Danıştay Kararı 12. Daire 2019/2459 E. 2020/3292 K. 20.10.2020 T.

Danıştay 12. Daire Başkanlığı         2019/2459 E.  ,  2020/3292 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No : 2019/2459
Karar No : 2020/3292

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Kurumu
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının aleyhe olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davalı idarede, bankalar yeminli murakıp yardımcısı olarak görev yapan davacı tarafından, 15/01/2012 tarihinden önce göreve başlayan bankalar yeminli murakıp yardımcıları ile aynı mali ve sosyal haklara sahip olmadığından bahisle, mali ve sosyal haklarının 15/01/2012 tarihinden önce göreve başlayan bankalar yeminli murakıp yardımcıları ile eşitlenmesi talebiyle yapılan başvurunun reddine yönelik … tarih ve … sayılı işlemin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali ile işe başladığı 27/07/2013 tarihinden itibaren tüm mali sosyal hak ve yardımların yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince; Danıştay Onbirinci Dairesinin 21/06/2017 tarih ve E:2016/9919, K:2017/5133 sayılı kararı ile dava konusu işlemin iptaline ilişkin hüküm fıkrası ile 30/01/2014 tarihinden önceki parasal hak talebine yönelik olarak davanın süre aşımı yönünden reddine ilişkin hüküm fıkrasının onanması; yoksun kalınan tutarın 30/01/2014 tarihinden itibaren hesaplanarak, 29/01/2015 tarihinden işletilecek yasal faiziyle ödenmesine ilişkin kısmının bozulması üzerine, bozma kararına uyularak; davacının 29/01/2015 tarihinde yaptığı başvurunun reddi üzerine 24/02/2015 tarihinde açılan bu davada, davanın açıldığı tarihten geriye doğru 120 günü geçmemek üzere, başvuru tarihinden geriye doğru 60 gün içinde kalan ilk uygulamanın yapıldığı 15/12/2014 tarihinden itibaren yoksun kaldığı parasal hakların davalı idarece hesaplanarak davacıya ödenmesi, bu tarihten önceki döneme ait ücret farklarının tazmini isteminin ise süre aşımı nedeniyle reddi gerektiği sonucuna varıldığından, davanın kısmen kabulüne, 15/12/2014 tarihinden itibaren yoksun kaldığı parasal hakların davalı idare tarafından davacıya ödenmesine, ödenecek tutara 29/01/2015 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, önceki döneme ilişkin tazminat talebinin süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI :Davalı idare tarafından, davacının mali ve sosyal haklarının, 15/01/2012 tarihinden sonra göreve başlaması nedeniyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 11. maddesi ve bu madde uyarınca yürürlüğe konulan Bakanlar Kurulu Kararındaki hükümlere ve belirlemelere göre tespit edildiği, yapılan işlemlerin, mevzuat hükümleri doğrultusunda gerçekleştirildiği ve hukuka uygun olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 6545 sayılı Kanun ile değişik 50/4 maddesinde, Danıştayın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesinin bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.
Temyizen incelenen kararda, İdare Mahkemesince bozma kararında belirtilen esaslara uyulmuş olduğu anlaşılmış olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalı idarenin temyiz isteminin reddine,
2.Yukarıda özetlenen gerekçeyle, davanın kısmen kabulü ile 15/12/2014 tarihinden itibaren yoksun kaldığı parasal hakların davalı idare tarafından davacıya ödenmesi, ödenecek tutara 29/01/2015 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanması, önceki döneme ilişkin tazminat talebinin süre aşımı yönünden reddi reddi yolundaki … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyize konu kısmının ONANMASINA,
3.Temyiz giderlerinin istemde bulunanlar üzerinde bırakılmasına,
4.Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
5.2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 20/10/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Dava, davalı idarede 15/01/2012 tarihinden sonra yeminli murakıp yardımcısı olarak göreve başlayan davacı tarafından; her türlü mali, sosyal hak ve yardımlarının bu tarihten önce davalı idarede göreve başlayan murakıp yardımcıları ile eşitlenmesi talebiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile mahrum kalınan parasal hakların yasal faiziyle ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
02/11/2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 666 sayılı KHK’nın 1. maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen Ek 11. maddenin 1. fıkrasının (b) bendiyle, 15/01/2012 tarihinden sonra düzenleyici ve denetleyici kurumların kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden atanan murakıp ve uzman unvanlı meslek personelinin ücretlerinin bir aylık toplam net tutarının; Başbakanlık uzmanlarına ilgili mevzuatı uyarınca yapılan ödemelerin bir aylık toplam net tutarını geçemeyeceği kurala bağlanmış, böylece 15/01/2012 tarihinden sonra düzenleyici ve denetleyici kurumlarda göreve başlayan murakıp ve uzman unvanlı meslek personelinin ücret ile diğer mali haklarına 666 sayılı KHK’yla bir üst sınır getirilmiş.
