tazminat yönünden kısmen kabulüyle davacıya toplam 387,48-TL maddi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 22/11/2020 tarihinden itibaren ödenmesine, davanın fazlaya ilişkin kısmının ise reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davalı Milli Eğitim Bakanlığı tarafından; davacının re’sen emekli edilmesine ilişkin işlemin, işlem tarihinde yürürlükte olan mevzuat düzenlemelerine uygun olduğu, işlemin dayanağı kanun maddesinin sonradan iptal edilmesinin uygulamayı kusurlu hale getirmediği ve hizmet kusuru oluşturmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ: …
DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarelerden Milli Eğitim Bakanlığının temyiz isteminin reddine,
2.Yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın kısmen kabulüyle … TL maddi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 22/11/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarelerden müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya (mirasçılara) ödenmesi, fazlaya ilişkin istem yönünden davanın reddi yolundaki … İdare Mahkemesinin temyize konu … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
5. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/03/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Temyizen incelenen davada, uyuşmazlık, davacının re’sen emekliye ayrılmasına ilişkin işlemin dayanağı olan yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olması nedeniyle, kanun koyucu tarafından konu hakkında ayrıca yasal düzenleme yapılmasına gerek olmaksızın, emeklilikte geçirdiği sürenin fiili hizmet süresine eklenerek, yoksun kalınan özlük ve parasal hakların ödenmesine imkân bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Davacının re’sen emekli edilmesine ilişkin işlemin dayanağı olan ve 08/06/1949 tarih ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’na, 13/11/1981 tarih ve 2559 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle eklenen Ek Geçici 16. maddesinde; Ek Geçici 1. maddede yazılı durumda bulunan iştirakçilerden, anılan maddede belirtilen süre içerisinde emekliliklerini istememiş olanların 31/01/1982 tarihine kadar; atanmaları Bakanlar Kurulu Kararı ile yapılmış olanların atanmalarındaki usule göre, diğerlerinin müşterek kararla re’sen emekliye sevk edilebilecekleri kuralına yer verilmiştir.
17/10/2001 tarih ve 24556 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun’un 34. maddesi ile, 12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanı oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde çıkarılan kanunların Anayasa’ya aykırılığının iddia edilemeyeceğini kesin kurala bağlayan Anayasa’nın Geçici 15. maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılması sonrasında, Danıştay Onbirinci Dairesince anılan Kanun maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu sonucuna varılarak, itirazen iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulmuş, iptal istemini inceleyen Anayasa Mahkemesinin 23/10/2010 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 03/06/2010 tarih ve E:2009/33, K:2010/78 sayılı kararında, özetle; itiraz konusu kuralla belli koşullara sahip olanlar arasından re’sen emekliye sevk edilecek kişilerin belirlenmesinde herhangi bir ölçüt getirilmeyerek inisiyatifin tamamen idareye verildiği, bu durumun hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı; bu itibarla, itiraz konusu kuralın, Anayasa’nın 2, 7, ve 128. maddelerine aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinde, Anayasa Mahkemesinin bir kanunu ve Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle yeni bir uygulamaya yol açacak hüküm tesis edemeyeceği, “hukukî güvenlik” ve “hukukî istikrar”ı koruma amacıyla, “Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye yürümeyeceği” düzenlenmiştir. Ülkemizde Anayasa yargısının başladığı günden bugüne, kanun koyucu istikrarlı bir şekilde ; ” İptal kararları geriye yürümez.” düzenlemesini muhafaza etmiş, bu görüşünden hiç ayrılmamış ve Kanun hükmünün, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının Resmî Gazetede yayımlandığı gün yürürlükten kalkacağını ve iptal kararının geriye yürümeyeceğini öngörmek suretiyle hukuksal boşluk doğmamasını amaçlamıştır.
Anayasa Mahkemesinin 12/12/1989 tarih ve E:1989/11, K:1989/48 sayılı kararında; “Anayasada, iptal kararları idari davalarda olduğu gibi düşünülmemiş ve iptal edilen kuralın baştan beri geçersiz duruma geldiği esası benimsenmemiştir. Türk anayasal sisteminde, Devlete güven ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir karmaşaya neden olmamak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece, hukuksal ve nesnel alanda etkisini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararı yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır.
… Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir hükmün aykırılığının saptanmasından sonra uygulanma alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece ortaya çıkmakta ve “iptal kararları geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin, 22/01/2019 tarih ve B. No:2015/17453 sayılı kararında da bu gerekçenin aynen alıntılanarak anılan karara atıfta bulunulduğu görülmektedir.
Diğer taraftan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun Geçici 4. maddesi gereğince davacı hakkında uygulanmasına devam olunan 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun -mülga- 30. maddesinde, iştirakçilere bu Kanun’un 13. maddesi ile tanınan hakların, durumlarına göre 14. maddenin (a) veya (b) fıkraları gereğince ilk alınan keseneklerin ilgili bulunduğu ay başından başlayacağı; -mülga- 31. maddesinde, fiili hizmet müddetinin, iştirakçinin 30. madde gereğince tanınan haklardan faydalanmaya başladığı tarihten itibaren, tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği müddet olduğu belirtilmiştir.
İdare Hukukunda ” iptal ” davaları özel nitelik arz etmekte ve iptal edilen işlem hiç tesis edilmemiş gibi sonuçlar doğurmakta, diğer bir ifade ile davanın iptal ile sonuçlanması halinde, idarelerce işlem hiç tesis edilmemiş gibi geri dönüşün sağlanması (işlem tesisinden önceki duruma dönülmesi) gerekmektedir. Ancak, Anayasa’ya aykırılığı tespit edilen bir kanun hükmünün iptal edilmesi halinde, (Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda yer verilen gerekçesi kapsamında) o kanuna dayanılarak tesis edilen tüm işlemlerin, iptal edilen kanun hiç uygulanmamış gibi sonuçlar doğurmasının kabülü beklenemeyeceği gibi, bu husus, idarenin sürekliliği ve idari istikrar ilkesine de aykırılık teşkil edecektir. Bu nedenledir ki Anayasa’da anılan durum ” iptal kararlarının geriye yürümeyeceği ” şeklinde açıkça belirtilmiştir.
Öte yandan,Anayasa’nın 128. maddesinde, memurların hak ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği belirtilmiş olup; açıkça bir kanuni düzenleme bulunmadan maaş ve bunun gibi parasal hakların ödenebilmesi de mümkün değildir.
Yukarıda alıntısına yer verilen Anayasal ilkeler, yasal düzenlemelerle birlikte değerlendirildiğinde, davacının, 5434 sayılı Kanun’un Ek Geçici 16. maddesi gereğince 1982 yılında re’sen emekliye sevk edilmesinden sonra, anılan hükmün 2010 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi üzerine anılan yasa maddesi uyarınca tesis edilen emekliye sevk işlemi hiç olmamış gibi kabul edilemeyeceğinden, emeklilikte geçirdiği süreler yönünden fiili hizmeti bulunmayan davacının, emekli statüsünde olduğu dönemin fiili hizmetine eklenerek, yoksun kaldığı özlük ve parasal haklarının ödenmesi yolunda kanun koyucu tarafından ayrıca ve açıkça bir düzenleme yapılmaksızın, yargı kararıyla intibakının yapılarak tazminat istemlerinin kabulüne imkân bulunmamaktadır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerektiği görüşüyle; davalı idarelerden Milli Eğitim Bakanlığının, İdare Mahkemesi kararının “maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne” ilişkin kısmına yönelik temyiz isteminin kabulüyle, temyize konu İdare Mahkemesi kararının bu kısmının bozulması gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum.