Danıştay Kararı 12. Daire 1996/1504 E. 1998/120 K. 27.01.1998 T.

12. Daire         1996/1504 E.  ,  1998/120 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No: 1996/1504
Karar No: 1998/120

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı): …
Vekili: …
Karşı Taraf: …

İsteğin Özeti: … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K.… günlü kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Savunmanın Özeti: Temyizi istenen kararın usul ve kanuna uygun olduğu, ileri sürülen nedenlerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesine uymadığı, bu nedenle istemin reddi gerekeceği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de bulunmadığından anılan kararın onanması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı: …
Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
Dava, …-… İlkokulu öğretmeni iken Türk Ceza Kanunu’nun 141/5.maddesine muhalefet suçundan, görevden uzaklaştırılarak yargılanması sonucu ağır hapis cezasına mahkum edilmesi üzerine, memur olma koşullarından birini yitirdiğinden bahisle görevine son verilen ve 3713 sayılı Yasa’dan yararlandırılarak yeniden göreve başlatılan davacının, açıkta kaldığı sürelere ait parasal ve özlük haklarının verilmesi için yaptığı başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ve sözkonusu süreye ait parasal haklarının faizli tutarı ile özlük haklarının verilmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesinin, … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla, Anayasa’nın 125.maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğu kuralına yer verildiği, 2577 sayılı Yasanın 2/b. maddesinde ise; tam yargı davalarının, idari işlem ve eylemlerden hakları muhtel olanlar tarafından açılabileceğinin hüküm altına alındığı, 657 sayılı Yasanın 48. maddesinde memurluğa alınma koşullarının düzenlendiği, aynı Yasanın 98/b maddesinde de, memurluğa alınma koşullarından birini taşımadığı sonradan anlaşılanların veya memurlukları sırasında bu koşullardan herhangi birini kaybetikleri, anlaşılanların memuriyetinin sona ereceğinin öngörüldüğü, dosyanın incelenmesinden; davacının, …-… Köyü İlkokul Öğretmeni iken … Devlet Güvenlik Mahkemesince TCK’nun 141/5. maddesi uyarınca tutuklanıp yargılanması sonucu, ağır hapis cezası ile cezalandırıldığı, 1985 yılında görevinden uzaklaştırıldığı ve aldığı ceza nedeniyle 1987 yılında görevine son verildiği, cezasını çektikten sonra T.C.K’unun 141.maddesinin 3713 sayılı Yasa ile yürürlükten kaldırılması üzerine, idareye başvurarak eski görevine dönmesi üzerine, 7.4.1993 tarihli başvurusu ile de açıkta geçen süreye ilişkin parasal haklarını yasal faiziyle birlikte talep ettiği, yapılan başvurunun cevap verilmemek suretiyle reddine ilişkin işlemi dava konusu yaptığının anlaşıldığı, idarelerin hizmet kusurundan doğan davranışları nedeniyle kişilerin uğrayacakları zararları tazminle yükümlü olduklarının idare hukuku ilkeleri ve Anayasa hükümleri gereği olduğu, dava konusu olayda ise, belli bir dönemde yürürlükte olan mevzuatın suç saydığı bir fiil nedeniyle davacının mahkum olduğu ve bunun sonucunda da idare tarafından görevine son verildiği, idarenin yürürlükte olan mevzuata uygun hareket ettiği, idarenin kusurundan kaynaklanan bir zararın sözkonusu olmadığı, öte yandan davacının açıkta geçen sürelere ilişkin olarak idareye karşı herhangi bir hizmetinin olmaması nedeniyle özlük hakları yönünden bir hak kaybından söz edilemeyeceği, kaldı ki, davacının açıktan atama ile görevine döndüğü gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Davacı, parasal ve özlük haklarının tanınmamasının yasal olmadığını öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7.maddesinde; dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve İdare Mahkemelerinde altmış gün Vergi Mahkemelerinde ise otuz gün olduğu, aynı Yasanın 12.maddesinde ise; ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay’a ve İdare ve Vergi Mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi, ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilecekleri, bu halde de iligililerin 11. madde uyarınca idareye başvurma haklarının saklı olduğu, 11. maddede de ise; ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurunun dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde, dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı, başvurma tarihine kadar geçen sürenin de hesaba katılacağı hükümlerine yer verilmiştir.
Olayda, öğretmen olarak görev yapmakta iken, TCK’nun 141/5. Maddesi uyarınca yargılanması sonucu ağır hapis cezasına mahkum olması sonucu görevine son verilen davacının, 3713 sayılı Yasa ile TCK’unun 141. maddesinin yürürlükten kaldırılması üzerine, öğretmenliğe yeniden atanmak için idareye başvurduğu, atamasının yapılarak 26.12.1991 tarihinde göreve başladığı, bunun üzerine aradan bir yıldan fazla bir süre geçtikten sonra 7.4.1993 tarihinde idareye yaptığı başvuru ile, açıkta kaldığı süreye ilişkin özlük hakları ile parasal haklarının yasal faiziyle ödenmesini istediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının göreve başladığı 26.12.1991 tarihinden itibaren altmış gün içinde idareye başvurmadığı gibi, bu süre içinde dava da açmadığından göreve başladığı tarihten çok sonra 7.4.1993 tarihli başvurusunun cevap verilmemek suretiyle reddi üzerine, 30.7.1993 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle incelenme olanağı bulunmadığından, İdare Mahkemesince işin esasına girilerek davanın reddi yolunda verilen kararda sonucu itibariyle hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin reddi ile, … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın yukarıda belirtilen gerekçe ile sonuç olarak onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davacı üzerinde bırakılmasına, 27.1.1998 tarihinde esasta oybirliği gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.

(X)KARŞI OY
Hukuk ve usule uygun olan İdare Mahkemesi kararının aynen onanması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına karşıyım.