Anılan maddenin (b) bendinde yer alan; “.murakıp ve.” ibareleri, 07/11/2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 22/10/2015 tarih ve E:2015/1, K:2015/91 sayılı kararıyla, 6223 sayılı Yetki Kanunu kapsamında olmadığı gerekçesiyle iptal edilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra, 26/04/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanun’un 30. maddesiyle, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 11. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi yeniden düzenlenerek, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1. maddesiyle getirilen kuralla aynı mahiyetteki düzenleme tekrar anılan bende derç edilmiş, böylece Anayasa Mahkemesi tarafından usulî gerekçelerle iptal edilen kuralla aynı içerikte düzenleme yeniden yürürlüğe konularak 15/01/2012 tarihinden sonra ilk defa atananlar için, anılan Kanunun gerekçesinden de açıkça anlaşılacağı üzere, belirtilen tarihten geçerli olacak şekilde, daha önce getirilen ücret kısıtlaması korunmuştur.
Öte yandan, aynı ünvana sahip personele, belirli bir tarihten sonra göreve başlayanlar yönünden farklı ücret ödenmesini öngören düzenlemenin eşitlik ilkesine aykırı olduğu ileri sürülerek 6704 sayılı Kanun’un 30. maddesiyle değişik 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 11. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “…15/01/2012″ tarihinden sonra…” ibaresinin iptali isteğiyle açılan davada, Anayasa Mahkemesinin 15/11/2017 tarih, E:2016/133, K:2017/155 sayılı kararıyla, düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal taleplerinin reddine karar verilmiş, kararda;

“375 sayılı KHK’nın ek 11. maddesinin (b) bendinde düzenleyici ve denetleyici kurumlar ile TMSF’de ilk defa veya yeniden atanan kurul başkanı, kurul üyesi ve başkan yardımcısı ile murakıp ve uzman unvanlı meslek personeline malî ve sosyal haklar kapsamında yapılacak ödemelerin, 375 sayılı KHK’nın ek 11. maddesinin (b) bendinde sayılan emsali personele yapılan ödemelerle eşitlenmesi öngörülmüştür. Yapılan düzenleme 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe girmekle birlikte dava konusu kuralla uygulamanın başlangıç tarihi olarak 15/01/2012 tarihi esas alınmıştır.
Bu kapsamda 15/01/2012 tarihi, daha önce bilinmeyen veya bilinmesi mümkün olmayan bir tarih değil, aynı konuya ilişkin daha önceki düzenlemenin yürürlük tarihinin tekrarından ibarettir. Söz konusu tarih, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihe kadar uygulamada esas alınmış ve 15/01/2012 tarihinden sonra Kanun’da öngörülen kadro ve pozisyonlara ilk defa veya yeniden atanan kişilere söz konusu KHK kuralı uyarınca ödeme yapılmıştır. Gerek kuralda yer alan 15/01/2012 tarihinin herkesçe bilinen bir tarih olması ve yaklaşık dört yıl boyunca ülke çapında uygulanmış olması gerekse Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararının usul yönünden verilmiş bir karar olması hususları dikkate alındığında kanun koyucu tarafından getirilen ve önceki kuralla aynı içeriğe sahip olan yeni düzenlemede önceki kuralın yürürlük tarihi olan ve bu yönüyle objektif nitelik taşıyan 15/01/2012 tarihinin esas alındığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle 15/01/2012 tarihinin ilgililer yönünden öngörülmesi imkansız bir tarih olarak nitelendirilebilmesi mümkün olmadığı gibi ilgili kuralın geçmişte yürürlüğe girdiği tarihin esas alınmış olması nedeniyle gerçek anlamda bir kanunun geriye yürümesinden de söz edilemez.
15/01/2012 tarihinden sonra düzenleyici ve denetleyici kurumlar ile TMSF’de ilk defa veya yeniden göreve başlayanlar 375 sayılı KHK’nın ek 11. maddesinin (b) bendinde sayılan emsali personelle eşit malî ve sosyal haklara sahip olacaklarını bilerek ve bu durumu kabul ederek göreve başlamışlardır. Dolayısıyla bu kişilerin malî ve sosyal hakları bakımından kazanılmış haklarının ihlali söz konusu olmadığı gibi parasal haklarının daha önceki sisteme göre ödenmesi yönünde haklı bir beklentilerinin bulunduğu da söylenemez.
Diğer taraftan Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirtilen iptal kararlarından sonra kısa bir süre düzenleyici ve denetleyici kurumlar ile TMSF’de ilk defa veya yeniden atanan kurul üyesi murakıp ve uzman unvanlı meslek personeline malî ve sosyal haklar kapsamında önceki sisteme göre adı geçen personele ödeme yapılmış olması; bu konuda yeni bir düzenleme yapılmasına engel oluşturmayacağı gibi bir söz konusu ödemelerin aynı şekilde, süresiz ve mutlak olarak yapılması zorunluluğunu da doğurmayacağı açıktır. Öte yandan Anayasa Mahkemesince usul yönünden verilen iptal kararlarının söz konusu üst kurallarda ve TMSF’de çalışan ve kural kapsamında yer alan tüm çalışanları kapsamaması nedeniyle bu kişiler arasında bir ayrım yapılması sonucuna yol açacak şekilde bu kararların belirli unvanlı görevde bulunanlar yönünden haklı beklentiye yol açtığı, diğer uvanlı görevlerde bulunanlar yönünden ise uygulamanın devamına engel bulunmadığının kabulü mümkün bulunmamaktadır. Konuya ilişkin düzenlemelerin ve Anayasa Mahkemesi kararının niteliği gözetildiğinde geleceğe yönelik olarak ilgililerin hukuken korunması gerekli haklı beklentilerinin varlığından söz edilemeyeceği açıktır.
Eşit ücret uygulamasıyla kamu kurum ve kuruluşlarında benzer unvanlarla görev yapan personelin parasal haklarının eşitlenerek uygulamada birliğin sağlanması, her kurumun kendi kuruluş kanununa göre farklı ücret belirlemesinin önlenmesi, böylece kamu personel rejiminde malî ve sosyal haklar bakımından yeknesaklığın sağlanması amaçlanmaktadır. Bu yönüyle kuralın kamu yararına aykırı olduğu söylenemez.
Düzenleyici ve denetleyici kurumlar ile TMSF’nin kadro ve pozisyonlarına 15/01/2012 tarihinden sonra ilk defa veya yeniden atanan kurul başkanı, kurul üyesi, başkan yardımcısı murakıp ve uzman unvanlı meslek personeli ile 15/01/2012 tarihinden önce bu kadro ve pozisyonlara atananlar aynı hukukî konumda değillerdir. Kanun koyucu tarafından konuya ilişkin düzenlemelerden önce göreve başlayanların ileriye dönük haklı beklentilerinin korunması amacıyla 15/01/2012 tarihinin esas alındığı anlaşılmaktadır. Anılan kurumlarda 15/01/2012 tarihinden önce göreve başlayanlar ile bu tarihten sonra göreve başlayanlar aynı hukukî konumda bulunmadıklarından farklı kurallara tabi tutulmalarında eşitlik ilkesine aykırılık bulunmamaktadır…” gerekçelerine yer verilmiştir.
6704 sayılı Kanun’la getirilen düzenleme uyarınca, 15/01/2012 tarihinden sonra göreve başlayanlar bakımından farklı ücret belirlenmesinde, kazanılmış haklar ya da eşitlik ilkesi bakımından Anayasaya aykırılık bulunmamaktadır.
666 sayılı KHK ile getirilen düzenlemenin Anayasa Mahkemesince iptali nedeniyle, 6704 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihe kadar davacıya parasal hak ödenip ödenmeyeceği hususuna gelince;
Anayasa Mahkemesinin yukarıda aktarılan kararında da açıkça vurgulandığı üzere; 666 sayılı KHK’nın ilgili hükmünün iptaline ilişkin karar, esasa ilişkin olmayıp, yetki kanunu kapsamında bulunmaması nedeniyle (usul yönünden) verilmiş bir iptal kararı olup, 6704 sayılı yasayla yeniden yapılan düzenlemede de, geçmişe etkiler doğurmak üzere 15/01/2012 tarihi belirlenmiştir.
Dolayısıyla, halen yürürlükte bulunan ve geçmişe etkiler doğuran hükmünün de Anayasaya aykırı olmadığı Anayasa Mahkemesi kararıyla belirlenen 6704 sayılı yasa hükümleri uyarınca, davacıya geçmişe dönük herhangi bir parasal hak ödenmesine de olanak bulunmamaktadır.
Nitekim, benzer uyuşmazlıkta, 6704 sayılı Yasanın Resmi Gazetede yayımlandığı 26/04/2016 tarihine kadar parasal hakların ödenmesi isteğiyle açılan davada, ilk derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin ısrar kararı, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 27/11/2019 tarih, E:2019/2215, K:2019/5924 sayılı kararıyla onanmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile temyize konu kararın bozulması gerektiği oyu ile aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.