Danıştay Kararı 12. Daire 2017/2715 E. 2020/2955 K. 24.09.2020 T.

Danıştay 12. Daire Başkanlığı         2017/2715 E.  ,  2020/2955 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No : 2017/2715
Karar No : 2020/2955

KARARIN DÜZELTİLMESİNİ İSTEYEN (DAVALI): … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN ÖZETİ : …Mahkemesi … Daire Başkanlığı … günlü ve E:…, K:… sayılı kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanunla değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : İstemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Danıştay dava daireleri ile İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulları tarafından verilen kararların düzeltme yolu ile yeniden incelenebilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun; düzeltilmesi talep edilen kararın verildiği tarih itibarıyla yürürlükte olan 54. maddesinde yazılı sebeplerden birinin varlığı ile mümkündür. Düzeltilmesi istenen karar kanun ve usule uygun olup, düzeltmeyi gerektiren bir sebep de bulunmadığından düzeltme isteminin maddi tazminatın kabulüne ilişkin kısmı yönünden oybirliğiyle, maddi tazminata işletilecek faizin başlangıç tarihi ve manevi tazminatın kısmen kabulü, kısmen reddine ilişkin kısım yönünden oyçokluğu ile reddine, karar düzeltme yargılama giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına 24/09/2020 tarihinde karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Danıştay Dava Daireleri ile İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulları tarafından verilen kararların düzeltme yolu ile yeniden incelenebilmeleri, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesinde yazılı sebeplerden birinin varlığı ile mümkündür.
Hukuka aykırı işlem nedeniyle yoksun kalınan maddi ve manevi zararın karşılanmasında zaman içinde gecikme olması ve bu gecikmeden doğan zararın telafisi için davacıya ödenecek tazminata uygulanacak faizin, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun uyarınca hesaplanması gerekeceği açık olmakla birlikte, davalı idarece davacıya ödenmesi gereken parasal haklara uygulanacak faizin başlangıç tarihinin de ayrıca incelenmesi gerekli görülmüştür.
Bir idari işlem veya eylemlerden dolayı uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davalarda, uygulanacak yasal faizin başlangıç tarihi olarak;
a) idareye başvuru var ise, bu başvuru tarihinin;
b) İdareye başvuru yok ise, davanın açıldığı tarihin;
c) İdari işleme karşı açılan bir iptal davasında, sadece dava konusu işlemin iptalinin istenmesi ve bu işlemin iptaline karar verilmesi üzerine süresinde açılmış (iptale dayalı) bir tam yargı davasında, ilk (iptal) davanın açıldığı tarihteki başvuru tarihinin; başvuru yok ise, anılan (iptal) davanın açıldığı tarihin;
Esas alınması gerektiği, istikrar kazanmış Danıştay İçtihatlarıyla kurala bağlanmıştır.
Bu durumda, davacının yoksun kaldığı parasal haklara yürütülecek yasal faizin başlangıç tarihinin, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Üçüncü Daire Başkanlığının E:2014/34 esasında açılan iptal davası tarihinin esas alınması gerekirken; davacıya ödenecek özlük haklarına hak ediş tarihlerinden (ödenmesi gereken aylardan) ödeme tarihine kadar ay be ay yasal faiz işletilmesine ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmadığından; davalı idarenin karar düzeltme isteminin kararın maddi tazminatın faiz başlangıç tarihine ilişkin kısmı yönünden kabulü ile düzeltilmesi istenilen kararının bu kısmının bozulması gerektiği oyu ile karar düzeltme isteminin reddine ilişkin çoğunluk kararına katılmıyoruz.

(XX) KARŞI OY :
Kararın manevi tazminata hükmedilmesine ilişkin kısmı yönünden;
Tam yargı davalarında manevi zarardan söz edilebilmesi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için öncelikle ilgilinin kişisel varlık ve haklarına hukuka aykırı, kusurlu bir eylemde bulunularak kişinin fizik yapısının zedelenmesi, yaşama ve kazanma gücünün azalması sonucunu doğuran olayların meydana gelmesi veya bu tür bir işlem ya da eylem sonucunda bir elemin duyulmuş olması ya da şeref ve haysiyetin zedelenmesi gerekmektedir. İdari işlemlerin iptalini gerektiren sakatlıkların tümünün manevi tazminat ödenmesini zorunlu kılacağını kabule hukuken imkan bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık konusu olayda, idare mahkemesince iptal edilen işlem nedeniyle davacı lehine manevi tazminata hükmetmeyi gerektirecek hukuki koşulların gerçekleşmediği anlaşıldığından, davacının manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, bu talebin kısmen kabulü yönünde verilen temyize konu kararın bu kısmında hukuka uyarlık bulunmadığından, davalı idarenin karar düzeltme isteminin kabulü ile mahkeme kararının manevi tazminatın kabulü yönünden bozulması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyorum.