Danıştay Kararı 12. Daire 1998/183 E. 1998/2298 K. 07.10.1998 T.

12. Daire         1998/183 E.  ,  1998/2298 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No: 1998/183
Karar No: 1998/2298

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı): …
Karşı Taraf: …

İsteğin Özeti: … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Savunmanın Özeti: Temyizi istenen kararın usul ve kanuna uygun olduğu, ileri sürülen nedenlerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesine uymadığı, bu nedenle istemin reddi gerekeceği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: Adalet Başmüfettişi olan davacı tarafında, 547 sayılı KHK’nin 11. maddesinin son fıkrası uyarınca her ay yapılan eksik ödemeye dair işlemin iptali ile geriye doğru eksik ödemelerden doğan farklarının tazmini istemiyle dava açılmış olup, sözkonusu yasa hükmünün Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmesi karşısında, hukuki dayanaktan yoksun kalan işlemin iptali gerektiği görüşüyle davanın reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı: …
Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
Adalet Başmüfettişi olarak görev yapan davacı, 547 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11.maddesinin son fıkrası uyarınca her ay yapılan eksik ödemeye dair işlemin iptali ile geriye doğru eksik ödemeden doğan aylık farklarının tazminine karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
… İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla; 9.3.1995 gün ve 22222 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 547 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11.maddesinin sondan bir önceki fıkrasında, Adalet Müfettişlerine bu Kanuna göre hesaplanacak en yüksek aylık tutarının % 30’undan az olmamak üzere brüt aylıkları tutarının % 40’ı oranında özel hizmet tazminatı ödeneceği, ancak Adalet Müfettişlerine yapılacak aylık, ek gösterge, yüksek hakimlik tazminatı ile bu madde uyarınca yapılacak ödemelerin net tutarının yüksek mahkeme daire başkanına yapılacak aylık, ek gösterge, yüksek hakimlik tazminatı ve ödeneklerinin net tutarını geçemeyeceği hükmü getirildiği, belirlenen yasal mevzuata göre, davalı idarece Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine dayanılarak yapılan ödemede hukuka aykırılık görülmediği, 547 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin iptali istemiyle açılan ve Anayasa Mahkemesinde görülen davanın çözümlenmesi durumunda, verilen karar sonucuna göre davacının haklı çıkması halinde idarece yeni bir işlem tesis edilmesinin tabii olduğu gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Davacı, Anayasa Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla, 547 sayılı Kanun Hükmünde kararnamenin 11.maddesiyle değişik 2802 sayılı Yasanın 106.maddesinin 2.cümlesinin iptal edildiğini, ancak İdare Mahkemesinin bekletme kararına rağmen Anayasa Mahkemesi kararını beklemeden 18.9.1997 tarihinde davayı reddettiğini, davanın reddedilmesi sebebiyle, idarece eksik ödemelerden oluşan zararının muhtemelen karşılanamayacağını ve önemli miktarda maddi kaybının olacağını öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
9.5.1995 günlü Resmi Gazetede yayımlanan ve 15.4.1995 gününde yürürlüğe giren 547 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 106. maddesini değiştiren 11.maddenin son fıkrası; Adalet Müfettişlerine bu Kanuna göre hesaplanacak en yüksek aylık tutarının % 30’undan az olmamak üzere brüt aylıkları tutarının % 40’ı oranında özel hizmet tazminatı ödeneceği, ancak, Adalet Müfettişlerine yapılacak aylık, ek gösterge, yüksek hakimlik tazminatı ile bu madde uyarınca yapılacak ödemelerin net tutarının Yüksek Mahkeme Daire Başkanına yapılacak aylık, ek gösterge, yüksek hakimlik tazminatı ve ödeneklerin net tutarını geçemeyeceği hükmünü taşımaktadır.
