Danıştay Kararı 12. Daire 2021/1381 E. 2023/1107 K. 13.03.2023 T.

Danıştay 12. Daire Başkanlığı         2021/1381 E.  ,  2023/1107 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No : 2021/1381
Karar No : 2023/1107

TEMYİZ EDEN (DAVALI): … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ: Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI): …
VEKİLİ: Av. …

İSTEMİN KONUSU: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının aleyhe olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Adana İl Emniyet Müdürlüğü emrinde … olarak görev yapmakta iken 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun Ek Geçici 16. maddesi uyarınca 29/01/1982 tarih ve K/27041 sayılı işlemle resen emekli edilen davacı tarafından, emekliye sevk işleminin dayanağını oluşturan kanun maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin 03/06/2010 tarih ve E:2009/33, K:2010/78 sayılı kararı ile iptal edildiği gerekçesiyle; re’sen emekliye sevk edilmesine ilişkin işlemin iptali ile resen emekli edildiği tarihten yaş haddi nedeniyle emekli edileceği tarihe kadar olan sürede her ay alması gereken görev aylığı toplamından, aynı süre içinde aynı ayda kendisine ödenen emekli maaşının çıkarılmasından sonra kalan tutarın, yasal faiziyle birlikte ödenmesine ayrıca manevi zarar karşılığı 5.000.-TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararla; davacının resen emekliye sevk edilmesine ilişkin işlemin yasal dayanağı olan 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’na 2559 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle eklenen Ek Geçici 2. (Ek Geçici 16.) maddesi, Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildiğinden, söz konusu Kanun hükmü uyarınca davacının resen emekliye sevk edilmesine ilişkin işlemin hukuksal temeli ortadan kalkmış bulunduğundan işlemin hukuka uygun olmadığı sonucuna varıldığı, davacının makam ve görev tazminatı istemi yönünden; olayda, davacının görevine devam etmiş olsaydı yükselebileceği en son rütbenin 1. sınıf emniyet müdürü rütbesi olduğu, 1. sınıf emniyet müdürü rütbesinin makam tazminatı ödenebilecek görevlerden olmadığı anlaşıldığından, davacının makam tazminatı ve buna bağlı görev tazminatı istemlerinin reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı, davacının diğer parasal ve özlük hakları talebi yönünden; davacının resen emekliye sevk edilmesi işlemi hukuka aykırı bulunduğundan, resen emekliye sevk işlemi nedeniyle yoksun kaldığı (makam tazminatı ve görev aylığı dışında) diğer parasal ve özlük haklarının bu paralardan mahrum kaldığı tarihten ödemenin yapıldığı tarihe kadar olan süre içinde idarece hesaplanacak yasal faizleriyle birlikte ödenmesi gerektiği, davacının manevi tazminat istemi yönünden; uyuşmazlık konusu olayda, davacının duyduğu acı ve ızdırabı kısmen de olsa karşılayabilmek amacıyla davalı idarenin kusurunu da ortaya koyacak ve davacı açısından sebepsiz zenginleşmeye de yol açmayacak biçimde, davacıya 5.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesinin gerektiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, resen emekliye sevk edilmesi işlemi nedeniyle yoksun kaldığı makam tazminatı ve görev aylığı istemi yönünden davanın kısmen reddine, diğer parasal ve özlük haklarının ise bu paralardan mahrum kaldığı tarihten ödemenin yapıldığı tarihe kadar olan süre içinde idarece hesaplanacak yasal faizleriyle birlikte ödenmesine, manevi tazminat isteminin kabulü ile 5.000,00-TL manevi tazminatın davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davalı idare tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını gerektirecek nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Dava konusu işlemin hukuka ve mevzuata uygun tesis edildiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ: …
DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin reddine,
2.Yukarıda özetlenen gerekçeyle dava konusu işlemin iptaline, davacının resen emekliye sevk edilmesi işlemi nedeniyle yoksun kaldığı makam tazminatı ve görev aylığı istemi yönünden davanın kısmen reddine, diğer parasal ve özlük haklarının ise bu paralardan mahrum kaldığı tarihten ödemenin yapıldığı tarihe kadar olan süre içinde idarece hesaplanacak yasal faizleriyle birlikte ödenmesine, manevi tazminat isteminin kabulü ile 5.000,00-TL manevi tazminatın davacıya ödenmesine ilişkin İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyize konu kısmının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın … İdare Mahkemesine gönderilmesine, kesin olarak 13/03/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X)KARŞI OY :
Dava; Adana İl Emniyet Müdürlüğü emrinde … olarak görev yapmakta iken 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun Ek Geçici 16. maddesi uyarınca 29/01/1982 tarih ve K/27041 sayılı işlemle re’sen emekli edilen davacı tarafından, emekliye sevk işleminin dayanağını oluşturan kanun maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin 03/06/2010 tarih ve E:2009/33, K:2010/78 sayılı kararı ile iptal edildiği gerekçesiyle; re’sen emekliye sevk edilmesine ilişkin işlemin iptali ile re’sen emekli edildiği tarihten yaş haddi nedeniyle emekli edileceği tarihe kadar olan sürede her ay alması gereken görev aylığı toplamından, aynı süre içinde aynı ayda kendisine ödenen emekli maaşının çıkarılmasından sonra kalan tutarın, yasal faizi ile birlikte ödenmesine ayrıca manevi zarar karşılığı 5.000.-TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Davacının resen emekli edilmesine ilişkin işlemin dayanağı olan ve 08/06/1949 tarih ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’na, 13/11/1981 tarih ve 2559 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle eklenen Ek Geçici 16. maddesinde; Ek Geçici 1. maddede yazılı durumda bulunan iştirakçilerden, anılan maddede belirtilen süre içerisinde emekliliklerini istememiş olanların 31/01/1982 tarihine kadar; atanmaları Bakanlar Kurulu Kararı ile yapılmış olanların atanmalarındaki usule göre, diğerlerinin müşterek kararla resen emekliye sevk edilebilecekleri kuralına yer verilmiştir.
17/10/2001 tarih ve 24556 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun’un 34. maddesi ile, 12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanı oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde çıkarılan kanunların Anayasa’ya aykırılığının iddia edilemeyeceğini kesin kurala bağlayan Anayasa’nın Geçici 15. maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılması sonrasında, Danıştay Onbirinci Dairesince anılan Kanun maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu sonucuna varılarak, itirazen iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulmuş, iptal istemini inceleyen Anayasa Mahkemesinin 23/10/2010 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 03/06/2010 tarih ve E:2009/33, K:2010/78 sayılı kararında, özetle; itiraz konusu kuralla belli koşullara sahip olanlar arasından resen emekliye sevk edilecek kişilerin belirlenmesinde herhangi bir ölçüt getirilmeyerek inisiyatifin tamamen idareye verildiği, bu durumun hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı; bu itibarla, itiraz konusu kuralın, Anayasa’nın 2, 7, ve 128. maddelerine aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinde, Anayasa Mahkemesinin bir kanunu ve Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle yeni bir uygulamaya yol açacak hüküm tesis edemeyeceği, “hukukî güvenlik” ve “hukukî istikrar”ı koruma amacıyla, “Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye yürümeyeceği” düzenlenmiştir. Ülkemizde Anayasa yargısının başladığı günden bugüne, kanun koyucu istikrarlı bir şekilde; ” İptal kararları geriye yürümez.” düzenlemesini muhafaza etmiş, bu görüşünden hiç ayrılmamış ve Kanun hükmünün, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının Resmî Gazetede yayımlandığı gün yürürlükten kalkacağını ve iptal kararının geriye yürümeyeceğini öngörmek suretiyle hukuksal boşluk doğmamasını amaçlamıştır.
