Danıştay Kararı 12. Daire 2019/7385 E. 2020/2936 K. 23.09.2020 T.

Danıştay 12. Daire Başkanlığı         2019/7385 E.  ,  2020/2936 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No : 2019/7385
Karar No : 2020/2936

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Kaymakamlığı
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …’i temsilen … Sen.
VEKİLİ :Av….
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem : … İli, … ilçesi … Anadolu Lisesinde öğretmen olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/C-(b) maddesi uyarınca 1/30 oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin … tarihli ve … sayılı işlemin iptaline karar verilmesi istenilmiştir.
İdare Mahkemesi kararının özeti: İdare Mahkemesince; Danıştay 12. Dairesinin 30/11/2016 tarih ve E:2016/1071, K:2016/5763 sayılı bozma kararına uyularak, davacının, üyesi olduğu sendikanın aldığı bir karar sonucunda gerçekleşen göreve gelmeme eylemine katılmasının özürsüz olarak görevini yerine getirmemek fiili kapsamında değerlendirilemeyeceğinden ve sendikal faaliyet kapsamında bir fiil olarak kabulü gerekeceğinden, disiplin suçu teşkil etmeyen eylem nedeniyle davacının disiplin cezası ile cezalandrılmasında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacının, katıldığı iş bırakma eyleminin sendika üyelerinin ortak hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi yönelik bir amaç taşımadığı, grev niteliğinde bir faaliyet olduğu, Anayasal bir hak olan eğitim hakkının ihlali sonucu doğurduğu, davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemin usul ve hukuka uygun olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ :…
DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan idare mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin reddine,
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptali yolundaki … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
5. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 23/09/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Dava; … İli, … ilçesi … Anadolu Lisesinde öğretmen olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/C-(b) maddesi uyarınca 1/30 oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
Dosyanın incelenmesinde; … Anadolu Lisesinde öğretmen olarak görev yapan davacının, üyesi bulunduğu … Sendikasının, Soma’da meydana gelen maden kazası nedeniyle tüm yurtta genel merkez ve şube binalarına ”Kaza Değil Katliam Yüreğimiz Soma’da” pankartı asılması ve bir takım etkinliklerle birlikte bir günlük iş bırakma kararı aldığı, davacının da sendika kararı uyarınca 15.05.2014 tarihinde, bir gün iş bırakarak bu konuda düzenlenen etkinliklere katıldığı, bu sebeple kendisine dava konusu disiplin cezasının verildiği anlaşılmaktadır.
Sendikal faaliyet kapsamında, işe gelinmemesi halinde kişilerin mazeret izinli sayılacakları, konuya ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, Anayasa Mahkemesi kararları ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararlarında da vurgulanmıştır. Ancak, anılan kararlardaki uyuşmazlık konusu olaylarda, sendikal faaliyetlerin amacının üyelerin mesleki menfaatlerinin korunması olduğunun da gözden kaçırılmaması gerekir.
Kamu görevlileri sendikalarının asli faaliyetleri 4688 sayılı Kanun’un 19. maddesinde belirtilmiştir ve “çalışma koşulları, yükümlülükleri, iş güvenlikleri ile sağlık koşullarının geliştirilmesi konularında görüş bildirmek, işverenlerle bu konularda ortak çalışmalar yürütmek, üyelerin mesleki yeterliliklerinin arttırılması ve sorunlarının çözülmesi ile sendikal faaliyetlerin geliştirilmesine yönelik kurs, seminer ve sosyal amaçlı toplantılar yapmak” asli faaliyetler arasında sayılmakta olup, sendikaların öne çıkan asli görevleri, üyelerinin ekonomik ve sosyal menfaatlerini korumaktır. Bunun dışındaki konulara ilişkin faaliyetlerinin ikincil nitelikte olduğunun kabulü gerekmektedir.
Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında, olayda sendika hakkının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirilmesine gelince; kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve çıkarlarının korunması ve geliştirilmesi için oluşturdukları sendikalar tarafından, ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve çıkarlarının ve bu kapsamda özlük ve parasal haklarının, çalışma koşullarının korunması, iyileştirilmesi, geliştirilmesi, bu konulara dikkat çekilmesi ve kamuoyu oluşturulmasının sağlanması amacıyla aldıkları kararlar uyarınca kamu görevlilerinin toplantı, gösteri ve iş bırakma eylemlerine katılmalarında demokratik bir toplumda herhangi bir sakınca bulunmadığından, anılan eylemlerin AİHS’nin 11. maddesi kapsamında korunması gerektiği açıktır.
Buna karşılık, kamu görevlilerinin atanma, nakil ve cezalandırılmasına ilişkin esasların belirlenmesi konusunda yasa koyucunun takdir yetkisi bulunmaktadır. Yasa koyucuya tanınan bu takdir yetkisinin amacı; kamu hizmetlerinin kesintisiz bir şekilde yürütülmesini sağlamaktır. Ayrıca Anayasa’nın 129. maddesinin birinci fıkrasında “Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler” denilerek, kamu görevlilerinin Anayasa’ya ve yasalara sadakat yükümlülüğünün kamu hizmetlerinin devamlılığının ve belli bir disiplin içinde yürütülmesinin sağlanmasıyla yakından ilişkili olduğuna dikkat çekilmiştir. Dolayısıyla, Anayasa’nın 129. maddesinde belirtilen sadakat yükümlülüğü kapsamında, kamu hizmetinin etkin bir şekilde yürütülmesi ve mesleki disiplinin sağlanması amacıyla idarenin takdir yetkisini kullanarak işlem tesis etmesinin olanaklı olduğu anlaşılmaktadır.
Sendika kararları doğrultusunda kamu görevlileri tarafından gerçekleştirilmesi planlanan eylemlerin, kamu hizmetinin gereklerine dayanan bir sınırının olması gerektiği açıktır. Kamu hizmetini kesintiye uğratacak, “iş bırakma” gibi eylemlerin nedenini mesleki menfaatler dışında bir neden oluşturuyorsa, devletin müdahale hakkının da daha geniş yorumlanması gerekir.
Sendika üyesi olan kamu görevlileri tarafından, sendika yöneticilerinin aldıkları kararların içeriklerinin değerlendirilmesi suretiyle hareket tarzı geliştirmeleri gerekmektedir. Bir kamu görevlisinin, sendikal faaliyetlere ilişkin eylem hakkını kullanırken yükümlülükleri nedeniyle kanunların öngördüğü sınırlar içerisinde hareket etmesi gerekir. Aksi taktirde, kamu görevlileri olan sendika üyeleri, sendika tarafından alınan konusu suç oluşturan bir eyleme de katılmak zorunda kalabileceklerdir.
Bu değerlendirmeler çerçevesinde; sendikaların, Anayasa ve Kanunlara aykırı olmayan herhangi bir amacı gerçekleştirmek için faaliyet yapabileceğinin kabulü gerekmekte ise de, sendikal faaliyetlerle ilgili olmayan; kamu görevlilerinin sosyal, ekonomik ve meslek hayatlarını ilgilendirmeyen konularda tercih edilen “iş bırakma” yönteminin, kamu hizmetini kesintiye uğratıcı, kamu görevlisinin sorumluluğunu yerine getirmesini engelleyici niteliği karşısında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Dernek Kurma ve Toplantı Özgürlüğü” başlıklı 11. maddesi kapsamında korunması gerektiğinden bahsedilemez.
Dava konusu uyuşmazlıkta, davacının göreve gelmeme nedenini oluşturan ve davacı tarafından dava dilekçesine de eklenen, üyesi bulunduğu Sendika Yürütme Kurulu kararıyla; Somada meydana gelen maden kazasıyla ilgili olarak; “katliamı kınamak” amacıyla bir günlük iş bırakma kararının alındığı ve sendika üyelerine duyurulduğu anlaşılmaktadır.
Sözü edilen iş bırakma eyleminin, sendika üyelerinin ekonomik ve sosyal menfaatleriyle ilgisinin bulunmadığı ve kazadaki ihmalin büyüklüğünü ortaya koymak amacıyla “katliam” olarak nitelendirildiği açıktır. Bu tür amaçla yola çıkılan durumlarda, yani sendikaların asli faaliyetlerinin değil de ikincil nitelikteki faaliyetlerinin söz konusu olduğu durumlarda, sendikaların seslerini duyurmak için kullanabileceği başka yolların olduğu da muhakkaktır.
Sonuç olarak, uyuşmazlık konusu olaydaki sendika kararı; kamu görevlilerinin, ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve çıkarları ile bu kapsamda özlük ve parasal haklarının, çalışma koşullarının korunması, iyileştirilmesi, geliştirilmesi amacını taşımadığından ve ikincil nitelikteki belirtilen sendikal faaliyet nedeniyle kamu görevlilerinin “iş bırakma” eylemi, örgütlenme özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, dava konusu işlemin iptaline ilişkin Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği görüşüyle, aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyoruz.