Danıştay Kararı 12. Daire 2000/4829 E. 2002/2121 K. 27.05.2002 T.

12. Daire         2000/4829 E.  ,  2002/2121 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No: 2000/4829
Karar No: 2002/2121

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı): …
Karşı Taraf: …
Vekili: …

İsteğin Özeti: … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de bulunmadığından anılan kararın onanması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı: …
Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
Dava, davacının memuriyet görevine son verilmesine ilişkin 4.10.1999 günlü işlemin iptaline, özlük haklarının verilmesine ve parasal haklarının yasal faizi ile ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla; dosyanın incelenmesinden, … Özel Tip Cezaevi İnfaz ve Koruma Memuru olan davacının, … Asliye Ceza Mahkemesinin kesinleşen kararı ile, TCK’nun 303/1 maddesi uyarınca 1 yıl hapis ve 1 yıl süreyle kamu hizmetlerinden mahrumiyet cezası ile cezalandırıldığı, bu karar üzerine, dava konusu işlem ile memuriyet görevine son verildiğinin anlaşıldığı, davacıya verilen hapis cezasının taksirli suçtan kaynaklandığı, sözkonusu hapis cezasının tekbaşına, davacının görevine son verilmesini gerektirmeyeceği, bir yıl kamu hizmetlerinden mahrumiyet cezası nedeniyle, ancak bir yıl süreyle memuriyet görevinden uzaklaştırılabilecekken, herhangi bir süre öngörülmeksizin, memuriyet görevine son verilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının verilmesine ve parasal haklarının dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Davalı idare, davacının ifa ettiği görevin sıradan bir memuriyet görevi olmadığını, görevin önemi ve görev yerinin özelliği dikkate alındığında, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını öne sürmekte ve kararın temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Devlet memurluğuna alınacaklarda aranan genel şartların yer aldığı, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48.maddesinin (A) fıkrasının 4. bendinde; “Kamu haklarından mahrum bulunmamak” 5.bendinde ise; “Taksirli suçlar ve aşağıda sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere, ağır hapis veya 6 aydan fazla hapis veyahut affa uğramış olsalar bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak.” hükmüne yer verilmiş olup, aynı Kanunun 98.madesinin (b) bendinde ise; “Devlet memurlarının memurluğa alınma şartlarından herhangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan herhangi birini kaybetmesi halinde memurluğu sona erer” hükmü yer almıştır.
Türk Ceza Kanununun 303.maddesinde ise, “Firar maddesi, memurun kayıtsızlık ve tedbirsizliğinden neşet etmiş ise, memur hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası tertip olunur ve kaçağın görmekte olduğu ceza idam ve müebbet ağır hapis olduğu takdirde hapis cezası üç yıldan beş yıla uzar, bu iki surette ceza süresi kadar kamu hizmetlerinden mahrumiyet cezası da verilir.” hükmü yer almaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; … Özel Tip Cezaevinde İnfaz ve Koruma Memuru olarak görev yapan davacının, 1996 yılı ve 7.3.1997 tarihi arasında cezaevinde toplu firara sebebiyet vermek, görevi kötüye kullanmak suçundan yargılandığı ve … Asliye Ceza Mahkemesinin 18.2.1999 günlü, E:…, K:… sayılı kararı ile; TCK’nun 303/1.maddesi gereğince, davacının, firarına sebebiyet verdiği mahkumların müebbet ve idam cezasına hükümlü olmamaları nedeniyle, bir yıl hapis, bir yıl kamu hizmetlerinden mahrumiyetine karar verildiği, bu kararın … Ceza Dairesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararı ile onandığı, bunun üzerine dava konusu işlem ile, davacının görevine son verilmesi üzerine dava konusu işlemin iptaline özlük ve parasal haklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.
Görüldüğü üzere 657 sayılı Yasa’nın 48 ve 98 maddelerinin birlikte incelenmesinden, kamu görevlilerinin taksirli suçlardan mahkum olması halinde, görevlerine son verilmesine olanak bulunmamaktadır.
Uyuşmazlığın özünü, davacının firara sebebiyet vermek suçunun, taksirli veya kasıtlı suç olup olmamasının tesbitinden kaynaklanması teşkil etmektedir.
Davacı, hükümlü ve tutukluların korunması ve kaçmalarına engel olmak ile görevlidir. Bu haliyle TCK’nın 303 maddesinde tanımlanan eylem, aynı Yasa’nın 230. maddesinde tanımlanan “Görevi Savsaklama” suçunun ağırlaştırılmış ve özel bir şeklini oluşturmaktadır.
O halde, davacının yapmakla görevli olduğu işi savsaklayarak hükümlü veya tutukluların kaçmasına sebep olmasında ihmal kastı mevcut olup, eyleminin taskirli suç olarak kabulüne olanak bulunmamaktadır.
Sonuç olarak davacının eyleminin taksirli suç kabul edilerek, görevine son verilmesine ilişkin işlemin iptali yolunda İdare Mahkemesince verilen kararda yasanın amacına ve hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulüyle, … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Yasa ile değişik 3.fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 27.5.2002 tarihinde oybirliği ile karar verildi.