Danıştay Kararı 12. Daire 2004/4077 E. 2005/1353 K. 13.04.2005 T.

12. Daire         2004/4077 E.  ,  2005/1353 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No: 2004/4077
Karar No: 2005/1353

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı): …
Karşı Taraf: …

İsteğin Özeti: … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Savunmanın Özeti: Temyizi istenen kararın usul ve kanuna uygun olduğu, ileri sürülen nedenlerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesine uymadığı, bu nedenle istemin reddi gerekeceği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14.maddesinin 3.fıkrasının (d) bendinde; dava dilekçesinin idari dava konusu olabilecek kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı yönünden inceleneceği, aynı Kanun’un 15.maddesinin 1/b bendinde de; 14.maddenin 3/d bendine aykırı olarak açılan davanın reddine karar verileceği kuralı yer almıştır. Kesin ve yürütülebilir bir işlem olması deyimi ise; işlemin tamamlanması için gerekli idari usul kuralları uygulanarak, yetkili kamu görevlisi veya görevlileri tarafından imzalanan, bu durumu ile uygulamaya konulan ve kendi başına hukuki sonuçlar doğuran, idarenin tek taraflı ve buyurucu gücüne dayanan işlemleri ifade eder.
İdari yargı yerlerinde dava konusu edilen idari işlemlerin diğer unsurları ile birlikte kesin ve yürütülebilir bir işlem olması zorunludur. Kesin ve yürütülebilir bir işlem olmayan idari işlemlere karşı açılan davaların yukarıda yer verilen yasa hükmü uyarınca reddine karar verilmektedir.
Uyuşmazlık konusu olayda; davacı hakkında yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporda yer alan teklif neticesinde, davacının kamu görevi süresince bir daha yöneticilik görevine atanmasının olanaksız olması karşısında, müfettiş raporunda yer alan teklif ile davacı arasında kişisel ve güncel bir menfaat ilgisinin bulunduğu kesindir.
Bu nedenle, davacı hakkında düzenlenen müfettiş raporunda yer alan “bir daha yöneticilik görevi verilmemek üzere görevden alma ve kınama cezası verilmesi” teklifinin kesin ve yürütülebilir bir işlem olması nedeniyle işin esasının incelenmesi gerekirken, ortada idari dava konusu olabilecek kesin bir işlem bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddeden İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı: …
Düşüncesi:İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
Dava, Sağlık Bakanlığı … Genel Müdürlüğü’nde Eğitim Uzmanı olan davacının, … Müdürlüğü’nde Daire Başkanlığı görevini yürüttüğü döneme ilişkin yapılan inceleme sonucu düzenlenen … günlü ve … sayılı müfettiş raporunda yer alan “bir daha yöneticilik görevi verilmemek üzere görevden alınma ve kınama cezası verilmesi” teklifinin kaldırılması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla; dava dosyasının incelenmesinden; davacının Sağlık Bakanlığı … Müdürlüğü …Daire Başkanı olarak görev yapmakta iken şikayet üzerine hakkında soruşturma açıldığı, bu soruşturma sonucu hazırlanan müfettiş raporunun “netice, kanaat” kısmında davacı ile ilgili olarak “kınama cezası ile tecziyesinin yanı sıra bir daha yöneticilik görevi verilmemek üzere görevinden alınmasının gerekli olduğu” şeklinde ifadenin yer aldığı, rapordaki teklifin kaldırılması için davacı tarafından 9.10.2003 tarihinde davalı idareye başvurulduğu, başvurunun davalı idarece … tarih ve … sayılı işlem ile reddedilmesi üzerine görülmekte olan davanın açıldığının anlaşıldığı; yasal mevzuatın dava konusu olay ile birlikte incelenmesinden, davacı hakkında soruşturma sonucunda hazırlanan rapordaki teklifin müfettişlerin kanaatini içerdiği, davacının mevcut hukuki durumunda bir değişiklik meydana getirmemesi nedeniyle idari davaya konu olabilecek kesin bir işlem olmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14/3-d ve 15/1-b maddeleri uyarınca davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı; Anayasanın 125.maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğunun belirtildiğini, Sağlık Bakanlığı Müfettişlerince yapılan soruşturma sürecinde 4455 sayılı Yasa hükümlerine uyulmadan hareket edildiğini, rapor sonucunda getirilen teklifte emredici ifadelerin kullanıldığını, isnat edilen fiil nedeniyle … Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda beraat kararı verildiğini, suç olarak sayılmayan, sarahaten suç olmayan bir fiilden ceza verilemiyeceği ilkesine aykırı olarak düzenlenen rapor teklifine karşı açtığı davanın esasının incelenmesi gerektiğini öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14.maddesinin 3. fıkrasının (d) bendinde; dava dilekçelerinin, iptali istenen işlem yönünden idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı noktasından inceleneceği, aynı Kanun’un 15.maddesinin 1/b bendinde de; 14.maddenin 3/d bendine aykırı olarak açılan davanın reddine karar verileceği kuralı yer almıştır.