Dosyanın invelenmesinden; dava konusu işlemin 547 sayılı KHK. Uyarınca tesis edilmiş olduğu, dava dilekçesinde, anılan bu KHK’nin ilgili maddesinin de Anayasaya aykırılığı iddiasında bulunduğu bu konuda esasen daha önce başka bir dava dolayısıyla Anayasa Mahkemesine başvurulmuş olması nedeniyle, İdare Mahkemesinin … günlü, E:… sayılı kararı ile Anayasa Mahkemesince karar verilinceye kadar dava dosyasının bekletilmesine karar verildiği ancak, Anayasa Mahkemesince beş ay içinde karar verilmemesi üzerine adı geçen Mahkemenin … günlü, E:…, K:… sayılı kararı ile davanın reddedilmesinden sonra Anayasa Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararı ile 547 sayılı KHK’nin 11. maddesinin iptal edildiği, ancak karar gerekçesinin henüz Resmi Gazetede yayımlanmadığı anlaşılmıştır.
Anayasanın, itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine başvurulması durumunu düzenleyen 152.maddesinin 1. fıkrası, “Bir davaya bakmakta olan Mahkeme, uygulanacak bir kanun veya Kanun Hükmünde Kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.” hükmünü taşımakta; 3. fıkrasında da; “Anayasa Mahkemesi, işin gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkında karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.” kuralı yer almaktadır.
Böylece Anayasa koyucu, Anayasaya aykırılığı “ciddi” görülen ve kişilerin öznel hakları üzerinde etki yapan bir kanun veya KHK hükmünün o davanın taraflarına uygulanmasını Anayasa Mahkemesince karar verilinceye kadar durdurmakta ve kişiler bu yolla, Anayasanın üstünlüğü prensiplerinin doğal sonucu olarak, Anayasaya aykırı bir kanunun uygulanmasından korunmakta ve himayesi altına alınmış olmaktadır.
Her ne kadar Anayasanın 153.maddesinin 3. fıkrası, “Kanun, Kanun Hükmünde Kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar, gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir;” 5. fıkrasında ise; “iptal kararları geriye yürümez.” kuralını taşımakta ise de, Anayasa Mahkemesince bir Kanun veya KHK’nin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde eldeki davaların Anayasaya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasanın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkelerine aykırı düşeceği için uygun görülemez.
Öte yandan Anayasanın 153.maddesinde yer alan ve iptal kararlarının geriye yürümezliğine ilişkin bulunan kural, iptal edilen hükümlere göre kazanılmış olan hakların ortadan kaldırılmasına veya toplum huzurunun bozulmasına yol açacak sonuçları önlemek amacıyla kabul edilmiş olup, bu kuralın mutlak anlamda anlaşılıp uygulanamayacağı; özellikle bir davaya bakmakta olan mahkeme tarafından itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine götürülen konularda uygulanmasının mümkün olmadığı,aksi halde Anayasanın 152.maddesinde düzenlenmiş olan “Anayasa’ya aykırılığın diğer mahkemelerce ileri sürülmesi” (itiraz) yolunun hukuk ve uygulama yönünden sonuçsuz kalacağı hem öğretide hem de yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır. Nitekim Anayasanın, itiraz yoluna başvurulan kanun ya da KHK. ile ilgili Anayasa Mahkemesi kararının beş ay içinde gelmemesi halinde mahkemenin davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandıracağına işaret edilen 152.maddesinin 3.fıkrasında yer alan “Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.” yolundaki kural da Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararlarının, bu karardan önce açılmış bulunan ve bakılmakta olan davalarda uygulanması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Bu durumda davacıya yapılan parasal ödemelere kısıntı getiren 547 sayıl Kanun Hükmünde Kararnemenin 11.maddesinin 2.cümlesinde yazılı olan kuralın Mahkemece karar verilmesinden sonra fakat temyiz incelemesi sırasında Anayasa Mahkemesi kararıyla hukuka aykırılığı saptanarak iptal edilmiş olması karşısında, dava konusu işlemin yasal dayanağı ortadan kalkmış bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile, … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E: …, K:… sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Yasa ile değişik 3.fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine 7.10.1998 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

(X)KARŞI OY
Başkanlık Kurulu Kararı gereğince temyiz incelemesinin Danıştay 8.Dairesinin görevi içinde bulunduğu görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.