Anayasa Mahkemesinin 12/12/1989 tarih ve E:1989/11, K:1989/48 sayılı kararında; “Anayasada, iptal kararları idari davalarda olduğu gibi düşünülmemiş ve iptal edilen kuralın baştan beri geçersiz duruma geldiği esası benimsenmemiştir. Türk anayasal sisteminde, Devlete güven ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir karmaşaya neden olmamak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece, hukuksal ve nesnel alanda etkisini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararı yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır.
… Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir hükmün aykırılığının saptanmasından sonra uygulanma alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece ortaya çıkmakta ve “iptal kararları geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin, 22/01/2019 tarih ve B. No:2015/17453 sayılı kararında da bu gerekçenin aynen alıntılanarak anılan karara atıfta bulunulduğu görülmektedir.
Diğer taraftan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun Geçici 4. maddesi gereğince davacı hakkında uygulanmasına devam olunan 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun -mülga- 30. maddesinde, iştirakçilere bu Kanun’un 13. maddesi ile tanınan hakların, durumlarına göre 14. maddenin (a) veya (b) fıkraları gereğince ilk alınan keseneklerin ilgili bulunduğu ay başından başlayacağı; -mülga- 31. maddesinde, fiili hizmet müddetinin, iştirakçinin 30. madde gereğince tanınan haklardan faydalanmaya başladığı tarihten itibaren, tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği müddet olduğu belirtilmiştir.
İdare Hukukunda “iptal ” davaları özel nitelik arz etmekte ve iptal edilen işlem hiç tesis edilmemiş gibi sonuçlar doğurmakta, diğer bir ifade ile davanın iptal ile sonuçlanması halinde, idarelerce işlem hiç tesis edilmemiş gibi geri dönüşün sağlanması (işlem tesisinden önceki duruma dönülmesi) gerekmektedir. Ancak, Anayasa’ya aykırılığı tespit edilen bir kanun hükmünün iptal edilmesi halinde, (Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda yer verilen gerekçesi kapsamında) O kanuna dayanılarak tesis edilen tüm işlemlerin iptal edilen kanun hiç uygulanmamış gibi sonuçlar doğurmasının kabülü beklenemeyeceği gibi, bu husus, idarenin sürekliliği ve idari istikrar ilkesine de aykırılık teşkil edecektir. Bu nedenledir ki Anayasa’da anılan durum “iptal kararlarının geriye yürümeyeceği” şeklinde açıkça belirtilmiştir.
Öte yandan, Anayasa’nın 128. maddesinde, memurların hak ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği belirtilmiş olup; açıkça bir kanuni düzenleme bulunmadan maaş ve bunun gibi parasal hakların ödenebilmesi de mümkün değildir.
Yukarıda alıntısına yer verilen Anayasal ilkeler, yasal düzenlemelerle birlikte değerlendirildiğinde, davacının, 5434 sayılı Kanun’un Ek Geçici 16. maddesi gereğince 29/01/1982 tarihinde resen emekliye sevk edildiği, anılan hükmün 2010 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi üzerine anılan yasa maddesi uyarınca tesis edilen emekliye sevk işlemi hiç olmamış gibi kabul edilemeyeceğinden, emeklilikte geçirdiği süreler yönünden fiili hizmeti bulunmayan davacının, emekli statüsünde olduğu dönemin fiili hizmetine eklenerek, yoksun kaldığı özlük ve parasal haklarının ödenmesi yolunda kanun koyucu tarafından ayrıca ve açıkça bir düzenleme yapılmaksızın, yargı kararıyla intibakının yapılarak tazminat istemlerinin kabulüne imkân bulunmamaktadır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerektiği görüşüyle, İdare Mahkemesi’nin ”İşlemin İPTALİ, Tazminat İsteminin KABULÜ’ yolundaki kararına ilişkin davalı idarenin temyiz isteminin kabulüyle temyize konu İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği kanaatine ulaştığımdan anılan mahkeme kararının onanması yolundaki karara katılmıyorum.