Danıştay Kararı 12. Daire 2013/10902 E. 2014/2399 K. 09.04.2014 T.

12. Daire         2013/10902 E.  ,  2014/2399 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/10902
Karar No : 2014/2399

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı): …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davacı): ..

İstemin Özeti: … İdare Mahkemesince verilen …günlü, E:…; K:… sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hâkimi: …
Düşüncesi: Uyuşmazlık, yargı kararı ile komiser yardımcılığı kursuna başlayan ve kursu başarı ile tamamlayarak komiser yardımcısı rütbesine atanan davacının, kursa kabulüne dayanak teşkil eden yargı kararının Danıştayca bozulması üzerine yargı kararının uygulanması amacıyla komiser yardımcısı rütbesinden polis memurluğuna atanmasına ilişkin işlemden kaynaklanmaktadır.
Anayasa’nın 138/4. ve 2577 sayılı Yasa’nın 28/1. maddesi uyarınca, yargı kararlarının bağlayıcılığı ilkesi gereği tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, davacı tarafından komiser yardımcılığı kursuna yargı kararı ile katıldığı ve kurstan mezun olarak komiser yardımcısı rütbesine atandığı belirtilerek bu durumun kendisi için kazanılmış hak teşkil ettiği öne sürülmekte ise de, kazanılmış hakların korunması ilkesinin hukuk kurallarının zaman bakımından uygulanmasına ilişkin bir hukuk müessesi olduğu, bu bağlamda mevcut hukuk kurallarına göre elde edilmiş kazanımların daha sonra yürürlüğe giren mevzuat hükümleriyle ortadan kaldırılamayacağını ifade eden kazanılmış hakların korunması ilkesinin olayda uygulama alanı bulunmadığı ve yargı kararlarının uygulanmasına ilişkin uyuşmazlığı etkilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
Bu bağlamda, “kazanılmış hakların korunması ilkesi” konusunda hukuk doktrininde ve yargı içtihatlarında tam bir anlayış birliği olmadığının, bu konuda farklı değerlendirme ve tanımlamaların bulunduğunun belirtilmesi gerekmektedir.
Başta İdare Hukukunun en önemli isimlerinden Léon Duguit olmak üzere bazı idare hukukçuları “kazanılmış hak” kavramını reddetmekte, bu kavramı “hukuk kurallarının zaman bakımından uygulanmasının” farklı şekilde adlandırılması olarak görmektedirler.
Yargı içtihatları bakımından ise kazanılmış hakların korunması ilkesinin faklı şekillerde anlaşılabildiği ve tanımlandığı bilinmekle birlikte, genel anlayışın “kazanılmış hakların korunması ilkesini” hukuk kurallarındaki değişikliklerin, bu kurallar getirilmeden önceki mevzuat hükümlerine göre tamamlanmış hukuki ilişki ve işlemleri etkilemeyeceği, bu meyanda bu işlemlerden bir edinimi olan kişilerin bu edinimlerinin yeni hukuk kuralları öne sürülerek ortadan kaldırılamayacağı yolunda olduğu söylenebilir.
Konuya yargılama sürecinde bidayet mahkemelerince verilen kararların sonradan bu kararı kaldırma yetkisi olan üst yargı mercilerince kaldırılması ve bozulması halinde ilk mahkeme kararının “kazanılmış hak” teşkil edip etmeyeceği noktasından bakıldığında ise; ortada bir hukuk kuralı değişikliği bulunmaması nedeniyle “kazanılmış hakların korunması ilkesinin” yargı kararlarının uygulanması süreciyle bir ilgisinin olmadığı ve uygulama alanının bulunmadığı görülmektedir.
Nitekim, idari yargı mercilerinin iptal kararlarının, geriye yürüyerek işlemi tesis edildiği andan itibaren ortadan kaldırmasına karşılık kazanılmış hakların korunması ilkesini ihlal etmediğine dair görüşler [Oğurlu, Yücel; İdare Hukukunda Kazanılmış Haklara Saygı ve Haklı Beklentiler Sorunu, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı (Mayıs 2003), s. 67] dikkate alındığında, iptal kararının gösterdiği etkiyi kanun yolları aşamasında verilecek bozma vb. kararların da göstereceği ve kişilerin yargı kararlarıyla bir kazanım sahibi olmalarının kesinleşen nihai kararda haklı çıkmaları ile mümkün olacağı tartışmasızdır.
Davacının dava dosyasına ibraz ettiği bazı yargı kararlarında, yargı kararlarının sonradan kanun yolları aşamasında bozulması halinde, bozulan kararın etkisiyle bir statüye girmişlerse bu durumun “kazanılmış hak” olarak değerlendirilmesi gerektiği ifadelerine yer verildiği görülmekle birlikte, bazıları oyçokluğuyla verilen ve istikrar kazanmamış bu kararların isabetli olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
