Danıştay Kararı 12. Daire 2010/4761 E. 2013/3571 K. 08.05.2013 T.

12. Daire         2010/4761 E.  ,  2013/3571 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No : 2010/4761
Karar No : 2013/3571

Temyiz İsteminde Bulunan(Davacı): …
Karşı Taraf (Davalılar): …

İstemin Özeti: … İdare Mahkemesince verilen …tarih ve E:…; K:… sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

… Savunmasının Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

… Savunmasının Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hâkimi: …
Düşüncesi: Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
Dava; … Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapan davacının, Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün 8/6 ve 8/7. maddeleri uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, dava tarihi itibariyle bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum edildiği anlaşılan davacıya vasi atanıp atanmadığının ilgili ceza infaz kurumundan sorulduğu, ara kararına verilen cevapta, davacıya henüz vasi tayin olunmadığı ve vasi atanması hususunda yazışmaların sürdüğünün belirtildiği, davacının kısıtlı bulunması nedeniyle fiil ehliyetinin bulunmadığı, dolayısıyla kanuni temsilcisi tarafından açılması gereken davanın, bizzat kendisi tarafından açıldığı ancak davanın sürdürülebilmesi için 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 462/8. maddesi uyarınca vasi tarafından vesayet makamından alınmış bir izin belgesinin de karar tarihi itibariyle ibraz edilmediği görüldüğünden davacının bu davayı açmakta ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Anayasanın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılama hakkına sahip olduğu hükme bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinde; ehliyet konusunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yollama yapılmış olup, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 38. maddesinde, dava ehliyetinin Medeni Kanun ile tayin olduğu kurala bağlanmıştır.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 42. maddesinde ise, “Taraflardan birinin vesayet altına alınması veya kendisine kanuni bir müşavir tayin edilmesi talep edilir ise hakim bu hususta kati bir karar verilinceye kadar muhakemeyi talik edebilir. (…)” düzenlemesi yer almış, anılan Kanunu mülga eden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 56. maddesinde de benzer düzenlemeye yer verilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 14. maddesinde; kısıtlıların fiil ehliyetinin bulunmadığı ve 16. maddesinde, kısıtlıların, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremeyecekleri hüküm altına alınmıştır. Aynı Yasanın 407. maddesinde, bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkum olan her erginin kısıtlanacağı, cezayı yerine getirmekle görevli makamın, böyle bir hükümlünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atanmak üzere hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlü olduğu, 413. maddesinde, vesayet makamının, bu görevi yapabilecek yetenekte olan bir ergini vasi olarak atayacağı, hüküm altına alınmış olup; anılan Yasanın 462/8. maddesinde, vasinin dava açabilmesi için vesayet makamının izni gerektiği, 471. maddesinde ise; özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkumiyet sebebiyle kısıtlı bulunan kişi üzerindeki vesayetin, hapis halinin sona ermesiyle kendiliğinden ortadan kalkacağı hükme bağlanmıştır.
Buna göre, Mahkemece davacının hükümlü olduğunun tespiti üzerine yapılması gereken, öncelikle davacıya vasi tayin edilmesinin gerekip gerekmediğinin, vasi tayini gereken bir durum varsa vasi tayin edilip edilmediğinin araştırılması, vasi tayin edilmiş ise vasi tarafından icazet verilebilmesi ve davanın takip edilebilmesi için durumun vasiye bildirilmesi, vasi tayin edilmemiş ise, Sulh Mahkemesine durumun yazıyla bildirilerek vasi atanması prosedürünün tamamlanmasına kadar 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 42. maddesi uyarınca yargılamanın durdurularak sonucun beklenilmesi, vasi atandıktan sonra da davacının açmış olduğu davaya icazet verip vermeyeceğini bildirmesi için ek süre verilmesi, icazet verilmesi halinde davaya kanuni temsilci tarafından devam edilmesi, icazet verilmemesi halinde davanın ehliyet yönünden reddedilmesidir.
Dosyanın incelenmesinden, polis memuru olarak görev yapan davacının, … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırıldığı, ceza yargılamasına konu olan fiili nedeniyle meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılan davacıya, meslekten çıkarma işleminin cezaevinde iken tebliğ edilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı, İdare Mahkemesince, ilgili ceza infaz kurumundan, davacıya vasi atanıp atanmadığının sorulduğu, verilen cevapta, davacıya henüz vasi atanmadığı ve vasi atanması konusunda gerekli yazışmaların sürdüğünün belirtildiği görülmektedir.
Bu durumda, yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerine göre, vasi atanma prosedürü tamamlanana kadar yargılamanın durdurularak sonucun beklenilmesi, vasi atandıktan sonra da davacının açmış olduğu davaya icazet verip verip vermeyeceğini bildirmesi için ek süre verilmesi, dava açabilmek için vesayet makamından alacağı izin dahilinde vasinin icazet vermesi halinde davaya kanuni temsilci tarafından devam edilmesi, icazet verilmemesi halinde davanın ehliyet yönünden reddi gerekirken bu hususlara riayet edilmeksizin verilen kararda hukuka isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 08/05/2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.