12. Daire 2013/5972 E. , 2013/9647 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/5972
Karar No : 2013/9647
Temyiz İsteminde Bulunan(Davacı): …
Vekili: …
Karşı Taraf (Davalı): …
İstemin Özeti: … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K… sayılı kararının, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hâkimi: …
Düşüncesi: İdare mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun bulunmadığından anılan kararın bozulması düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
Dava; … … İlköğretim Okulunda sınıf öğretmeni olarak görev yapan davacının mazeretsiz olarak bir gün göreve gelmediğinden bahisle 1/30 oranında aylıktan kesme cezası ile tecziyesine dair İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce tesis olunan … günlü ve … sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, öğretmen olan davacının, 21.12.2011 tarihinde hukuken geçerli bir mazereti olmaksızın göreve gelmediği ve bu suretle temel haklardan olan eğitim ve öğretim hizmetinin aksamasına sebebiyet verdiği hususunun sabit olduğundan bahisle disiplin cezası verilmesi yolunda tesis edilen işlemin hukuka uygun olduğu sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesinin ve konuya ilişkin geçmiş Danıştay kararlarının göz önünde bulundurulmadığı ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
657 sayılı Yasanın 125/C-b maddesinde, özürsüz olarak bir veya iki gün göreve gelmemek fiili aylıktan kesme cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır.
Uyuşmazlıkta, davacının, üyesi bulunduğu sendikanın yetkili kurullarınca alınan karara uyarak 21.12.2011 tarihinde 1 gün göreve gelmeme eyleminin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/C-b maddesi kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin tespiti önem taşımaktadır.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90.maddesinin son fıkrasında; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 07/05/2004 – 5170 S.K./7.mad) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmü yer almıştır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Dernek kurma ve toplantı özgürlüğü”nün düzenlendiği 11.maddesinde; herkesin asayişi bozmayan toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak haklarına sahip olduğu, bu hakların kullanılmasının, demokratik toplumda zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin,kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve ancak yasayla sınırlandırılabileceği, bu maddenin, bu hakların kullanılmasında silahlı kuvvetler, kolluk mensupları veya devletin idare mekanizmasında görevli olanlar hakkında meşru sınırlamalar konmasına engel olmadığı kuralına yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 15/09/2009 tarihli, Kaya ve Seyhan – Türkiye kararında (application no. 30946/04); Eğitim-Sen üyesi öğretmenlere, 11/12/2003 tarihinde KESK’in çağrısına uyarak, parlamentoda tartışılmakta olan kamu yönetimi kanun tasarısını protesto etmek üzere düzenlenen bir günlük ulusal eyleme katılmaları nedeniyle 11/12/2003 tarihinde göreve gelmedikleri için uyarma cezası verilmesinin, her ne kadar bu ceza çok küçük olsa da, sendika üyelerinin çıkarlarını korumak için meşru grev ya da eylem günlerine katılmaktan vazgeçirecek bir nitelik taşıdığı, öğretmenlere verilen disiplin cezasının «acil bir sosyal ihtiyaca » tekâbül etmediği ve bu nedenle « demokratik bir toplumda gerekli » olmadığı sonucuna varmış, bunun sonucu olarak, bu davada, başvuranların AİHS’nin 11. maddesi anlamında gösteri yapma özgürlüğünü etkili bir şekilde kullanma haklarının orantısız olarak çiğnendiği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11.maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
Bu durumda, davacının, sendikal faaliyet gereği, 21.12.2011 tarihinde göreve gelmeme eyleminin özürsüz olarak bir veya iki gün göreve gelmemek fiili kapsamında değerlendirilemeyeceği ve sendikal faaliyet kapsamında bir gün göreve gelmemek fiilinin mazeret olarak kabulü gerektiğinden, disiplin suçu teşkil etmeyen eylem nedeniyle davacıya 657 sayılı Kanunun 125/C-b maddesi uyarınca aylıktan kesme cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmış olup aksi yönde verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 04/12/2013 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
(X)KARŞI OY :
12 Temmuz 2001 günlü ve 24460 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun 18. maddesinde açıklandığı üzere; “Kamu görevlileri, iş saatleri dışında ve işverenin izni ile iş saatleri içinde Sendika veya Konfederasyonların bu Kanunda belirtilen faaliyetlerine katılmalarından dolayı farklı bir işleme tabi tutulamaz ve görevlerine son verilemez.” denilmektedir.
Anılan Yasada toplu eylemde bulunmak suretiyle göreve gelmemek bir hak olarak düzenlenmemiş; aksine, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 26. maddesinde, kamu hizmetlerini aksatacak şekilde göreve gelmemek veya göreve gelip de iş ve hizmetin yavaşlatılması ve aksatılması sonucunu doğuracak eylem ve hareketlerde bulunmak yasaklanmıştır.
Bu nedenlerle, iş saatleri içinde göreve gelmediği anlaşılan davacı hakkında tesis edilen işlemde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği görüşü ile çoğunluk kararına katılmıyoruz.