Hukuk aleminde idarenin değişiklik, yenilik doğuran irade açıklamaları şeklinde genel ifadesini bulan “idari işlem”ler, Anayasal sınırlar içinde “görev ve yetki”lere haiz olan idarenin yükümlülüklerini yerine getirme ve özellikle kamu hizmetlerini görebilmede sahip olduğu başlıca vasıtalardan biridir. Kişilerin hukuksal durumlarının, statülerinin belirlendiği idare hukuku alanında bu statülere giriş ve çıkış hep idari işlemler vasıtasıyla olmaktadır.
Yasal bir tanımı olmayan, idari işlemin nitelikleri öğreti ve idari yargı kararlarıyla belirlenmektedir. Buna göre bir tasarruf veya kararın idari işlem sayılabilmesi için bunun bir kamu kurumunca ya da idare örgütü içinde yer alan bir idari makamca verilmiş olması ve idarenin idare hukuku alanında gördüğü idari faaliyetlerle ilgili bulunması gerekir.
İdari işlemlerin genel kabul görmüş temel nitelik ve özellikleri olarak tek yanlılık, kanunilik ve uygulanabilirlik olarak sıralanabilir.
İdari yargı yerinde iptal davası açılabilmesi için idari işlemin kesin ve yürütülebilir olması zorunludur. Kesin ve yürütülebilir bir işlem deyimi; işlemin tamamlanması için gerekli idari usul kuralları uygulanarak yetkili kamu görevlisi veya görevlileri tarafından imzalanan, bu durumu ile uygulamaya konulan ve kendi başına hukuki sonuçlar doğuran, idarenin tek taraflı ve buyurucu gücüne dayanan işlemleri ifade etmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; … Genel Müdürlüğünde Eğitim Uzmanı olan davacının … Müdürlüğü’nde Daire Başkanlığı görevini yürüttüğü döneme ilişkin yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporda; davacının Daire Başkanı olarak beş usulsüz geçici görev erteleme onayı teklifine paraf imzası ile iştirak ettiği, ayrıca bu kişilerden birisine paraf imzası ile olumsuz cevap verdiği halde, aynı kişinin geçici görevinin ertelenmesi onayını paraf ettiği gerekçesi ile altı kez kınama cezası ile cezalandırılması ve kamu hizmetinin şaibeden uzak, etkin ve verimli bir şekilde yürütülebilmesi, sağlık hizmetinin ve personelin dengeli dağılımının tayini için bir daha yöneticilik görevi verilmemek üzere görevinden alınması teklifinin getirildiği, teklif doğrultusunda kınama cezası verildiği ve önce Daire Başkanlığı görevinden A.P.K. Uzmanlığına daha sonra da A.P.K. Uzmanlığı görevinden Eğitim Uzmanlığına atandığı, 9.10.2003 tarihinde başvuruda bulunarak … günlü ve … sayılı müfettiş raporunda yer alan “bir daha yöneticilik görevi verilmemek üzere görevinden alınma ve kınama cezası” teklifinin kaldırılmasını istediği, başvurunun reddi üzerine davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yönetici olan bir kişinin müfettiş raporunda getirilen teklif doğrultusunda yöneticilik görevinden alınmasından sonra, bir daha yöneticilik görevi verilmeme teklifi yer almışsa, yeniden yöneticiliğe atanmaması konusunda yeni bir işlem tesisine ihtiyaç bulunmadığından, idarece ilgili hakkında idari davaya konu olacak kesin bir işlem bulunmadığı yolundaki iddia yerinde görülmemiştir.
Davacının bir daha yöneticilik görevine atanmaması yolunda getirilen teklif adıgeçenin kamu görevini sürdürdüğü sürece hukuki durumunu etkileyeceği, bu teklif ilgilinin yeniden yöneticilik görevine atanmasına yasal engel oluşturmasa bile kurumunca adı geçenin atanacağı tüm görevlerde gözönüne alınacağı açıktır.
Bu nedenle, ilgilinin bir daha yöneticilik görevine atanmamak üzere görevinden alınması yolunda getirilen teklifin adı geçenin hukuki durumunu ve menfaatini etkilemesi nedeniyle idari yargı denetimine tabi, ve yürütülmesi zorunlu ve davacı açısından hukuksal sonuç doğuran bir işlem olduğunun ve iptal istemiyle dava açabileceğinin kabulü zorunludur.
Aksi bir düşünce bir kısım idari işlemin yargı denetime tabi tutulmaması gibi bir sonuç doğuracaktır.Böyle bir durumun hak arama özgürlüğü ve hukuk devleti ilkesi ile bağdaştırılamayacağı açıktır.
Bu durumda, dava konusu işlemin hukuki sonuçları gözönüne alındığında, bu işlemin kesin ve yürütülebilir bir işlem olduğu ve dolayısıyla iptal davasına konu edilebileceği anlaşıldığından, idare mahkemesince davanın esasının incelenerek karar verilmesi gerekirken, dava konusu işlemin kesin ve yürütülebilir bir işlem olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz talebinin kabulü ile … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Yasa ile değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen nedenler gözetilmek suretiyle yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, kullanılmayan … lira yürütmenin durdurulması harcı ile … lira posta pulu ücretinin istemi halinda davacıya iadesine,13.4.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.