Tüm bu sebeplerle, komiser yardımcılığı kursuna ilişkin işleyişin, yargı sürecinin işleyişinden daha hızlı sonuçlanmasından kaynaklanan meselenin kazanılmış hakların korunması ilkesi çerçevesinde değerlendirilemeyeceği, bu nedenle yargı kararının uygulanmasından ibaret olan dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabul edilerek işlemin iptali yolunda verilen İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onikinci Dairesince, dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmeyerek işin gereği düşünüldü:
Dava, 2009 Yılı Komiser Yardımcılığı Kursu Yazılı Sınavında sorulan 12 sorunun hatalı bulunarak iptal edilmesi üzerine, iptal kararını veren … İdare Mahkemesinin kararı doğrultusunda 88 soru üzerinden yapılan hesaplama ile oluşturulan ve 13.4.2010 tarihinde … üzerinden ilan edilen 2. başarı listesinde başarısız sayılmasına ilişkin işleme karşı … İdare Mahkemesinin … sayılı Esasına kayden açtığı davada verilen yürütmenin durdurulması kararı nedeniyle kursa başlatılan ve kursu başarıyla tamamlayarak komiser yardımcısı rütbesine atanan davacının, temyiz aşamasında anılan Mahkemenin … günlü, E:…, K:… sayılı iptal kararının Danıştay Onikinci Dairesinin 8.10.2012 günlü, E:2012/3522, K:2012/5872 sayılı kararıyla bozulması sonucu, yargı kararının uygulanması amacıyla komiser yardımcılığından polis memurluğuna atanmasına ilişkin 31.1.2013 gün ve 500026 sayılı işlemin iptali ile işlem nedeniyle yoksun kaldığı maaş ve özlük haklarının iade edilmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesinin … günlü, E:…; K:… sayılı kararıyla; yargı kararının uygulanması sonucu komiser yardımcılığı kursuna çağrılan ve komiser yardımcılığı kursunu başarı ile tamamlayıp komiser yardımcılığı rütbesine atanan davacı için bu durumun kazanılmış hak oluşturduğu, bu durumda davacının komiser yardımcılığından polis memurluğuna atanmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, işlem nedeniyle uğradığı maddi kayıpların davacıya iadesine karar verilmiştir.
Davalı idare, İdare Mahkemesi kararının hukuk ve usule aykırı olduğunu öne sürmekte ve temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Anayasa’nın 138/4. maddesinde; “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” hükmü yer almaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kararların sonuçları” başlıklı 28/1. maddesinde; “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez…” hükmüne yer verilmiştir.
Uyuşmazlıkta; davalı idare tarafından, …. İdare Mahkemesinin … sayılı Esasına kayden açtığı davada verilen yürütmenin durdurulması kararı nedeniyle kursa başlatılan ve kursu başarıyla tamamlayarak komiser yardımcısı rütbesine atanan davacının, anılan Mahkemenin iptal kararının Danıştay Onikinci Dairesince bozulması sonucu, yargı kararının uygulanması amacıyla dava konusu işlemin tesis edildiği görülmüş olup, Anayasa’nın 138/4. ve 2577 sayılı Yasa’nın 28/1. maddesi uyarınca, Yargı kararlarının bağlayıcılığı ilkesi gereği tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, davacı tarafından komiser yardımcılığı kursuna yargı kararı ile katıldığı ve kurstan mezun olarak komiser yardımcısı rütbesine atandığı belirtilerek bu durumun kendisi için kazanılmış hak teşkil ettiği öne sürülmekte ise de, kazanılmış hakların korunması ilkesinin hukuk kurallarının zaman bakımından uygulanmasına ilişkin bir hukuk müessesi olduğu, bu bağlamda mevcut hukuk kurallarına göre elde edilmiş kazanımların daha sonra yürürlüğe giren mevzuat hükümleriyle ortadan kaldırılamayacağını ifade eden kazanılmış hakların korunması ilkesinin olayda uygulama alanının bulunmadığı ve yargı kararlarının uygulanmasına ilişkin uyuşmazlığı etkilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
Keza, ilk derece Mahkemelerinin vereceği kararların kanun yolları aşamasında hukuka aykırı bulunarak bozulsalar dahi uygulanması zorunluluğu sonucunu doğuracak olan ve kanun yolları aşamasını ve bu aşamada verilecek kararlarla davayı kesin olarak sonuçlandıracak olan nihai yargı kararlarını etkisiz kılacak söz konusu iddianın Hukuk Devleti İlkesi gereği kabulüne olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda, dava konusu işlemin iptali yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…; K:… sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Yasa ile değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen nedenler gözetilmek suretiyle yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, artan …-TL posta gideri avansının isteği halinde davalı idareye iadesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 9.4.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.